Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suudi Arabistan'la büyük bir ekonomik potansiyeli tekrar harekete geçirme konusunda mutabıkız

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suudi Arabistan'la büyük bir ekonomik potansiyeli tekrar harekete geçirme konusunda mutabıkız

AA
AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "(Suudi Arabistan) İki ülke iş adamlarını, yatırımcılarını bir araya getirecek organizasyonlarla büyük bir ekonomik potansiyeli tekrar harekete geçirmemiz gerektiği hususunda mutabık kaldık." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suud'un davetine icabetle yaptıkları ziyareti başarıyla tamamladıklarını ifade eden Erdoğan, "Ziyaretimizin ilk gününde Cidde'de hem Kral Selman bin Abdülaziz el-Suud hem de Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'Ia bir araya geldik. Kendileriyle gündemimizdeki konuları, ikili ilişkilerimizin tüm boyutlarını gözden geçirdik. Bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk." ifadelerini kullandı.
Önümüzdeki dönemde Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin geliştirilmesi için atılabilecek ortak adımlar üzerinde durduklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu bağlamda Suudi Arabistan'ın güvenliğine ve istikrarına verdiğimiz desteği tekrarladım. Körfez Bölgesi'nin güvenliğini kendi güvenliğimizden ayrı görmediğimizi vurguladım. Ticaretimizin hızla toparlanması, gümrüklerdeki sıkıntıların giderilmesi, yatırımlarımızın teşviki, müteahhitlerimizin aynı şekilde üstlenebileceği yeni projeler, ikili açıdan ana konularımızı teşkil etti. Savunma sanayiine yönelik neler yapabileceğimizi de görüştük. Elbette Suudi Arabistan'daki vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin sorunlarını da ele aldık. İki ülke iş adamlarını, yatırımcılarını bir araya getirecek organizasyonlarla büyük bir ekonomik potansiyeli tekrar harekete geçirmemiz gerektiği hususunda mutabık kaldık. Bu arada malum 2030 EXPO için adaylardan biri de Suudi Arabistan. Bu konuda da biz Türkiye olarak kendilerini destekleyeceğimizi açıkladık. EXPO 2030'un Riyad'da düzenlenmesi için biz de desteğimizi kendilerinden yana vereceğimizi söyledik."

"Turizmin teşvik edilmesine önem verdiğimizi özellikle belirttim"
Karşılıklı tarifeli uçak seferlerinin tekrar başlayacak olmasından duyulan memnuniyeti ifade ettiğini söyleyen Erdoğan, "Turizmin teşvik edilmesine önem verdiğimizi özellikle belirttim. Suudi makamlarının salgın tedbirlerini hafifletmesiyle birlikte vatandaşlarımız bu yıl hac ve umre ibadetlerini yerine getirebilecekler. Hac konusunda zaten kota açıklandı. Umrede ise böyle bir kota söz konusu değil. Umrenin önü açık." dedi.
Ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin müjdecisi olacağına inandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlişkilerimizin karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirilmesi hususundaki ortak irademizi en açık şekilde ve en üst düzeyde ortaya koymuş olduk. Ortak çıkarlarımız ve bölgemizin istikrarı için bu gayreti sürdürme kararlılığındayız. Suudi Arabistan'la müşterek çabalarımızın ülkelerimize ve bölgemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Barış, dostluk ve dayanışma ayı ramazanın, tüm İslam coğrafyasında huzura, istikrara, kenetlenmeye, muhabbet ikliminin yeniden güçlenmesine vesile olmasını diliyorum." ifadelerini kullandı.
Ziyaret süresince Suudi Arabistan'dan büyük bir muhabbet ve yakınlık gördüklerini dile getiren Erdoğan, samimi misafirperverlikleri için Kral Selman'ın şahsında tüm Suudi makamlarına canıgönülden teşekkür etti.
Yaklaşmakta olan Ramazan Bayramı'nın Türkiye'ye, İslam alemine, tüm insanlığa sağlık, huzur ve bereket getirmesini niyaz eden Erdoğan, vatandaşların bayramını da tebrik etti.

"Üreten olmamız ve yeni pazarları beraber bulmamız gerekir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin "Geçen aylarda Suudi Arabistan ile İran arasında Bağdat'ta görüşmeler oldu. Bu önemliydi. Diğer taraftan Türkiye'ye de yakınlaşmasını bu çerçevede nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir de yüzde 80 kendi ihtiyaçlarımızı karşıladığımız bir savunma sanayimiz var. Buna dair de iki ülke arasında bir model söz konusu oldu mu?" sorusu üzerine, şu anda İran ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısının henüz gerçekleştirilmediğini hatırlattı.
Körfez Bölgesi ile İran arasında bir sıkıntı olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Özellikle Yemen konusu, buradaki ayrılığın en önemli konularından bir tanesi. Orada da işte Husiler meselesi var. Şu anda Suudi Arabistan'ın bu konudaki hassasiyeti devam ediyor. Fakat biz belli hassasiyetleri paylaşmakla beraber tabii aramızdaki bu Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nı da devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Burada herhangi bir sıkıntı yok. Ancak Suudi Arabistan'la özellikle savunma sanayiine yönelik müşterek bazı adımların atılabileceği konusundaki düşüncelerimizi paylaştık. Bu adımlar karşılıklı olarak bizim ülkemizde veya Suudi Arabistan'da olabileceği gibi, üçüncü ülkelerde de bu tür adımları atmak mümkün. Bizde işin teknolojisi var. Bunlarda ise sermaye söz konusu. Dolayısıyla teknoloji ile sermayeyi bütünleştirmek suretiyle bu tür adımları atmak mümkün. Bu noktada bizlerin artık pazar olmaktan çıkmamız lazım. Üreten olmamız ve üreten olmanın dışında da bizim yeni pazarları beraber bulmamız gerekir. Bu konuda da mutabık kaldık. Temennim odur ki İslam dünyası artık pazar olmaktan çıkar, inşallah üreten ve yeni yeni pazarlara açılan bir konumda olur."

"Suriye'nin içindeki halkla dayanışma halindeyiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyaretine ilişkin, "Yaptığınız bu ziyaret, başta Suriye olmak üzere Irak, Lübnan ve Yemen'deki bölgesel krizlerin ve savaşların nihayete erdirilmesi konusunda bir başlangıç olabilir mi? Bu konuyu böyle değerlendirebilir miyiz? Zira Türkiye, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta çok ciddi bir barış misyonunu üstlenmiş durumda. Bölge halkları da en fazla Türkiye'den böyle bir barış misyonu beklentisi içerisinde. Bu misyonla acaba Orta Doğu'daki krizlerin nihayete erdirilmesi konusunda Türkiye bir öncülük yapabilir mi?" sorusuna karşılık şu cevabı verdi:
"Elbette yapabilir. Yapmaması için hiçbir sebep yok. Çünkü bizim Orta Doğu ülkeleriyle ortak yönlerimiz çok fazla. Her şeyden önce bu ülkeler, halkı Müslüman olan, yönetimleri Müslüman olan ülkeler. Fakat, dünyada güçlü ülkelerden biri, tüm emperyal amaçlarını Suriye'de de kullandı, Irak'ta da kullandı. Yanına yine aynı şekilde Avrupa'dan bir veya iki tane ülkeyi çekmek suretiyle buralara tırlarla dolu araç gereçler gönderdiler. Peki bunları kimlere verdiler? Bu bölgelerdeki terör örgütlerine verdiler. Bu terör örgütleriyle de bizleri ciddi manada rahatsız ettiler, rahatsız etmeye de devam ediyorlar. Bunlara eyvallah etmedik, etmeyeceğiz. Şu anda Irak'ta bizimle dayanışma halinde olan, görüşmeleri olumlu istikamette gelişen bir Irak yönetimi var. Bu Irak yönetimiyle birlikte de bu olumlu adımlarımızı inşallah bölgenin barışı için atmaya devam edeceğiz. Suriye'de ise durum biraz daha farklı. Orada Suriye'nin içindeki halkla dayanışma halindeyiz. Onlarla da oralarda müşterek adımları atacağız. Malum Suriye'nin kuzeyinde Türkiye olarak inşa ettiğimiz briket evlerle halkın gönlünü ciddi manada kazandık, kazanıyoruz."

"60 bin civarında konutu bitirmiş durumdayız"
Briket evlerle ilgili ilk etapta 100 bin briket ev yapmayı hedeflediklerini bildiren Erdoğan, "Bir hedefimiz var. Türkiye'den oraya gidenleri veya Suriye'nin içinde o konutlara yerleşenleri önce oralarda iskan ettirelim, ondan sonra da inşallah bunların kendi evlerine geçmelerini de sağlayalım. Şu an itibarıyla 60 bin civarında konutu bitirmiş durumdayız. 2+1 gibi konutlarla bu süreci devam ettiriyoruz. Suriye'de de halkı yanımıza çekmek suretiyle adımlarımızı atıyoruz, atacağız ve onları da yanımıza çekerek işimizin çok daha kolay olduğuna inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Irak'taki yönetimin de bir an önce ilan edilmesini temenni ettiğini söyleyen Erdoğan, "Orada iki başlılık söz konusu, bir Kuzey Irak'taki durum, bir de merkezi yönetim var. Taraflarla görüşmelerimiz, istihbarat teşkilatlarımız vasıtasıyla devam ediyor. İnşallah orada da sonuç iyi olacak." diye konuştu.
Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail ve Suudi Arabistan ile temasların başladığı, benzer bir durumun üst düzeyde Mısır'la söz konusu olup olmadığına ve konunun Cidde'de gündeme gelip gelmediğine ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Doğrusu Cidde'de bu konu gündemimize gelmedi. Fakat şu anda ortada bir gerçek var. O da şu, bizim İsrail ile ilgili bir politikamız var, aynı şekilde Mısır'la da böyle bir politikanın olması mümkün. Bizim zaten Mısır'la şu anda alt düzeydeki, hatta istihbarat örgütlerimiz arasındaki ilişkiler devam ediyor. İş adamlarımız arasındaki ilişkilerimiz devam ediyor. Olumlu neticeler, üst düzeyde de bu adımların atılabileceği istikametindedir. Çünkü Mısır halkıyla Türk halkının birbiriyle ortak yanları çok çok ileri. Dolayısıyla biz Mısır halkını yok farz edemeyiz. Gönlümüz bir an önce şunu arzu ediyor, bu birlikteliği, beraberliği sağlayalım. Çünkü bunu sağladığımız anda bölgenin barışı, bölgenin birlikteliği çok daha ileri bir konuma inşallah taşınacaktır diye düşünüyorum."

"Ne çekiyorsak aşırılıklardan çekiyoruz"
Fransa'daki seçimlerin ikinci turunun 24 Nisan'da tamamlandığı hatırlatılarak, "Bu süreci ve sonuçlarını, Türkiye'nin NATO ile ilişkileri ve Fransa ile ilişkileri özelinde değerlendirebilir misiniz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"Doğrusu aşırı uçların Fransa seçiminde elenmiş olması, kaybetmiş olması bence tüm dünyamız için bir kazanımdır. Çünkü ne çekiyorsak aşırılıklardan çekiyoruz. Hatta ben arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde de şunu söylüyordum, 'Artık biz Macron'u tanıyoruz, biliyoruz. Münasebetlerimiz belli bir noktada. Dolayısıyla Macron'un seçim kazanması Türkiye-Fransa ilişkileri açısından çok daha isabetli olacaktır.' temennilerimiz de tuttu. Ama hepsinden öte burada bence tabii Macron akıllı bir siyaset güttü. Macron'un karşısındakilerinin ise bir defa Fransa'nın yapısını, sosyolojik yapısını tam manasıyla iyi analiz edemedikleri ortaya çıktı. Yani onların İslam düşmanlığını, hele hele başörtüsüne karşı aşırı derecedeki tavırlarını, Müslümanlara yönelik yapacakları uygulamaları çok açık net ortaya koymaları, ikinci tur için tabii Macron'u çok daha öne çıkardı.
Hele hele Sayın Macron'un son televizyon programındaki yaklaşımları, başarısı bana göre seçimde finalde onun öne çıkmasını ve seçimi kazanmasını getirdi. Seçimin hemen öncesinde, NATO toplantısında kendisiyle bir saat kadar özel bir görüşmemiz oldu. O görüşmede de Türkiye-Fransa ilişkilerini bundan sonraki dönemde nasıl planlayacağız, ne gibi adımlar atacağız, bunları konuştuk. Bu seçimde ortaya çıkan neticeyle de aramızdaki ilişkiler inşallah çok daha iyi bir konuma gelecektir."

"Bir iplik düzeyinde de olsa bağı koparmayacaksın"
"Mısır ve İsrail ile iyileşen süreçte, Türkiye'nin son dönemde dış politika atağında, yani Rusya ile zor olan ilişkilerimizi çok başarılı şekilde yönetmemizde, hızla bozulan ilişkilerimizi düzeltmemizde, burada nasıl bir paradigma değişimi yaşandı? Türkiye bu adımları nasıl ve neden attı? Burada nasıl bir siyaset güdüyoruz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mısır ve İsrail ile ilişkiler noktasında da tabii bölgede Türkiye olarak belirleyici bir ülke konumunda olmamız hasebiyle ipleri tamamen koparmamız bize bir şey kazandırmaz. Bizim yaklaşım tarzımız her zaman şu, 'Bir iplik düzeyinde de olsa bağı koparmayacaksın, o bağı tutacaksın ki bir gün bu ilişki size lazım olabilir.' Biz de bu anlayışla aramızdaki bu bağları koparmayalım istiyoruz. Tabii İsrail'in Türkiye'ye ihtiyacı var. Gerçekçi olmak lazım, bölgedeki durumlar, hele hele barışa yönelik planlar noktasında bizim de ihtiyacımız var. Bu adımları bu şekilde atalım istedik. Attığımız bu adımların da isabetli olduğu görülüyor.
Tabii hele hele Sayın Herzog gibi bir Cumhurbaşkanı'nın İsrail'in başında olması da bu ilişkilerde gerçekten barışa yönelik bir adım atılmasına vesile olmuştur. Temenni ederiz ki Sayın Başbakan ile de münasebetleri çok daha iyi bir konuma getirelim. Tabii ramazan ayında, İsrailli bazı aşırı grupların, radikal grupların Mescid-i Aksa'da meydana getirdikleri rahatsızlıklar, bizleri de ciddi manada rahatsız etmiştir. Biz Sayın Herzog'a, Hamursuz Bayramı ile bizim itikaf döneminin çakıştığını da söyledik, 'İnşallah bu dönem böyle kavgalı gürültülü olmaz, çok daha sakin bir şekilde geçer.' dedik ama maalesef arzu ettiğimiz gibi olmadı, yine sıkıntılar yaşadık. Temenni ederiz ki bundan sonra yaşamayız."

"Türkiye'de muhalefet hiçbir zaman yapıcı olmamıştır"
Dış politika üzerinden içeride bazı eleştirilerin olduğu anımsatılarak, "Dış politikaya Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan denkleminden bakıldığında, muhalefette son dönem gelişmeleri takdir edenler var ama bir yandan da 'siz bu ülkelere kötü konuşuyordunuz, eleştiriyordunuz, şimdi ne oldu da bu ülkelerle ilişkileri geliştiriyorsunuz' gibi eleştiriler var. Adeta ilişkiler hep gergin kalsın, iyileşmesin isteyenler var. Bunlar Türkiye'yi belli bir döngüde mi tutmak istiyorlar? İlişkiler değişen koşullara göre mi şekilleniyor?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Öncelikle şunu bir defa görmemiz lazım, Türkiye'de muhalefet hiçbir zaman yapıcı olmamıştır. Türkiye'deki muhalefet hep olumsuzluklar üzerine bina edilmiştir. Bundan sonra da hele hele mevcut muhalefetten ülkenin geleceği için olumlu bir yaklaşım beklemeyin. Ortaya ne koyarsanız koyun bu aktır, beyazdır ama onlar buna siyah demekle mükellef. Nitekim son dönemlerde bunu çok açık net görüyoruz. Yani bu ülkeyi yıkmaya çalışan teröristlere sahip çıkan bir muhalefet olur mu? Türkiye'de bu var. Düşünün şu anda ana muhalefetin başındaki kişi ve partisi bu ülkeyi terörize etmeye çalışanlarla beraber hareket ediyor. Terörün Meclisimizdeki ayağı konumunda olan partinin durumu zaten belli. Bunlarla beraber hareket ediyorlar.
Biz bunların neyini değerlendireceğiz? Biz ne yaparsak yapalım, ne kadar başarılı olursak olalım, bunlar her zaman bu işin başarısız olduğunu ileri sürmek için kendilerine göre bazı şeyler üretecekler. Onlar varsınlar bunu üretmeye devam etsinler. Biz de başarıyla sürdürdüğümüz dış politikamızı aynı şekilde kararlılıkla devam ettireceğiz. Yani dün diyelim ki herhangi bir ülkeyle münasebetlerde olumsuzluk olabilir. İlanihaye böyle gidecek diye bir şey yok. Düşünelim ki aynı evin içerisinde kardeşler var, kendi aralarında takışıyorlar, bir müddet sonra da barışıyorlar."
"Bizim şimdi özellikle bölgemizde aynı inancı, aynı düşünceleri paylaştığımız ülkelerle çok daha farklı bir sürecin içerisine girmemiz gerekiyor. Bu süreç de en başta düşman üretme değil dost kazanma sürecidir ve kardeşliğimizi pekiştirme sürecidir." diyen Erdoğan, şu anda bunu başarıyla sürdürmenin gayreti içinde olacaklarını vurguladı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uluslararası camiaya baktığımız zaman, örneğin Amerika'da daha önce Trump vardı, ondan önce Obama vardı. Bizim Obama'yla da Trump'la da münasebetlerimiz gayet iyiydi ve görüşme noktasında aramızda herhangi bir sıkıntı yoktu. Peki, Sayın Biden ile aynı durumu yakalayabildiniz mi? Hayır, yakalayamadık. Temennimiz bu değildi. Aslında münasebetlerimizin olumlu istikamette çok farklı olduğu bir insan olmasına rağmen beklediğinizi alabildiniz mi? Hayır. Zaman zaman tabii bazı görüşmelerimiz olmuyor değil, oluyor ama bunun daha ileri olması gerekirdi. Temennim odur ki bundan sonraki süreçte bunu başarırız. Ama yine söylüyorum, AK Parti iktidarı düşman üretme üzerine değil, dost kazanma üzerine bu süreci devam ettirecektir. Bu tezgaha da, bu oyuna da biz gelmeyiz."

Erdoğan: Bu 6'lı masanın da nereye savrulduğunu, nereye evrildiğini açık, net görüyoruz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun son grup toplantısındaki üslubu ve "Ya bana katılın ya da önümden çekilin." ifadelerine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, ana muhalefetin parti içindeki kendi tartışmaları veya hangi istikamete savrulduğu üzerinde iktidar partisi olarak bir değerlendirmeye girmeyi arzu etmediğini söyledi.
Bunun kendi sorunu olmadığını ifade eden Erdoğan, "Malum, işte 6'lı bir yuvarlak masaları vardı. Bu 6'lı masanın da nereye savrulduğunu, nereye evrildiğini açık, net görüyoruz. Şunu da söyleyelim, bu 6'lı grup, kimi öne çıkaracak, kimi adayı olarak belirleyecek, bu da bizim sorunumuz değil. Şu anda Cumhur İttifakı, adayını belirlemiştir ve Cumhur İttifakı bu adayıyla beraber yoluna devam etmektedir. Bu birlikteliğimiz, bu beraberliğimiz, sağlam bir şekilde inşallah 2023'e doğru yürüyor. Temennimiz, sürekli olarak güç kazanmak ve kazandığımız bu güçle de inşallah bu seçimlere girmektir. Muhalefetin ne yaptığı da bizi pek ilgilendirmemektedir. Temenni ederiz ki ülke için hayırlı bazı adımlar atsınlar, 'Biz de böyle bir hayırlı iş yaptık.' desinler. Ama şu ana kadar da böyle bir şeyi görmüş değiliz." dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde sosyal yardım uzmanı olarak çalışan bir kadının, kırsal bölgede elinde uzun namlulu bir silahla çekilmiş bir fotoğrafının kamuoyuna yansıdığı hatırlatılıp bu fotoğraf üzerine Büyükşehir Belediyesi ve CHP yönetiminin açıklamalarına ilişkin görüşleri sorulan Erdoğan, her şeyden önce fotoğrafın "bir delil, bir ispat" olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bunun hesabını vermesi lazım. Neden böyle bir teröristi istihdam ettiği, neden teröristlerin müracaat ettiği kapı olduğu ve neden onlara mali imkanlar sağlandığı sorularının cevabının verilmesi lazım. Elbette seçim öncesi verilmiş sözler var. PKK'nın uzantısı konumundaki partiye verilen sözler var. Bundan sonraki süreç de tabii özellikle yargının sürecidir. Yargı da zaten gereğini yapacaktır, ben öyle inanıyorum, öyle de olması lazım. Zira, Türkiye bir hukuk devletidir. Bu hukuk devletinde de devletin kurumlarının içerisinde bu tür teröristlerin iş bulması ve bu teröristlerin oralarda belli makamları elde etmeleri asla kabul edilemez. Yani siz bir taraftan günahsız birçok insanı kapının önüne koyacaksınız, öbür taraftan da boşalan yerlere bu teröristleri alıp yerleştireceksiniz. İlla boşalan yere de gerek yok, icabında bunlara zaten yer hazırlanabiliyor. Şu an itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi de eminim yargı önünde bunun hesabını verecektir. CHP, hukuksuz olduğunu iddia ediyor ama şu anda bunların başında olan zat, bunların kendi elemanı. Şunu açık söyleyeyim, CHP'nin de kendi belediye başkanıyla alakalı yapacağı herhangi bir şey yok, çünkü öyle bir derdi, öyle bir sıkıntısı yok. Bunlar, 'Biz filanca yeri kaptık, dolayısıyla burada da süreci biz işletiriz.' mantığıyla hareket ediyorlar."
Erdoğan, şu anda İstanbul Büyükşehir Belediyesinin büyük oranda yolsuzluklarla hemhal olduğunu belirterek bütçe müzakerelerinde ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bütün kuruluşlarında bu sıkıntıları gördüklerini anlattı. Erdoğan, "Tabii Meclisteki ağırlık partimizde olduğu için de her şey adım adım orada belli olarak ortada. Bütün belgeleriyle, detaylarıyla neyi nasıl elde ediyorlar, neyi nasıl birilerine peşkeş çekiyorlar, bunların hepsini oradaki Meclis Grup Başkanımız, arkadaşlarımız ispatladılar, ortaya koydular. Temenni ederim ki en başta yargı ve ardından da halkımız gereken hesabı soracaktır. Üç yıl geçti. Üç yılda İstanbul'da acaba belediyecilik adına ne yapıldı, bunu hep birlikte takip etmemiz lazım, görmemiz lazım." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun en son "Adalet için karanlıktayım" eylemi başlatıp, faturasını ödemediği için elektriğinin kapatılmasına ilişkin bir soru üzerine, "Bu zat zihinsel olarak karanlıkta kalmış durumda. Önce bu zihinsel karanlıktan kendisinin aydınlığa çıkması lazım. Güya elektriğinin kesik olduğunu iddia ettiği bir eve gidip yine milleti aldatmaya kalktı." diye konuştu.
Günümüzde evlerdeki sayaçların "yapılanları, yalan yanlış operasyonları" tespit etme imkanı verdiğini ifade eden Erdoğan, "Yani nerede elektrik var, nerede yok, bunların hepsini artık elektrik sayaçlarıyla zaten tespit ediyorlar. Nitekim o evde de elektriğin olduğu tespit edilmiş durumda, biliniyor. Ama Bay Kemal, maalesef bu olayın da farkında değil. Yani gittiği evin elektriği var mı yok mu bundan haberi yok. Ne yaptığının da farkında değil. Yanındaki kendi danışmanları da Bay Kemal'i ciddi manada aldatıyorlar, o da oyunlara çok rahat geliyor. Çünkü kendisinin ufku yok. Bu ufuk karanlık. Onun için onu aydınlatmaya büyük ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin enflasyonla mücadelesindeki yol haritasında nerede olduğuna ilişkin soru üzerine de enflasyonun şu an sadece Türkiye'de değil, küresel ekonomideki bozulmaların etkisiyle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere her yerde bir mesele olduğunun altını çizdi.

"Halkımız müsterih olsun, bu meselenin üstesinden geleceğiz"
Amerika ve Avrupa'ya bakıldığında da enflasyonda en yüksek seviyelerin görüldüğüne işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Bir de tabii dönemsel etkiler söz konusu. Elbette bu sorunun bizim vatandaşlarımız açısından oluşturduğu sıkıntıların farkındayız ve bunların giderilmesi için ne gerekiyorsa onu yapmanın gayreti içindeyiz. Bütün gelişmeleri yakından takip ediyoruz, gerekli tedbirleri alıyoruz. Halkımız müsterih olsun, bu meselenin üstesinden geleceğiz. Hedefimiz enflasyonu aşağıya çekmektir. Attığımız, atacağımız adımlarla inşallah mayıstan sonra gerilemeye de başlayacaktır. Bunun yıl sonuna doğru daha olumlu istikamette neticeleneceğini söyleyebilirim."

"Enflasyonu daha önce tek haneye biz düşürdük, yine biz düşüreceğiz"
Merkez Bankasının yıl sonu için enflasyon tahminini yüzde 42 olarak güncellediği anımsatılarak Mart-Haziran 2023 aralığında enflasyonun iyimser tahminle yüzde 25 civarında kalacak gibi gözüktüğü, iletişim yönetimi noktasında nasıl bir yol izleneceğine ilişkin soru üzerine Erdoğan, bu ülkede sokağın nabzını tutan, vatandaşın halinden anlayan en iyi kadroların kendilerinde olduğunu vurguladı.
Her bir insanın derdini, tasasını bildiklerini, sıkıntılarını çözüme kavuşturmak için her zaman yanlarında olduklarını anlatan Erdoğan, "Hamdolsun vatandaşımız da bize güveniyor. Milletimiz bu enflasyon sorununun da üstesinden AK Parti'nin geleceğini biliyor. Enflasyonu daha önce tek haneye biz düşürdük, yine biz düşüreceğiz. Bu işin en iyi iletişimi de enflasyondaki düşüşü görmek olacak ve inşallah bunu da başaracağız." dedi.
Erdoğan, bir gazetecinin "TÜSİAD'ı belki istisnai tutuyorum ama TOBB başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarında eylülden bu yana uygulanan, özellikle aralıkta çok anlamlı bir hal alan Türkiye Ekonomi Programına ilişkin somut, ona sahip çıkan, içselleştirilmiş, samimi bir destek göremiyorum. Her programda kapınız çalınıyor, her toplantılarına gidiyorsunuz. Ama yalnız bir mücadele gibi görünüyor." sözlerine ilişkin şunları söyledi:
"Hiç kuşkusuz ekonomi alanındaki mücadeleyi herkesin omuz omuza vererek seferberlik içinde yürütmesi gerekiyor. Bu ülkede kazandıklarını yine bu ülke için yatırıma, üretime, istihdama dönüştüren iş insanlarımız elbette var. Ekonomi politikalarımıza iş dünyasının büyük oranda destek verdiği de ortada. Ancak TÜSİAD'ın 'Acaba ülkenin geleceğine nasıl katkı veririz?' diye bir derdi yok. Tam aksine 'Mevcut iktidarı nasıl götürürüz? Rahat rahat kullanabileceğimiz bir iktidarı nasıl getirebiliriz?' diye bir dertleri var. Fakat Türkiye'de şu 20 yıllık dönemde bunlar parayı bizimle kazandılar, büyümeyi bizimle kazandılar. Şu anda büyüme yüzde 7'ye doğru gidiyor hamdolsun. Böyle bir durum söz konusu. Kimse bunları konuşmuyor. Biz büyümeyi eksiye filan çekmiş bir ülke değiliz ki. Ortalamayı yüzde 5'te götürmenin başarı olduğu konuşulurken, şimdi yüzde 7'ye doğru gidiyoruz. Biliyorsunuz biz büyümede bunun da üzerine çıktığımız bir ekonomiye sahibiz. Şimdi de yüzde 7 ile inşallah bu işi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. 2023'e gittiğimiz bu süreçte de gereken adımları atıp burada herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden inşallah yolculuğumuzu devam ettireceğiz. Bu konuda bizim döviz rezervinde de herhangi bir sıkıntımız zaten söz konusu değil. Biz göreve geldiğimizde döviz rezervimiz 27,5 milyar dolardı ama şu anda artık biz 120 milyar doları yakaladık hatta onun üzerine çıktık ve çıkacağız. Böyle bir konumdayız. İnşallah bu süreç başarıyla da devam edecektir."
Suudi Arabistan'da kaldığı odanın numarasının 1453 olduğu hatırlatılarak "Yani şunun farkındalar, biz İslam dünyasında da kutlu fethi gerçekleştiren milletiz. 'Fatih'in torunu geldi' dediler belki. Ayasofya'yı açmanızla birlikte tabi ayrı bir heyecan dalgası yükseldi. Şunu acaba artık net bir şekilde görebiliyorlar mı, Türkiye olmadan temeli sağlam bir medeniyet kurulmaz. Artık bir şekilde sizce anladılar mı? Yani artık biz olmadan olmuyor. Onlar da bunun farkında mı acaba?" sorusu üzerine Erdoğan, "Oda numarasını o mesajı düşünerek yapmışlarsa tevafuk olmuştur. İnşallah biz ecdadımızın yolunda aynı kararlılıkla gidebiliriz, onların elde ettikleri başarıları biz de aynı şekilde elde edebiliriz. Tabii tarihin izini sürdüğünüz sürece başarıya ulaşırsınız. Ama tarihin izini kaybederseniz siz de kaybolursunuz. Biz şu anda bu izi sürmeye devam ediyoruz ve ilham kaynağımız orası. Oradan aldığımız ilhamla da yolumuza devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Özbekistan Hive'ye gerçekleştirdiği ziyareti anımsatan Erdoğan, "Burada da aklımda kaldığı kadarıyla 212 ağaç direk üzerine inşa edilmiş bir Cuma Camii var. Fakat burası ibadete kapalı. Bize orada 50 kişinin namaz kılabileceği bir yer hazırladılar. Namazdan sonra Şevket Mirziyoyev kardeşime dedim ki, 'Benim senden bir ricam var, uzun yıllar kapalı olan Ayasofya'yı açmak elhamdülillah bize nasip oldu. Şimdi sen de gel bu Cuma Camii'ni aç.' Şeyhülislama dedi ki 'Süratle Cuma Camii'ni açacağız.' Onlar bu işi başlattılar, biz de takipçisi olacağız. İnşallah Hive'de o Cuma Camii'ni açmak hepimize nasip olur, açılış törenine de Diyanet İşleri Başkanımızla, Aksakalımızla, tüm heyetimizle hep birlikte katılırız ve Göktürkler, Uygurlar, Selçuklular, Osmanlı yeniden ayağa kalksın." değerlendirmesini yaptı.

"Dezenformasyonla mücadele etmek için üzerimize düşeni kararlılıkla yapacağız"
Elon Musk'ın Twitter'ı satın aldığı hatırlatılarak Musk ile iletişimi ve Türkiye'deki sosyal medya düzenlemeleri hakkında görüşleri sorulan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sosyal medya konusunda doğrusu benim yaklaşımım olumlu değil, sosyal medyaya pek olumlu bakmıyorum. Ama sosyal medyayı bir kenara atmamız da mümkün değil. Onun için de gerekli olanı yapmamız lazım. Bu da nedir? Yasal düzenlemeler… Şu anda biz bu yasal düzenlemeleri yapmak için çalışıyoruz. Bu konuda gereken adımları süratle atacağız. Şimdi, Elon Musk 44 milyar dolar verdi diye Twitter'daki olumsuzluklar meşrulaşmaz. Örneğin Trump'ın Twitter ile ilgili mücadelesinde neler yaşandığını gördük. Ben daha önce de söylüyordum 'Twitter cıvıtır' diye. Bunun ne olduğunu da zaten yaşıyoruz. Sosyal medyada iftira derseniz iftira var, yalan derseniz yalan var. Hakikatlerin paylaşıldığı veya ulaştırıldığı değil, tam manasıyla olumsuzlukların, yalanın, yanlışın, her türlü fitne fücurun olduğu bir yapı. Elon Musk burayı almış olabilir fakat bundan sonraki süreçte de biz birinci derecede ülkemizi düşünmek zorundayız. Şu anda çıkaracağımız yeni yasal düzenlemeyle bu işe bir çekidüzen vermeyi hedefliyoruz. Devlet olarak dezenformasyonla mücadele etmek için üzerimize düşeni kararlılıkla yapacağız."



Polonya ve Ukrayna başbakanları, çiftçi protestolarını ele almak için bir araya geldi

AA
AA
TT

Polonya ve Ukrayna başbakanları, çiftçi protestolarını ele almak için bir araya geldi

AA
AA

Shmyhal, mevkidaşı Tusk ile sınır bölgesindeki çiftçi ablukası hakkında istişare etmek için Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya geldi.

Tusk, Ukrayna'dan ithal edilecek mallara sınırlama getirilmesini ve ihtiyaç sahibi ülkelerle yapılan ithalatın artırılmasını teklif etti.

Polonyalı çiftçiler, hükümetin, Ukrayna'dan ucuza tarım ürünü ithalatını askıya almayı kabul etmesi üzerine protestolarını 21 Mart'ta sonlandırmıştı.

Avrupa'da çiftçi protestoları

Başta Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Macaristan ve Yunanistan olmak üzere pek çok AB ülkesindeki çiftçiler, son dönemde uygulanan tarım politikalarına tepki gösteriyor.

Tepki gösterilen konular arasında Birliğin tarım politikaları, karmaşık piyasa düzenlemeleri, doğa restorasyon hedefleri, desteklemelerdeki kesintiler, yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri, gübre ve pestisit kullanımına getirilen sınırlamalar, Ukrayna'dan gelen ucuz tahıl ürünleri ve su tasarruf tedbirleri yer alıyor.

Çiftçiler, AB'ye, "Yeşil Mutabakat kapsamında karbon gübre ve pestisit kullanımına ilişkin katı kurallar getirerek tarımsal üretimi zorlaştırma" eleştirisinde bulunuyor.


Trump’ın kampanyası için satışa koyduğu ürünler ABD’de gündem oldu

AA
AA
TT

Trump’ın kampanyası için satışa koyduğu ürünler ABD’de gündem oldu

AA
AA

Oyunculuktan ABD Başkanlığına kadar birçok alanda kendini gösteren Trump'ın kendi adını taşıyan markası "Trumpstore.com" internet sitesinde, çeşitli kategorilerde ürünler sunuyor.

Sitede "başarı ve güç kokan" parfümden pijamaya, golf çantasından köpek oyuncağına, dudak nemlendiricisinden spor ayakkabıya geniş bir yelpazede ürünler satışa sunuluyor.

"Victory 45" ürün serisinin bir parçası olan ve "başarı ve güç" koktuğu öne sürülen parfümün üzerinde Trump'ın altın renkli büstü bulunuyor. Parfümün fiyatı ise 99 dolar. Serinin bir diğer ürünü olan altın renkli ve ABD bayrağı desenli 399 dolarlık spor ayakkabısı da hem görünümü hem de oldukça yüksek fiyatı ile dikkati çekiyor.

ABD basınında birçok medya kuruluşu ve sosyal medya kullanıcısı Trump'ın ürünlerini ve fiyatlarını eleştirdi.

MSNBC'deki "All In With Chris Hayes" programının sunucusu Hayes, "Donald Trump'ın acilen paraya ihtiyacı var" yorumunun ardından, Trump'ın koleksiyonundaki ürünleri göstererek dalga geçti.

Trump'ın son zamanlarda yüksek meblağlardaki hukuki harcamaları yüzünden "parasının suyunu çektiğini" ifade eden Hayes, Trump'ın ürünlerinin satışlarının oldukça arttığına dikkati çekti.

Birçok sosyal medya kullanıcısı, Trump'ın kendi ürettiği 59,99 dolarlık Tanrı ABD'yi Korusun (God Bless the USA) İncillerini tanıtmasının ardından, eski Başkanın daha önce İncil hakkında konuştuğu videolardan kesitleri toplayıp, konuya ilişkin "bilgisizliği ile" alay etti.

Trump pazarlamada "yok yok"

Donald Trump'ın emlak sektöründe dolandırıcılık suçlamasıyla yargılandığı dava sonucu çarptırıldığı 175 milyon dolar ceza ve artan hukuki masrafların ardından, kendi markasına ait ürünlerin yelpazesi genişlerken, fiyatlarında da artış görüldü.

Çeşitli spor aksesuarlarından çikolata ve köpek oyuncağına kadar farklı ürünlerin bulunduğu Trump Store'daki en pahalı ürünün 675 dolar ile sınırlı sayıda satılan golf çantası olduğu görüldü. Ürünlerden en ucuzu ise 8 dolarlık bir dudak nemlendiricisi oldu.

İnternet sitesinde 95 dolarlık Mar-a-Lago Noel ağacı süsünden 22 dolarlık köpek oyuncağına kadar çok sayıda ilginç ürün de bulunuyor.

Bu ürünlerin en popülerlerinden bazıları ise 50 dolarlık MAGA (Make America Great Again) şapkası, Trump'ın isminin yer aldığı 185 dolarlık Amerikan futbolu topu ve 125 dolarlık ipek kravat oldu.

Sitede, 185 dolarlık pickleball raketi, Trump'ın imzaladığı 500 dolarlık "Our Journey Together" kitaplarının yanı sıra 28 dolarlık Trump logolu hediye paketi de ürünler arasında yer alıyor.


Çin, Filipinler’i Güney Çin Denizi’ndeki gerilimin nedeni olmakla suçladı

Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
TT

Çin, Filipinler’i Güney Çin Denizi’ndeki gerilimin nedeni olmakla suçladı

Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)
Çin Sahil Güvenlik gemisi Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bir bölgede Filipinler’e ait bir gemiye su sıkıyor (AFP)

Çin Savunma Bakanlığı, Güney Çin Denizi’nde gerilimin artmasının, Filipinler’in gerçekleştirdiği ‘provokasyonlardan’ kaynaklandığını öne sürdü.

Pekin ve Manila’nın, Güney Çin Denizi konusunda uzun bir anlaşmazlık geçmişi var ve son aylarda tartışmalı küçük adaların yakınında gemileri arasında defalarca gerginlik yaşandı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Bakanlık tarafından bugün yapılan açıklamada, “Filipinler’in gerçekleştirdiği provokasyonlar, Güney Çin Denizi’nde son dönemde artan gerilimin doğrudan nedenidir” denildi.

Bakanlığın açıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verildi;

“Çin, Filipinler’in istediğini yapmasına izin vermeyecek ve buna makul ve kararlı bir şekilde karşılık verecek. Filipinler, dış güçlerin desteğine güvenerek, denizde sık sık hak ihlalleri yapıp, provokasyon ve sorun yaratmanın yanı sıra uluslararası toplumun konuya ilişkin algısını yanıltacak yanlış bilgiler yaymakta.”

Öte yandan Filipinler Devlet Başkanı Bongbong Marcos bugün yaptığı açıklamada Filipinler’in Pekin tarafından ‘sessizliğe sindirilmeyeceğini’ belirtti.

Marcos, müttefik ülkelerle yaptığı istişarelerin ardından sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hiçbir ulusla, özellikle de dostumuz olduğunu iddia eden uluslarla çatışma istemiyoruz, ancak sessizliğe, teslimiyete veya itaate boyun eğmeyeceğiz” diye yazdı.

Filipinler geçtiğimiz Cumartesi günü, Güney Çin Denizi’ndeki Spratly Adaları yakınındaki İkinci Thomas Sığı’nda karaya oturmuş savaş gemisi BRP Sierra Madre’ye rutin ikmal yapan sahil güvenlik gemilerine, Çin tarafından tazyikli su sıkıldığını ve üç askerin yaralandığını bildirdi.

Çin Sahil Güvenliği ise olayı, ‘Çin sularına zorla girmeye çalışan yabancı bir geminin meşru bir şekilde durdurulması ve uzaklaştırılması’ olarak tanımladı.

Filipinler Dışişleri Bakanlığı’nın olayın ardından Çin’in Manila Büyükelçiliği yetkililerini çağırmasının ardından, iki ülkenin dışişleri bakan yardımcıları Pazartesi günü bir telefon görüşmesi yaptı.


Ukrayna'daki bombardımanlarda 4 kişi öldü: Moskova ‘modifiye edilmiş bomba’ kullanmış olabilir

Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
TT

Ukrayna'daki bombardımanlarda 4 kişi öldü: Moskova ‘modifiye edilmiş bomba’ kullanmış olabilir

Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)
Rusya'nın Harkov'da bir konut binasına düzenlediği saldırının ardından ortaya çıkan görüntü (AFP)

Rusya'nın dün (çarşamba) aralarında Harkov'un da bulunduğu Ukrayna'nın çeşitli bölgelerine yönelik bombardımanında en az dört kişinin ölmesi ve 28 kişinin yaralanması Kiev'in Batılı müttefiklerinden daha fazla Patriot hava savunma sistemi talep etmesine yol açtı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Batılı müttefiklerine Patriot hava savunma sistemlerinin yanı sıra F-16 savaş uçaklarının da ülkesine ‘teslimatını hızlandırmaları’ yönünde bir kez daha çağrıda bulundu.

Zelenskiy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Ukrayna'nın hava savunmasını güçlendirmek ve F-16'ların Ukrayna'ya teslimatını hızlandırmak hayati bir görevdir. Dünya çapında çok sayıda bulunan Patriot füzelerinin neden Harkov ve Rus teröristlerin saldırısına uğrayan diğer şehir ve kasabaların semalarını kaplamadığını açıklayacak hiçbir mantıklı gerekçe yok” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajanslarından aktardığı haberlere göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün (çarşamba) askeri pilotlara Batılı ülkelerin Ukrayna'ya F-16 savaş uçakları sağlaması halinde bu uçakların savaş alanındaki durumu değiştirmeyecek.

Ajanslar ayrıca, Putin'in uçakların nükleer silah taşıyabileceğini ve Moskova'nın askeri planlamalarında bunu göz önünde bulundurması gerektiğini söylediğini aktardı.

Putin'in Moskova'nın kuzeyindeki bir toplantıda pilotlara yaptığı açıklamalar, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba'nın dün erken saatlerde jetlerin önümüzdeki aylarda Ukrayna'ya ulaşması gerektiği yönündeki açıklamalarının ardından geldi.

Harkov’a saldırılar

Yerel yetkililere göre, savaş öncesi nüfusu yaklaşık 1,5 milyon olan Harkov'da Rusların sivil bölgelere düzenlediği saldırılarda en az bir kişi öldü, dördü çocuk olmak üzere 19 kişi de yaralandı.

Harkov Bölge Valisi Oleg Sinegubov, “Bugün düşman Harkov'u ilk kez ağır kalibreli güdümlü bir füzeyle vurdu” dedi.

Harkov Rusya'nın kuzey sınırında yer alıyor ve Rus güçlerinin düzenli ateşi altında.

Yerel savcılık, Borova köyünde 12 yaşındaki bir çocuğun çarşamba akşamı bir Rus saldırısında öldürüldüğünü, ancak ne tür bir silah kullanıldığının henüz belli olmadığını bildirdi.

Sinegubov daha önce de gece boyunca düzenlenen saldırılarda ve bölgeye yapılan bir insansız hava aracı (İHA) saldırısında dört kişinin yaralandığını söylemişti.

Dün (çarşamba) Rusya'nın Ukrayna'nın diğer bölgelerine yönelik saldırılarında iki kişi daha hayatını kaybetti.

Herson Bölge Valisi, 61 yaşındaki bir kadının Dnipro Nehri kıyısındaki Mykhailivka köyüne yapılan bir İHA saldırısında evinde öldürüldüğünü söyledi.

Dnipropetrovsk Bölge Valisi Serhiy Lysak, güneydoğudaki Nikopol kasabasında bir kişinin daha topçu ateşiyle öldürüldüğünü söyledi.

Ayrıca belediye başkanı Aleksander Sienkevich'e göre, Ukrayna'nın güneyindeki Mıkolayiv şehrinde balistik füze saldırısında sekiz sivil yaralandı.

Ukrayna Batılı müttefiklerinden daha fazla ve daha hızlı yardım istiyor. Ancak Washington'da olduğu gibi Brüksel'de de siyasi bölünmeler son aylarda Kiev'e silah ve yardım ulaştırılmasını engelledi.

Zelenskiy dün, ülkesinin Rus ilerleyişini durdurmak için haftalar önce aceleyle inşa etmeye başladığı yeni savunma hatlarını incelemek üzere Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Sumi bölgesini ziyaret etti.

Ziyaretin ardından Telegram hesabında “Sumi bölgesinde tahkimat inşa etme süreci devam ediyor. Siperleri, sığınakları, atış pozisyonlarını, komuta ve kontrolü denetledim” diye yazan Zelenskiy, Ukrayna'nın savunmasını güçlendirdiğini vurguladı.

Ruslar özellikle geçen haftadan bu yana misilleme olduğunu söyleyerek Ukrayna'ya yönelik bombardımanlarını yoğunlaştırdı.

Ukrayna Hava Kuvvetleri, Rus güçlerinin gece boyunca Ukrayna'ya 13 İran yapımı İHA gönderdiğini, bunlardan 10'unun Harkov bölgesi, komşu Sumi bölgesi ve başkent Kiev yakınlarında düşürüldüğünü bildirdi.

Rusya, hava savunma sistemlerinin son zamanlarda ölümcül Ukrayna saldırılarının sayısında artış görülen sınır kasabası Belgorod yakınlarında 18 füze düşürdüğünü duyurdu.

Belgorod Valisi Vyacheslav Gladkov saldırıda bir kişinin yaralandığını doğruladı.

Modifiye edilmiş bomba

Ukraynalı yetkililer, Rusya’nın dün Ukrayna’nın kuzeydoğusundaki Harkov kentine düzenlediği ve en az bir kişinin ölümüne neden olan hava saldırılarında yeni bir tür güdümlü bomba kullanmış olabileceğini söyledi.

Yetkililer, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya yönelik topyekûn askeri saldırısından bu yana gerçekleşen son saldırılarda Harkov'da aralarında üç aylık bir bebeğin de bulunduğu dördü çocuk olmak üzere 19 kişinin yaralandığını kaydetti.

Saldırıların bazıları Harkov da dahil olmak üzere bazı bölgelerde elektrik kesintilerine neden oldu.

Zelenskiy saldırıyı ‘Rus terörü’ olarak nitelendirerek kınadı. Harkov Polis Şefi Vladimir Timoşko, Moskova'nın ‘UMBPD-30’ olarak tanımladığı yeni bir tür güdümlü bomba kullanmış olabileceğini söyledi.

Timoşko saldırının gerçekleştiği yerde yaptığı açıklamada “Bu, Rusların son zamanlarda kullandıkları güdümlü hava füzesi ile füze arasında bir şey. Tabiri caizse uçan bir bomba” dedi.

Sinegubov da Moskova'nın yeni bir tür bomba kullanmış olabileceğini öne sürerek, “Görünüşe göre Ruslar modifiye edilmiş bombalarını ev sakinleri üzerinde test etmeye karar vermişler” dedi.

FOTO:  Ukraynalı subaylar, Rusya'nın Harkov'a düzenlediği saldırılarda patlayan mühimmat parçalarını inceliyor. (AFP)

Rusya söz konusu açıklamalar hakkında hemen yorum yapmadı. Savaş binlerce insanı öldürmüş, milyonlarcasını yerinden etmiş ve kasaba ve şehirleri tahrip etmiş olmasına rağmen Moskova sivilleri hedef aldığını reddediyor.

Sinegubov, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada iki konut ve bir sağlık kurumunun kısmen yıkıldığını, aralarında bir eğitim tesisinin de bulunduğu 14 binanın da hasar gördüğünü söyledi.

Blinken önümüzdeki hafta Fransa'yı ziyaret edecek

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından dün (çarşamba) yapılan açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in önümüzdeki hafta Fransa'yı ziyaret edeceğini ve burada Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelerek Ukrayna'ya destek ve özellikle Gazze'deki savaşın yatıştırılması konularını görüşeceğini duyurdu.

Blinken'in ziyareti Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırılarını yoğunlaştırdığı ve Kiev'in Batılı müttefiklerinden Patriot hava savunma sistemleri talep ettiği bir döneme denk geliyor.

Washington'da, Ukrayna'ya yapılacak on milyarlarca dolarlık askeri yardım, Cumhuriyetçilerin Kongre'deki muhalefeti nedeniyle askıda kaldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller gazetecilere yaptığı açıklamada “Blinken Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelerek Ukrayna'ya verilen desteği ve Gazze'deki çatışmayı yatıştırma çabalarını ele alacak” dedi.

Bu, akıcı Fransızca konuşan Blinken’in yaklaşık iki yıl sonra gerçekleştireceği ilk ziyaret olacak.

Macron, Aralık 2022'de ABD'ye resmi bir ziyarette bulunmuştu.

Blinken, Paris'in ardından 4 Nisan'da NATO’nun 75’inci yıldönümü münasebetiyle NATO’daki mevkidaşlarının katılacağı bir toplantıya iştirak etmek üzere Brüksel'e gidecek.

Blinken ayrıca Brüksel'de AB liderleri ve ülkesinin Rusya ile olan tarihi ittifakından ayrılmak isteyen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile bir toplantı gerçekleştirecek.


Bernie Sanders: İsrail köktendinci bir ülke haline geliyor

Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
TT

Bernie Sanders: İsrail köktendinci bir ülke haline geliyor

Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)
Bernie Sanders daha önce İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını eleştirmişti (Reuters)

Bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders, İsrail'in Başbakan Binyamin Netanyahu yönetiminde "köktendinci bir ülke haline geldiğini" söyledi.

Yayın organı Crooked Media'ya konuşan Sanders, "Çok fazla kişi bugünkü İsrail'in 20-30 yıl önceki İsrail olmadığını anlamıyor" dedi.

Burası sağcı bir ülke, giderek de köktendinci bir ülke haline geliyor. Yönetimde olan adamlardan bazıları Tanrı'nın kendilerine tüm bölgeyi kontrol etme hakkına sahip olduklarını söylediğine inanıyor.

Sanders, 7 Ekim'de Hamas militanlarının İsrail'e saldırarak yaklaşık 1200 kişiyi öldürmesi ve 200 kişiyi de rehin almasıyla başlayan İsrail-Hamas savaşını uzun zamandır eleştiriyor. Hamas tarafından yönetilen Sağlık Bakanlığı'na göre o tarihten bu yana çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 32 binden fazla Filistinli İsrail saldırılarında hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler, Gazze nüfusunun yarısının açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulunuyor.

Sanders sözlerini şöyle sürdürdü:

Sonuç olarak bana göre Hamas bir vahşet işledi, İsrail'in kendini savunma hakkı kesinlikle vardı ancak Filistin halkının tamamına karşı savaş açma hakkı yoktu ve hâlâ da yok. Kayıpların ve ölümlerin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşuyor. Bu kabul edilemez.

Sanders daha önce The Independent'a verdiği röportajda, ABD'nin İsrail'e devam eden yardımlarına atıfta bulunarak "Netanyahu'nun savaş makinesinin finansmanını kesmek istediğini" söylemişti. Senato Demokrat kurulundaki dört üyeyle (Oregon Senatörü Jeff Merkley, Maryland Senatörü Chris Van Hollen ve Vermonter Senatörü Peter Welch) birlikte Sanders da geçen ay Ukrayna, İsrail ve Tayvan'a yardım sağlayacak ulusal güvenlik paketine karşı olumsuz oy kullanmıştı. Ancak Sanders henüz Gazze'de kalıcı bir ateşkes çağrısında bulunmadı.

Bu arada ABD'de Sanders'ın pozisyonuna destek artıyor. Gallup'un çarşamba günü yayımladığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 55'i İsrail'in kuşatma altındaki bölgede devam eden saldırılarını onaylamazken, yüzde 36'sı onaylıyor; böylece ilk kez bir anket Amerikalıların çoğunluğunun savaşı desteklemediğini ortaya koyuyor. Bu, kasımda aynı anketin Amerikalıların çoğunun savaşı desteklediğini ortaya koymasından bu yana önemli bir değişim.

Biden yönetimi Filistinlilere yardım konusundaki tutumunu da değiştirmeye başladı.

Pazartesi günü ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde veto oyu kullanmayarak, konseyin savaşta derhal ateşkes talep eden kararı kabul etmesine izin verdi. Savaşın başlamasından bu yana ABD bunu ilk kez yaptı. Daha önce Biden yönetimi, İsrail'in Gazze'de devam eden saldırılarını destekleyen bir ateşkes kararını engellemek için ABD vetosunu üç kez kullanmıştı.

Netanyahu kararı "rehinelerin serbest bırakılması şartına bağlı değil" diyerek eleştirdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de salı günü İsrailli mevkidaşıyla yapacağı görüşme öncesinde Gazze'de ölen sivil sayısının "çok yüksek" olduğunu söyledi. Austin ayrıca İsrail'e kıtlığı önlemek için Gazze'ye girmesine izin verdiği yardım miktarını artırması yönünde acil bir çağrıda bulundu.

 Independent Türkçe


Facebook, "Hayalet Avcıları Projesi"yle gizlice Snapchat'i izlemiş

Reuters
Reuters
TT

Facebook, "Hayalet Avcıları Projesi"yle gizlice Snapchat'i izlemiş

Reuters
Reuters

Kamuoyuyla paylaşılan mahkeme dosyalarına göre Facebook, Snapchat kullanıcı verilerine yönelik gizli bir casusluk kampanyası yürütmüş.

Şirket içinde "Hayalet Avcıları Projesi" diye bilinen operasyon, CEO Mark Zuckerberg tarafından 2016'da, rakibinin gizlilik önlemlerinden rahatsızlık duymasının ardından başlatılmış.

Zuckerberg, 9 Haziran 2016'da şirket yöneticilerine gönderdiği bir e-postada "Ne zaman biri Snapchat hakkında bir soru sorsa, trafikleri şifreli olduğu için genellikle cevap onlar hakkında hiçbir analitiğe sahip olmadığımızdır" diye yazmış.

"Ne kadar hızlı büyüdükleri göz önüne alındığında, onlar hakkında güvenilir analitikler elde etmenin yeni bir yolunu bulmak önemli görünüyor. Belki de oturumlar düzenlememiz ya da özel yazılımlar geliştirmemiz gerekiyor. Bunu nasıl yapacağınızı bulmalısınız."

Mahkeme belgeleri, halihazırda Facebook'un operasyon direktörü olarak görev yapan Javier Olivan'ın e-postaya şöyle cevap verdiğini gösteriyor: 

Bunun cevaplamamız gereken en önemli pazar analizi sorularından biri olduğuna tamamen katılıyorum.

Sözkonusu izleme aracı, Facebook'un 2013'te İsrailli bir firmadan satın aldığı ancak artık kullanılmayan Onavo Sanal Özel Ağı'nı (VPN) içeriyordu.

Mahkeme belgelerine göre Onavo'ya sahip olmak, uygulamalar ve sunucuları arasındaki ağ trafiğini "yakalayıp şifresini çözerek" Facebook'un rakip sosyal medya uygulamalarını izlemesine imkan veriyordu.

Zuckerberg'ün 2016 tarihli e-postasını takiben, Onavo mühendisleri "ortadaki adam" (iki bağlantı noktası arasındaki bağlantıyı izinsiz izleme -çn.) izlemesini gerçekleştirmek için "aksi takdirde şifrelenmiş olacak trafiği okumalarına" imkan tanıyan kitler geliştirdi.

"Ayrıntılı uygulama içi faaliyeti ölçme" olanağı veren casusluk tekniği daha sonra Amazon ve YouTube'da kullanıldı.

Kamuoyuyla yeni paylaşılan mahkeme belgeleri, Kaliforniya'da tüketicilerin Facebook'un ana şirketi Meta'ya açtığı toplu davadan geliyor.

Davacı avukatlara göre, "bu programın amaçlanan ve fiili sonucu, Facebook'un o zamanlar yeni yeni gelişmekte olan sosyal reklamcılıktaki rakibi Snapchat de dahil rekabete zarar vermekti.

The Independent yorum için Meta ve Snapchat'in ana şirketi Snap'e ulaştı ancak yanıt alamadı.

 Independent Türkçe


Macron: Avrupa ile MERCOSUR arasındaki ticaret anlaşması çok kötü ve değiştirilmesi gerekiyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
TT

Macron: Avrupa ile MERCOSUR arasındaki ticaret anlaşması çok kötü ve değiştirilmesi gerekiyor

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Sao Paulo’da bir konuşma yapıyor (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Birliği (AB) ile Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) arasındaki olası bir anlaşmanın mevcut haliyle ‘çok kötü bir anlaşma’ olduğunu söyleyerek, yeni bir anlaşma yapılması çağrısında bulundu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Macron bugün Brezilya ziyaretinin ikinci gününde Sao Paulo’da düzenlenen bir ekonomik forumda yaptığı konuşmada, “Anlaşma, bugün müzakere edildiği şekliyle sizin için olduğu kadar bizim için de çok kötü bir anlaşmadır” dedi.

Macron, “Bu anlaşmada biyolojik çeşitlilik ve iklim konusunu dikkate alan hiçbir madde yok. Bu yüzden iyi olmadığını söylüyorum” diye ekledi.

Fransız lider, hem AB, hem de MERCOSUR için önemli olan çevre sorunlarını dikkate alan yeni bir anlaşma yapılması yönünde çağrıda bulundu.

MERCOSUR, Latin Amerika’daki Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Bolivya’yi içeren bir blok.

‘20 yıl öncesine dayanan’ geçerliliğini yitirmiş anlaşmayı eleştiren Macron, “Hedeflerimiz ve gerçekliklerimiz ışığında yeni bir anlaşma, kalkınma, iklim ve biyolojik çeşitlilikten sorumlu bir ticaret anlaşması yapalım” dedi.

Macron, kurallarının Avrupa kurallarıyla ‘uyumsuz’ olduğunu söylediği bu ticaret anlaşmasını ilk kez eleştirmiyor.

1999 yılında tartışılmaya başlanan anlaşma taslağı, iki bölge arasındaki gümrük vergilerinin büyük bir kısmının kaldırılmasını ve 700 milyondan fazla tüketiciyi kapsayan bir serbest ticaret bölgesinin kurulmasını amaçlıyor.

2019 yılında, bu müzakereler siyasi bir anlaşmayla sonuçlandı ancak Fransa başta olmak üzere birçok ülke anlaşmanın onaylanmasına engel oldu.

Son zamanlarda, Eski Kıta’daki şiddetli tarım krizi nedeniyle Avrupa’da bu anlaşmaya karşı muhalefet arttı.

Öte yandan Almanya ve İspanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, bu anlaşmanın onaylanıp yürürlüğe girmesi çağrısında bulunuyor.

MERCOSUR bloğunun en büyük ekonomik gücü olan Brezilya, bu anlaşmanın en önemli destekçilerinden biri.


ABD Dışişleri Bakanlığından Gazze politikası nedeniyle istifa eden Sheline: Bu yönetimle bağlantım kalmasın istedim

AA
AA
TT

ABD Dışişleri Bakanlığından Gazze politikası nedeniyle istifa eden Sheline: Bu yönetimle bağlantım kalmasın istedim

AA
AA

Sheline, The Guardian'a verdiği demeçte, Dışişleri Bakanlığındaki görevinden istifa etme nedenlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkileri Bölümündeki görevinde kalarak, istişarelerde bulunarak ve endişelerini amirlerine ileterek yönetimin Gazze politikası üzerinde etki yaratmayı umduğunu söyleyen Sheline, ABD'nin İsrail'e silah tedarikini durdurmaya yönelik bir şey yapabileceğine dair inancını kaybettiğini ve bu nedenle istifasını sunduğunu ifade etti.

Bakanlıktaki görevinden istifa etmesine ilişkin, "İstifanın temel nedeni, artık bu yönetimle bağlantımın kalmamasını istememdi." ifadesini kullanan Sheline, birçok meslektaşının kendisine mali zorlukları aşabilirlerse istifa edeceklerini söylediğini ve işten sessizce ayrılmak yerine ayrılma nedenleri hakkında konuşması için kendisini teşvik ettiğini belirtti.

Sheline, "Küçük bir kızım var. Henüz iki yaşında bile değil. İleride bir gün bu konuyu öğrenirse ve Dışişleri Bakanlığında çalıştığım için bana bunu sorarsa ona elimden geleni yaptığımı söyleyebilmek istiyorum." dedi.

ABD'deki "Leahy Yasası" çerçevesinde insan haklarını ihlal ettiği belirlenen devlet ile gruplara silah satılamayacağını ve ABD hükümetinin insani yardımlarının başka bir ülke tarafından kısıtlanmasından ya da engellenmesinden Başkan'ın haberdar olması durumunda söz konusu ülkeye yardımları yasakladığı "Dış Yardım Yasası"nı hatırlatan Sheline, Biden yönetiminin silah tedarik etmeye devam ederek bu gibi yasaları ihlal ettiğini söyledi.

Uluslararası hukukun ihlal edildiğine dair kanıtlar var

Sheline, Dışişleri Bakanlığının, İsrail'in Gazze'ye saldırılarında uluslararası hukuku ihlal ettiğine dair pek çok kanıttan haberdar olduğunu kaydederek, "Burada yasalar açık ve elimizde kanıtlar var. Fakat ayrıntılar takip edilmiyor." ifadesini kullandı.

Bakanlık tarafından incelenen kanıtların ve inceleme sonuçlarının ancak Beyaz Saray istediği zaman kamuoyuyla paylaşılacağını söyleyen Sheline, "Beyaz Saray farklı bir çizgi izlemeye hazır olana kadar Dışişleri Bakanlığında olan diğer bazı şeyler ortaya çıkmayacak." dedi.

Sheline, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Gazze'de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazanda acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısının kabul edilmesine yönelik, "Bu hafif değişimi görmekten memnunum ancak Gazze'deki insanlar için henüz bir fark yaratmadı. Bu gerçekten çok küçük ve geç bir adım." ifadesini kullandı.

Sheline, görevi neden bıraktığına ilişkin kaleme aldığı ve Biden yönetiminin Gazze politikasını sert sözlerle eleştirdiği mektupta, "İsrail'in neden olduğu bu katliamları mümkün kılan bir yönetime hizmet edemeyeceğim için Dışişleri Bakanlığındaki görevimden istifa ediyorum. Bir insan hakları savunucusu olarak ABD'nin sahip olduğu hangi itibarı varsa (Gazze'deki) savaştan bu yana neredeyse tamamen yok oldu." ifadesini kullanmıştı.

Ekim 2023'te ABD Dışişleri Bakanlığı Müttefikler ve Ortaklara Silah Tedariki Bölümünde Genel Müdür olarak çalışan Josh Paul da benzer gerekçelerle görevinden istifa etmişti.

Daha sonra çeşitli yönetim kademelerinde görev yapan yetkililer, ortak bir mektup kaleme alarak Biden yönetimine "İsrail'e silah satışını durdurma" çağrısında bulunmuştu.


Fransa Başbakanı Attal, başörtüsü tartışmasına dahil oldu: "Dava açacağız"

35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
TT

Fransa Başbakanı Attal, başörtüsü tartışmasına dahil oldu: "Dava açacağız"

35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)
35 yaşındaki Gabriel Attal, 9 Ocak'ta göreve başlamıştı (AP)

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, bir lisede yaşanan başörtüsü tartışmasının ardından okulda mesleki eğitim alan bir Müslüman öğrenciyle ilgili dava açılacağını duyurdu.

Başkent Paris'teki Maurice-Ravel Lisesi'nde 28 Şubat'ta yaşanan olayda kimliği açıklanmayan okul müdürü, üç Müslüman öğrenciden başörtülerini çıkarmalarını istemişti.

Öğrencilerden ikisi müdürün talimatına uyarken biri karşı çıkmıştı. Öğrenci, başörtüsünü çıkarmadığı gerekçesiyle müdürün kendisine vurduğunu öne sürerek yönetici hakkında şikayette bulunmuştu. 

Bunun ardından internette okul müdürüne yönelik ölüm tehditleri paylaşılmıştı. Yöneticiyse çarşamba günü görevinden istifa ettiğini duyurdu.  

Attal, dünkü açıklamasında "Devlet, laikliğe yönelik bu ihlallere karşı, İslamın eğitim kurumlarımıza sızmasıyla ön saflarda mücadele eden bu görevlilerin her zaman yanında olacaktır" dedi.

Başbakan, devletin öğrenci hakkında hukuki işlem başlatacağını da söyledi.

Paris savcılığından yapılan açıklamadaysa, sözkonusu öğrencinin lisede eğitim amaçlı bir programa katıldığı aktarıldı. Savcılık, öğrencinin müdürle ilgili şikayet talebinin reddedildiğini duyurdu. 

Yetkililer ayrıca sosyal medyada müdüre yönelik paylaşılan ölüm tehditleriyle ilgili iki kişinin gözaltına alındığını bildirdi. Şüphelilerin kimliği paylaşılmazken, Fransa Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada bu kişilerin okulla herhangi bir bağı olmadığı belirtildi.

Ulusal Birlik'ten radikal sağcı Marine Le Pen, olayda hükümeti suçlayarak "Okullarımızı tehlikelere karşı koruyamıyorlar" dedi.

Ulusal Meclis'teki Sosyalist Grubu Başkanı Boris Vallaud da "Bu kabul edilemez. Bir okul müdürü ölüm tehditleri nedeniyle istifa ediyorsa, bu kolektif bir başarısızlıktır" yorumunu yaptı. 

Fransa'da öğrencilerin başörtüsü, türban veya kipa gibi "dini aidiyet gösteren sembol veya kıyafetler" giymesi 2004'te yasaklanmıştı.

Independent Türkçe, BBC, Guardian, Times of Israel


Beyaz Saray: Netanyahu, Refah görüşmeleri için ABD'ye heyet göndermeyi kabul etti

AA
AA
TT

Beyaz Saray: Netanyahu, Refah görüşmeleri için ABD'ye heyet göndermeyi kabul etti

AA
AA

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, basın toplantısında konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.

Jean-Pierre, Netanyahu'nun ofisinin heyet ziyaretini yeniden planlamayı kabul ettiğini ve ABD ile İsrail'in yeni tarih belirlemek üzere görüşmelere başladığını söyledi.

Refah'a yönelik olası kara saldırılarını görüşmek üzere toplantının yeninden planlanacağını belirten Jean-Pierre, "Refah operasyonları hakkında konuşmak üzere burada toplantı düzenlenmesi konusunda bir anlaşma yapıldığı gerçeğini unutmamalıyız." dedi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) 25 Mart'ta Gazze'de kalıcı ve sürdürülebilir ateşkese dönüşecek şekilde ramazan ayında acilen ateşkes sağlanması talep edilen karar tasarısı kabul edilmişti.

ABD'nin tasarıyı veto etmemesi nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Refah'a olası kara saldırısını görüşmek için Washington'da yapılması planlanan toplantıya İsrail heyetini göndermekten vazgeçmişti.