20 bin Filistinli cuma namazını Mescid-i Aksa’da kıldı: KİK Genel Sekreteri Aksa’ya yönelik baskını kınadı

İşgal güçleriyle çıkan çatışmalarda tutuklama ve yaralanma olayları yaşandı.

İsrail güvenlik personelleri İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar sırasında Kubbetu’s Sahra önünde.
İsrail güvenlik personelleri İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar sırasında Kubbetu’s Sahra önünde.
TT

20 bin Filistinli cuma namazını Mescid-i Aksa’da kıldı: KİK Genel Sekreteri Aksa’ya yönelik baskını kınadı

İsrail güvenlik personelleri İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar sırasında Kubbetu’s Sahra önünde.
İsrail güvenlik personelleri İsrailliler ile Filistinliler arasındaki çatışmalar sırasında Kubbetu’s Sahra önünde.

Binlerce Filistinli Ramazan ayının bitmesinden sonraki ilk cuma namazını işgal güçlerinin baskılarına rağmen Mescid-i Aksa avlusunda kıldı.
Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nin tahminlerine göre dün yaklaşık 20 bin kişi namazını Aksa’da kıldı. İsrail, cuma namazı için sıkı askeri önlemler aldı. İşgal polisleri bu kapsamda Eski Şehir’in girişine, Aksa’ya giden sokak ve caddelere ve Aksa’nın dış kapılarına geçiş noktaları kurarak kimlik kontrolü yaptı.
İşgal güçlerinin perşembe gününden cuma sabahına kadar Kudüs kentinde 44 Filistinliyi gözaltına bildirildi. Gözaltına alınanlar arasında Kudüs kentinde yaşayan Filistinliler, İsrail vatandaşı Filistinliler (1948 Arapları) Batı Şerialı Filistinliler bulunuyor. Ayrıca 792 Yahudi yerleşimcinin Aksa’ya baskın düzenlemesiyle eşzamanlı olarak çıkan çatışmalarda 38 Filistinli yaralandı.
Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri Dr. Nayef el-Hacref, işgalci İsrail makamlarının fanatik yerleşimcilere işgal güçlerinin koruması altında Mescid-i Aksa’yı baskın düzenlemesine izin vermesini en sert ifadelerle kınadığını ifade etti. Hacref bu durumun uluslararası hukuk kurallarının ve Cenevre Sözleşmelerinin açık ihlali olduğunu söyledi.
İsrail’in, işgal altındaki Kudüs’ün tarihi ve hukuki statüsüne, içindeki kutsal mekanlara saygı duyması ve yasa dışı uygulamalarını durdurması gerektiğini vurgulayan KİK Genel Sekreteri, uluslararası topluma Mescid-i Aksa ve Müslümanların güvenliğini koruma sorumluluğunu üstlenme çağrısında bulundu. Hacref ayrıca, İsrail’in Uluslararası İnsancıl Hukuk’a göre işgalci bir güç olarak yükümlülüklerine bağlı kalması gerektiğini dile getirdi.
El Halil kentinin kuzeyindeki Beyt Ummar beldesinde dün (cuma) İsrail işgal güçleri ile çıkan çatışmalarda onlarca Filistinli göz yaşartıcı gazdan etkilenerek boğulma tehlikesi atlattı.
Asida bölgesinde işgal askerleri ile gençler arasında çatışmalar çıktı. Bölgedeki bazı evlerin çatısına çıkan işgal askerleri plastik kaplı metal mermi, ses bombası ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Onlarca Filistinli boğulma tehlikesi atlattı.
İşgal askerleri Beyt Ummar girişindeki El-Hudeydiye kapısını kapattı ve yaklaşık iki saat boyunca Filistinlilerin giriş çıkışlarını engelledi.
Nablus’un güneyindeki Beyta beldesinde işgal güçleriyle çıkan çatışmalar sırasında iki çocuk plastik kaplı metal mermi ile yaralandı, onlarca Filistinli boğulma tehlikesi atlattı.
Filistin Kızılayı Nablus Acil Durum ve İlk Yardım Müdürü Ahmed Cibril, Beyta’daki çatışmalarda bacaklarına plastik kaplı metal mermi isabet eden iki çocuğun yaralandığını ve onlarca kişinin göz yaşartıcı gazdan etkilenerek boğulma tehlikesi atlattığını belirtti.
İşgal güçleri önceki gün Gazze Şeridi’nin güneyindeki Han Yunus’un kuzeydoğusunda yer alan tarlalara göz yaşartıcı gaz kapsülü attı.
El-Karara beldesinin kuzeydoğusundaki sözde “Kissufim” mevkisindeki kulelerde bulunan işgal askerlerinin beldenin doğusundaki tarlalara doğru ağır makinalı tüfeklerle ateş açması ve göz yaşartıcı gaz kullanması sonucu bölgedeki çiftçiler tarlalarından çıkmak zorunda kaldı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, işgal güçleri, Gazze’nin kuzey ve doğu sınırındaki tampon bölgelerde yer alan tarlalara ve çobanlara doğru günübirlik olarak ateş açıyor ve göz yaşartıcı gaz kapsülü atıyor.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.