Ürdün Ukrayna ‘bataklığına’ mı düştü?

Ürdün Kraliyet Divanı, Amman’ın Kiev’i Silahlandırma ve Destekleme Konferansı’na katılımını reddetti

Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
TT

Ürdün Ukrayna ‘bataklığına’ mı düştü?

Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye iten başka acil noktalar da var (AFP)

Tarık Dilvani
Ürdün’ün Ukrayna’yı silahlandırmak ve desteklemek için ABD konferansına katıldığının açıklanması, ülke kamuoyunda birçok eleştiriyle karşılaştı. Aynı şekilde aktivistler, Ürdün’ün bu savaştaki herhangi bir rolünü reddederek, sosyal medyada “Bu bizim savaşımız değil” sloganını paylaştı.
Uluslararası medya organlarına göre Arap ülkelerinin çoğu varlık göstermezken ABD’nin geçtiğimiz günlerde düzenlediği uluslararası konferansa Katar, Tunus ve Fas’ın yanı sıra Ürdün de katıldı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler, bu durumu tarafsız olmak yerine Rus kampına karşı açık bir eğilimin somutlaştırılması olarak nitelendirdi.
Ancak Ürdün Kraliyet Divanı Medya Direktörü Fahd el-Haytan, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamaya, birçok uluslararası medya kuruluşu tarafından yayınlananların aksine ülkesinin, bu konferansa ve herhangi bir düzeyde katıldığını yalanladı.
Gözlemciler, özellikle 2021 yılında iki ülke arasında imzalanan ortak savunma anlaşmasının ardından Ürdün’ün ABD kampına bağlı olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte en belirgin soru şu; Ürdün’ün savaş taraflarından herhangi birinin tarafında olmakta ne çıkarı var? Amman, üretiminde eksik olduğu silahlar konusunda Ukrayna’ya neler sunacak? Ayrıca Amman, bu alanda havan topları, mayın temizleme araçları ve bazı zırhlı araçlar gibi orta dereceli silahlarla sınırlı, mütevazı bir tecrübeye sahip.

Savunma sanayi haritası
Ancak Kral 2. Abdullah Tasarım ve Geliştirme Bürosu (KADDB) Genel Müdürü Tümgeneral Muhammed Fargal, başka bir görüşe sahip. Öyle ki Fargal, Ürdün’ün savunma sanayileri haritasına girdiğine, şu anda 35 ülkeye silah ihraç ettiğine ve imalat sanayi döneminden savunma sanayiine geçtiğine dikkati çekti.
Askeri sanayiler için bir merkez kurma fikri, Ürdün Silahlı Kuvvetleri çatısı altında yıllar önce başladı. Ancak bugün, yeni nesil dört, altı ve sekiz tekerlekli zırhlı araçların, personel taşıyıcıların, kargaşa cihazlarının ve interkom sistemlerinin geliştirilmesine ek olarak kendinden tahrikli topçu çözümlerinin geliştirilmesini içerecek şekilde gelişti.

Neden tarafsızlık mevcut değil?
Çatışmayı durdurma ve ateşkes çağrısı yapan diplomatik tavırlara rağmen öyle görünüyor ki Ürdün, son dönemde Rusya ile özellikle Suriye konusunda sahip olduğu iyi ilişkiler ve anlayışlara rağmen ABD duruşuna yaklaşma ve kendisini Avrupa duruşuyla hizalama kararı verdi.
Ürdün’ü ABD tavrının örtüsü altında daha fazla kenara çekilmeye ve siyasi ve ekonomik yaklaşımlarla tarafsızlığını terk etmeye iten başka acil noktalar da var. ABD, Ürdün’ün güçlü bir stratejik müttefiki ve Krallığın ilk ve en büyük mali bağışçısı konumunda. Birkaç hafta önce ABD Kongresi, Ürdün’e bu yıl için tahmini 1 milyar 650 milyon dolar bir yardım paketini onayladı.
ABD, 2018’de Ürdün ile beş yıla yayılan 6.375 milyar dolar değerinde bir mutabakat zaptı imzaladı. Ayrıca Amman, Washington ile 2023- 2028 yılları için yeni bir yardım programı anlaşması konusunda müzakere ediyor. Son kırk yılda Washington, Ürdün’e 20 milyar dolardan fazla yardım sağladı.

Rusya’nın rolüne dair güven azalıyor
Yakın zamana kadar Amman, ilki Filistin meselesi ve Kudüs konusunda Ürdün’ün tutumunu desteklemek ve ikincisi Suriye tarafında yaşananların yansımalarıyla ilgili olmak üzere iki konuda önemli ve etkili bir Rus rolüne bel bağlamıştı.
Aynı şekilde Amman, Rusya’nın Ukrayna savaşının karmaşıklığıyla meşgul olmasından ve Suriye sınırındaki koşulları kontrol etmekten uzaklaşmasından endişe duyuyor. Daha önce olduğu gibi bu durum, Suriye tarafından Ürdün’e yönelik uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarının tırmanmasından sonra Ürdün açısından sürekli bir baş ağrısını temsil ediyor.
Gerçek şu ki Ürdün’ün son beş yılda Rusya ile yaptığı yoğun temaslar boşa çıktı. Amman, bu temaslarla birlikte Ürdün dış politikasında fark yaratabilecek bir seçeneği de kaybetmiş oldu.

Uzlaşı ve ittifak
Yazar ve siyai analist Zeyd Nawaisa, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, ABD’nin Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonunun yansımalarını ve Kiev’in savunma ihtiyaçlarını görüşmek üzere Almanya’daki bir ABD askeri üssünde yaptığı konferansın, ‘Washington’un Ukrayna’yı desteklemek, Rus operasyonunu engellemek ve savaşın askeri, siyasi ve ekonomik olarak Moskova’ya maliyetini artırmak için artan çabaları bağlamında’ anlaşılabilir olduğunu vurguladı.
Nawaisa, “Ürdün’ün çağrısına gelince, Amman ve Washington arasındaki özel ilişkinin doğası, terörizm gibi birçok konudaki ittifak derecesinin tutarlılığı ve dünya barışının sağlanmasının önemi bağlamında anlaşılabilir. Ancak bu, Amman’ın Rusya- Ukrayna savaşı konusundaki resmi tutumunda herhangi bir değişiklik anlamına gelmiyor. İlk günden itibaren siyasi diyaloğa başvurma, uluslararası hukuka ve meşruiyete aykırı olduğu için başkalarının topraklarını işgali reddetme çağrısında bulundu” dedi. Analist, “Ürdün’ün konferansa katılımı, yalnızca durumu inceleme ve sembolik katılım çerçevesinde geliyor” şeklinde konuştu.
Zeyd Nawaisa, Amman’ın birçok konuda ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak görülmesine rağmen Moskova ve Başkan Putin ile de önemli ve iyi ilişkileri olduğunu vurguladı. Nawaisa ayrıca, ‘Amman’ın, Avrupa’daki gecikmenin boyutunu ve Moskova ile iletişim hatlarını takip etmesi dolayısıyla, ABD arzusu doğrultusunda mutlak bir tarafgirliğe yönelmesi pek olası değildir” dedi.



Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
TT

Savaşlar ve anlaşmalar ABD’si: Karmaşık bir dünyayı basitleştirmek

 6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)
6 Haziran 2025'te Ukrayna Acil Durum İdaresi tarafından yayınlanan ve Boltava'da bir Rus hava saldırısından sonra yanan binaları gösteren fotoğraf (AFP)

Refik Huri

ABD, “uluslar inşa etme” başlıklı savaş döneminden Ukrayna, Gazze ve İran nükleer dosyasında acil uzlaşılar dönemine geçişi tamamlıyor. Her iki durumda da ABD dünyadaki komplikasyonları anlamaktan aciz gibi görünüyor.

Savaşlar döneminde, Başkan George W. Bush başkanlığında neo-muhafazakarlar, el-Kaide’nin New York'taki Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik saldırısını Afganistan'ı, ardından Irak’ı istila etme, Taliban ile Başkan Saddam Hüseyin rejimlerini devirme, dönemin ulusal güvenlik danışmanı Condoleezza Rice’ın, “Yeni Ortadoğu” olarak adlandırdığı planı gerçekleştirmeye çalışarak dünyayı zorla değiştirme hırsları için kullandılar.

Başkan Donald Trump'ın varmaya çalıştığı uzlaşılar döneminde ise itici güç anlaşmalar politikasıdır. Dünya Trump'ın ve etrafındaki oligarşinin gözünde savaş alanı değil, bir borsadır. Ukrayna, Gazze ve nükleer dosyada zor uzlaşılar için müzakereleri yürüten kişi ise krizler, savaşlar, jeopolitik ve stratejik çatışmalar dünyasında deneyimsiz olan gayrimenkul geliştiricisi Steve Witkoff'tur.

Beyaz Saray'daki karar alıcıya gelince, temsilcisinden daha deneyimli değil ve kararlarında içgüdü ile basit algıya güveniyor, bu şekilde ABD'yi değiştirmek istedi ve karmaşık bir dünyaya tosladı. Kendilerine hizmet eden anlaşmalara açık olsalar bile, ideoloji tarafından yönlendirilen üç oyuncu ile canlı yayında dilediği iyi dilekler ve iyi niyetli çağrılarla başa çıkmaya çalıştı. Bunlardan ilki, yorumcu Nahum Barnea tarafından “iki ayak üzerinde yürüyen bir yanlış anlama” olarak tanımlanan Binyamin Netanyahu’dur. İkincisi, İmam Humeyni'nin dediği gibi, ABD'ye düşmanlığı devrimin temellerinden biri saymaya bağlı kalan, İslam Cumhuriyeti'nin güçlü bir devlet ve Devrim Muhafızları’nın anayasaya göre ihraç etme görevini üstlendiği bir devrim olduğunda ısrar eden İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney’dir. Sonuncusu, istihbarattan Kremlin liderliğine yükselen, ABD, Avrupa ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetler Birliği'nin devrilmesinden sonra “tarihin sonu” olduğunu hayal ederek muzaffer gibi davranan herkesten Rusya’nın intikamını almaya başlayan tecrübeli Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’dir.

ABD Taliban’ı devirdikten sonra en uzun Amerikan savaşı haline gelen Afganistan'da 18 yıl boyunca savaştı ve “uluslar inşa etme” planını uygulamaya çalıştı.  General Stanley Allen McChrystal’ın dediği gibi, ABD, “geleneksel yollarla devrimci hedeflere ulaşmak istedi.” Yine ABD’nin en önemli komutanlarından olan McChrystal’a göre “başarı ölçeği öldürdüğümüz Taliban unsurlarının sayısı değil, aksine koruduğumuz nüfus sayısıdır.” Bir görgü tanığına göre, ABD’den yardımlar alanlar ve gündüz polikliniklerinde tedavi edilenler, geceleri ona karşı savaşıyorlardı. ABD, eski istihbarat direktörü Richard Helms'in şu sözlerini okumadı: “Ortadoğu politikaları ile ilgili tüm saçmalıkları unutun ve yüzyıllık ömürleri olan hususlara, dini mezhepler, aşiretler, kabileler ve etnik kökenlere dikkat edin.” Yine ABD, “Bir Afgan'ı kiralayabilirsiniz ama satın alamazsınız” diyen kişinin tavsiyesini dikkate almadı ve savaş Taliban’ın iktidara dönmesi ve kendisinin Kabil'den aşağılayıcı bir biçimde çekilmesiyle sona erdi.

ABD Irak'ı da kısa bir fırtınalı savaşın ardından işgal etti, Saddam Hüseyin rejimini devirdi ama çok geçmeden sokaklarında boğuldu. Terör diye adlandırdığı eylemlerle şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. Demokrasinin Irak'tan bölgeye yayılarak onu kaplayacağını hayal etti. Richard Perle'in dediği gibi saf bir şekilde “Saddam'ın devrilmesinin İranlıları Mollalar diktatörlüğünden kurtulmaya motive edeceğine” inandı. Ama bunun yerine Irak'ı “şer ekseni” içinde yer alan İslam Cumhuriyeti'ne altın bir tabakta sundu.

ABD anayasa uzmanı Noah Feldman'ın “hızlı seçimler yapmak demokrasiye hizmet etmeye kendisini adamamış, yanlış kişileri iktidara getirir” sözünü görmezden geldi. Irak'ın mutlak yöneticisi olarak atanan, ordunun ve Baas Partisi'nin dağıtılmasını emreden bilgisiz Paul Bremer da en azından şu itirafta bulundu: “Zaferden sonra Irak'taki güvenlik tehditlerine karşı koymaya hazır değildik.” Irak hükümetinin Amerikan güçlerinin yardımına ihtiyacı olmasına rağmen, Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinden sonra İran’ın taraftarlarının bu güçlerin ülkeden hızla çekilmesi talebinin gerileyeceğini gösteren hiçbir şey yok. Artık Ahmet eş-Şara’nın başkanlığı konusunda rahatlamış olan Amerikan güçleri de kendisine karşı eylemlerde bulunan İran ve Suriye rejimleri arasında sıkışmış değil.

Steve Coll, “Aşil Tuzağı: Saddam Hüseyin, CIA ve ABD’nin Irak İşgalinin Kökenleri” kitabında: “Saddam'ın dayısı, eğitimcisi ve öğretmeni Hayrullah Kifah’ın, ailenin felsefesini ‘Allah üç şeyi yaratmamalıydı; Persler, Yahudiler ve sinekler’ şeklinde özetlediğini” anlatır.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline gelince, Başkan Vladimir Putin bunu NATO’nun Rusya sınırlarına yaklaşmasına ve neo-Nazilerin Kiev’i kontrol etmesine karşı kendini savunmak olarak tasvir ediyor. Ukraynalı gazeteci Illia Ponomarenko ise “Sana nasıl olduğunu göstereceğim” kitabında böyle olmadığına inanıyor ve şöyle diyor: “Ukrayna savaşının NATO ve hayali Batı tehditleriyle hiçbir ilgisi yok. Aksine, bu işgal, devleti Rus halkının çıkarlarına değil, kendi çıkarlarının hizmetine sunan bir diktatörün deliliğiyle ilgilidir.” Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Putin Gürcistan'dan iki bölgeyi koparıp aldı, oğul Bush ve Obama ile bağları iyi olduğunda da Kırım'ı ilhak etti.

Kimse Trump'ın üç karmaşık sorunu çözecek anlaşmalarda nasıl başarılı olabileceğini bilmiyor. Bu sorunların ilki, İran'ın uranyum zenginleştirmesini ve yaptırımlara katlandıktan, nükleer eşikteki devlet olmak için milyarlarca dolar harcadıktan sonra nükleer silah sahibi olmasını önlemektir. İkincisi, Putin’in üçüncü yılında olmasına rağmen halen “özel operasyon” olarak adlandırdığı kapsamlı savaşı durdurmayı kabul etmesi için Cumhurbaşkanı Zelenskiy’yi, Kırım ve çoğu şu anda Rusya tarafından işgal edilmiş dört bölgenin kaybını kabul etmeye zorlamaktır. Üçüncüsü, Netanyahu’yu, savaşı bitirmeye ve Hamas hareketi ile İsrail'deki aşırı radikal hükümet arasındaki bir anlaşmayla rehineleri geri getirmenin bedeli olarak yıktığı Gazze'den çekilmeye zorlamaktır. Ama İsrail’in aşırı radikal hükümeti, Filistin devletini reddediyor ve Batı Şeria'yı ilhak etmekte diretiyor, eski rejimin silahlarının yok edilmesinden, onunla imzalanan güçleri ayırma anlaşması bölgesinin işgalinden sonra Suriye'deki yeni durumdan memnun, ayrıca Lübnan'daki Hizbullah'a şiddetli darbeler indirmeye de devam ediyor.

İronik olan, bu anlaşmalarda varsayılan başarının sadece statükoyu kabul etme ve “hakkın gücünden güç ile dayatılan hakka geçiş”ten ibaret olmasıdır.

Pascal De Sutter “Bizi Yönetenler” kitabında şöyle der: “En çılgın insanlara, kibirli ve yalancılara oy veriyoruz, çünkü hataları bize kendimiz hakkında güven veriyor. Bu yüzden bizim gibi olanlara oy veriyoruz.” ABD de bu konuda ilk değil, aksine listenin sonunda.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.