Suriye: Dera’daki suikastlar rejimin kontrolündeki bölgelere uzandı

Suriye’nin güneyindeki operasyonlar son iki gün içinde genişledi.

Dera el-Mahatta ilçesinde Suriye rejimine ait bir kontrol noktası (sosyal medya)
Dera el-Mahatta ilçesinde Suriye rejimine ait bir kontrol noktası (sosyal medya)
TT

Suriye: Dera’daki suikastlar rejimin kontrolündeki bölgelere uzandı

Dera el-Mahatta ilçesinde Suriye rejimine ait bir kontrol noktası (sosyal medya)
Dera el-Mahatta ilçesinde Suriye rejimine ait bir kontrol noktası (sosyal medya)

Suriye’nin güneyindeki Dera kentinde son iki günde (cuma ve cumartesi) 9’dan fazla suikast gerçekleşti. Bu suikastlarda Suriye rejim güçlerinin subayı, eski muhalif unsurlar ve uyuşturucu kaçakçılığı zanlısı hedef alındı.
Yerel kaynaklar, Dera el-Mahatta ilçesinde Suriye rejim güçlerinin kontrol ettiği ‘Güvenlik Karesi’ isimli bölgede cumayı cumartesiye bağlayan gece kimliği belirlenemeyen silahlı kişilerin güvenlik güçleri unsurlarına ateş açması üzerine iki taraf arasında kısa süreli bir çatışmanın yaşandığını bildirdi. Dera el-Mahatta ilçesinin El-Kaşif Mahallesi’nde meydana gelen çatışmada Astsubay Kıdemli Başçavuş Muhammed es-Salhadi ve komutasındaki askerlere motosikletli iki kişi tarafından ateş açıldığını belirten kaynaklar, çatışmada Salhadi’nin ağır yaralandığını, saldırganlardan birinin öldürüldüğünü, diğer saldırganın kaçtığını ve Salhadi’nin Dera el-Vatani ilçesindeki hastaneye sevk edildiği bilgisini paylaştı.
Dera’nın doğusundaki En-Naima beldesinde doğan Salhadi, Askeri Güvenlik Servisi 265. Şubesi’nde gönüllüydü. En-Naima beldesinin sakinlerinden çok sayıda kişiyi Dera’daki Askeri Güvenlik Servisi’ne alan Salhadi, 2021 yılında uğradığı suikast girişiminde kendisi ve beraberindeki bir kişi yaralandı.
Dera’nın batı kırsalındaki Tafas ilçesinin doğusunda cuma akşamı aynı anda 3 gence suikast girişiminde bulunuldu. Ahmed ez-Zabi, Muhammed ez-Zabi ve Muhammed Ebu Ceyş isimli 3 genç uğradıkları silahlı saldırıda ağır yaralanarak Tafas’taki hastaneye sevk edildi.
Suriye rejiminin 2018 yılında imzaladığı uzlaşı anlaşmasıyla Dera’da kontrolü ele geçirmeden önce muhalif grupların saflarındaki eski unsurlardan Muhammed Keyvan da aynı ilçede kimliği belirlenemeyen kişilerce düzenlenen silahlı saldırıda yaralandı.
Dera’nın kuzey kırsalındaki Casim ilçesinde Yusuf el-Yetim isimli bir vatandaş da kimliği belirlenemeyen kişilerin açtığı ateşle hayatını kaybetti. Yusuf, Özgür Suriye Ordusu gruplarına bağlı Havran Adalet Evi’nin eski Hakimi ve Başkanı Usame el-Yetim’in kardeşi. Usame 2015’te Ürdün sınırındaki El-Harbi yolu üzerinde iki kardeşiyle birlikte DEAŞ unsurları tarafından infaz edildi.
Dera’nın batı kırsalındaki Tel Şihab beldesinde cuma günü Faruk el-Beşnedi isimli bir vatandaş kimliği belirlenemeyen kişilerin düzenlediği silahlı saldırıda öldürüldü. Beşnedi’nin cesedinin üzerinde “hırsız, uyuşturucu taciri ve bozguncu” sözcüklerinin yazılı olduğu bir kağıt parçası bulundu.
Deralı aktivist Muhammed ez-Zabi, Dera’nın doğu kırsalındaki Nahtah ile Buser el-Harir arasındaki bağlantı yolunda Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü’ne ait kontrol noktasındaki unsurların yoldan geçen vatandaşları durdurduğunu, kimlik kartlarını aldığını ve geri vermek için onlardan vergi aldıklarını söyledi. Zabi vatandaşlara yönelik bu şantaj uygulamalarının bir yıl önce Dera sakinlerine zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeleri için verilen sürenin bitmesinin ardından başladığını kaydetti. Zabi’ye göre kontrol noktasındaki unsurlar ayrıca bulundukları noktanın 3 kilometre yakınında çadırları bulunan bedevi aşiretlerden de bölgeden uzaklaşmalarını talep etti.
Zabi, Suriye rejim güçlerinin Dera el-Mahatta ilçesi ve uzlaşı anlaşmasına katılan Dera’nın batı kırsalındaki Neva ilçesi gibi diğer büyük ilçeler ile El-Leca bölgesindeki kontrol noktalarında yeni güvenlik uygulamalarını tatbik ettiğini ancak bugüne kadar hiç kimsenin zorunlu askerlik hizmetine katılmadığını kaydetti. Zabi ayrıca rejim unsurlarının söz konusu bölgelerde aniden konuşlanmaya başladıklarını, yoldan geçen kişilerin ve araç sahiplerinin kimlik karlarını kontrol ettiklerini veya para almak için şantaj uyguladıklarını söyledi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.