Erdoğan, Mısır’la en üst düzeyde diyaloğun geliştirileceğine dikkati çekti

Erdoğan, Mısır’la en üst düzeyde ‘diyaloğun geliştirileceğine’ dikkati çekti. İhvan yanlısı Mekameleen TV, yayınını durdurdu ve Türkiye’den ayrıldığını duyurdu

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
TT

Erdoğan, Mısır’la en üst düzeyde diyaloğun geliştirileceğine dikkati çekti

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (AFP)

Mısır ve Türkiye arasındaki normalleşme süreci atılan yeni adımlarla ilerliyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Nisan’da ülkesinin İsrail ve bölgedeki diğer ülkelerle attığı adımlara benzer şekilde Mısır ile de diyalog geliştirme ve ilişkileri normalleştirme olasılığı olduğunu açıklarken, “Mısır ile diyalog en üst seviyelere çıkabilir” dedi.
Bu açıklamayla eş zamanlı olarak İstanbul’dan yayın yapan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na (İhvan) bağlı üç kanaldan biri olan Mekameleen TV, Türkiye’deki yayınını kalıcı olarak durdurduğunu, İstanbul stüdyolarını kapattığını ve diğer ‘dünya başkentlerinde’ yayına yöneldiklerini duyurdu. Kanal sekiz yıldır Türkiye’yi merkez edinmişti.
Şarku’l Avsat’ın Anadolu Ajansı’ndan (AA) aktardığı habere göre kanal, dün gece yaptığı açıklama ile tüm faaliyetlerini Türkiye dışına taşımaya karar verdiğini duyurdu. Kanal içerisinden kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, yönelimlerinin Birleşik Krallık, İspanya veya Malezya olduğunu dile getirirken, “İngiliz yetkililerin İhvan ile bağlantılı diğer kanallara ülkede çalışma izni verdiği göz önüne alındığında Londra daha olasıdır” dedi.
Bu gelişme, Mısır ve Türkiye arasında, ilki Kahire’de ve ikincisi Ankara’da olmak üzere dışişleri bakan yardımcılarının başkanlığında aylarca süren ‘istikşafi’ görüşmeler sonrasında yaşandı. İki ülkenin temsilcileri, o dönemde görüşmelerin “açık ve derin” olduğunu, ikili ve bölgesel meselelerin ele alındığını söylemişti. Taraflar, o dönemde ‘istişarelere devam etme ve tartışılan konularda ilerleme sağlama’ hususlarında uzlaşı sağlamıştı.
İki hafta önce Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ülkesinin Mısır ile ilişkileri normalleştirmek için yeni adımlar atacağını ve Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şukri’nin Ramazan ayında İstanbul’da kendisiyle birlikte bir iftar programına katılacağını açıkladı. Ancak Kahire’den herhangi bir açıklama yapılmadı.
Türkiye, Nisan ayı başlarında “İlerleyen günler, Mısır ile ilişkilerin normalleştirilmesi çerçevesinde başka adımlara tanık olacak” açıklamasında bulunmuştu. Bu çerçevede Dışişleri Bakanı, Mısır ile ilişkileri normalleştirme çabalarının devam ettiğine dikkati çekti. Çavuşoğlu, “Mısır ile ilişkilerin normalleştirilmesi çerçevesinde birtakım adımlar attık ve önümüzdeki günlerde bu konuda başka adımlar” atacağız” dedi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı, 30 Nisan’da Suudi Arabistan’da dönüşü sırasında kendisine eşlik eden gazetecilere yaptığı açıklamada, “Şu anki süreç, uzlaşı sürecidir. Aynı inanç ve fikirleri paylaştığımız ülkelerle yeni bir sürece girmeliyiz. Bu süreç düşman üretme değil dost kazanma sürecidir” değerlendirmesinde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen Aralık ayında Türkiye’nin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile başlattığına benzer yeni bir girişimi Mısır ve İsrail ile birlikte ortaya koyacağını söylemişti.
Öte yandan eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ali el-Hafni, “Mısır, Türkiye’nin adımlarını takdir ediyor. Ancak gerekli olan, sorunların çözümü için daha fazla anlayışın varlığıdır” ifadelerini kullandı. Hafni, iki ülke arasındaki ilişkilerde ilerleme sağlanacağı ve bu konuda somut adımlar atılacağı yönündeki umudunu dile getirirken, Şarku’l Avsat’a verdiği bir röportajda da “Mısır ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geri dönüşü, şüphesiz bölgesel duruma fayda sağlayacaktır” dedi. Yetkili, “Kahire, ilişkileri yeniden kurmak için güçlü bir iradeye sahip. Karşı taraf da etkili tedbirler almalıdır” şeklinde konuştu.
Aynı şekilde Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şukri, eski tarihli bir açıklamasında “Türkiye’nin özellikle güvenlik alanında rotasını Mısır’a doğru çevirmek istediğine dair işaretler var” dedi. Şukri, Türkiye’nin politikalarının değişim gösterdiğini, bu süreçte “Mısır’ın iç işlerine karışmaktan veya Kahire’deki radikal düşman unsurlara sponsorluk yapmaktan” uzaklaştığını gösteren açıklamalar olduğuna dikkati çekti.
El-Arabiya'nın ulaştığı kaynaklara göre Ankara yönetimi, İhvan mensubu düzinelerce Mısırlının oturum izinlerini yenilemedi.
Mart 2021’de Ankara, Mısır ile diplomatik temaslarının yeniden başladığını duyurdu. İhvan’ın Türkiye’den yayın yapan TV kanallarına baskı yapmak ve onları ‘kışkırtıcılıktan’ uzak durmaya yönlendirmek de dahil olmak üzere birçok adım attı. Mısır ile ilişkilerin normalleşmesine dair çok sayıda dostane açıklamanın ardından Çavuşoğlu, aynı yılın Nisan ayında Ramazan’ın gelişini tebrik etmek amacıyla Mısırlı mevkidaşı ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşme, ilişkilerin 2013 yılında maslahatgüzar düzeyine indirilmesinden bu yana, iki ülke yetkilileri arasında üst düzeyde ilk doğrudan temas oldu.
Geçen yılın Mart ayında Türk makamları, İhvan’a bağlı kanalların (Mekameleen, Watan ve eş-Şark) Mısır’a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmaları veya medya kurallarına uyulmaması durumunda Türkiye topraklarındaki yayınlarını kalıcı olarak sonlandırmaları çağrısı yaptı. Bu çerçevede Mekameleen, Türkiye’deki yayınını kalıcı olarak durduracağını ve stüdyolarını kapatacağını duyurdu. Kanal, Türkiye’den ayrılma kararının, son dönemde Türkiye’nin dış politikasında meydana gelen değişiklikler ve Mısır ve bölgedeki birçok ülke ile ilişkileri iyileştirme eğilimi çerçevesinde geliştiğini belirtti.
Mekameleen TV’den Muhammed Naser, Hamza Zoba’nın; eş-Şark TV’den Hişam Abdullah, Heysem Ebu Halil ve Hüsam el-Gamri’nin de dahil üç kanalda çalışan en önde gelen sunucuların programları, yaklaşık bir yıl süreyle askıya alınmıştı. Ayrıca eş-Şark kanalının ana spikeri olarak kabul edilen Mutez Matar, YouTube üzerinden ‘Mutez ile birlikte’ programını yayınlamak üzere, Londra’ya taşınmayı tercih etti.



Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: "Çin'i suçlamak riskli bir hamle"

Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
TT

Baltık Denizi'nde "sabotaj" tartışması: "Çin'i suçlamak riskli bir hamle"

Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)
Tartışmaların odağındaki Yi Peng 3'ün yapımı 2001'de tamamlanmıştı (AP)

Baltık Denizi'nde Finlandiya, Almanya, İsveç ve Litvanya arasında bağlantı kuran denizaltı telekomünikasyon kablolarının kopmasıyla sabotaj şüpheleri artıyor. Ancak uzmanlara göre gözlerin Çin'e çevrilmesi için henüz erken.

Olayla ilgili inceleme yürüten İsveç ve Danimarka, kabloların kopmasından sorumlu olabileceği gerekçesiyle Çin'e ait bir kargo gemisine odaklanıyor.

Danimarka Savunma Komutanlığı'ndan 20 Kasım'da yapılan açıklamada Çin merkezli Ningbo Yipeng şirketine ait Yi Peng 3 adlı geminin yakın takibe alındığı bildirilmişti. 

Salıyı çarşambaya bağlayan gece Danimarka ve İsveç arasındaki Kattegat Boğazı'nda demirleyen geminin, pazarı pazartesiye bağlayan gece "C-Lion 1" kablo hattının yakınlarında görüldüğü aktarılmıştı. İsveç polisi de dün incelemelerde Yi Peng 3'e odaklanıldığını duyurmuştu.

Fransa'nın kamu yayıncısı France 24'ün paylaştığı uydu takip verilerine göre, Rusya'nın St. Petersburg şehrinden Mısır'ın başkenti Kahire'ye giden kargo gemisi, Finlandiya ve Almanya arasında uzanan C-Lion 1 kablosu kesildiğinde bölge civarındaydı. Geminin daha sonra rotasını değiştirerek İsveç ve Litvanya arasında uzanan BCS kablosunun yakınına gittiği ve bu kablonun da arızalandığı belirtiliyor. 

ABD'nin Ukrayna'ya Rus topraklarına uzun menzilli füzelerle saldırma izni vermesinin ardından yaşanan olay, Avrupa'da sabotaj paniği yarattı. Gözler Çin ve Rusya'ya çevrildi.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, "Kimse bu kabloların kazara koptuğuna inanmıyor" demişti. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen de durumun "sabotaj olduğu ortaya çıkarsa şaşırmayacağını" söylemişti.

Diğer yandan France 24'ün görüştüğü uzmanlar, olayda Çin'in suçlanmasının riskli bir hamle olduğunu söylüyor.

Kopenhag Üniversitesi'nden deniz güvenliği uzmanı Christian Bueger, Çin'in olayla ilgili olduğuna dair henüz hiçbir kanıta rastlanmadığını hatırlatarak, Pistorius'un açıklamasının "erken ve şaşırtıcı" bulduğunu belirtiyor ve ekliyor: 

Böyle bir açıklama, Almanya'nın diplomatik manevra için hareket alanını kısıtlıyor. Almanya savunma bakanı, açıkça Çin'i Alman altyapısına sabotaj yapmakla suçluyor.

Bueger, Çin'in Rusya'yı desteklemek için Avrupa sularında hibrit savaş taktikleri kullandığının tespit edilmesi halinde bunun "daha önce duyulmamış, çok provokatif ve şaşırtıcı bir şey olacağını" söylüyor.

Birleşik Krallık'taki Lancaster Üniversitesi'nden Basil Germond, Baltık Denizi'nin hibrit savaş stratejileri için uygun bir bölge olduğuna dikkat çekerek, "Burada şüpheli ve kötü niyetli faaliyetleri önlemek zor" diyor. 

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov iddialara tepki göstererek şunları söylemişti: 

Hiçbir sebep yokken her şey için Rusya'yı suçlamaya devam etmek oldukça saçma.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian da gemilerin sıkı kanunlarla denetlendiğini ve yasalara uygun şekilde hareket ettiğini savunmuştu. 

Britanya'nın tanınmış gazetelerinden Financial Times, geminin ait olduğu Ningbo Yipeng firmasıyla iletişime geçmişti. Şirket, Pekin yönetiminin kendilerinden "incelemeye katkı sağlamalarını istediğini" bildirmiş, daha fazla detay paylaşmamıştı.

Independent Türkçe, France 24, Financial Times