Dünya liderleri ne zaman özür diler?

Irkçılık, pervasızlık ve cinsel taciz suçlamaları onları, ‘bağışlanma’ dilemeye sevk ediyor.

Güney Kore’nin başkenti Seul’de, ağlayan Kuzey Kore liderinin karikatürü (AP)
Güney Kore’nin başkenti Seul’de, ağlayan Kuzey Kore liderinin karikatürü (AP)
TT

Dünya liderleri ne zaman özür diler?

Güney Kore’nin başkenti Seul’de, ağlayan Kuzey Kore liderinin karikatürü (AP)
Güney Kore’nin başkenti Seul’de, ağlayan Kuzey Kore liderinin karikatürü (AP)

Radab Nehar
Geçtiğimiz haftalarda İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ‘Partygate’ skandalı çerçevesinde Haziran 2020’de Kovid pandemisiyle mücadele kısıtlamalarını ihlal ettiği için parlamentodan özür diledi. 10 Downing Street’taki hükümet binasında 56. doğum günü münasebetiyle düzenlenen bir toplantıya katılmasının ardından bile kural ihlali yaptığının aklına gelmediğini dile getirdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, İngiltere’de görevdeyken yasaları çiğnediği için cezalandırılan ilk başbakan olan Johnson, kamuoyu önünde özür dilemek zorunda kalan ilk lider değil. Devletlerin arşivleri, liderlerin kendilerini pişmanlık duymaya ve kitlelerden af ​​dilemeye mecbur hissettikleri birçok benzer olayı saklıyor. Peki bunların başında hangileri geliyor?

Barack Obama
Temmuz 2009’da Harvard Profesörü Henry Louis Gates, anahtarlarını unuttuğu için Cambridge’teki evinin kapısını sökmek zorunda kalmasının ardından şehir polisi eve girmeye çalışan bir hırsız olduğunu düşünerek onu gözaltına aldı.
Bu tutuklama, Afrika kökenli Gates’in bir arkadaşı olan Barack Obama’yı öfkelendirdi ve polisin davranışını ‘aptalca’ olarak nitelendirmesine neden oldu. Ancak o dönemde bir ABD Başkanı tarafından yapılan bu açıklama, dikkatlerden kaçmadı ve ABD’de bazı bölgelerde tırmanan ırkçı bir tartışmayı alevlendirdi. 
Durumu düzeltmek ve toplumu sakinleştirmek için Obama, Massachusetts Eyaleti’ndeki Cambridge polis memuru ve tutuklamayı gerçekleştiren Çavuş James Crowley’i aradı ve kendisinden özür diledi. Obama, daha sonra “Talihsiz biçimde Cambridge Polis Müdürlüğü ya da Çavuş Crowley’yi kötülüyormuşum izlenimi veren sözlerime açıklık getirmek istiyorum. O kelimeleri daha iyi ayarlayabilirdim” açıklaması yaptı.
222.jpg
Aktris Heather Lind, aktör Seth Numrich ve eski ABD Başkanı George HW Bush, TURN serisinin özel sunumunda bir fotoğraf için poz veriyor (AP)

George HW Bush
Aktris Jordana Grolnick, eski Başkan George HW Bush’u 2016 yılında katıldığı bir tiyatro gösterisinin aralarındaki görüşmeleri sonrasında vücuduna dokunmakla suçladı. Aynı suçlama, ‘kendisine arkadan dokunduğunu’ belirten aktris Heather Lind tarafından da yöneltildi.
Bu iki suçlama, eski ABD Başkanının Ekim 2017’de ‘kendisini kötüleyen herkesten’ özür dilemesine neden oldu. Öyle ki medya organlarına konuşan Baba Bush’un Sözcüsü, “Başkan Bush 93 yaşında ve yaklaşık beş yıldır tekerlekli sandalye kullanıyor. Yani kolu, birlikte fotoğraf çekildiği kişilerin vücudunun alt kısmına kalıyor. Bazıları bu durumu masum görüyor, diğerleri uygunsuz buluyor. Başkan Bush, kendisini kötüleyen herkesten içtenlikle özür diliyor” açıklamasında bulundu.
333.jpg
Güney Koreli yaşlı kadınlar, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluk Ordusu için köle olarak hizmet etmeye zorlandıkları gerekçesiyle Japonya hükümetinden tazminat ve resmi bir özür talep etmek üzere 22 Nisan’da gösteri düzenledi (AFP)

İspanya Kralı Juan Carlos
2012 yılında İspanya’da, aynı yılın Nisan ayında Botsvana’da yaptığı bir balık avı gezisi sırasında Kral Juan Carlos’un fotoğraflarıyla bir gürültü koptu. Zira Kral, elinde bir tüfekle, avlanma nedeniyle nesli tükenmekte olan ölü bir filin yanında görünüyordu.
Uçuş sırasında kalça kırığı nedeniyle hastaneye kaldırılan Carlos’a çok sayıda eleştiri yapıldı. Bazı taraflar, kanunlara ve hayvan haklarına aykırı davranmasının dışında ülkesinin durgunluk içinde olduğu ve işsizlik oranının yüzde 23’e yükseldiği bir dönemde Kral’ın rahat bir hayat sürdüğünü belirtti.
Hastaneden çıkar çıkmaz Kral Carlos, vatandaşlardan alışılmadık bir özür dileyerek, ava gitmekle ‘hata yaptığını’ dile getirdi. Halk, özrü sonrasında biraz sakinleşti, ancak ekonomik krizin kaosu ülkeyi sararken, Kral’ın ‘nesli tükenmekte olan hayvanları’ avlamaya gittiğini ise asla unutmadı.

Güney Kore lideri
Eylül 2020’de Güney Kore’de meydana gelen bir olayda, Balıkçılık Bakanlığı’nda görevli bir yetkili, Kuzey Kore sularında kaybolduktan sonra Kuzey Kore kuvvetleri tarafından öldürüldü. Bu talihsiz olay, Güney Koreliler arasında o kadar çok şok ve öfkeye yol açtı ki, Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in, söz konusu yetkiliyi koruyamadığı için vatandaşlardan özür dilemek zorunda kaldı. Üst düzey yardımcılarıyla gerçekleştirdiği bir toplantı sırasında Moon Jae-in, “Kurbanın nasıl Kuzey Kore sularına gitmiş olduğuna bakmaksızın, yakınlarını kaybeden aile üyelerine en içten taziyelerimi ve başsağlığı dileklerimi sunuyorum” dedi. Cumhurbaşkanı ayrıca, “Hükümet, gerekçe göstermeksizin, vatandaşlarının güvenliğini korumaktan sorumludur” şeklinde konuştu.

Kuzey Kore lideri
Güney Kore yetkilisinin öldüğü bu olay, Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un’un güney komşusundan özür dilemesine neden oldu. Bu özür, birçok kişi tarafından ‘nadir’ olarak nitelendiriliyor. Bu çerçevede Pyongyang, yaşananların ‘kusurlu ve beklenmedik’ olduğunu dile getirdi. Ancak Kuzey Kore askerlerinin ‘yasadışı yollardan Kore sularına giren’ bir adama ateş açtığını belirtti.
Kimsenin bir gün kendi halkından özür dileyebileceğine pek inanmadığı Kim Jong-un’dan sürpriz bir özür daha geldi. Bu özür, Ekim 2020’de başkent Pyongyang’da Kuzey Kore İşçi Partisi’nin kuruluşunun 75. yıldönümünü kutlamak için düzenlenen büyük bir askerî geçit törenine katılımı sırasında gerçekleşti.
Jong-un, o dönemde ağladığını gören herkesi şaşkına uğrattı. Öyle ki ülkesini etkileyen ekonomik baskılar ortasında zor koşullarda yaşamak zorunda kaldıkları için halkından özür diledi. Beklenen ekonomik ilerlemeye ilişkin vaatlerinin yerine gelmemesi nedeniyle üzüntüsünü dile getiren Kim Jong-un, kasırgaların yanı sıra koronavirüs pandemisinin ve uluslararası yaptırımların bunun nedeni olduğunu savundu.
Kuzey Kore lideri, “Hayatlarınızı iyileştiremediğim ve büyük güveninizi yeterince ödüllendiremediğim için utanıyorum. Halkımızı zor yaşam koşullarından kurtarmak için gösterdiğim çaba ve özveri her şeyin üstünde değildi. Sağlığı yerinde olan tüm vatandaşlarımıza minnettarım” dedi.
555.jpg
Güney Koreli kadınlar, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 50. yıl dönümünde Japon sömürgeciliği sırasında cinsel sömürünün kurbanı oldular (AFP)

Justin Trudeau
2019 yılında Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 21 Ekim 2019’da yeniden seçilmesi için kampanya yürütürken, ‘özür dilemesine ve düşüncesiz davranışından dolayı pişmanlığını dile getirmesine’ neden olan bir fotoğraf ortaya çıktı.
Fotoğraf, daha önce öğretmenlik yaptığı okul tarafından 2001 yılında 29 yaşındayken düzenlenen bir partide çekilmişti. Sarık takmış ve siyahi bir adam kılığına bürünmek için ellerine, yüzüne ve boynuna koyu renk makyaj yapmıştı.
Time dergisinin fotoğrafı yayınlaması sonrasında Trudeau, ırkçılık suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı. Medya organlarına Kanada Başbakanı, “Vancouver’da öğretmendim. Binbir Gece Masalları adlı yılsonu partisine katıldım. O dönemde Alaaddin kılığına girdim. Bir hata yaptım ve daha dikkatli olmalıydım. Ama bunun tam tersi oldu ve son derece üzgünüm” açıklamasında bulundu.
Trudeau, “Seçimimin ve davranışımın sorumluluğunu üstleniyorum. O dönemde bunun ırkçı görüneceğini düşünmemiştim. Ama şimdi bunun ırkçı bir şey olduğunu kabul ediyorum ve özür diliyorum” dedi.

Diğer halklara özürler
Bazı çağdaş liderler, onlarca yıl geriye dönüp ülkelerinin diğer ülkelere karşı işlediği suiistimaller için özür dilemeyi seçti. Bunların arasında, İtalya’nın 1940’ta Almanya’nın müttefiki olarak savaşa girmesi sonrasında Kanada’nın İkinci Dünya Savaşı’nda 600’den fazla İtalyan’ı tutuklaması nedeniyle İtalya’dan özür dileyen Justin Trudeau da bulunuyor.
Trudeau, Temsilciler Meclisi’nde Kanada Hükümeti adına resmi özrünü sundu. Mevcut belgelere göre İtalyan kökenli yaklaşık 31 bin Kanadalının, ‘düşman bir devletin vatandaşları’ olarak kabul edildiğini ve bunun onlara karşı zarara ve ayrımcılığa yol açtığını açıkladı.
Aynı şekilde İkinci Dünya Savaşı sırasında ve Japonya’nın Güney Kore’yi sömürgeleştirdiği 1910’dan bu yana on binlerce Koreli kadın, Japon ordusunun mensuplarıyla seks yapmaya zorlandı. Japonya’nın bu suçu yıllarca inkâr etmesinin ardından, Kabine Baş Sekreteri Yohei Kono, 1993’te Japon askerlerinin uğrak yeri olan genelevlerde çalışmaya zorlanan kadınların varlığını kabul etti ve özür diledi.
Ayrıca aynı dönemde Japonya Başbakanı Kiichi Miyazawa, bu ihlaller nedeniyle birçok vesileyle özür diledi. Güney Kore Ulusal Meclisi huzurunda yaptığı konuşmada Miyazawa, “Son günlerde, Japon İmparatorluk Ordusu’na hizmet eden ‘zevk kadınları’ konusu gündeme geldi” dedi.
Zarar gören kurbanlarını tazmin etmek isteyen Güney Kore açısından önceki iki özür yeterli değildi. Bu durum, 2015 yılında Japonya Başbakanı Şinzo Abe’yi, ‘Japon hükümetinin askeri yetkililerinin, yarımadanın sömürgeleştirilmesi döneminde kadınları seks kölesine dönüştürmekte rol oynadıklarını itiraf ederek’ bu kadınlardan özür dilemek zorunda kaldı. Ayrıca iki ülke, Japonya’nın hayatta kalan kadınlara, maruz kaldıkları zararlardan dolayı yasal sorumluluklarını kabul ederek yaklaşık 9 milyon dolar tazminat ödediği bir anlaşma imzaladı.
444.jpg
Fransa’daki Harkiler tarafından kendilerine saygı duyulması talebiyle düzenlenen bir gösteri (Sosyal medya organları)
Önceki yıllardan bir başka mesele, tartışma masasına koyulana kadar asla durulmadı. Bu; 1954 ve 1962 yılları arasında Cezayir kurtuluş savaşı sırasında Fransız güçleriyle eski Cezayir işbirlikçisi olan Cezayirli Harkiler meselesi. 18 Mart 1962’de Fransa ile Cezayir arasında Evian Anlaşmaları imzalanır imzalanmaz Fransa hükümeti, Harkilerin çoğunu kabul etmeyi reddetti ve onları, silahsızlandırdıktan sonra Cezayir’de kendi kaderlerine terk etti. Kabul ettiği 42 bin Harki’yi bile, derme çatma kamplara yerleştirdi ve en basit tabirle insanlık dışı, zalim ve sefil koşullarda yaşamaya zorladı.
Ağustos 2001’de Fransa, 25 Eylül gününü Harkiler için ulusal bir gün ilan etti. Ardından 25 Eylül 2016’da eski Cumhurbaşkanı François Hollande, Fransız devletinin Harkileri kaderine terk ederek, savaş sırasında ve sonrasında katledilmelerine yol açan sorumluluğunu tanıdığını açıkladı. Bu ifade, üstü kapalı bir özür olarak sayılıyor.
Fransız cumhurbaşkanları arasında bu konuyla ilgili ilk özür ise, 20 Eylül 2020’de Elysee Sarayı’nda yaptığı konuşmada Harkilerden resmi ve alenen ‘bağışlanma’ isteyen Emmanuel Macron’dan geldi.
Macron’un girişimi temelinde Fransa parlamentosu, özür yasasını tartıştı ve yasa, bu yılın Şubat ayında oy çokluğu ile kabul edildi. Yasa ayrıca, Harkilerin aileleri için ‘tazminat’ öngörmesinin yanı sıra sembolik ve pratik adımlar da içeriyor. 2022 taslak bütçesinde tazminatın ödenmesi için 50 milyon Euro tahsis edildi.



Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
TT

Trump yönetimi, Bolsonaro davasını yöneten yargıca yaptırımı kaldırdı

Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)
Moraes, X'e yönelik kapatma davası nedeniyle Elon Musk'la da atışmıştı (Reuters)

ABD, Brezilya Yüksek Mahkemesi Yargıcı Alexandre de Moraes'e uyguladığı yaptırımı kaldırdı.

ABD Hazine Bakanlığı'ndan cuma günü yapılan açıklamada, Moraes'e 30 Temmuz'da getirilen yaptırımların kaldırıldığı duyuruldu.

Donald Trump yönetimi, Moraes'in eşi Viviane Barci de Moraes ve onun hukuk eğitim şirketi Instituto Lex'i de yaptırım listesinden çıkardı.

Açıklamada, "Moraes'e yaptırımın sürdürülmesi, ABD'nin dış politika çıkarlarıyla bağdaşmamaktadır" dendi.

Moraes, 2022 seçimlerinin ardından darbe planladığı gerekçesiyle eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro hakkında başlatılan hukuki süreci yürütüyordu.

Davada 70 yaşındaki Bolsonaro'ya 27 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti. Radikal sağcı siyasetçinin avukatları, sağlık sorunları nedeniyle eski liderin ev hapsinde kalmasını talep etmişti. Ancak Yüksek Mahkeme yargıcı, geçen ay yaptığı açıklamada davanın tüm hukuki süreçlerinin tamamlandığını ve temyiz yolunun bulunmadığını bildirmişti. Hapis cezasının kesinleştiğine ve infazının başlatılmasına hükmetmişti.

Brezilya'da 2022'de düzenlenen devlet başkanı seçimini ikinci turda solcu Lula da Silva kazanmış, 1 Ocak 2023'te parlamentoda yemin ederek göreve başlamıştı.

Ancak radikal sağcı Bolsonaro destekçileri, önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yapmış, 8 Ocak 2023'te de Ulusal Kongre binasını basmıştı.

Olaylar, 6 Ocak 2021'de Trump destekçilerinin ABD Kongresi'ni basmasına benzetilmişti.

Trump ise Bolsonaro hakkındaki davayı "cadı avı" diye nitelemiş, yargıç Moraes'e yaptırım kararı almıştı. Washington ayrıca Lula yönetimine yüzde 50 gümrük vergisi de getirmişti.

Brezilya'da Bolsonaro'nun hapis cezasının düşürülmesi için Temsilciler Meclisi'ne sunulan teklif çarşamba günü onaylanmıştı. Tasarının yasalaşması için Senato'dan geçmesi ve Lula tarafından da onaylanması gerekiyor.

Teklif kapsamında Ulusal Kongre baskınında yer aldıkları gerekçesiyle hapse atılanların da serbest bırakılması veya cezalarının azaltılması isteniyor.

Tartışmalı teklif için Temsilciler Meclisi'nde düzenlenen oturumda siyasetçiler arasında arbede yaşanmıştı. Solcu parlamenter Glauber Braga, meclis başkanının koltuğuna oturup kalkmamış, "darbe girişimi hamlesine karşı protesto düzenlediğini" söylemişti.

Polisin müdahale ettiği olayda bazı parlamenterler ve gazeteciler de dışarı çıkarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, Washington Post


Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan: İsrail, Gazze'de hayatın normale dönmesine izin vermeli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği bir etkinlikte konuşurken, 9 Aralık 2025 (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, İsrail’in verdiği sözleri yerine getirmesi ve Gazze’de ateşkese tam anlamıyla uyması gerektiğini söyledi.

Erdoğan, İsrail’in Gazze Şeridi’nde hayatın yeniden normale dönmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise İsrail’in Filistin’in birçok kentinde etnik temizlik uyguladığını ifade etti.

İstanbul’da konuşan Fidan, Türkiye’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ihlallerini durdurmak için çalıştığını belirterek, ülkesinin bu anlaşmaya varılmasında arabulucularla birlikte etkin bir rol oynadığını kaydetti.

İsrail ile Hamas arasında, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planı çerçevesinde Şarm eş-Şeyh’te yapılan görüşmelerde mutabakata varılmış, anlaşma geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe girmişti.

Gazze’de iki yıldır süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan Trump planının bir sonraki aşamasını hayata geçirmek için görüşmeler sürüyor.

Plan, Gazze Şeridi'nde uluslararası bir barış konseyi tarafından denetlenen ve çok uluslu bir güvenlik gücü tarafından desteklenen geçici bir Filistin teknokrat yönetimi kurulmasını öngörüyor. Ancak bu gücün oluşturulması ve yetki alanı konusunda yürütülen müzakerelerin zorlu geçtiği belirtiliyor.


Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
TT

Avrupa askeri ulusal hizmeti yeniden başlatıyor: Barış geliri dönemi sona erdi

Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)
Almanya'nın batısındaki Ahlen'de bulunan Alman Silahlı Kuvvetleri'nin (Bundeswehr) Westphalen-Kassern Kışlası'nda, Bundeswehr acemi erleri için temel eğitim bilgilendirme gününde, erler tank imha eğitimine katılıyor 13 Kasım 2025 (AFP)

Christopher Phillips

Fransa, artan Rus askeri tehdidi karşısında zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmak için ciddi adımlar attıktan sadece birkaç gün sonra Almanya da aynı yolu izledi. Kasım ayı sonlarında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, genç erkek ve kadınlara on aylık askeri eğitim karşılığında maaş teklif eden, gönüllülük esaslı bir program başlatma niyetinde olduğunu açıkladı. Birkaç gün sonra aralık ayı başlarında, Bundestag (Alman Parlamentosu), 18 yaşındaki tüm gençlere silahlı kuvvetlere katılmaya hazır olup olmadıklarını soran bir anket göndermeyi içeren benzer programı oyladı. Bu, her iki hükümetin de zorunlu askerlik hizmetini çok uzun zaman önce kaldırmış olduğu göz önüne alındığında, radikal bir değişim. Zorunlu askerlik yapan son Fransız erleri 2001 yılında terhis edilirken, Angela Merkel Almanya'da askerlik hizmetini 2011 yılında sona erdirdi. Her iki ülke de Soğuk Savaş sonrası “barış geliri” programından faydalandı; bu dönem savaş tehdidinin azalmasıyla Batı ordularının küçülmesine sahne oldu. Barış geliri, bir ülkenin askeri harcamalarının azalmasından elde ettiği ekonomik fayda olarak tanımlanır; bu da fonların sosyal programlara, altyapıya ve eğitime yönlendirilmesine veya vergilerin düşürülmesine olanak tanıyarak, çatışmaya odaklanmak yerine büyüme ve kalkınmayı teşvik eder. Ancak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa başkentlerinde on yıllarca süren göreceli gevşeme dengelerini alt üst etti. Anormal olmaktan çok uzakta Paris ve Berlin’in planları, kıta genelinde savunma stratejilerinin temel bir bileşeni olarak “ulusal hizmete” dönüşe doğru yönelimi yansıtıyor.

1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu

Yükselme ve gerileme arasında Avrupa'da ulusal hizmet

Bir ülkenin silahlı kuvvetlerine zorunlu veya gönüllü olarak katılma anlamına gelen ulusal hizmet, Avrupa'da binlerce yıl öncesine dayanan bir kavram. Örneğin, Roma lejyonları zorunlu askerlik yapan erlerden oluşurken, orta çağ orduları büyük ölçüde feodal beyler tarafından savaşmaya zorlanan köylülerden oluşuyordu. Avrupa'nın 19. ve 20. yüzyıllarda imparatorluk hanedanlarının egemen olduğu bir kıtadan ulus devletler topluluğuna dönüşümü, zorunlu askerliğin doğasını değiştirdi, ancak savaşın temel bir yönü olmayı sürdürdü. Toprak sahiplerinin kiracılarını savaşmaya zorlaması yerine, ulusal hükümetler vatandaşların ülkeleri için savaşma görevi anlayışını yerleştirdi. 1789'daki Fransız Devrimi'nin liderleri, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganlarıyla, “kardeşliğin” tüm Fransız halkını Fransa için savaşmaya mecbur kıldığına inanıyorlardı; böylece “vatandaş askerlere” yönelik zorunlu askerlik uygulaması resmileştirildi. Bu, sonraki on yıllarda diğer birçok Avrupa ülkesi tarafından da izlenen bir model oldu.

 Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)Alman ordusu (Bundeswehr) askerleri, Berlin'deki Reichstag binasının önünde düzenlenen bir askere alma töreninde saf halinde duruyorlar, 20 Temmuz 2011 (Reuters)

Bu, iki dünya savaşındaki büyük oyuncuların çoğunun erlerden oluşan büyük ordular ile savaştığını gösteriyor. İngiltere, 1914'te tamamen gönüllü birliklere güvenerek bir istisna oluştursa da ağır kayıplar, 1916'da askerlik hizmetini zorunlu hale getirmesine neden oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında da zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koydu. Fransa, Almanya ve İtalya gibi diğer büyük oyuncular ise savaş boyunca zorunlu askerlik uygulamasını sürdürdüler. Sovyetler Birliği 1945'ten sonra Doğu Avrupa'ya yayılmış devasa ordularını korurken, ABD ve Kanada ile NATO'yu kuran Batı Avrupa ülkeleri zorunlu askerlik sistemini sürdürdü. 1950'lerde RAND Corporation, Batı Avrupa'da yaklaşık 900 bin NATO askerinin konuşlandırıldığı, bunların yarısının ABD’den, geri kalanının ise çoğunlukla diğer Avrupa ülkelerinden olduğu tahmininde bulunmuştu.

Trump'ın askerlerini geri çekmesi durumunda, Batı Avrupa'da konuşlandırılmış yaklaşık 84 bin Amerikan askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek

Gelgelelim değişen koşullar ulusal hizmete yönelik tutumları da yavaş yavaş değiştirdi. İngiltere, zorunlu askerliği kaldıran ilk NATO üyesi oldu ve 1960 yılında, İngiltere içinde zorunlu askerliğe halk desteğinin düşük olması ve nükleer çağda savaşın değişen doğası nedeniyle daha küçük, profesyonel gönüllülerden oluşan bir ordunun daha tercih edilebilir olduğu sonucuna vardı. Diğer Avrupa ülkeleri, belki de Sovyet güçlerine karşı Manş Denizi gibi doğal bir savunmadan yoksun oldukları için benzer adımları atma konusunda Soğuk Savaş'ın sonuna kadar beklediler. Belçika 1992'de zorunlu askerliği askıya aldı ve 1995'te tamamen gönüllülerden oluşan bir orduya geçiş yaptı. Fransa ve Hollanda aynı yıl 1997'de zorunlu askerliği askıya aldı. İspanya 2001'de, İtalya 2005'te ve Almanya 2011'de onları takip etti. Avusturya ve Yunanistan gibi bazı Batı Avrupa ülkeleri ile Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya ise bu uygulamayı sürdürdü. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal ettiği zamana kadar çoğu Avrupa ülkesi daha küçük, daha profesyonel orduları tercih etti.

Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)Fransız ordusunun yeni erleri, Marsilya yakınlarındaki Carpienne askeri üssünde bir yeterlilik eğitimi sırasında AMX tankları ile eğitim yapıyor, 15 Ekim 2001 (Reuters)

Ufukta yeni bir tehlike beliriyor

Ukrayna savaşı, Avrupa liderleri arasında askeri hazırlık konusunda alarm zillerini çalmış olsa da Donald Trump'ın 2024 sonlarında yeniden seçilmesi, durumun aciliyetini ve ciddiyetini daha da artırdı. Trump, seçim kampanyası sırasında ABD birliklerini Avrupa'dan tamamen çekmekle defalarca tehdit etti ve Beyaz Saray'a döndüğünden beri NATO müttefiklerinin korkularını gidermekten çok uzak kaldı. Trump güçlerini geri çekerse, Batı Avrupa'da konuşlanmış yaklaşık 84 bin ABD askerinin yerine yenilerinin konuşlandırılması gerekecek. Vladimir Putin Ukrayna'da zafer ilan eder ve emellerini diğer Avrupa ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletirse, bu sayı da yetersiz kalabilir.

Rusya'nın şu anda 1,5 milyon aktif personele ilave olarak 2 milyon yedek personele sahip olduğu tahmin ediliyor. NATO güçlerinin toplam sayısı ise yaklaşık 3,4 milyon, yani sayı olarak Rus ordusundan daha fazla. Ancak ABD ordusu 1,3 milyon askeriyle ve Türk ordusu da (Ankara'nın Rusya ile iyi ilişkileri ve Ukrayna savaşındaki tarafsız duruşu göz önüne alındığında) 355 bin askeriyle Avrupa'yı kurtarmak için müdahale etmezse, kalan kuvvetlerin sayısı 1,75 milyonu geçmeyecektir. Bunun anlamı kalan 30 NATO üyesinin tam kadro silahlı kuvvetleriyle katılması gerektiğidir ki, bunu başarmak zor olabilir.

Batı Avrupa liderleri, zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırmanın, toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar

Bu hesaplara dayanarak, Fransa ve Almanya gibi büyük güçler daha fazla personele ihtiyaç duydukları sonucuna vardılar. Alman ordusu (Bundeswehr) şu anda 182 bin personelden oluşuyor; bu sayı, nüfusu Almanya'nın yarısı ve ekonomisi Almanya'nınkinin beşte birinden daha küçük olan komşusu Polonya'dan yaklaşık 20 bin daha az. Berlin, silahlı kuvvetlerini yılda 20 bin personel artırarak 2035 yılına kadar 250 ila 260 bin arasına çıkarmayı hedefliyor. Ayrıca 200 bin personelden oluşan ek bir yedek kuvvet oluşturmayı da amaçlıyor. Bu, iki adımda gerçekleştirilecek; birincisi, büyük ölçekli bir askere alma kampanyası yürütülecek (Almanya şu anda Alman ordusu için yoğun pazarlama çalışmaları yürütüyor). İkincisi, yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yürürlüğe konulacak. Alman parlamentosu tarafından onaylanan mevcut teklif, erkekler için zorunlu, kadınlar için ise isteğe bağlı kaydolma şartıyla gönüllülük esasına dayanıyor. Yasa tasarısı ayrıca, hükümetin Alman ordusu için belirlediği hedeflere ulaşılmaması durumunda, parlamentonun bazı 18 yaşındaki gençler için zorunlu askerlik uygulamasını görüşmesine olanak tanıyan hükümler de içeriyor.

Benzer şekilde, Fransa'nın şu anda 47 bin yedek personele ek olarak yaklaşık 200 bin aktif görevli personeli bulunuyor. Ancak Macron, öncelikle yeni bir “ulusal hizmet” uygulaması yoluyla bu sayıya önümüzdeki on yılda 50 bin personel daha eklemeyi hedefliyor. Bu hizmet şimdilik isteğe bağlı olacak ve 18 yaşındakiler bu hizmete karşılık aylık en az 800 avro maaş alacaklar. Bu arada, Belçika da Eylül 2026'dan itibaren gönüllülük esasına dayalı olarak ulusal hizmeti yeniden yürürlüğe koymayı tercih etti; Hollanda'daki milletvekilleri de aynı şeyi yapmayı düşünüyor.

Asker sayısını artırmak birincil amaç olsa da Batı Avrupa liderleri ulusal hizmeti yeniden canlandırmanın toplumlarını Rus tehdidinin ciddiyetine ikna etmeye katkıda bulunmasını da umuyorlar. Örneğin, BBC'ye göre, yeni atanan Fransa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Fabien Mandon, Fransa'nın fedakarlık ruhundan yoksun olduğunu ve halkın savaşta çocuklarını kaybetmeye hazır olması gerektiğini belirtti. Ayrıca, Fransız askeri planlamasının üç veya dört yıl içinde Rusya ile bir savaş varsayımına dayandığını da söyledi.

Gelecekteki meydan okumalar

Bu açıklamalar, ulusal hizmeti yeniden canlandırmak isteyen liderlerin karşılaştığı en büyük engellerden birine işaret ediyor, yani kamuoyuna. Macron ve diğer Avrupalı ​​liderlerin de bu tür önlemlerin, 1960'taki İngilizler örneğinde olduğu gibi, hiçbir şekilde halk tarafından desteklenmeyeceğinin farkında oldukları açıkça görülüyor. Bu nedenle tüm yeni planlar zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayanıyor. Fransa'da, öneriler genel olarak iyi karşılandı; Elabe gazetesinin bildirdiğine göre, ankete katılanların yüzde 73'ü önerileri destekledi. Hatta bu önerilerden en çok etkilenecek olan 25-34 yaş arası gençler bile, önerileri yüzde 60 oranında destekliyor. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre Almanya'da durum farklı. Bundestag'ın yeni yasayı onaylamasının ertesi günü, öğrenciler 90'dan fazla şehirde greve gitti ve birçok kişi gençlerin muhalefet düzeyinin yüksek olduğuna inanıyor. Almanya'nın askeri faaliyetlerle ilişkisinin Nazizm mirası nedeniyle daha karmaşık olduğu ve özellikle sol kesimdeki birçok kişinin Rusya ile mücadele etmeyi amaçlayan yeni yeniden silahlanma çabalarına şüpheyle yaklaştığı unutulmamalı.

Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğine inanıyor

Başka meydan okumalar da var. Fransa ve Almanya'nın attığı adımlara rağmen, diğer iki büyük Batı Avrupa gücü olan Birleşik Krallık ve İspanya henüz benzer adımlar atmadı. Birleşik Krallık da şüphesiz ordusunu genişletmeyi umuyor, ancak önceki Muhafazakar hükümetin yeni bir ulusal hizmet oluşturma önerisine rağmen, mevcut İşçi Partisi hükümeti bu yönde ilerlememeyi tercih etti. İspanya'nın da şu anda zorunlu askerlik hizmetini yeniden canlandırma planı yok. Hem İngiltere'nin hem de İspanya'nın bu adımı atmakta isteksiz olması, Avrupa silahlı kuvvetlerinin büyümesini sınırlayabilir ve aynı zamanda Fransa ve Almanya'daki zorunlu askerlik hizmeti karşıtlarına kullanabilecekleri alternatif modeller sunabilir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (ortada), Fransız Alpleri'ndeki Varces askeri üssünde yeni zorunlu askerlik hizmetini açıklayan konuşmasını yapmadan önce birlikleri denetliyor, 27 Kasım 2025 (AFP)

Maliyet de göz ardı edilemeyecek meydan okumalardan biri olarak öne çıkıyor. Macron'un planının, Fransız ekonomisinin önemli meydan okumalar ile karşı karşıya olduğu bir dönemde, yaklaşık 2 milyar avroya mal olacağı tahmin ediliyor. Fransız gönüllülerin, Alman (2.600 avro) veya Belçikalı (2.000 avro) meslektaşlarına kıyasla çok daha düşük bir aylık maaş olan 800 avro alacaklarını da belirtmek gerekiyor. Bu eşitsizlik ve maaşın asgari ücretten de önemli ölçüde daha az olması birçok gönüllüyü bundan caydırabilir.

Doğal olarak, Macron, Alman Şansölyesi Friedrich Merz gibi, başka seçeneği olmadığını düşünüyor olabilir. Yaklaşan bir tehdit olarak algıladığı durum karşısında Fransa'nın yeniden silahlanması, asker sayısını artırması ve halkını gelecekteki olası bir çatışmaya karşı seferber olmaya ikna etmesi gerekiyor. 2022 sonrası yeni savunma ortamında, Paris ve Berlin, diğer Batı Avrupa ülkeleri gibi, “barış geliri” döneminin geri dönmemecesine sona erdiğini düşünüyor. Nitekim savunma bütçeleri gittikçe artıyor ve askerlik hizmeti güçlü bir geri dönüş yaptı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.