Hamas'ın Gazze lideri, İsrail'in ihlallerinin bölgesel dini savaşa neden olacağını söyledi

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Hamas'ın Gazze lideri, İsrail'in ihlallerinin bölgesel dini savaşa neden olacağını söyledi

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya es-Sinvar, İsrail'in Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerinin bölgesel dini bir savaşın çıkmasına neden olacağı uyarısında bulundu.
Sinvar, Hamas'ın Gazze'de verdiği ve askerlerin yanı sıra aşiret liderleri ve önde gelen şahsiyetlerin katıldığı iftar programında konuştu.
İsrail askerleri ve Yahudi yerleşimcilerin Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılarına yoğunlaşan konuşmasında Sinvar, geçen yıl İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırması ile başlayan "Kudüs'ün Kılıcı" operasyona atıfta bulundu.
Sinvar, "Kudüs'ün kılıcı, Kudüs kurtarılmadan ve kaybedilen topraklara geri dönülmeden kınına girmeyecek" dedi.
İsrail askerlerinin bu yıl Kıble Mescidi'ne girdikleri sırada çekilmiş bir fotoğrafına işaret eden Sinvar, şunları kaydetti:
"Tüm dünyaya ve Siyonist liderlere buradan sesleniyorum. Bu görüntünün ya da bunun benzerinin tekrarlanması söz konusu değil. Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın kutsiyetinin ihlal edilmesi bölgesel dini bir savaşın çıkacağı anlamına gelir. Bu fotoğraf, düşmanın (İsrail) savaşı bir din savaşına çevirmek istediğini gösteriyor. Biz, savaşın bir din savaşına dönmemesini tercih ederiz ama işgal devletinin liderleri ve radikal Yahudiler bunu bir din savaşına dönüştürecek olursa bize dönük meydan okumayı da kabul ederiz. Durum kutsal değerlerimiz ve mekanlarla alakalı olduğunda hiçbir kararı almaktan da çekinmeyiz."
Sinvar, İsrail, Mescid-i Aksa'ya dönük ihlallerine son vermezse tüm Filistinlileri büyük bir savaşa hazır olmaya çağırdı.
İsrail'in Mescid-i Aksa'yı zamansal olarak bölmeye çalıştığını ifade eden ve 2000 yılından bu yana Aksa'ya yönelik baskınlara ilişkin bilgi veren Sinvar, Tel Aviv yönetiminin, "Bağımsızlık Günü" (14 Mayıs) ya da "Kudüs Günü"nde (29 Mayıs) Aksa'ya baskın düzenlemeyi planladığını, bu nedenle hazırlıklı olmak gerektiğini dile getirdi.
Geçen yıl İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ardından açıkladığı 1111 sayısına da değinen Sinvar, bu sayısının Filistin'in efsanevi lideri Yasir Arafat'ın ölüm tarihi (11.11 2004) olduğunu söyledi.
Sinvar, Mescid-i Aksa'yı savunmak gerekirse ilk aşama olarak İsrail'e doğru yönlendirilmiş 1111 roket hazırladıklarını dile getirdi.
Tüm dünya Ukrayna'da yaşanan savaşa ve çiğnenen insan haklarına karşı hassas davranırken, Filistinlilerin yıllardan beri İsrail zulmü altında yaşadığına dikkati çeken Sinvar, uluslararası hukuk açısından tek isteklerinin, Aksa'nın tarihi statüsünün korunması, yerleşim birimleri inşaatlarının durması ve Filistinli mültecilerin evlerine dönmesi olduğunu dile getirdi.
Sinvar, İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutuklularla ilgili olarak da "Filistinli tutukluları hapishanelerden kurtarma yönünde kesin karar aldık ve bu çok uzun sürmeyecek" dedi.



Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca, Lübnanlı yetkililerin Lübnan topraklarında cereyan eden İran-İsrail savaşından kaynaklanan tehlikelere karşı ‘kör’ davranmasına karşı uyarıda bulunarak, ‘devlet kavramını yeniden tesis eden ve ateşkesin önünü açan tarihi bir pozisyon alınması’ gerektiğini vurguladı. “Hizbullah'ın performansıyla temsil edilen devletçik kavramı Lübnan'ı mevcut duruma getirdi” diyen Caca, ‘daha fazla ölüm ve felakete gidildiği’ uyarısında bulundu. Caca, “Lübnan dalgalı bir denizde yol alan kaptansız ve dümensiz bir gemi gibi oldu” ifadesini kullandı.

Lübnanlı politikacıları ve yetkilileri neler olup bittiğinin farkında olmamakla suçlayan Caca şu ifadeleri kullandı: “Bölgede büyük bir savaş yaşanıyor ve Lübnan'da olanlar da bu savaşın bölümlerinden biri. Bu savaş bir yanda İran ve bölgedeki vekil güçleri ile diğer yanda arkasında ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin bulunduğu İsrail arasında yaşanıyor. Lübnan'ı bu savaştan çıkarmak için her türlü çabayı göstermek yerine, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Lübnanlı yetkililer kendi dar düşüncelerine göre hareket ediyor ve adeta bir ‘yardım komitesine’ dönüştüler. Bugün Lübnan'da var olan otorite türünü özetlemek istersek, bunun bir hükümet ya da devlet değil bir ‘yardım komitesi’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Nasrallah ve Lübnan'ın kararı

Caca, Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah için işlerin değiştiğini ‘üzüntüyle’ belirterek şöyle dedi: “Seyyid Hasan varken, bir yerlerde neler olup bittiğine dair Lübnanlıların bir görüşü olduğunu ve onun (Nasrallah) İran'ın kararında söz sahibi olduğunu düşünüyordum. Ancak şimdi karar tamamen İran'ın oldu. Kalan Hizbullah grupları İranlı subaylar tarafından yönetiliyor. Bu nedenle savaş tamamıyla İran'ın çıkarlarına göre yürütülüyor.”

Tüm darbelere rağmen Hizbullah'ın örgütsel olarak çökmediğine inanan Caca, “Hizbullah'ın güneydeki savaş grupları merkezi olmayan bir kararla savaşıyor ve büyük bir kısmı halen mevcut. Bu güçlerin İranlı subaylarla yakın ilişki içinde olduklarını unutmamalıyız. Bu yüzden İran son savaşçıya kadar savaşmaya devam edecek” dedi.

rhyjukı
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Öte yandan Caca, Hizbullah'ın askeri yapısının açıkça zarar gördüğüne dikkat çekti. Caca, “Avrupa ve hatta İsrail merkezlerinde yapılan araştırmalara göre Hizbullah'ın İsrail'e günde 2 bin ila 3 bin arasında füze fırlatması gerekiyordu, ancak bunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Maalesef bilinen ve net bir güç dengesi var. İranlılar Lübnan topraklarında kalanlarla ve Lübnanlı gençlerle mücadeleye devam edecekler. İran Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı'nın bir hafta içinde Lübnan'ı ziyaret ederek sanki savaşı denetlemek için buradaymış gibi davranmaları da gösteriyor ki, çatışma artık İran tarafından yönetiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Her düzeyde felaket

Caca bir kez daha mevcut otoritenin siyasi performansına döndü ve sorumluları suçladı: “Her düzeyde bir felaketle karşı karşıyayız. Yetkililer sanki olup bitenlerle hiçbir ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Geçen yaz ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein Lübnan'a gelip 1701 sayılı kararın uygulanmasını gündeme getirdiğinde, yetkililer düğmeye basıp sorumluluklarından kaçıyorlardı. Şahsen birden fazla yetkiliyle konuştum ve işlerin bugün gördüğümüz yöne doğru gittiği konusunda onları uyardım ama yanıt vermediler.”

Caca, ‘hükümetin ve devletin Lübnan'ı çıkmazdan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağı’ görüşüne katılmayarak şunları söyledi: “Siyasi otorite her şeyi yapabileceğini unuttu ve biz de onunla birlikte unuttuk. Hükümet toplanmalı ve olup bitenlerin devam etmesini kabul etmediğini söylemeli. Orduyu konuşlandırma kararı almalı ve İsrail'in tutumuna bakmaksızın 1701 sayılı kararı uygulama niyetini beyan etmelidir. Çünkü bir yerden başlamak zorundadır. Hükümetin ordudan Hizbullah'la çatışmasını istemesi gerektiğini söylemiyorum ama bir yerden başlaması gerekiyor... Bu bir kararla başlamalı. Çünkü karar vericiler kararlarından vazgeçtiler ve bunun nelere yol açtığını gördük. Hükümet derhal toplanmalı ve uygun kararları almalı. Parlamento da toplanmalı ve Lübnan'ın karar alma mekanizmasını yeniden kurması için hükümeti destekleyecek bir tavsiyede bulunmalı.”

1559 sayılı karar... Savaş halen devam ederken

Caca, silahlı milislerin silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunduğu için aldığı bazı eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Bu 20 yıldır bizim mantığımız, yeni bir mantık değil. Bu söylemi benimsemekte geç kalanlar devleti yönetenler. Savaşı durdurmak için önerimizi sunduk ama beğenmediler. Bize kendi önerilerini sunsunlar. Lübnan'da halen savaşın nasıl sona erdirileceğini tartışacak bir uluslararası temsilci yok. Dolayısıyla bu yıkıcı savaşı durdurmak için harekete geçmek bize düşüyor.”

‘Lübnan'da herhangi bir tarafın niyetini görmediği için’ iç barıştan korkmadığını vurgulayan Caca, “Bu, özellikle Lübnan halkının yaklaşık yarısının yerinden edilmesi nedeniyle bazı sorunların ortaya çıkmasını engellemiyor. Ancak bu, ordu ve güvenlik güçlerinin kontrol edebileceği ve önleyebileceği bir şey. Mevcut mülteci krizi hiç de 2006'daki gibi değil. Bu kriz aylarca sürebilir ve ciddi bir sosyal krize yol açabilir” şeklinde konuştu.

‘Savaşın sona ermesinden sonra Hizbullah'ın iç bölgelere gerilemesinden’ korkmadığını belirten Caca, “Savaş bittikten sonra, nasıl biterse bitsin, savaştan önce Lübnan'da var olan duruma dönmek söz konusu olamaz. Bu durumun bizi nereye getirdiğini gördük ve devamını kabul edemeyiz. Kararın devletin dışında olduğu ve Hizbullah'ın barış ve savaş kararlarını aldığı bu muğlak durumu kabul edemeyiz. Bunun bizi nereye götürdüğünü gördük” ifadelerini kullandı.

Boşalan cumhurbaşkanlığı

Yaklaşık iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı konusunda ise Caca, “Meclis Başkanı Nebih Berri cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiği görüşündeydi, ancak İranlıların gelişinden sonra fikrini değiştirdi. Şimdi ateşkesten önce bir cumhurbaşkanı seçemeyeceğimiz konuşuluyor” dedi.

Caca ‘seçimlerin dayandırılması gereken koşulları’ özetleyerek, ‘herhangi bir adayın öncelikle Taif Anlaşması’na, ikinci olarak da uluslararası kararlara bağlı olması gerektiğini’ ileri sürdü. Caca, ‘ateşkesi sağlamanın en hızlı yolunun bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu’ görüşünü yineledi.