Batı'nın Ukrayna'daki savaşla ilgili tutumlarındaki radikal değişiklikler

Avrupa ülkeleri, Ukrayna’ya ağır ve ölümcül silahlar gönderme konusundaki ‘tabunun’ yıkılmasından sonra ABD’yi takip etmeye başladı

Donbas bölgesine bağlı Syevyerodonetsk şehrindeki bir kontrol noktasından geriye kalanlar (AFP)
Donbas bölgesine bağlı Syevyerodonetsk şehrindeki bir kontrol noktasından geriye kalanlar (AFP)
TT

Batı'nın Ukrayna'daki savaşla ilgili tutumlarındaki radikal değişiklikler

Donbas bölgesine bağlı Syevyerodonetsk şehrindeki bir kontrol noktasından geriye kalanlar (AFP)
Donbas bölgesine bağlı Syevyerodonetsk şehrindeki bir kontrol noktasından geriye kalanlar (AFP)

Bugün ABD istihbaratının Rus güçlerinin dört saat içinde başkent Kiev'e ulaşacağı ve iki gün içinde Kiev’in düşeceği yönündeki tahminlerinin gerçekleşmesi ne kadar uzak görünüyor? Ya da ABD yönetiminin Rusya Ukrayna'ya savaş açmadan önce diplomatlarının ve Ukrayna güçlerine eğitim misyonları yürüten askeri uzmanlarının ülkeyi terk etmelerini isteyen ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın talimatlarına rağmen Ukrayna’da kalan ABD vatandaşlarının hayatlarının sorumluluğunu peşinen reddeden aceleci tutumu bugün ne kadar alçakça görünüyor? O dönem Ukrayna'nın NATO’nun bir üyesi olmadığını tekrar tekrar hatırlatan ABD’nin bu söylemiyle birlikte ortaya koyduğu ihtiyatlılığa dikkat çekilmeli. Aynı şekilde silahların Rusların eline geçebileceğine ya da ABD vatandaşlarının esir alınabileceğine dair korkularla birlikte Ukrayna güçlerine ‘savunma’ silahlarının gönderileceğini duyururken ki temkinli tutumuyla NATO’nun korumasına sığınmadı. Sonunda Batılılar, Moskova'nın bunu ABD’nin ‘savaşa katılımı’ olarak değerlendireceğinden korkusuyla Washington'ın Mart ayı başlarında Polonya'ya ait 28 adet Sovyet yapımı MiG-29 model savaş uçağının Almanya'nın batısındaki Ramstein Hava Üssü’nden Kiev'e nakletmek üzere ABD’nin emrine verilmesi teklifini reddettiğini unutmadılar. Washington, haftalarca tıpkı diğer müttefik ülkeler gibi, Ukrayna'daki savaşın Rusya ile NATO arasında bir savaşa dönüşmemesine dikkat edilen bir yaklaşım sergiledi.
Atlantik okyanusunun diğer yakasında, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bu temkinli yaklaşım daha belirgin hale geldi. Polonya ve Baltık ülkeleri dışındaki Avrupa ülkeleri daha muhafazakar bir tutum sergilediler. En büyük endişeleri savaşın yayılıp Ukrayna dışına sıçramasıydı. Rusya'ya çok hızlı bir şekilde diplomatik tecrit uyguladılar. Ukrayna'ya karşı askeri saldırganlığını kınadılar. Kamu ve özel kurumlarına ekonomik, ticari ve mali yaptırımlar uygulamaya başladılar. Haftalarca savaşa katılmaktan kaçındılar ve Kiev'in ‘saldırı amaçlı olmayan’ silah ve teçhizat taleplerine sınırlı olarak yanıt vermekle yetindiler. Bunun yanında ABD ve Avrupa ülkeleri ile üç Baltık ülkesi, Polonya, Bulgaristan ve Romanya, Rusya'ya karşı NATO’nun doğu kanadındaki askeri varlıklarını güçlendirdiler.
ABD Başkanı Joe Biden, birçok kez NATO üyelerinin topraklarının her karışını savunacaklarını vurguladı. Biden’ın bu açıklaması, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i NATO üyesi olmayan Ukrayna'da istediğini yapmakta özgür bırakmak olarak yorumlandı. Ancak Ukrayna’daki savaşın üçüncü ayına girdiği bugün, işler tersine dönmüş,  ABD-NATO ve Avrupa ‘ikili’ temkinliliği sınır tanımayan bir dürtüye, hatta iki taraf arasında bir rekabete dönüşmüş durumda. Putin'in Ukrayna'daki planlarının önünde duranlara ya da Rusya'nın ‘hayati çıkarlarını’ tehdit edenlere ‘beklenmedik bir yanıt verme’ tehdidine ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un bu kez nükleer bir ‘üçüncü dünya savaşının patlaması’ konusunda uyarmasına rağmen Batı'nın Kiev'e verdiği destek sınırsız hale geldi. Doğu Avrupa ülkelerinin başkentlerinde uzun süre görev yapan eski bir büyükelçi, Batılıların tutumlarındaki köklü değişikliği dört ana faktöre bağladı. Bunlardan ilki, Rus güçlerinin performansında ortaya çıkan zayıflık, ordu liderliğinin yaptığı stratejik hatalar ve bunun sonucunda Rus ordusunun yaşadığı büyük can ve teçhizat kayıpları ile işgal ettiği Ukrayna'nın kuzeyindeki ve Kiev çevresindeki bölgelerden geri çekilmek zorunda kalması. İkinci faktör, ABD ve İngiltere istihbarat servislerinin karamsar beklentilerini boşa çıkaran Ukrayna güçlerinin gösterdiği direnişin yanı sıra hava ve füze saldırılarına karşı koyabilme kabiliyeti. Üçüncüsü, Rus güçlerinin Buça ve diğer şehirlerden geri çekilmesinden sonra ortaya çıkan suçların teşhir edilmesi. Bu durum, Batı kamuoyunun hükümetleri üzerinde Ukrayna'yı çeşitli yönlerde daha fazla destek vermeleri konusunda güçlü bir baskı uygulamalarına yol açtı. Dördüncü ve son faktör ise Batılı planlamacıların, Moskova'nın Ukrayna'da boğulmasını, Rusya'yı zayıflatmak ve onu bir süper güç olarak dünya siyasi ve askeri haritasındaki yerinden etmek için bir fırsat olarak görmeleri.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Kiev'e gerçekleştirdiği ortak ziyaret vesilesiyle yaptığı açıklamada, ülkesinin planlarını açıklamakta tereddüt etmedi. Austin, açıklamasında, “Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ederken yaptıklarını yapamayacak kadar zayıfladığını görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. Savunma Bakanı ayrıca ABD yönetiminin, Ukrayna'nın ‘doğru ekipmana ve doğru desteğe sahip olması halinde bu savaştan galip çıkabileceğini’ düşündüğünü de sözlerine ekledi. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, geçtiğimiz Salı günü Almanya'dan CNN ağına verdiği röportajda, Rusya Ukrayna’yı işgalinin bedelini ödemediği takdirde küresel güvenlik sisteminin risk altında olacağı konusunda uyardı. ABD Başkanı Biden, Ukrayna'ya 33 milyar dolarlık ek mali yardım sağlanması için ABD Kongresi'ne bir yasa tasarısının sunulacağını duyururken, “Savaşın bedeli yüksek, ama eğer Rusya’nın saldırganlığına teslim olursak daha da yüksek olur” dedi. Biden ayrıca “Biz Rusya'ya saldırmıyoruz, aksine Ukraynalıların kendilerini Rusya’nın saldırganlığına karşı savunmasına yardım ediyoruz” diyerek ülkesinin Ukrayna’ya olan yardımlarını savundu.
Böylece, başlangıçtaki temkinlilik tamamen sona ererken savaşın uzamasına ilişkin çekinceler ve korkular ortadan kalktı. Bir zamanlar riskli olan ne varsa bugün normal hale geldi. Eski diplomatın dediği gibi, ‘batı tarafındaki savaşın hedeflerinin değiştiği, artık Kiev'in savaşması ve savaşı durdurmasını sağlamakla sınırlı olmadığı, daha çok Rus güçlerini yenmeye yöneldiği’ ortada. Bu durum, Rusya'nın Afganistan'dan çıkışından sonra, Başkan Putin için ‘stratejik  bir yenilgi’ olarak kabul edilen ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ve ABD güçleri Kabil'den ayrılırken ortaya çıkan aşağılayıcı görüntülerin hafızalardan silinmesi için bir fırsat olarak düşünülebilir. Fransız diplomat, savaşın yarın durabileceğini, fakat Rusya'ya uygulanan yaptırımların ve tecridin savaşın sona ermesiyle bitmeyeceğini düşünüyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin tutumundaki bu değişiklik, Kiev ile Moskova arasındaki müzakerelerin ‘dondurulmasını’ ve Lavrov'un önceki tutumlarından ‘geri çekilen’ Ukrayna tarafına yönelttiği suçlamaları açıklıyor. Burada Kiev'in daha önce, Rus güçleri başkente yaklaştığında bir takım garantiler karşılığında tarafsız olmayı kabul etme ve ayrılıkçı Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tartışma konusunda istekli olduğu belirtilmeli. Fakat bugün müzakereler askıya alınmış durumda ve sahada olacakların beklenmesinden ötürü askıda kalmaya devam edebilir.
Bugün hiç kimse Ukrayna ordusuna ağır ve saldırgan silahlar göndermekten çekinmiyor. Washington, 811 milyon dolarlık gelişmiş silah ve teçhizatın ardından Kiev'i silahlandırmak için Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin başlangıcından bu yana Ukrayna'ya tahsis ettiği miktarın yedi katı olan 33 milyar dolardan 20 milyar dolar daha ayırmak istiyor. Avrupa ise kendi adına her türlü tedbiri bıraktı. Eleştirilerin yöneltildiği başlıca iki ülke olan Almanya ve Fransa, tutumlarını baştan ayağa değiştirdi. Bugün Almanya, kamuoyunun Başbakan Olaf Schulz'a uyguladığı baskı nedeniyle iki ay süren tereddütten ve Berlin'deki iktidar koalisyonu içinde yaşanan sert tartışmalar ve kopuşlardan sonra Ukrayna'ya ağır ve ölümcül silahlar göndermekten artık çekinmiyor. Berlin, onlarca yıldır sımsıkı bağlı olduğu savaş halindeki ülkelere silah göndermeyi reddetme ilkesini terk etti. Ukrayna'ya hafif savunma silahlarından sonra, Leopard model tanklarla birlikte Gebard hava savunma sistemleri sağlama anlaşmasıyla ileriye doğru büyük bir adım attı. Silahın ‘Ukrayna'daki bir sorun yaratmanın değil, savaşı durdurmanın bir yolu’ olduğunu söyleyen Fransa, Ukrayna’ya Milan ve Javelin tanksavar füzeleri ile Mistral uçaksavar füzeleri göndermeyi kabul etti. Daha da önemlisi, Irak'ta DEAŞ’a karşı savaşta etkinliğini gösteren Caesar kamyona monteli obüs sistemlerini Ukrayna’ya gönderme kararı aldı. Dolayısıyla savaşa katıldıkları suçlamasını reddetmeye devam eden Batılı ülkeler, Rus güçleriyle vekaleten savaştıkları ölçüde savaşa gerçekten dahil oluyorlar. ABD önden giderken Avrupa arkasından onu takip ediyor.



Putin, Trump yönetiminin Ukrayna'daki savaşı sona erdirme çabalarını övdü

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Putin, Trump yönetiminin Ukrayna'daki savaşı sona erdirme çabalarını övdü

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün, Moskova'nın işgalinin üzerinden üç yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları övdü. İki lider, bugün ABD'nin Alaska eyaletinde yapılacak olan ABD-Rusya zirvesi için hazırlandı.

Putin, zirve hakkında üst düzey hükümet yetkilileriyle yapılan dün toplantının ardından Kremlin tarafından yayınlanan kısa videoda, Trump yönetiminin “düşmanca eylemleri durdurmak” ve “tüm tarafları ilgilendiren anlaşmalara varmak için hayati ve samimi çabalar” gösterdiğini belirtti.

Putin ayrıca, ABD ile nükleer silahların kontrolüne ilişkin bir anlaşma kapsamında “iki ülke arasında, Avrupa'da ve tüm dünyada uzun vadeli barış koşulları” sağlanabileceğini belirtti. Kremlin lideri, Trump'ın istediği başka bir şeyin daha gerçekleşebileceğine işaret etti: Bir yıl kalan ve önümüzdeki yılın Şubat ayında süresi dolacak olan anlaşmanın yerine, nükleer silahlara kısıtlamalar getiren yeni bir anlaşma.

Washington'da Trump, zirvenin başarısız olma ihtimalinin yüzde 25 olduğunu söyledi, ancak Putin ile ikili görüşme başarılı olursa, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'yi Alaska'ya getirerek üçlü bir toplantı düzenleme olasılığından da bahsetti.

Trump, Fox News'e verdiği röportajda, Putin ile görüşmenin sonucuna bağlı olarak Alaska'da daha uzun süre kalabileceğini belirtti.

Alaska'da Soğuk Savaş döneminden kalma bir hava üssünde yapılacak toplantı, Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünden bu yana ikili arasında yapılacak ilk doğrudan görüşme olacak. Toplantı, Ukrayna ve Avrupa'nın Trump'ın Kiev'i terk edebileceğine dair endişelerinin olduğu bir ortamda gerçekleşecek.

df
Ukrayna yanlısı destekçiler, dün ABD'nin Alaska eyaletine bağlı Anchorage kentinde düzenlenen "Alaska Ukrayna'yı Destekliyor" gösterisinde (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını 24 saat içinde sona erdireceğini söyleyen Trump, dün yaptığı açıklamada, üç buçuk yıldır süren çatışmanın sandığından daha zor olduğunu anladığını belirtti.

Trump, Nobel Barış Ödülü'nü hak eden bir dünya barış elçisi olarak imajını güçlendirmek için ateşkes sağlanması konusunda baskı yapıyor ve bunu kendisinin önemsediğini açıkça belirtti.

sdefrt5
Trump-Putin zirvesinden bir gün önce, 14 Ağustos 2025'te Alaska, Anchorage şehir merkezinin görünümü (AFP)

Benzer bağlamda, Zelenskiy ve diğer Avrupalı liderler, Trump ve Putin bugün Alaska'nın Anchorage kentinde bir araya geldiğinde çıkarlarının dikkate alınmasını sağlamak için çalıştı.

Ukrayna ve Avrupalı müttefikleri, çarşamba günü yaptıkları telefon görüşmesinden memnuniyetlerini dile getirerek, Trump'ın toprak taviziyle ilgili herhangi bir görüşmede Ukrayna'nın da yer alması gerektiğini kabul ettiğini belirttiler. Zelenskiy, Trump'ın savaş sonrası çözümde güvenlik garantileri fikrini de desteklediğini söyledi, ancak ABD başkanı bunu kamuoyuna açıklamadı.

Çarşamba günü yapılan görüşme, Trump ile Putin arasında Ukrayna'nın toprak ve diğer konularda tavizler vermeye zorlanacağı bir anlaşma yapılacağına dair endişeleri yatıştırdı.

Putin, Rusya'nın sıkı Batı yaptırımlarından kurtulmasına ya da en azından Trump'ın tehdit ettiği gibi Moskova'ya yeni yaptırımlar uygulanmamasını sağlamak için Trump'a ihtiyaç duyuyor.

frty6
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile birlikte Londra'da Starmer’in konutunda... İngiltere, 14 Ağustos 2025 (EPA)

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Trump ve Putin'in kritik görüşmesinden bir gün önce, dün Londra'da Zelenskiy'yi kabul ederek İngiltere'nin Ukrayna'ya desteğini gösterdi. İkili, Starmer'ın Downing Street 10 numaralı ofisinin önünde sıcak bir şekilde kucaklaştı ve herhangi bir açıklama yapmadı. Zelenskiy, yaklaşık bir saat sonra konuttan ayrıldı.

Zelenskiy'nin İngiliz başkentine yaptığı ziyaret, Berlin'de Trump ve birçok Avrupa ülkesinin liderleriyle sanal toplantılara katıldıktan bir gün sonra gerçekleşti.

Bu liderler, Trump'ın Putin ile görüşmesinde Ukrayna'da ateşkesin sağlanmasına öncelik vereceğini kendilerine teyit ettiğini söylediler.