Suriye’nin doğusunda ABD ve Rusya bölgeleri arasında bir köprü çöktü https://turkish.aawsat.com/home/article/3630851/suriye%E2%80%99nin-do%C4%9Fusunda-abd-ve-rusya-b%C3%B6lgeleri-aras%C4%B1nda-bir-k%C3%B6pr%C3%BC-%C3%A7%C3%B6kt%C3%BC
Suriye’nin doğusunda ABD ve Rusya bölgeleri arasında bir köprü çöktü
Suriye’nin kuzeydoğusundaki el-Malikiyye yakınlarında, 3 Haziran 2020’de konuşk bulunan ABD ve Rusya kuvvetleri (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD, Rus ve Türk güçlerinin konuşlandığı Rakka ve Deyr-i Zor illerini birbirine bağlayan bir köprü, ülkenin doğusunu etkisi altına alan şiddetli yağmurdan kaynaklanan sel sebebiyle çöktü.
El-Vatan gazetesine göre, Rakka’dan Abdurrezzak el-Halife, Rakka ve Deyr-i Zor yolunda üç köprünün bulunduğunu ve Rakka’nın doğu kırsalındaki eş-Şeriyde Köprüsü’nün çökmesinin yolun trafiğe kapanmasına neden olduğunu belirtti.
Valilik, köprünün eski haline getirileceğinin sözünü verdi. Köprünün, Karayolu Taşımacılığı Kamu Kurumu’nun bu yılki bakım planına dahil edildiğine dikkat çekti.
Russia Today’e göre, Rakka Valiliği, herhangi bir acil durumla başa çıkmak için bölgedeki kamu ve özel sektördeki tüm mekanizmaları seferber etmişti. Valilik birimleri, köprünün bakımı için köprü sahasındaki sel akışının durmasını bekliyor.
ABD istihbaratı: İran destekli güçler Türkiye'ye karşı PKK'yla iş birliği yapıyor
Öte yandan, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Irak’taki İran yanlısı gruplar ile, Türk kuvvetlerine karşı Irak ve Suriye’de konuşlanan PKK arasında ‘koordinasyon’ olduğunu öne sürdü.
Pentagon Genel Müfettişi’nin Doğal Kararlılık Harekatı’nda 1 Ocak – 31 Mart 2022 arasındaki dönemdeki gelişmeler hakkında yayınladığı bir raporda, Irak’taki İran yanlısı grupların, Irak ve Suriye’deki Türk güçlerine yönelik saldırılarının hızını artırdığına dikkat çekti.
Raporda, Irak silahlı gruplarının bu yılın ilk çeyreğinde Türk ordusunun Irak’taki askeri üslerini hedef aldığı belirtildi. Bu saldırıların bazı durumlarda PKK ile koordineli olarak gerçekleştiğini de sözlerine ekledi.
Raporda, milislerin giderek daha sık bir şekilde Türk ordusunun operasyonlarına karşı çıktığını belirtiyor. Irak ve Suriye’de Türk askeri üslerine füze saldırıları başlatıldığı da bildirildi.
Bu bağlamda, raporda, Ankara’nın Şubat ayında kuzey Irak’taki PKK bölgelerine düzenlediği hava saldırılarının ardından, Musul’un kuzeyindeki bir Türk üssüne yönelik bir saldırının gerçekleştirildiği belirtildi.
Rapora göre, Pentagon’a bağlı ABD Savunma İstihbarat Ajansı (DIA), Türkiye’nin PKK mevkilerine silahlı insansız hava araçları (SİHA) ile gerçekleştirdiği hava operasyonlarına yanıt olarak bu milislerin PKK ile koordinasyona devam edebileceği çıkarımında bulundu. Ajansın değerlendirmelerine göre, Irak’taki İran yanlısı gruplar, Türkiye’ye karşı saldırılarının Ankara’yı, PKK’nın Irak’taki mevzilerine saldırmaktan ‘caydıracağına’ ve İran yanlısı grupların Irak’ın egemenliğinin savunucusu imajını güçlendireceğine inanıyorlar.
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5134482-hizbullah-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-l%C3%BCbnan-ordusuna-entegre-etme-fikri-ger%C3%A7eklerle
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.
Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.
Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.
Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.
Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.
Hizbullah savaşçılarının durumu
Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’
Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)
“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”
Hizbullah'ın ideolojisi
Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)
‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”
Ordu disiplini
Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.
Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.