Esed, 4 yıl sonra Savunma Bakanını değiştirdi

Moskova ve Şam, İsrail saldırısını kınadı

Tümgeneral Ali Mahmud Abbas
Tümgeneral Ali Mahmud Abbas
TT

Esed, 4 yıl sonra Savunma Bakanını değiştirdi

Tümgeneral Ali Mahmud Abbas
Tümgeneral Ali Mahmud Abbas

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, dört yıllık görevi sonrasında Savunma Bakanı General Ali Eyüb’ü görevden alarak yerine Tümgeneral Ali Abbas'ı atadı.
Esed, 28 Nisan’da Tümgeneral Ali Mahmud Abbas’ı Savunma Bakanı olarak atayan bir kararname yayınladı. Abbas, Esed’in 2018 yılında Savunma Bakanı olarak atadığı eski genelkurmay başkanı General Ali Abdullah Eyüb’ün yerini aldı.
Suriye’de üst düzey bakanlıklarda bulunanları değiştirmek garip bir durum değil.
Öte yandan Şam ve Moskova, İsrail’in salı gününü çarşambaya bağlayan gece başkent Şam eteklerinde düzenlediği ve 10 Suriye ve İran askerinin öldüğü füze saldırılarını kınadıklarını duyurdu. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, yaptığı basın açıklamasında, “Edinilen bilgilere göre İsrail Hava Kuvvetleri, hedeflere ve yerleşim bölgelerine füze saldırısı düzenledi. İsrail’in Suriye topraklarını bombalamaya devam etmesinin, uluslararası hukukun temel normlarını ihlal ettiğini ve kategorik olarak kabul edilemez olduğunu vurguluyoruz. Bu tür sorumsuz davranışları şiddetle kınıyoruz” ifadelerini kullandı.
Zaharova, bu tür saldırıların Suriye silahlı kuvvetlerinin savaş kabiliyetinde azalmaya yol açtığını ve bu durumun da Suriye topraklarındaki terörle mücadele çabalarının etkinliğini olumsuz yönde etkilediğini dile getirdi. Sözcü, “İsrail tarafını bu şiddetli ve tehlikeli saldırıları durdurmaya çağırıyoruz” dedi.
Suriye ise, İsrail’in başkent Şam çevresinde bazı noktalara yönelik saldırganlığını kınadı.
Suriye Dışişleri Bakanlığı, hem Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterine hem de Güvenlik Konseyi Başkanına hitaben yazdığı iki mektupta “Saldırganlık, ABD ve Türk işgal güçlerinin Suriye vatandaşlarına ve Suriye topraklarına karşı ‘terörist grupları desteklemek ve Suriye’deki savaşı uzatmak için’ düzenlediği sürekli saldırılarla eş zamanlı gerçekleşti. Suriye Arap Cumhuriyeti, bu saldırganlığı ve diğer Türk ve ABD saldırılarını kınıyor. Uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi tarafından tanınan uygun yollarla yanıt verme hakkını saklı tutuyor” ifadelerine yer verdi.
Bakanlık ayrıca, İsrail’in (ilk paragrafında karada, denizde ve havada ateşkes öngören) ‘İsrail Suriye Kuvvetler Ayrılığı Anlaşması’nı ihlal etmeye devam etmesinin ciddi sonuçlarına dikkat çekti.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) geçen çarşamba günü aktardığına göre saldırılarda 6 Suriye askeri de dahil olmak üzere 10 savaşçı öldü. Bu, yılbaşından bu yana yaşanan en yüksek kayıp oldu.
Saldırılarda 6’sı Suriyeli asker, 4’ü Tahran’a bağlı savaşan gruplardan olmak üzere 10 kişi öldü ve en az 8 kişi de yaralandı. SOHR, ölenlerin kimliklerinin belirlenemediğini belirtti.
Gözlemevine göre bombardıman, Şam Uluslararası Havalimanı yakınlarında Tahran’a bağlı gruplara ait silah ve mühimmat depolarının tahrip olmasına yol açtı.
SOHR’a göre bu bilanço, İsrail bombardımanının bir sonucu olarak yıl başından bu yana verilen en yüksek kayıp.
Cenevre’de BM himayesinde hükümet ve muhalefet temsilcileri arasında 2014’ten bu yana yapılan birkaç tur müzakereye rağmen diplomatik çabalar, anlaşmazlığın siyasi bir çözümüne olanak tanımadı.
Salı günü BM Güvenlik Konseyi’ne verdiği brifing sırasında BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye’deki çatışmanın donmuş değil, şiddetli bir çatışma olduğunu belirtti. Pedersen, İsrail’in gerçekleştirdikleri de dahil olmak üzere hava saldırılarındaki artışa ve bu ay içerisinde ülkenin farklı bölgelerinde çeşitli tarafların düzenlediği bombardımanlara dikkati çekti.
Pedersen ayrıca, Suriye anlaşmazlığının taraflarını temsil eden Anayasa Komitesi’ne ‘28 Mayıs- 3 Haziran tarihleri arasında Cenevre’de yapılacak’ yeni bir müzakere turu çağrısında bulundu.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.