Uyuşturucu kaçakçılığından gözaltına alınan Britanya Virjin Adaları Başbakanı’nın Hizbullah ile temas halinde olduğu iddia edildi

Britanya Virjin Adaları Başbakanı Andrew Altoro Fahie (AP)
Britanya Virjin Adaları Başbakanı Andrew Altoro Fahie (AP)
TT

Uyuşturucu kaçakçılığından gözaltına alınan Britanya Virjin Adaları Başbakanı’nın Hizbullah ile temas halinde olduğu iddia edildi

Britanya Virjin Adaları Başbakanı Andrew Altoro Fahie (AP)
Britanya Virjin Adaları Başbakanı Andrew Altoro Fahie (AP)

ABD federal ajanları, Miami’de ABD’ye uyuşturucu getirmeyi planlamak ve kara para aklamak suçundan Karayipler bölgesinde bulunan İngiltere'ye bağlı adalar topluluğu Britanya Virjin Adaları Başbakanı Andrew Alturo Fahie ve Karayip takımadalarındaki limanlar otoritesi başkanı Oleanvine Maynard’ı gözaltına aldı. Yetkililer, üçüncü bir şüpheli olan İngiliz Virgin Adaları liman müdürünün oğlu Cadim Maynard'ın da Perşembe günü uyuşturucuyla bağlantılı olarak gözaltına alındığını, ancak Miami'de olmadığını söyledi. Üç sanık, ABD’ye 5 kilogramdan fazla kokain getirmek ve kara para aklamakla suçlanıyor.
ABD’ye kokain getirmeyi planlamak ve kara para aklamakla suçlanan baş şüphelilerin, Lübnan Hizbullah’ı ile temas halinde olduğu iddia edildi.
Guardian gazetesinin haberine göre, Florida'da dosyalanan mahkeme belgelerine göre Oleanvine ve Cadim, Meksika'daki Sinaloa kartelinin üyeleri gibi davranan gizli ajanlarla Lübnanlı Hizbullah ajanları ve Fahi (baş lider olarak da anılır) arasında Kolombiya'dan gelecek binlerce kilogram uyuşturucuyu depolamak için bir yer bulmak üzere bir toplantı düzenlemek için anlaştılar.
ABD merkezli Miami Herald gazetesinin haberine göre, Fahie ve Maynard, Miami’deki Opa-locka İdari Havalimanı’nda uçağa binerken Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi ajanları tarafından yakalanarak gözaltına alındı.
Yetkililer gazeteye verdiği demeçte, yetkililerin, İngiliz Virgin Adaları'na bağlı olduğuna inandıkları bir uçakta 700 dolarlık bir sevkiyat için uyuşturucu kaçakçısı kılığına girmiş ABD Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi (DEA) ajanlarıyla görüştükten sonra gözaltına alındıklarını söyledi. ABD Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi ajanları, Meksika Sinaloa Karteli'nin üyeleriymiş gibi davrandı.
İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss, ciddi iddialar karşısında "dehşete düştüğünü" söyledi. Geçen yıl, Birleşik Krallık, yolsuzluk, adam kayırma, gözdağı verme ve kamu fonlarının kötüye kullanılması iddiaları üzerine İngiliz denizaşırı topraklarındaki kötü yönetimle ilgili bir soruşturma komisyonu kurdu. Soruşturma Komisyonu'nun yargı yetkisi yönetişim ve yolsuzluğa odaklandı. Odak nokta yasadışı uyuşturucu ticaretine yönelik bir cezai soruşturma üzerinde değildi. Diğer yandan gereksiz spekülasyonlardan kaçınmak amacıyla, Britanya Virjin Adaları (British Virgin Islands) sakinlerinin görebilmeleri için soruşturma raporunun yayınlanmasına acilen devam edilmesi yönünde bir çalışma olduğu belirtildi. 



Lübnan için kritik bir an

ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, 18 Ağustos’ta Lübnan’ın Baabda bölgesinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlıyor (Reuters)
ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, 18 Ağustos’ta Lübnan’ın Baabda bölgesinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlıyor (Reuters)
TT

Lübnan için kritik bir an

ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, 18 Ağustos’ta Lübnan’ın Baabda bölgesinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlıyor (Reuters)
ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, 18 Ağustos’ta Lübnan’ın Baabda bölgesinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlıyor (Reuters)

Michael Harari

Lübnan, 27 Kasım 2024'te Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmaları durduran bir ateşkes anlaşmasına vardı. Ancak, BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararının uygulanması sürüyor ve devam eden meydan okumalar ve engellerle karşı karşıya. Lübnan'ın yeni başbakanı ve hükümeti, stratejik hedeflerinin, Hizbullah ve kamplardaki Filistinli örgütlerin silahsızlandırılmasını gerektiren silahın sadece devlet kontrolünde olması ilkesini yerleştirmek olduğunu açıkladı.

Bu yaklaşım, Lübnan devletini tarihi bir yol ayrımına getiriyor. Bu hedefe Hizbullah ile diyalog yoluyla ulaşmayı açıkça tercih etmesine rağmen, özellikle İran'ın Hizbullah’ın bu karara uymayı reddetmesini açıkça desteklemesi göz önüne alındığında, bunun yalnızca barışçıl yollarla başarılabileceğine inanmak zor.

Sahada, Lübnan ordusu ülkenin güneyinde benzeri görülmemiş bir ölçekte faaliyet gösteriyor. İsrail ise Lübnan topraklarından henüz tamamen çekilmedi. Ona göre bu önlem, Lübnan ordusunun bu bölgeler üzerindeki kontrolünü sağlamak ve Lübnan hükümetine Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının kapsamını genişletmesi amacıyla baskı uygulamak için gerekli.

Lübnan bugün kritik bir dönüm noktasında. Lübnan devleti ve toplumunun, iç savaş travması ve benzer bir çatışmaya geri dönme korkusundan kaynaklanan ikilemi anlaşılabilir. Gelgelelim bu gerçeklik, mevcut fırsatın tekrarlanmayabileceği ve değerlendirilmezse bir daha asla geri dönmeyebileceği gerçeğiyle çelişiyor.

ABD, özellikle Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda İsrail'e tutumunu yumuşatması için baskı yapmayacak

ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaretten bir önceki ziyaretinde, Lübnan hükümetine fiili ültimatom olarak değerlendirilebilecek bir mesaj verdi; fakat bunu bu şekilde sunmamaya da özen gösterdi. Ancak, açıklamalarının içeriği Washington'ın tutumunu açıkça ortaya koyuyordu. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre Lübnan medya kuruluşları, Amerikan mesajının ana noktalarını şu şekilde özetledi:

A. Lübnan, başlıca bölgesel ve uluslararası aktörlerin öncelik listesinde üst sıralarda yer almıyor. Uluslararası toplum, Lübnan'ın Hizbullah'ı silahsızlandırma taahhüdünü yerine getirmesini bekliyor.

B. Bölgesel çatışmaların yoğunlaştığı Ortadoğu'da Suriye, yeniden inşasına yönelik artan ilgiyle birlikte öncelikler listesinin başında yer almaya başladı. Bu bağlamda Lübnan ikincil öneme sahip bir cephe konumunda.

zxcdfg
Hizbullah destekçileri, 8 Ağustos'ta Beyrut'un güney banliyölerinde hükümetin silahsızlandırma planını onaylamasını protesto etmek için sokaklarda lastik yaktı (AFP)

C. ABD, özellikle Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda İsrail'e tutumunu yumuşatması için baskı yapmayacak. İsrail, Birleşmiş Milletler'e ve kurumlarına güvenmiyor ve 1701 sayılı kararın uygulanmasını denetlemekte başarısız olan UNIFIL'in görevini sürdürmesinin bir anlamı olmadığını düşünüyor. ABD yönetimi, BM barış gücü UNIFIL’e tahsis edilen fona katkısını önemli ölçüde azalttı ve bu durum, UNIFIL'in görev süresinin uzatılması veya gözlemci sayısının sınırlı sayıya düşürülmesi ihtimalini şüpheli hale getirdi. ABD, İsrail'in tutumuna paralel olarak, UNIFIL'in rolünün tamamen sonlandırılması tercihini dolaylı olarak destekleyebilir.

Barrack'ın açık niyeti, Lübnan hükümetine yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskıyı artırmaktı. Bu hamle risksiz değil, ancak zamanlaması kritik; İran ve Hizbullah ciddi bir zayıflık yaşıyor, Esed rejimi çöktü ve bölgesel güç dengesinde dramatik değişimler yaşandı.

Silahsızlandırma ile ilgili başlıca meydan okumayla başa çıkmanın Lübnan devletine düştüğü açık. Lübnan, tüm bileşenleriyle birlikte, şüphesiz ki kritik bir tarihi anla karşı karşıya

İsrail, Lübnan'daki gelişmeleri yakından takip ediyor. İsrail'in bakış açısına göre devam eden askeri baskının Lübnan hükümetine hem “İsrail sopası” hem de “Amerikan sopası”ndan yararlanarak Hizbullah'ı silahsızlandırma konusunda yardım etmesi bekleniyor. 7 Ekim 2023'ten sonra İsrail'in güvenlik doktrinini kökten değiştirdiği inkâr edilemez. Kendine hakim olma politikasından, askeri gücünü kararlı bir şekilde kullanmaya geçiş yaptı ve gerekirse iradesini zorla dayatması için Trump yönetiminin verdiği destekten yararlandı. Ancak İsrail, Lübnan'a yönelik adımlarını dikkatlice ayarlamalı ve daha sofistike ve incelikli bir yaklaşım benimsemeli.

• İsrail sessiz kalıp itidal göstermeli ve Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda Lübnan içindeki tartışmaya dahil olmaktan kaçınmalı. Zira tutumu yeterince açık ve retorik açıdan durumu daha fazla tırmandırmaya gerek yok.

dfgrt
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, ABD Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack ve ABD Ortadoğu Temsilcisi Yardımcısı Morgan Ortagus, 18 Ağustos'ta Beyrut'taki Hükümet Sarayı’nda bir toplantıda (AFP)

• Bu aşamada olumlu yorumlanabilecek bir veya iki yerden çekilme isteğini ifade etmek gibi kısmi adımlar atılması düşünülebilir. Ayrıca, güneydeki köylerin sakinlerinin evlerine dönmelerine ve yeniden inşa sürecine başlamalarına izin verilmesi, Hizbullah için bir zorluk oluşturabilir ve hükümete ilave bir destek sağlayabilir.

• İsrail, Şeba Çiftlikleri ve Gacar köyü gibi İsrail ve Lübnan arasında Suriye boyutu olan tartışmalı bölgeler de dahil olmak üzere tüm cephelerde Suriye-Lübnan sınırı meselesinin çözümünü teşvik etmek için Washington ile yoğun bir şekilde çalışmalı. Bu, iki taraf arasındaki kara sınırı anlaşmazlıklarının çözümüne katkıda bulunabilir ve ek bir engeli, Hizbullah'ın silahını korumak için öne sürdüğü gerekçelerden birini ortadan kaldırabilir.

Silahsızlandırma ile ilgili başlıca meydan okumayla başa çıkmanın Lübnan devletine düştüğü açık. Lübnan, tüm bileşenleriyle birlikte, şüphesiz ki kritik bir tarihi anla karşı karşıya. Durumun karmaşıklığına ve mevcut risklere rağmen, mevcut koşullar beklenebilecekler için ideal. Ayrıca, Filistin ve Lübnan cepheleri şimdilik ayrı kalmaya devam ediyor ki, bu olumlu bir nokta. Zira Gazze'de operasyonların tırmanması muhtemel ve bu, geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilir. En iyisi bu senaryodan kaçınmak ve ateşkesi sağlamlaştırmaya doğru ilerlemektir. Son iki yıldır süren savaşın şiddetine rağmen, mevcut koşullar hem Lübnan hem de İsrail için kuzey cephesinde altın bir fırsat sunuyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.