Rusya, Afrika’ya girişini ‘Wagner’in çatısı altında’ mı gizliyor?

Moskova, Wagner ile ilişkisini yalanlarken Afrika’daki nüfuz alanlarını savunmayı sürdürüyor.

Bamako’da Mali silahlı kuvvetlerini desteklemek için düzenlenen gösteride askeri konseyin lideri olan Albay Assimi Goita’nın fotoğrafı ve Rus bayrağı taşındı. (Reuters)
Bamako’da Mali silahlı kuvvetlerini desteklemek için düzenlenen gösteride askeri konseyin lideri olan Albay Assimi Goita’nın fotoğrafı ve Rus bayrağı taşındı. (Reuters)
TT

Rusya, Afrika’ya girişini ‘Wagner’in çatısı altında’ mı gizliyor?

Bamako’da Mali silahlı kuvvetlerini desteklemek için düzenlenen gösteride askeri konseyin lideri olan Albay Assimi Goita’nın fotoğrafı ve Rus bayrağı taşındı. (Reuters)
Bamako’da Mali silahlı kuvvetlerini desteklemek için düzenlenen gösteride askeri konseyin lideri olan Albay Assimi Goita’nın fotoğrafı ve Rus bayrağı taşındı. (Reuters)

Mana Abdulfettah
Rus Wagner şirketi, stratejik planlamadan savaş operasyonlarına doğrudan desteğe kadar çatışma bölgelerindeki faaliyetlerinde ve misyonlarının genişletilmesinde, Afrika’daki özel askeri şirketlerin rolüne yöneldi. Söz konusu kârlı şirketlerin amaçları, siyasi amaçlarla, çatışmalara dahil olduklarına dair şüpheleri azalttı. Ancak öyle görünüyor ki Wagner şirketinin Kremlin’e yakınlığı konusunda gündeme getirilenler ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ‘özel ordusunu’ temsil etttiği söylentileri arasında bir fark var.
Bu inanç, Wagner’in Rusya ile seçkin ilişkilere sahip olan 5 Afrika ülkesi; yani Sudan, Libya, Orta Afrika, Mali ve Mozambik’te yoğunlaşması nedeniyle coğrafi dağılım ile de destekleniyor. Şirketin kullanımı, özellikle ulusal rakiplerin ortadan kaldırılmasında aktif olduğu için, çatışma alanlarında uluslararası hukuka saygısının kapsamı hakkında endişeler uyandırıyor.
Afrika Kıtası’nın bazı ülkelerinde bir vekalet savaşı olgusu olarak kullanılan Wagner’in faaliyetlerinin takibiyle Rusya’nın Afrika’da güçlü bir şekilde ilerlediği söylenebilir.

Boşluğu doldurma
Rusya’nın Afrika’da ilgisinin yoğunlaştığı birkaç ülke var. Ancak Moskova, jeopolitik, ekonomik ve askeri yaklaşımlar için, savunma ve ticaret anlaşmalarının net olduğu belirli ülkelere daha fazla odaklandı. Bu ülkelerin Rusya ile ilişkilerinin gücü; ekonomik iş birliği ve ticaret alışverişi ile siyasi ve askeri destek arasında değişiyor. Bu durumdan, bu ülkelerin rejimlerinin Doğu ile Batı arasında gidip geldiği sonucu çıkıyor. Ancak ABD’nin geri çekilmesiyle birlikte bu ülkeler, kısa sürede uluslararası izolasyon yaşamaya başladı.
Örneğin Sudan, Aralık 2018 devriminden sonra Batı ile ilişkilerini yeniden kurmasının ardından Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’deki eylemleri sonrasında artan bir izolasyona maruz kaldı. Bu noktada Rusya, ABD’nin kahverengi kıtadan çekilmesiyle genişleyen bu boşluğu doldurdu. Rusya’nın adımı, Sovyetler Birliği’nin bu ülkeleri Soğuk Savaş sırasında müttefikleri olarak tutma konusundaki başarısız girişimleri nedeniyle çektiği acıyı telafi etme amacı taşıyordu.
Rusya’nın Sudan kapısı aracılığıyla Afrika’ya dönüşü, ‘diktatör rejimlerin gölgesinde doğrudan ve vekalet çatışmalarının artmasından beslenen’ bölgedeki jeopolitik kaymaların bir sonucudur. Rusya’nın Afrika’ya dönüşü, eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in Kasım 2017’de Moskova’yı ziyareti sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den yardım istemesi sonrasında gerçekleşti.

Wagner’in görevi
Wagner güçlerinin Afrika’daki fiili etkisi, yoğun tartışmalarla çevrili. Öyle ki saklanma girişimleri ve aynı zamanda doğal kaynaklar açısından zengin ülkelerdeki varlıkları göz önüne alındığında, belirli güçlere atfedilmesi zor olan operasyonları gerçekleştirme yeteneği, bu tartışmaları körüklüyor. Bu kuvvetler etkili bir araç olmasına rağmen, Rusya’nın Afrika’ya yönelik dış politikasında kullandığı enstrümanlardan olmaya da devam etmektedir. Ayrıca Rusya, Putin’in Ekim 2019’da Soçi’deki ilk Rusya-Afrika zirvesinin bitiminde yaptığı konuşmada atıfta bulunduğu ABD veya Çin gibi diğer ‘düşman uluslararası güçleri’ kışkırtmaya karşı da temkinliydi. Zirveye, Kıta ülkelerinden yaklaşık elli temsilci katılmıştı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Çin ile Afrika arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 185 milyar doları bulurken Moskova, zirve sırasında Afrika ile 20 milyar doları aşan ticaret alışverişini artırma ihtiyacına odaklandı. Aynı şekilde güvenlik işbirliğine atıfta bulunan Moskova, kendisini istikrarsızlaşmaya ve gerginliklere karşı Afrika ülkelerinin koruyucusu olarak gösteriyor gibiydi.
Kısa süre sonra Wagner güçleri, ‘düzenli kuvvetlerin kapsamı dışındaki çalışmalarıyla kötü bir üne sahip olduğu ve ihlallerin sorumluluğundan kolayca sıyrıldığı’ çatışma alanlarında daha net bir şekilde ortaya çıktı. Elverişli koşullar, fiilen devreye girerek veya düzenli kuvvetleri tavsiye ve planlama ile destekleyerek askeri operasyonların sürdürülmesini sağladı.
Farklı bölgelerde altın aramak ve Sudan ile Orta Afrika Cumhuriyeti arasındaki sınırın ötesine ihraç etmek suretiyle koşullar, Wagner güçlerinin Sudan’a girmesinin yolunu açtı. Eski rejimin güvenlik ihtiyaçlarıyla başlayan Rusya’nın ‘orduya silah sağlayarak ve Sudan güçlerini eğiterek ortaya koyduğu’ iş birliğine olanak tanıdı. Ayrıca Rusya’ya, Hartum rejimi ile Wagner arasında bir aracı olan başka bir Rus şirketi aracılığıyla altın arama ayrıcalıkları sağlandı.

Uluslararası yaklaşım
Moskova, Beşir’in devrilmesi sonrasında geçici hükümet ile temaslarını sürdürdü ve denizcilik alanında iş birliğini güçlendirmeyi amaçlayan iki askeri anlaşma ve Port Sudan’ın kuzeyinde Kızıldeniz kıyılarında bir deniz askeri üssü inşa etme projesi imzaladı. Üs, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Afrika’daki ilk Rus askeri üssü.
Hartum aracılığıyla Ocak 2018’de Rus etkisi, Orta Afrika Cumhuriyeti’ne doğru genişledi. Bu bölgelerde Moskova, altın madenciliği ve elmas çıkarma sözleşmeleri imzaladı.
Öyle görünüyor ki ekonomik sorunları sürdüren dağınık ekonomik anlaşmalara itimat eden bu güçler aracılığıyla, Rusya’nın ilerleyişini engelleyebilecek hiçbir şey yok. Bu noktada Afrika ülkelerinin Batı koşullarına ayak uydurmasına izin verecek uluslararası bir yaklaşım sağlamak için Çin’in rolüyle de bir paralellik bulunuyor.

Altta yatan faktörler
Söz konusu güvenlik şirketlerinin orta bölgelerdeki varlığı, ABD ile başladı. Zira askeri güvenlik şirketlerinin çoğu, ABD’ye bağlı. George W. Bush yönetimindeki varlıkları, 1997 yılında fabrikaların ve özel askeri şirketlerin kurulmasına izin veren yasal bir çerçevede kurulmuş ‘Blackwater’ şirketi ile yasallaştırıldı. Söz konusu şirket, diğer ülkelere ek olarak, özel güvenlik görevlerini yürütmek için ABD tarafından orduya alımlarda aktifti. ABD şirketi, dünyanın en büyük güvenlik şirketlerinden biri olan ve kurulduğu 2004 yılından bu yana çoğu ülkede görev yapan İngiliz şirketi ‘G4S’ ile rekabet ediyor.
Bu şirketlerin ‘faaliyetlerini uluslararası hukuka aykırı olmayan meşru amaçlar’ doğrultusunda beyan etmelerine rağmen, birçok skandal onların peşini bırakmadı. Blackwater’in 2003 yılında Irak’taki Koalisyon güçlerine verdiği destek sırasında açıklanan en önemli hedefleri, ‘terörle mücadele, Saddam Hüseyin rejiminin El Kaide teröristlerine verdiği desteğin önüne geçmek, uluslararası barış ve güvenliği, kamu özgürlüklerini korumak ve demokrasiyi tesis etmek’ idi.
Ancak bu hedefler, Batı karşıtı bir diktatörlüğü ve onun liberal ilkelerini temsil ettiği için Wagner açısından geçerli değil. Ayrıca Blackwater’ın müdahalesinin ekonomik hedefin ve maddi kârın ötesine geçen hedefleri vardı. Bu hedefler de ABD’nin çıkarlarının korunmasını garanti eden bir düzenin kurulması ve askeri üslerin kurulmasıydı. Zamanla Wagner şirketi, Afrika’da güvenlik ve askeri eylemler gerçekleştirme karşılığında çeşitli ülkelerin hükümetleriyle sözleşmeler imzalayarak, daha etkili bir hal aldı.

Rus genişlemesi
Wagner güçlerinin aktif olduğu Libya, Sudan ve Orta Afrika ülkelerinin Çad’ı kuzey, doğu ve güney olmak üzere üç taraftan kuşatması, Çad Devlet Başkanı Mahamat Kaka Deby’i endişelendirdi. Bu kuşatma ayrıca bir yandan ‘terörle mücadele eden ve Orta Afrika’daki etnik şiddetin hareketini Çad içlerine yayılmaması için sınırlamaya çalışan’, bir yandan ‘Libya’nın güneyindeki diğer muhalif kabilelerle daha fazla boğuşmamak için muhalefeti uzlaşmaya çekmeye uğraşan ve diğer yandan da Darfur sorununu çözmeyi amaçlayan’ ülkesinde bir kargaşaya neden oldu.
Babası eski Devlet Başkanı İdriss Deby’nin ayak izlerini takip eden Mahamat Kaka, Sudan hükümeti ve Egemenlik Konseyi ile ve Çad’la iç içe geçmiş kabileleri temsil eden silahlı hareketler ile ittifakını sürdürmeye çalışıyor. Beşir ile anlaşmazlığa düşmeden ve Hızlı Destek Güçleri olarak adlandırılan güçler, Egemenlik Konseyi’nin şu anki başkan yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu’nun (Hemideti) komutasına geçmeden önce Baba Deby, Cancavid milislerinin eski lideri Musa Hilal’in kızıyla evliliğini tebrik eden Ömer el-Beşir rejimiyle uzun süredir müttefikti. Şu an ise oğul Deby kendisini, Hamideti ve diğer silahlı hareketlerle olan bir ittifakın ortasında buldu. Bu tür bir ittifak, Darfur bölgesindeki savaşında eski rejim altında vekil olarak faaliyet gösteren Hızlı Destek Güçleri’nin rolünün doğasından kaynaklanıyor. Bu adım ayrıca, Fransızların çekildiği bu bölgedeki Rus hırslarının yanı sıra, özellikle Çad’ın ‘Rusya’nın bu güçler aracılığıyla yayılması’ korkusu nedeniyle kendisi ve Wagner arasındaki uyumu da güçlü kılıyor.



Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.


İsrail Batı Şeria'yı işgal ederken askerlerine karşı iki saldırı düzenlendi

Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
TT

İsrail Batı Şeria'yı işgal ederken askerlerine karşı iki saldırı düzenlendi

Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)
Dün, Batı Şeria'nın Nablus kentinde tutuklu Filistinli Abdulkerim Sunbur'un evi İsrail güçleri tarafından havaya uçuruldu (AFP)

İşgalci İsrail güçleri, Ramallah ve El Halil'de askerlerin ezilip bıçaklandığı peş peşe iki saldırıya uğradı. Olaylar, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki şehirlere düzenlediği baskınlara ve saldırılara misilleme olarak görüldü.

Dün, bir Filistinli Ramallah yakınlarında iki İsrail askerine saldırdı ve onları bıçaklamaya çalıştı. Ancak hafif yaralanan askerler onu vurarak öldürdü.

Bıçaklama girişimi, bir Filistinlinin Batı Şeria'nın güneyindeki Kiryat Arba Yahudi yerleşim birimi yakınlarında bir kadın askeri ezip kaçtığı başka bir saldırından birkaç saat sonra gerçekleşti. Filistinli, El Halil’de yapılan kovalamacanın ardından işgalci İsrail askerleri tarafından öldürüldü.

İsrail televizyonu Kanal 12, Filistinlilerin saldırılarının, İsrail ordusunun Batı Şeria'nın kuzeyinde yürüttüğü Beş Taş Operasyonu’nun başlamasının ardından gerçekleştiğini söyledi. İsrail ordusu, geçtiğimiz hafta başlayan operasyonunu genişleterek Tubas'ın yanı sıra Kabatiya'ya baskı düzenledi ve sokağa çıkma yasağı uyguladı.

İsrail güçleri, Nablus'un batısındaki Zevata'da Filistinli tutuklu Abdulkerim Sunbur'un evini havaya uçururken, işgalci İsrail ordusunun buldozerleri Tubas'ın kuzeyindeki Akabe beldesinde tutuklu Eymen Necah Ganam'ın evini yıktı. İşgal İsrail güçleri Beytullahim’de iki evi daha yıktı.

Filistinli Esirler Kulübü tarafından dün yapılan açıklamada, İşgalci İsrail güçlerinin 7 Ekim 2023'ten bu yana Kudüs dahil Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde 21 kişiyi tutukladığını açıkladı.


Kolombiya Devlet Başkanı Petro’dan ABD Başkanı Trump'a uyarı: Kaplanı uyandırmayın! Bize saldırmak savaş ilanı demektir!

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
TT

Kolombiya Devlet Başkanı Petro’dan ABD Başkanı Trump'a uyarı: Kaplanı uyandırmayın! Bize saldırmak savaş ilanı demektir!

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)
Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro (AP)

Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro, Bogota ile Washington arasında gerilimi tırmandıran sözlü savaş çerçevesinde dün ABD Başkanı Donald Trump'ı ülkesinin egemenliğini tehdit etmemesi konusunda uyardı.

Trump, dün Washington'da düzenlenen bir ABD yönetimi toplantısında uyuşturucu ile ilgili suçlarla mücadele kapsamında Kolombiya'ya saldırı olasılığın işaret ederek “Kolombiya'nın kokain ürettiğini duydum. Kokain fabrikaları var, tamam mı? Sonra da bize kokainlerini satıyorlar... Sadece Venezuela değil, bunu yapan ve ülkemizde satan herkes saldırıların hedefi olacak” dedi.

Trump'ın açıklamalarına yanıt olarak, onu Kolombiya'yı ziyaret etmeye davet eden Petro, ‘kokainin ABD’ye ulaşmasını önlemek için günde dokuz uyuşturucu laboratuvarının imha edildiğini’ görmesini istedi. Petro, sosyal medya platformu X'te yaptığı bir paylaşımda, 2022 yılında göreve geldiğinden bu yana ‘füzeler kullanmadan’ 18 bin 400 laboratuvarı imha ettiğini belirtti.

Kolombiya Devlet Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Benimle gelin, size her 40 dakikada bir laboratuvarı nasıl yok ettiğimizi öğreteyim, ama egemenliğimizi tehdit etmeyin, çünkü kaplanı uyandıracaksınız. Egemenliğimize saldırmak, savaş ilan etmek demektir. İki yüzyıldır süren diplomatik ilişkileri bozmayın!”

Petro şöyle devam etti:

"Zaten itibarımı lekelediniz. Bu yolda devam etmeyin. Binlerce ton kokainin Kuzey Amerika'daki tüketicilere ulaşmasını engellemeye katkıda bulunan bir ülke varsa, o da Kolombiya'dır.”

Bogota ile Washington arasındaki ilişkiler son zamanlarda önemli ölçüde kötüleşti. ABD yönetimi, Petro'yu uyuşturucu çetelerine karşı yeterince sert davranmamakla suçlayarak