ABD'nin başkentinde hindi terörü: Ekipler sorunu bir türlü çözemedi

Ekran Görüntüsü: Tiktok/dedefolarin
Ekran Görüntüsü: Tiktok/dedefolarin
TT

ABD'nin başkentinde hindi terörü: Ekipler sorunu bir türlü çözemedi

Ekran Görüntüsü: Tiktok/dedefolarin
Ekran Görüntüsü: Tiktok/dedefolarin

ABD'nin başkenti Washington DC'de Kenilworth Bataklığı ve Anacostia Nehri arasındaki ormanlık arazide yaşayan saldırgan hindiler yürüyüş yapmak veya bisiklet sürmek isteyenlere kabus dolu anlar yaşattı. 
Yabani hayvanların birçok kez saldırdığını belirten bölge sakinlerinden Cliff Robinson, spor yapmak için kullanılan yoldan artık korktuklarını şu ifadelerle belirtiyor:
"Burada saldırıya uğradım. Üç hafta önce. Ondan uzaklaşmaya çalışıyordum, arkamdan geldi. Geçmeme izin vermedi."
Yaban hayatı biyoloğu Dan Rauch, "Bunda bir mizah unsuru var. Nehir yolunu takip eden bir hindi terörü mevcut. Videoları bizzat görmesem, bunun bir şehir efsanesi olduğunu düşünürdüm" dedi. 
Rauch ayrıca, "DC ve çevresinde esasen epey sağlıklı bir hindi popülasyonu var. Bölgede en az 100, belki 200 tane mevcut" ifadelerini kullandı. 
Şehir sakinlerine dehşet saçan hindilerin kafese konması için 10'dan fazla uzmanın yer aldığı bir görev gücü oluşturuldu. 
The Wall Street Journal'ın haberine göre insanların yoluna çıkan çoğu hindi onlara zarar vermese de canlılar mart ve mayıs arasındaki üreme döneminde saldırganlaşabilir. Ancak yine de saldırıların yılın herhangi bir döneminde meydana gelebileceği belirtildi. 
Kasım 2020'de kahve alacağı sırada bir hindinin kendisini takip etmeye başladığını söyleyen Liz Poulette şu ifadeleri kullandı:
"Gözümü üstünde tutarak ani bir hareket yapmadan geri geri yürümeye başladım. Birkaç adım ötedeyken bir anda üzerime sıçradı. Çizgi filmden çıkmış gibiydi, onu püskürtmek için çantamı kullanmak zorunda kaldım."
Şubatta hindi saldırısına uğrayan bir başka kişiyse şunları dile getirdi:
"Anacostia yolunda bana yabani bir hindi saldırdı. Bacaklarımdaki yaralarla acile gittim ve tetanoz aşısı yaptırmakla birlikte antibiyotik almak zorunda kaldım. Korkunçtu."

@dedefolarin #TurkeyAttack ♬ Oh No - Kreepa

Aynı yolda hindiyle karşılaşan DeDe Folarin ise şunları dile getiriyor:
"Ürkütücü bir durumdu. Bu devasa hindi, patikadan geçerken yüzüme doğru sıçradı ve neredeyse beni bisikletimden düşürüyordu ve sonrasında 5 dakika boyunca beni kovalamaya başladı."
Terör estiren hindilerden birinin fark edildiği park olan Kenilworth Aquatic Gardens'ın görevlisi Joe Cashman, bir başka çalışanla birlikte devriyedeyken canlının kendilerini takip ettiğini söyledi. Cashman şunları ekledi:
"Başta eğlendik ama sonra şikayetler almaya başladık. Giderek daha agresif hale geldi."
Parka ocakta uyarı levhaları asıldı, şubattaysa hindi saldırganlığı had safhaya ulaştı.
Parka asılan uyarı afişlerinden birinde, "Dikkat, yaban hayatına yaklaşmayın" yazıyor (James Grimaldi/The Wall Street Journal)
Cashman, saatte 40 kilometre hızla koşma kabiliyetine sahip hindilere dair şikayetlerin artması hakkında şunları dile getirdi:
"Bu iyi bir durum değil. Yaban hayatını ve ziyaretçilerimizi korumak arasında denge kurmak istiyoruz. Hindi neden mi hala ortada dolaşıyor? Hindiler yakalaması zor kuşlar."
ABD Milli Park Servisi'nin (National Park Service) hazırladığı rapora göre neredeyse bir asır önce soyu tükenen yabani hindiler doğaya geri dönüyor. Amerika genelinde yaklaşık 7 milyon yabani hindinin çoğalmasıyla birlikte Kaliforniya'dan Massachusetts'e kadar pek çok kişiyi rahatsız eden vakaların yaşandığı bildirildi. 
Independent Türkçe, The Wall Street Journal, WSLS Insider



Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels
TT

Bütün canlıların ölünce sönen tuhaf bir parıltı yaydığı tespit edildi

Fotoğraf: Pexels
Fotoğraf: Pexels

Tıbbi teşhiste güçlü bir yeni aracın önünü açabilecek yeni bir araştırmaya göre, tüm canlı varlıkların canlılıkla bağlantılı olarak yaydığı tuhaf parıltı, öldüklerinde kayboluyor.

Yaşam formları, esasen metabolizmanın yaşamı sürdüren süreçleri beslediği karmaşık biyokimyasal laboratuarlardır.

Bu metabolizmanın yan ürünlerinden biri, reaktif oksijen türleri yani ROS adı verilen, yüksek oranda reaktif oksijen içeren bir grup molekül.

Kanada'daki Calgary Üniversitesi'nden araştırmacılar aşırı ROS üretiminin, oksidatif stres diye bilinen sürece yol açabileceğini ve bunun da vücuttaki kimyasallar arasında, parıltıyla bağlantılı elektron transfer süreçlerini tetiklediğini söylüyor.

The Journal of Physical Chemistry Letters'ta yayımlanan çalışma, farelerde ultra zayıf foton emisyonu (UPE) veya biyofoton emisyonu diye adlandırılan tuhaf parıltıyı belgeliyor.

Araştırmacılar canlı farelerin, yakın zamanda ölen farelere kıyasla kayda değer derecede daha yüksek yoğunlukta UPE yaydığını saptadı.

Buna karşılık bitkilerdeki UPE, sıcaklık değişiklikleri, yaralanma ve kimyasal işlemler gibi stres faktörlerine maruz kalma durumuna göre değişiklik gösteriyor.

Önceki çalışmalar, insan gözüyle görülemeyen son derece düşük yoğunluklu ışığın kendiliğinden salınmasıyla tanımlanan bu parıltının kaynağının ROS olabileceğini öne sürüyor.

200 ila 1000 nanometre aralığındaki spektrumda yer alan bu soluk ışık, tek hücreli organizmalar ve bakterilerden bitkilere, hayvanlara ve hatta insanlara kadar tüm yaşam formlarında gözlemleniyor.

Ancak ölüm ve stresin UPE üzerindeki etkisi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Son çalışma, canlı ve ölü hayvanlardaki bu parıltıyı karşılaştırırken, bitkilerde sıcaklık, yaralanma ve kimyasal işlemlerin UPE üzerindeki etkilerini görselleştirdi.

Bilim insanları, çevredeki ışığın etkisini ortadan kaldırmak için karanlık bölmeler geliştirerek bitki ve hayvanları özel kamera sistemleriyle görüntüledi.

Her iki grup da 37 derece vücut sıcaklığına sahip olmasına rağmen canlı farelerin güçlü bir ışık yaydığını, ötenazi uygulanan farelerden gelen soluk parıltınınsa neredeyse söndüğünü tespit ettiler.

Bilim insanları çalışmada, "Araştırmamız, canlı ve ölü farelerin UPE'si arasında önemli bir fark olduğunu ortaya koydu" diye belirtiyor.

Bitkilerde sıcaklık ve yaralanmalardaki artışın, UPE yoğunluğunda yükselmeye neden olduğunu gözlemledik.

Kimyasal işlemler de bitkilerin ışık yayma özelliklerini değiştirdi.

Araştırmacılar, bitkilerin yaralı bölgelerine lokal anestezik benzokain uygulandığında, test edilen bileşikler arasında en yüksek emisyonun görüldüğünü söylüyor.

Bulgular, UPE'nin hayvanlarda canlılığın ve bitkilerde stres tepkisinin hassas bir göstergesi olabileceğini ortaya koyuyor.

Bilim insanları bu çalışmanın gelecekteki araştırmalar ve klinik teşhisler için UPE görüntülemenin geliştirilmesine katkı sağlamasını umuyor. Araştırmacılar, "UPE görüntüleme, hayvanlarda canlılığın ve bitkilerin strese verdiği tepkilerin invazif olmayan, etiket gerektirmeyen bir şekilde görüntülenmesine olanak sağlıyor" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe