Neden bazı insanlar Kovid-19’a yakalanmıyor?

Makrofaj bağışıklık hücrelerinin dengesi, Kovid-19’un şiddetli enfeksiyonuna karşı koruyor. ABD’de yapılan bir araştırma, bu olumlu bağışıklık tepkisini 11 gene bağladı

Şanghay, şehrin çeşitli yerlerindeki kamu alanlarında Kovid-19 testleri yapıyor (AP)
Şanghay, şehrin çeşitli yerlerindeki kamu alanlarında Kovid-19 testleri yapıyor (AP)
TT

Neden bazı insanlar Kovid-19’a yakalanmıyor?

Şanghay, şehrin çeşitli yerlerindeki kamu alanlarında Kovid-19 testleri yapıyor (AP)
Şanghay, şehrin çeşitli yerlerindeki kamu alanlarında Kovid-19 testleri yapıyor (AP)

Kovid-19 aşıları, dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını kurtardı. Ancak birçok kişi için, Kovid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsüne yakalandıklarında durumun ne kadar kötü olacağı, boğaz ağrısı ile birlikte mi nefes alacakları, yoksa uzun vadeli komplikasyonlar mı yaşayacakları, hatta ölümün eşiğine gelip gelmeyeceklerine yönelik korku devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) geçtiğimiz günlerde doğruluğunu araştırdığı resmi raporlara dayalı tahminlere göre, SARS-CoV-2 virüsün 2020’nin ilk aylarında dünyayı etkisi altına almaya başlamasından bu yana, Kovid-19 6 milyon can aldı. Diğer yandan, enfekte olan kişilerin büyük çoğunluğu, 500 milyondan fazla teyit edilmiş vakanın yaklaşık yüzde 99’u ciddi enfeksiyonlardan kurtuldu.
Bu durum, ‘Neden bazı insanlar hastalıktan şiddetli bir şekilde etkilenirken, birçoğu hafif bir enfeksiyon geçiriyor?’ sorusunu gündeme getirdi.
Yaş ve sağlık koşullarının hastalığa yakalanma riskini gerçekten artırdığı biliniyor ancak 5 Mayıs’ta Cell Reports dergisinde yayınlanan, ABD’de Boston ve Princeton üniversitelerindeki Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Laboratuvarları’nın araştırmacıları tarafından yapılan yeni bir araştırma, en kötü semptomlara yakalanmaktan kaçabilen kişilerin, genetik varyantlar tarafından kontrol edilen ‘makrofaj’ adlı bir tür bağışıklık hücresinin doğru bir dengesine sahip olabileceğini öne sürüyor.
Makrofajlar, her dokuda bulunan beyaz kan hücreleridir ve Miyeloid hücreler adı verilen bir hücre grubunun parçasıdır. Bağışıklık sisteminin koruyucusu olarak görev alır aynı zamanda tedavi edicidir. Makrofajlar yaraların iyileşmesinde gereklidirler ve vücudun kendini onarmasına yardımcı olmak için yaralanma noktasına gönderilir. Ayrıca istilacılara karşı mücadele eder, ölü hücrelerden zararlı bakterilere kadar vücuda ait görünmeyen her şeyi yok ederler.
Virüsün yabancı oluşumlara saldırı özelliği sağlıklı kalmamıza yardımcı olur. Ancak bu, ciddi Kovid-19 vakalarında olumsuz bir faktör gibi görünüyor. Zira, Kovid-19’a bağlı can kayıplarının çoğunun, aşırı aktif bağışıklık tepkisinden kaynaklandığına yönelik kanıtlar artıyor. Aşırı aktif bağışıklık hücreleri sadece virüse saldırmakla kalmayarak, kendi vücudumuza da saldırarak, aşırı iltihaplanmaya neden olup, kalp ve akciğer dokusuna zarar veriyor.
Yeni çalışmada, araştırmacılar bunun nedenini ele aldı ve kolayca enfekte olan veya enfeksiyondan çabucak iyileşen akciğerleri inceleyerek, Kovid-19 enfeksiyonunun ciddi şekilde hastalananlar ve hastalanmayanlar üzerindeki etkisini araştırdı. Bağışıklık hücrelerinin güçlü bir savunma mı oluşturacağı, yoksa vücuda zarar vererek kişiyi solunum cihazına yönlendiren bir faktör mü olacağını belirleyen, bir dizi gen olduğunu tespit ettiler. Araştırmanın bulguları, virüse karşı koymak üzere bağışıklık sistemini iyileştiren yeni ilaçlar geliştirme çabalarına yardımcı olabilir.
Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde mikrobiyoloji doçenti olan Florian Douam, “İki yıllık hastalık sürecinden sonra, SARS-CoV-2’nin nasıl bulaştığını ve enfeksiyon halinde vücudumuzun nasıl tepki verdiğini bilen birçok bilim insanı var. Ancak aynı zamanda anlamadıkları çok şey de var. Örneğin Kovid-19’un akciğerleri sıvı doldurabileceğini ve iltihaplandırabileceğini, bazı durumlarda sepsis oluşturabileceğini biliyoruz. Ancak akciğerlerdeki enfeksiyon hakkında bilinenlerin çoğu, hastalığı yaşayanlardan değil, hastalık sebebiyle hayatını kaybeden örneklere dayanıyor.” dedi. Douam “Hasta hayatını kaybetmediği sürece akciğere ulaşmak mümkün değil, ayrıca hafif bir hastalığı olan birine de ‘Akciğerini bana ver’ demenin mümkün olmadığı da gayet açık” ifadelerini sözlerine ekledi.
Douam “İnsan akciğer dokusuna sahip ancak insan bağışıklık sistemine sahip olmayan fareler, enfeksiyona iyi bir tepki vermiyor. Akciğer dokusu, ciddi bir enfeksiyon geçiren insanlara benzer şekilde zarar görüyor, ancak insanlardaki bağışıklık sistemlerine sahip fareler üzerinde inceleme yapıldığında sonuçlar farklı oldu. Akciğerlerde neredeyse hiç virüs gözlemleyemedik, akciğer korunmuştu, sonra ‘Akciğer neden korunuyor?’ sorusunu sorduk ve bu noktada makrofajları bulduk” dedi.
Douam laboratuvarındaki bir öğrenci ve çalışmanın ortak yazarı olan Devin Kenney’e göre, Kovid-19’dan daha ciddi şekilde etkilenen akciğerlerin bir özelliği, makrofaj çeşitliliğinin olmamasıydı. Bu akciğerlerde, M1 adı verilen, genellikle virüslere ve bakterilere yanıt veren hücreler olan proinflamatuar bir makrofaj etkiliydi. Kenny “Bu, yoğun bir inflamatuar yanıtı tetikliyor ve bu da çok daha ciddi bir duruma yol açıyor gibi görünüyor.” dedi.
Buna karşılık, normalde M2 ​​veya düzenleyici makrofajların onarılmasına yardımcı olan daha fazla hücrenin karışık olarak bulunduğu bağışıklık sistemleri daha iyi bir durumdaydı. Kenney “Hem düzenleyici hem de inflamatuar makrofajlara sahip makrofaj çeşitliliğiniz varsa, antiviral tepkileri harekete geçiren sinyalleri daha etkili bir şekilde düzenleyebilir ve görevin tamamlanması halinde bunu sonlandırabilirsiniz. Böylece bağışıklık sistemi virüsü çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırabilir ve dokuları koruyabilir.” ifadelerini kullandı.
Araştırmacılar, bu pozitif antiviral yanıtı, ‘korumayı belirleyen genler’ olarak adlandırdıkları 11 gene bağladılar. Aktif direnç durumlarında, bu genler daha çok çalışıyordu.
Douam “Artık, çeşitli makrofajların yalnızca akciğer dokusunda korumayı artırmakla kalmayacağını biliyoruz. Bununla birlikte, bu makrofajların akciğeri korumak için ihtiyaç duyduğu ana gen dizisini de biliyoruz. Bu çalışma, hastaların daha dengeli bir bağışıklık tepkisine sahip olmalarına yardımcı olacak ilaçların bulunmasına yardımcı olabilir” ifadelerini kullandı.



Trump, aylarca süren çekişmenin ardından Musk'ı övdü: 'Hayatındaki aptalca bir andı'

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk Arşiv- DPA)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk Arşiv- DPA)
TT

Trump, aylarca süren çekişmenin ardından Musk'ı övdü: 'Hayatındaki aptalca bir andı'

ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk Arşiv- DPA)
ABD Başkanı Donald Trump ve Elon Musk Arşiv- DPA)

Elon Musk ile yaşadığı anlaşmazlığın üzerinden altı aydan kısa bir süre geçtikten sonra, ABD Başkanı Donald Trump dün teknoloji milyarderine sıcak sözler söyledi.

Trump, Asya seyahati sırasında gazetecilere "Elon'u seviyorum ve sanırım hep seveceğim," dedi. Musk, geçen yıl Trump'ın başkanlık kampanyasına 250 milyon dolardan fazla bağışta bulundu. Trump'ın göreve geldiği ilk aylarda Musk, başkanın yakın sırdaşı oldu ve kamu harcamalarını kısma görevini üstlendi.

Ancak yaz başında, Trump'ın sunduğu büyük bir bütçe tasarısı nedeniyle aralarında anlaşmazlık çıktı ve Musk siyasi görevinden çekilene kadar ikisi sosyal medyada birbirlerine saldırmaya başladı. Temmuz ayında Musk kendi siyasi partisini kurduğunu duyurdu, ancak o zamandan beri partiden hiçbir haber alınamadı ve o zamandan beri Musk'ın siyasi faaliyetleri, çevrimiçi platformu X'te sağcı görüşlerini dile getirmekle sınırlı kaldı. Eylül ayında Trump ve Musk, öldürülen sağcı aktivist Charlie Kirk için düzenlenen anma töreninde konuştular.

Trump, törenden bu yana Musk ile sınırlı bir iletişim kurduğunu ve bunun "çok fazla olmadığını" söyledi. Teknoloji milyarderinin kötü bir dönemden geçtiğini belirten Trump, "Hayatında aptalca bir an, çok aptalca bir an... ve eminim bunu size kendisi de anlatacaktır" dedi.


"Son derece nadir Roma" mezarı, arkeologları şaşkına çevirdi

Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
TT

"Son derece nadir Roma" mezarı, arkeologları şaşkına çevirdi

Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)
Almanya'nın Bavyera eyaletinin kalbinde anıtsal Roma dönemi mezarı ortaya çıkarıldı (Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi)

Almanya'nın Bavyera eyaletinde arkeologlar, özenle inşa edilmiş ancak içi boş bir dairesel taş mezar ortaya çıkardı ve bunun "son derece nadir" bir Roma dönemi mezar höyüğü olabileceğini düşünüyor.

Araştırmacılar, taş çemberin Eichstätt kasabasında eski bir Roma yolunun yanındaki inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkarıldığını söyledi.

Daha sonraki kazılarda, özenle yerleştirilmiş taşlardan oluşan 12 metre çapında "özellikle dikkat çekici" bir dairesel yapı ortaya çıkarıldı ve bu da bunun gerçekten de bu antik eyalette nadiren belgelenen bir tür olan bir Roma mezar höyüğü veya tümülüsü olduğunu gösteriyor.

Arkeologların "derin boşluk" diye tanımladığı höyüğün içeriği de soru işaretlerine yol açtı.

Yapının içinde iskelet veya mezar eşyası izi bulunmadığından, bunun başka bir yerde gömülmüş bir kişiyi anmak için anıt mezar olarak inşa edilmiş sembolik veya temsili bir anıt mezar olabileceğini düşündüler.

Bavyera Eyalet Anıt Koruma Ofisi Genel Küratörü Mathias Pfeil, "Mezar hem bir anma yeri hem de sosyal statünün bir ifadesiydi... Burada bu yaşta ve büyüklükte bir mezar anıtı bulmayı beklemiyorduk" dedi.

Araştırmacılar, çevrilmiş bir açıklamada Roma İmparatorluğu'nun bir eyaletine atıfta bulunarak, "(Almanya'nın) Augsburg bölgesinde birçok Roma mezar yeri bilinmesine rağmen bu ölçekte taş halka duvarlı tümülüsler eski Raetia eyaletinde son derece nadirdir" diye yazdı.

Orta Avrupa ve İtalya, bu tür mezar höyüklerine dair köklü bir geleneğe zaten sahipti. Arkeologlar, günümüz Almanya'sının bazı kısımları da dahil antik Roma İmparatorluğu'nun kuzeybatı eyaletlerinde, bu tür höyüklerin MS 1. yüzyıldan itibaren ortaya çıktığını söylüyor.

Avrupa'nın bu bölgesinde ve çevresinde daha önce keşfedilen mezar höyükleri genellikle daha eski Tunç ve Demir çağlarına tarihleniyor.

fg
Bavyera'da ortaya çıkarılan taş duvar kesiti (Bavyera Anıt Koruma Devlet Ofisi)

Ancak son kazıda görülen taş duvarların türü, daha sonraki Akdeniz modellerini takip ediyor gibi görünüyor.

Sözkonusu bulgulara dayanan araştırmacılar, bunun Roma öncesi, özellikle Kelt cenaze geleneklerinin kasıtlı olarak yeniden canlandırıldığına işaret edebileceğinden şüpheleniyor.

Mezar höyüğünün Nassenfels'ten Altmühl Vadisi'ne giden bilinen bir Roma dönemi yolunun hemen yanında bulunması ve kırsaldaki bir Roma yerleşimine yakınlığı, uzmanlara göre bu yorumu destekliyor.

Araştırmacılar, "Bu nedenle Wolkertshofen'deki Roma mezarı, Bavyera'daki Roma yaşamı üzerine gelecekteki araştırmalar için özel bir öneme sahip" diye yazdı.

Independent Türkçe


Yeni ilaç karışımı erkek farelerin ömrünü yüzde 73 uzattı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Yeni ilaç karışımı erkek farelerin ömrünü yüzde 73 uzattı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yaşlanma karşıtı tedavilerdeki cinsiyet farklılıklarına ışık tutan yeni araştırmaya göre, yeni bir ilaç kombinasyonunun zayıf ve yaşlı erkek farelerde yaşam süresini "dikkat çekici bir şekilde yüzde 73" oranında uzattığı bulundu.

Araştırmacılar, yaşla birlikte değiştiği bilinen iki biyolojik yolu hedef alan çift ilaçlı bir yaklaşımı denedi.

Doku onarımını desteklediği bilinen oksitosinle hücre büyümesini, farklılaşmasını ve ölümünü düzenleyen önemli bir yolu bloke eden OT+A5i adlı başka bir ilacı test ettiler.

TGF-beta diye bilinen temel yol yaşla birlikte aşırı aktif hale gelerek kronik iltihaba ve doku hasarına yol açıyor.

Araştırmacılar ilaç kombinasyonunu zayıf ve yaşlı fareler üzerinde 25 aylıkken test etti. Farelerde 25 ay, insanlarda yaklaşık 75 yaşa denk geliyor.

Tedavi gören erkek farelerin, tedavi edilmeyen kontrol grubundakilere göre yüzde 70'ten fazla daha uzun yaşadığını ve fiziksel dayanıklılık, çeviklik ve hafızada önemli iyileşmeler gösterdiğini buldular.

Ageing-US adlı akademik dergide yayımlanan araştırmaya göre bilim insanları, ilaç kombinasyonuyla tedavi edilen erkek farelerin, tedavi edilmeyen erkeklere kıyasla herhangi bir zamanda ölme olasılığının neredeyse üç kat daha az olduğunu buldu.

Araştırmacılar, "Yaşlı ve zayıf erkek farelerin OT+A5i ile tedavisi, o zamandan bu yana yaşam sürelerinde yüzde 73'lük kayda değer bir artış ve genel ortalama yaşam süresinde yüzde 14'lük bir artış sağladı" diye yazdı.

Ayrıca bu hayvanların sağlıklı yaşam süreleri önemli ölçüde arttı; fiziksel performans, dayanıklılık, kısa süreli hafıza ve ölüme karşı dirençlerinde iyileşme görüldü" diye eklediler.

sdfgh
İlaç kombinasyonuyla tedavi edilen zayıf fareler genç görünüyordu (Aging-US, 2025)

Kıyaslama yapan araştırmacılar, popüler yaşlanma karşıtı rampamisin ilacı üzerine yapılan önceki çalışmaların, tedavinin başlangıcından itibaren ölçüldüğünde farelerin hayatta kalma oranında yüzde 9 ila yüzde 15'lik bir artış görüldüğünü ortaya koyduğunu söyledi.

"Yaşam süresini uzatan diğer yerleşik müdahalelerle karşılaştırıldığında Oksitosin+A5i, yaşlı ve zayıf erkek farelerde bu tedavinin başlangıcından itibaren yaşam beklentisinde önemli ölçüde (yüzde 70'in üzerinde) artış ve ölüm riskinde belirgin bir azalma gibi benzersiz sonuçlar gösteriyor" diye yazdılar.

Son çalışmada Oksitosin+A5i tedavisinin, yaşlanmanın temel belirteçleri olan bazı dolaşımdaki bazı kan proteinlerinin düzensiz seviyelerini düşürerek, bu değerleri daha genç yaşlara özgü düzeylere yaklaştırdığı da tespit edildi.

Ancak, 4 aylık sürekli tedaviden sonra, yalnızca erkek fareler bu protein seviyelerinde kalıcı bir iyileşme gösterdi.

Araştırmacılar, dişi farelerin yaşam süresinde veya sağlıklı yaşam süresinde önemli bir artış yaşamadığını buldu.

Bulgular, yaşlanmaya yönelik tedaviler geliştirirken cinsiyete özgü biyolojiyi daha iyi anlamanın önemini vurguluyor.

Bilim insanları, "Bu bulgular, OT+A5i'nin sağlıklı yaşam süresini önemli ölçüde uzatma kapasitesini ortaya koyuyor ve cinsiyetler arasında yaşlanma ve uzun ömür tedavilerine verilen yanıt farklılıklarını vurguluyor" diye yazdı.

Araştırmacılar, bulguların uzun yaşam tedavilerinin incelenmesi ve tasarlanması için yeni bir model sağlamasını umuyor.

Independent Türkçe