İflas eden Lübnan’da hükümetin mali kurtarma planı ikna edici değil

Lübnan: Bankaların ardından finans kurumları da hükümetin kurtarma planını reddediyor

Lübnan Merkez Bankası’nın Beyrut’taki ana binası. (Reuters)
Lübnan Merkez Bankası’nın Beyrut’taki ana binası. (Reuters)
TT

İflas eden Lübnan’da hükümetin mali kurtarma planı ikna edici değil

Lübnan Merkez Bankası’nın Beyrut’taki ana binası. (Reuters)
Lübnan Merkez Bankası’nın Beyrut’taki ana binası. (Reuters)

Lübnan’daki finans kurumları da Bankalar Birliği gibi hükümetin mali kurtarma plan taslağına karşı çıktı.
Hükümetin plan taslağı, bankacılık sektöründe reform yapılması ve mevduat sahiplerinin hesaplarından geri alabilecekleri miktarın üst sınırını belirlemek de dahil olmak üzere bir dizi mali reformu içeriyor. Bununla birlikte taslak, kayıpların en büyük kısmının mevduat sahiplerinden ve bankalardan sağlanmasına dayanıyor. Söz konusu kayıpların değeri 60 milyar dolara ulaşıyor.
Ekonomik kurumlar, kurtarma planını görüşmek üzere bir toplantı gerçekleştirdikten sonra yaptıkları açıklamada, iki buçuk yıldan uzun bir süredir devam eden ekonomik krizin ardından ülkeyi toparlanma ve canlanma yoluna döndürmek için hiçbir planın uygulanmadığı belirtti. Açıklamada “Bunun aksine, kanama her düzeyde devam etti ve sosyal ve yaşamsal sıkıntı düzeyi arttı, ayrıca yoksulluk, işsizlik ve göç oranları da yükseldi, kimlik ve varlık olguları da gerçek tehlike altına girdi” ifadelerine de yer verildi.
Kurumlar, mevduatların büyük bir bölümünün silinmesi ve devletin zararlarının mevduat sahiplerine yüklemesi sebebiyle hükümet kurtarma planını onaylamadıklarını açıkladı. Ayrıca, bu planın dikkatli ve derinlemesine incelemesi, toparlanma ve canlanma için öneri ve alternatif fikirler içeren bir makale geliştirilmesi ve hazır olduğunda kamuoyunu bilgilendirilmesi için bir dizi ekonomi uzmanın yardımıyla bir çalışma grubu oluşturduğunu söyledi.
Mevcut taslakta, bankacılık sektöründe reform yapılması ve mevduat hesabı sahiplerinin geri alabilecekleri üst sınırın belirlenmesi de dahil olmak üzere bir dizi finansal reform öneriliyor. Bankalar Birliği, geçen hafta planın Lübnan anayasasını ve yürürlükteki diğer tüm kuralları ihlal ettiğini belirterek ‘felaket’ olarak nitelendirdi.
Lübnan özellikle 2019'dan bu yana ciddi bir ekonomik krizle mücadele ediyor.
Merkez Bankasındaki dolar likidite sorunu ve döviz rezervlerinin erimesi, ülkede başka ciddi krizlerin de patlak vermesine yol açtı.
Ekonomik krizden önce yaklaşık 440 dolar civarında olan asgari ücret, Lübnan lirasındaki değer kaybı nedeniyle 30 doların altına kadar düştü.
BM Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu, 7 Nisan'da, Lübnan halkının yüzde 74'ünün yoksulluk sınırında yaşadığını, işsizlik oranının da yüzde 44'e yükseldiğini bildirmişti.



Çin yeni bir ticaret savaşı mı başlatıyor?

Çinli BYD ve CATL firmaları, elektrikli otomobil aküsü üretiminde lider konumda (Reuters)
Çinli BYD ve CATL firmaları, elektrikli otomobil aküsü üretiminde lider konumda (Reuters)
TT

Çin yeni bir ticaret savaşı mı başlatıyor?

Çinli BYD ve CATL firmaları, elektrikli otomobil aküsü üretiminde lider konumda (Reuters)
Çinli BYD ve CATL firmaları, elektrikli otomobil aküsü üretiminde lider konumda (Reuters)

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), üretim ve ihracatı artıran Çin'in yeni bir "ticaret savaşı" başlattığını yazıyor. 

Analizde, Çin'in zayıflayan ekonomisini canlandırmak için "fabrikalara steroid bastığı" ve yabancı ülkelerdeki işletmeleri sıkıştırarak yeni bir küresel ticaret savaşı başlattığı savunuluyor. 

Avrupa Birliği, Çin'de üretilen elektrikli otomobillere sağlanan sübvansiyonlar nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında, ülkeden ithal edilen elektrikli araçlara yüzde 38,1'e varan ilave vergi uygulama kararını temmuzda yürürlüğe koymuştu. 

ABD de Çin'den ithal edilen elektrikli otomobillerin yanı sıra alüminyum ve güneş panellerine ek vergi uygulama kararı almıştı. 

WSJ, Pekin'in stratejisinin yalnızca Batı ülkelerini değil, Türkiye ve Pakistan'ı da tedbir almaya ittiğini hatırlatıyor. Türkiye, Çin'den ithal edilen elektrikli otomobillere uygulanan ek vergileri yüzde 40'a yükseltmişti. 

Analizde, Çin'in "üretime yatırımı artırarak ekonomiyi canlandırıp, uluslararası alanda fazla tepki çekmeden endüstriyel direncini artırmayı hedeflediği" yorumu yapılıyor.

Haberde, Pekin yönetimine danışmanlık yapan bazı kişilerin, ülkenin üretim ve inşaat sektörüne yatırımından ziyade iç tüketimi öncelendirmesi gerektiğini söylediği aktarılıyor. 

Bunun yerinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in "Eskiyi yıkmadan önce yeniyi kurun" anlayışıyla hareket ederek sübvansiyonlu üretime yatırımların artırılması talimatını verdiği bildiriliyor.

Şi'nin bu politikayı izlemesinin iki nedeni olduğuna dikkat çekiliyor. Analize göre bunlardan ilki, Çin'in ABD ve diğer Batılı ülkelerin ağır yaptırımları karşısında ülke ekonomisini ayakta tutabilecek endüstriyel tedarik zinciri oluşturulmasıyla ilgili. İkinci sebepse Pekin'in "savurganlık" diye nitelediği ABD tarzı tüketime kökten itiraz etmesi.

Diğer yandan analizde, Şi'nin bu stratejisinin Pekin'in kapasite fazlasını azaltmaya çalıştığı eski politikalarına kıyasla bir değişime işaret ettiğine dikkat çekiliyor. 

2015'te Şi'nin, Çin Komünist Partisi'nin eski Merkezi Mali ve Ekonomik İşler Komisyonu Direktörü Liu He'ye, özel sektördeki birçok küçük çelik fabrikasını ve diğer işletmeleri kapatma talimatı verdiği hatırlatılıyor. 

Ancak Çin'in "ABD ve AB'ye ek vergi hamlelerini gerekçelendirme fırsatı vermek istemediği" için üretim fazlasını düşürmeye yönelik bu tür politikaları etkili şekilde uygulamadığı savunuluyor.

Pekin Üniversitesi'nden finans uzmanı Michael Pettis, Çin'in halihazırda küresel üretimin üçte birine sahip olduğuna dikkat çekerek, böyle bir durumda üretimi tekrar iki katına çıkararak yabancı ülkelerin üretimdeki payını azaltmayı istediğini savunuyor ve ekliyor: 

Dünyanın geri kalanı bunun tam tersini istiyor. Kimse buna uyum sağlayamaz.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, BBC