İsrail Yüksek Mahkemesi’nden el-Halil’de Yahudi mahallesi inşasına onay

20 yıl sonra ilk kez bir Filistin şehrinin kalbinde yerleşim birimi yapılmasında inşaatına izin verildi

Filistinlilerin Batı Şeria’daki Beyt Dacan’da kendi topraklarında karakol kurulmasına karşı düzenlediği gösteri için bölgeye güvenlik güçleri konuşlandırıldı. (AFP)
Filistinlilerin Batı Şeria’daki Beyt Dacan’da kendi topraklarında karakol kurulmasına karşı düzenlediği gösteri için bölgeye güvenlik güçleri konuşlandırıldı. (AFP)
TT

İsrail Yüksek Mahkemesi’nden el-Halil’de Yahudi mahallesi inşasına onay

Filistinlilerin Batı Şeria’daki Beyt Dacan’da kendi topraklarında karakol kurulmasına karşı düzenlediği gösteri için bölgeye güvenlik güçleri konuşlandırıldı. (AFP)
Filistinlilerin Batı Şeria’daki Beyt Dacan’da kendi topraklarında karakol kurulmasına karşı düzenlediği gösteri için bölgeye güvenlik güçleri konuşlandırıldı. (AFP)

İsrail merkezli sivil toplum kuruluşu Peace Now (Barış Hemen Şimdi) Hareketi dün, Batı Kudüs’teki Yüksek Mahkeme’nin el-Halil’in merkezinde 31 yerleşim biriminin inşasını onaylamasını kınadı.
Hareket tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Bu bir değişim hükümeti değil, bir ilhak hükümeti gibi davranıyor. 1980’lerden bu yana, Binyamin Netanyahu’nunkiler de dahil olmak üzere hiçbir hükümet, 2001’deki İkinci İntifada sırasındaki bir bina istisna olmak üzere, Batı Şeria’nın en büyük Filistin şehrinin kalbinde yeni bir yerleşim birimi inşa etmeye cesaret edemedi.”
Peace Now Hareketi, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’a yetkilerini kullanma ve bu yerleşim birimi inşaatı durdurma çağrısında bulundu. Açıklamada “El-Halil’deki yerleşimler, İsrail’in işgal altındaki topraklardaki kontrolünün çirkin yüzünü temsil ediyor” denildi.
Hareket bu planı, yerleşimcilerin “Hezekiah Mahallesi” adını verdikleri bir mahalle inşa etmek için adımlar atmaya başladıkları sırada, ekim ayında ortaya çıkarmıştı. El-Halil Şehri’nin kalbindeki pazar alanında, iki aşamada 60 konut inşa etmeye yönelik plan olduğunu ve bunlardan ilkinin 31 konuttan oluştuğu belirtildi.
Hareket, İsrail’in planlarını gerçekleştirmek amacıyla Ürdün hükümetinden el-Halil Belediyesi’ne koruma alanı olarak kiralanan, eski bir istasyon arazini ele geçirdiğini belirtti. Ayrıca işgalin, yerleşimci Baruch Goldstein’ın İbrahimi Camii katliamını yaptığı şehrin, 1994’ten bu şehirde yaşanan trajik bir olaydan yararlandığını ve ordunun Filistinli vatandaşlar tarafından belediyeden kiralanan eski pazar yeri ve 25 dükkanı kapatarak geçim kaynakları kestiğini vurguladı.  
Hareket, işgal güçleri şehirdeki yetkilerini aştığını, inşa etme ve organize etme yetkisine el-Halil belediyesinin sahip olduğunu bildirdi.
Peace Now, söz konusu inşaatın şehrin mirasını ve antik yapısını korumayı amaçlayan ve iki kattan yüksek yapılara izin vermeyen belediyenin programına aykırı olduğuna dikkat çekerek yerleşim birimleri planının 24 metre yüksekliğinde 6 katlı binaları kapsadığını belirtti.
El-Halil belediyesi ve Peace Now, İsrail mahkemesinin inşaatın durdurulmasına yönelik açılan bir davayı reddetmesinin ardından perşembe günü, temyizi reddeden Yüksek Adalet Divanı kararına itiraz etti. El-Halil belediyesinin Yahudilere inşaat izni vermeyi reddettiğini ve inşaat projelerini onaylama yetkisine ordunun sahip olduğunu bildirdi. Üç yargıç, yerleşimcilere devredilmek üzere, davacıların her birine 10 bin şekel (3 bin dolar) para cezası verdi.
Peace Now bu karara, el-Halil’in merkezinde yeni bir yerleşim biriminin kurulmasının İsrail’e ciddi zararlar vereceğini ileterek yanıt verdi.
El-Halil’deki yerleşimciler kararı memnuniyetle karşılarken yerleşimcilerin liderlerinden Noam Arnon konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Bu, yerleşimciler için adaleti yerine getirmek üzere küçük bir girişimdir. El-Halil’deki Yahudilerin inşaatlarının dondurulması sebebiyle 15 yılı aşkın bir süredir sıkıntı çekiyoruz. Bu utanca bir son vermenin zamanı geldi. El-Halil, Yahudilerin anne ve babalarının şehridir.”



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.