Solomon Adaları büyük güçler arasındaki mücadeleyi ateşliyor

Pasifik Okyanusu'nun stratejik bir bölgesinde bulunuyor ve Çin ile yaptığı güvenlik anlaşması Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD’yi öfkelendirdi

Çin'in Solomon Adaları Büyükelçisi ve Devlet Başkanı, Honiara'daki Çin tarafından finanse edilen Ulusal Stadyum Kompleksi'nin açılışını yaparken (AFP)
Çin'in Solomon Adaları Büyükelçisi ve Devlet Başkanı, Honiara'daki Çin tarafından finanse edilen Ulusal Stadyum Kompleksi'nin açılışını yaparken (AFP)
TT

Solomon Adaları büyük güçler arasındaki mücadeleyi ateşliyor

Çin'in Solomon Adaları Büyükelçisi ve Devlet Başkanı, Honiara'daki Çin tarafından finanse edilen Ulusal Stadyum Kompleksi'nin açılışını yaparken (AFP)
Çin'in Solomon Adaları Büyükelçisi ve Devlet Başkanı, Honiara'daki Çin tarafından finanse edilen Ulusal Stadyum Kompleksi'nin açılışını yaparken (AFP)

İnci Mecdi
Çin ile Güney Pasifik'te yer alan ve 700 bin kişiden az bir nüfusa sahip bir küçük adalar zinciri arasında yapılan bir güvenlik anlaşması, geniş çaplı bir endişeye ve Batılı hükümetlerin hızlı tepki vermesine yol açtı. Küçük olmasına rağmen ‘Solomon Adaları’ olarak adlandırılan bu adalar, stratejik öneme sahip bir bölgede yer alıyor. Bu, egemenlik ve nüfuzun Washington ile tartışıldığı bir bölgede Batı'nın Pekin'in askeri gücünü güçlendirdiğine dair korkularını artırıyor.
Anlaşma açıklanır açıklanmaz ABD, Avustralya, Japonya ve Yeni Zelanda'dan yetkililer yaptığı açıklamada, geçen yıl kanlı ayaklanmalara sahne olan Solomon Adaları ile Çin arasında imzalanan anlaşmanın özellikle de anlaşma, Çin polisi ve donanmasının güçlerini takımadalarda konuşlandırma iznini içermesi nedeniyle ‘özgür ve açık Hint-Pasifik Okyanusları için ciddi tehlikeler’ oluşturduğunu söylediler. Bu, Solomon Adaları Başbakanı Manasseh Sogavare, bir deniz üssü inşa etme planlarını reddetmesine rağmen anlaşmanın bölgede bir Çin deniz üssü inşa etmeye yönelik daha büyük bir planın ilk aşaması olabileceği anlamına geliyor.
Washington ve diğer başkentlerde alarm seviyesi o kadar yükseldi ki Beyaz Saray geçtiğimiz Cuma günü Solomon Adaları'nı anlaşmadan caydırmak umuduyla Pasifik Okyanusu'na üst düzey bir diplomatik delegasyon gönderdi. Ancak Çin, imzanın Salı günü, yani ABD heyetinin gelmesinden önce gerçekleştiğini duyurdu. Beyaz Saray Asya İşleri Başkanı Kurt Campbell ve Doğu Asya ve Pasifik İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Kreittenbrink, başkent Honiara'da Başbakan Sogavare ile bir araya geldi.
Avustralya, Uluslararası Kalkınma ve Pasifik Bakanı Zed Seselja’yı Solomon Adaları’nın Başbakanı ile görüşmek üzere olağanüstü bir şekilde Honiara'ya gönderdi. Seselja, geçtiğimiz hafta Avustralya Dışişleri Bakanı Marise Payne ile yaptığı ortak açıklamada, anlaşmanın imzalanmasının ‘büyük bir hayal kırıklığına’ yol açtığını dile getirdi.

Halkın memnuniyetsizliği ve acı dolu bir tarih
2021 yılının sonunda, Solomon Adaları'nda nüfusun bir kısmının Pekin'in artan etkisine olan kızgınlığının körüklediği isyanlar meydana geldi. Başkent Honiara'da Çinlilere ait şirketlerin tahrip edilip yakıldığı ayaklanmalarda ölümler yaşandı. 900 adadan oluşan ülkenin sakinlerinin kızgınlığı, Avustralya'dan sadece yaklaşık bin 500 kilometre uzaklıktaki Güney Pasifik takımadalarındaki tarihi korkulardan kaynaklanıyor. 19. yüzyılda, Birleşik Krallık güneyi kontrolüne geçirdi. Adaların kuzey kısımları Alman kontrolü altına girdi. 20. yüzyılın başında Almanya ile yapılan bir anlaşma kapsamında İngiltere tamamen hakimiyet kurdu. Bu durum, bölgenin İkinci Dünya Savaşı'nın bazı çatışmalarına sahne olmasına yol açtı.
İkinci Dünya Savaşı dönemi (1942-1945), Solomon Adaları'nın Japonya tarafından işgal edilmesi nedeniyle ülkenin modern tarihinin en acımasız kısmı olmaya devam ediyor. Japonya, işgalden sonra Yeni Gine'deki Japon hücum kanadını korumak ve Yeni Britanya'da Rabaul'daki ana üssü için bir güvenlik bariyeri oluşturmak için birkaç deniz ve hava üssü inşa etmeye başlamıştı. Gerçekten de ülke, Müttefik kuvvetler ve Japon İmparatorluk Kuvvetleri arasındaki en şiddetli savaşlardan bazılarına tanık oldu. Bu çatışmalar, binlerce sivilin ölümü ve adalarda büyük yıkımla sonuçlandı.
Solomon Adaları'ndaki birçok kişi, ülkelerinin yeniden büyük güçler arasındaki bir çatışmaya çekilmesinden duydukları korkuyu dile getirdi. Bazıları Çin'in Solomon Adaları'ndaki varlığını Rusya'nın Ukrayna'ya karşı ilerleyişine benzetti.
The Sydney Morning Herald gazetesinin haberine göre birçok vatandaş, özellikle şu anda Ukrayna'da olanlar göz önüne alındığında, bazı yabancı güçlere güvenmiyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında en şiddetli muharebelerden bazılarına da tanık olan küçük Pasifik ada devletlerinin liderleri, ülkelerinin uluslararası rekabet için bir arena haline gelmesinden duydukları korkuyu dile getirdiler.
Mikronezya Federal Devletleri Başkanı David Panuelo, geçtiğimiz ay yazdığı bir açık mektupta, Solomon Adaları hükümetine Çin anlaşmasının ‘ciddi ve geniş kapsamlı güvenlik sonuçlarını’ düşünme çağrısında bulundu.
Solomon Adaları, Sogavare yönetiminde Çin'e daha da yakınlaştı. Pekin'in ülkedeki rolüyle ilgili endişeler ve yolsuzluk iddiaları da geçtiğimiz Kasım ayında başkent Honiara'daki Chinatown'a düzenlenen ve 4 kişinin hayatını kaybettiği şiddetli ayaklanmalara katkıda bulundu. Avustralya, ülkeyle kendi güvenlik anlaşması kapsamında barış gücü göndermişti.

Pasifik'te nüfuz mücadelesi
Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD için anlaşma, Pasifik'te devam eden bir nüfuz mücadelesinde Pekin’in son güç gösterisi anlamına geliyor. Gözlemcilerin değerlendirmelerine göre bölgenin istikrarını tehdit eden bir adım. Aynı zamanda Canberra'nın en büyük korkusu olan ve Çin'in, Solomon Adaları'nda Pasifik Okyanusu'ndaki ilk Çin askeri üssü olacak olan bir askeri üssü inşa etmesi anlamına da gelebilir.
Yeni Zelanda'daki Canterbury Üniversitesi'nde Çin uzmanı olan Anne-Marie Brady'ye göre, anlaşma ‘oyunun kurallarını değiştiren bir oyunu’ temsil ediyor. Bu adımın ana hedefinin ABD olduğuna işaret eden Brady, “Çünkü ABD'nin Hint-Pasifik bölgesindeki sınırlama stratejisine karşı koymayı hedefliyor ve Pasifik ada devletlerinin yanı sıra Avustralya ve Yeni Zelanda'nın güvenliğini ve istikrarını doğrudan tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.
CNN, Pasifik'te bir Çin üssü olasılığının, bölgede askeri üsleri de bulunan ve Çin'in, Güney Çin Denizi'ndeki askeri varlığını genişletmesiyle stratejik olarak daha önemli hale gelen ABD için endişe verici olduğunu bildiriyor. Bu olasılık, Çin gemilerini doğu kıyılarından çok uzakta demirleme ihtimaliyle karşı karşıya kalması muhtemel olan Avustralya için de sıkıntılı. Solomon Adaları vatandaşı ve Hawaii Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Tarcisius Kaputawalaka'ya göre, bu, Avustralya'yı daha az güvenli hale getirecek.
Bununla birlikte, Avustralya Ulusal Üniversitesi Stratejik ve Savunma Çalışmaları Merkezi'nde Stratejik Araştırmalar Emeritus Profesörü Hugh White, küçük ülkedeki Çin üssünün, Pekin ile herhangi bir olası çatışma sırasında Avustralya için yalnızca gerçek bir sorun olacağını düşünüyor. Herhangi bir üssün öneminin, Avustralya'nın Çin ile son yıllarda giderek gerginliği artan ilişkisini ne kadar iyi yönettiğine bağlı olduğunu da sözlerine ekledi.
Ancak siyasi ve güvenlik kaygılarından bağımsız olarak, gözlemciler, durumun Avustralya ve ortakları için Çin'in artan etkisine farklı bir yaklaşım benimseme ihtiyaçları konusunda bir gerçeklik kontrolü olduğunu söylüyorlar. Daha önce Avustralya Savunma Bakanı ve Başbakanı’na danışmanlık yapan White, "Hem Canberra'da hem de Washington'da bir şekilde Çin'i ortadan kaldırabileceğimize veya Çin'i sandığına geri koyabileceğimize inanıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Soğuk Savaş zihniyeti
Son zamanlarda Pekin, Washington'ı AUKUS gibi ittifaklar aracılığıyla Hint-Pasifik bölgesinde bir ‘Soğuk Savaş zihniyetini’ desteklemekle suçladı. Geçtiğimiz yıl ABD Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından açıklanan Avustralya ve İngiltere ile bir güvenlik ortaklığı olan AUKUS, Çin'e coğrafi olarak yakın olan Avustralya'ya nükleer denizaltılar ve uzun menzilli füzeler sağlamayı içeriyor.
Gözlemciler, nükleer denizaltı anlaşmasının, Pekin'in Hint-Pasifik'teki stratejik sıcak noktalar ve ana ticaret yollarına yerleştirdiği 14 nükleer denizaltının oluşturduğu tehdide karşı koymayı amaçladığına dikkat çekti.
Pekin, bölgedeki barışa tehdit oluşturduğunu söyleyerek AUKUS ittifakını kınamıştı. Çin Dışişleri Bakanlığı, üçlü anlaşmanın ‘modası geçmiş Soğuk Savaş zihniyetinin ve dar görüşlü bir jeopolitik görüşün’ yansımasından başka bir şey olmadığını belirtti.
Washington gerçekten de Çin'in Hint-Pasifik bölgesindeki emellerini kontrol altına almaya çalışıyor. AUKUS ittifakının ortaya çıkışından bir hafta sonra, geçtiğimiz Eylül ayında ABD Başkanı, ‘QUAD’ veya ‘Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’ zirvesinde Avustralya, Hindistan ve Japonya başbakanlarını ağırladı.
Dört ülkenin Hint-Pasifik bölgesinde önemli bir askeri varlığı olduğu bir sır değil ve hepsi gücünü ikiye katlamaya çalışıyor. Hepsi Çin’in yayılmacılığına karşı ve Çin'in kendilerini tehdit ettiğini düşünüyor. Gruptaki ülkeler Pekin ile bir mücadeleye girdi. Hin Okyanusu ise Himalayalar'ın, Japonya tartışmalı sular üzerinde ve Doğu Çin Denizi'ndeki Senkaku Adaları'nın kıyısında bulunuyor.
Çin hala Avustralya'nın ana ticaret ortağı olsa da, Canberra, Pekin’den gerçekleştirilen siber saldırılara maruz kaldı. İki ülke arasındaki ilişkiler koronavirüs (Kovid-19) salgınının kökenine ilişkin bağımsız bir soruşturma talep edilmesinden sonra bozuldu.
Son iki yılda, ‘Beş Göz’ istihbarat ittifakının Çin'e yönelik faaliyetleri yoğunlaştı. Bu faaliyetler, ittifak ülkelerinin (ABD, Kanada, İngiltere, Yeni Zelanda ve Avustralya) güvenlik gerekliliği açısından ‘Huawei’ teknoloji şirketinin beşinci nesil yeni ağların inşasına katılmasını yasaklama konusunda anlaşmasıyla sonuçlandı. 2018 yılında beş ülkeden yetkililer, Çin'in dış faaliyetleri hakkında gizli bilgileri paylaşmak için Japonya gibi diğer müttefiklerle koalisyon kurduklarını açıklamıştı.
2019 yılının Mayıs ayında teknoloji konusunda uzmanlaşmış Huawei'nin birçok Avrupa ülkesinde beşinci nesil bir ağ kurmasına izin verilmesi konusunda büyük bir tartışma patlak verdi. Öte yandan Washington, Pekin için casuslukla ilgili güvenlik endişeleri nedeniyle önemli ulusal altyapıyı yabancı müdahale olasılığına maruz bırakmama çabalarının yanı sıra Çin menşeili şirketin bunu yapmasını engellemek için müttefiklerine büyük baskı uyguluyordu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Avustralya istihbaratı kesin bir şekilde ABD’nin pozisyonunu desteklerken, Yeni Zelanda şirket hakkında ciddi endişelerini dile getirdi. Kanada da benzer bir görüş bildirdi.
Washington'daki Atlantik Konseyi'nde Çin analisti David Schulman'a göre, Çin'in Hindistan, Japonya ve Avustralya'ya karşı saldırgan davranışı, Hong Kong'u bastırması ve Tayvan'a yönelik tehditleri, bölge liderlerine yeni bir acil durum ve ortak amaç duygusu aşıladı.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.