The Times: İsrail saldırılara misilleme olarak yurtdışındaki Hamas liderlerine suikast düzenlemeye hazırlanıyor

İsrail ordusu dün Eski Şehir yakınlarında bir polisin bıçaklama olayının yaşandığı yeri kordon altına aldı (AFP)
İsrail ordusu dün Eski Şehir yakınlarında bir polisin bıçaklama olayının yaşandığı yeri kordon altına aldı (AFP)
TT

The Times: İsrail saldırılara misilleme olarak yurtdışındaki Hamas liderlerine suikast düzenlemeye hazırlanıyor

İsrail ordusu dün Eski Şehir yakınlarında bir polisin bıçaklama olayının yaşandığı yeri kordon altına aldı (AFP)
İsrail ordusu dün Eski Şehir yakınlarında bir polisin bıçaklama olayının yaşandığı yeri kordon altına aldı (AFP)

İngiltere merkezli The Times gazetesinin kaynaklara dayandırdığı haberine göre, İsrail son iki ay içinde İsrailli sivilleri hedef alan saldırılara misilleme olarak yurtdışındaki Hamas liderlerini öldürmek için suikast timleri göndermeye hazırlandığı bilgisini müttefiklerine verdi.
Hamas’ın, Ortadoğu ve Avrupa’daki istihbarat servisleri tarafından olası saldırılar konusunda uyarıldığına inanılıyor.
Filistinlilerin Mart ortasından bu yana ayrım gözetmeksizin düzenlediği saldırılarda en az 19 İsrailli öldürüldü.
Ultra Ortodoks Yahudilerin yoğun olduğu Elad şehrinde geçtiğimiz Perşembe günü düzenlenen balta ve bıçaklı saldırıda 3 kişi öldü, 7 kişi ise yaralandı.
Saldırıyı düzenlediği bildirilen iki Filistinli genç, Elad yakınlarındaki bir ormanda yakalandı.
İsrailli yetkililere göre, Nisan ayında Batı Şeria’da bulunan bir Yahudi yerleşim biriminde bir güvenlik görevlisinin vurulması, İngiltere, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) ‘terörist grup’ olarak tanımladığı Hamas ile doğrudan bağlantılıydı.
İsrail, Hamas hareketini saldırılar planlayarak ‘bireysel’ olarak hareket eden Filistinlileri kışkırtmakla suçluyor.
İstihbarat kaynakları, İsrail’in Mayıs 2021’de Gazze’deki savaşı sona erdiren ateşkese olan taahhüdünden bir yıl sonra ‘açık bir mesaj’ vermek istediğini vurguladı.
Başbakan Naftali Bennett, dün kabine toplantısında yaptığı konuşmada, İsrail’in teröre karşı savaşta yeni bir aşamaya girdiğini ve acil durumlarda görevlendirilecek bir sivil ulusal muhafız birimi oluşturulacağını söyledi.
Bennett, “Hükümetin ana hedefi İsrail vatandaşlarının kişisel güvenliğini sağlamak” diye ekledi.
Gazze Şeridi’ni yöneten Hamas’ın, sosyal medya hesapları aracılığıyla Batı Şeria’daki Filistinlilere, ‘Mescid-i Aksa’ya saygısızlık yapan’ İsraillilere saldırma çağrısı yaptığı iddia ediliyor.
İsrail’de son zamanlarda saldırı düzenleyen Filistinlilerden bir kısmı, ‘Mescid-i Aksa’nın intikamını almak için’ yola çıktıklarını söyledi.
Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya es-Sinvar, hafta sonu silahlanma çağrısı yaparak, “Silahı olan herkes hazır olsun. Eğer silahınız yoksa, palanızı, baltanızı veya bıçağınızı alın” dedi.
Hamas hareketinden bazı yetkililer, Elad şehrinde düzenlenen saldırıya övgüde bulanarak, ‘kahramanca bir operasyon’ olarak nitelendirdi, ancak sorumluluğu üstlenmedi.
İsrail’de Sinvar’ı öldürerek ‘Hamas’ın kafasını koparma’ yönünde artan çağrılar var, ancak suikast timlerinin Hamas liderlerinden hangisini hedef alabileceği net değil.
Analistler, liderlere karşı Filistin’de herhangi bir suikastin olası olmadığına, çünkü bunun İsrail şehirlerine yönelik roket saldırılarına yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Şarku’l Avsat’ın The Times’tan aktardığı habere göre, göre, suikastların Hamas’ın üst düzey üyelerinin yaşadığı ve çalıştığı ülkelerde gerçekleşmesi muhtemel.
Batı Şeria’daki gizli askeri ağları yöneten Salah el-Aruri, ağların finansmanından sorumlu Zaher Cabarin ile birlikte bir hedef olabilir.
İsrail’in, 2010 yılında Dubai’de öldürülen Mahmud el-Mabhuh, 2016’da Tunus’ta öldürülen drone uzmanı ve uçak mühendisi Muhammed ez-Zevvari ve 2018’de Malezya’da öldürülen füze mühendisi Fadi el-Batş gibi son yıllarda Hamas’tan birkaç isme suikast düzenlediğine inanılıyor.
Geçen yıl patlak veren savaşta İsrail’in Gazze’ye düzenlediği hava saldırılarında en az 256 Filistinli, Hamas’ın sivil bölgelere attığı roketlerde 16 İsrailli hayatını kaybetmişti.
İsrailli yetkililere göre, Hamas bu yıl roket saldırılarından vazgeçerek, bireysel saldırılar düzenlemeyi tercih etti.
İran’ın Mescid-i Aksa’daki çatışmalara roket atarak karşılık verme çağrılarına rağmen, bu bireysel eylemler geçen hafta sona eren Ramazan ayı boyunca devam etti.
Taktik değiştiren Hamas’ın İsrail ile yeni bir savaşa girmekten çekindiğine inanılıyor.



Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
TT

Samir Caca Şarku’l Avsat’a konuştu: Savaştan sonra Hizbullah ‘devletçiğinin’ geri dönmesini kabul etmeyeceğiz

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca, Lübnanlı yetkililerin Lübnan topraklarında cereyan eden İran-İsrail savaşından kaynaklanan tehlikelere karşı ‘kör’ davranmasına karşı uyarıda bulunarak, ‘devlet kavramını yeniden tesis eden ve ateşkesin önünü açan tarihi bir pozisyon alınması’ gerektiğini vurguladı. “Hizbullah'ın performansıyla temsil edilen devletçik kavramı Lübnan'ı mevcut duruma getirdi” diyen Caca, ‘daha fazla ölüm ve felakete gidildiği’ uyarısında bulundu. Caca, “Lübnan dalgalı bir denizde yol alan kaptansız ve dümensiz bir gemi gibi oldu” ifadesini kullandı.

Lübnanlı politikacıları ve yetkilileri neler olup bittiğinin farkında olmamakla suçlayan Caca şu ifadeleri kullandı: “Bölgede büyük bir savaş yaşanıyor ve Lübnan'da olanlar da bu savaşın bölümlerinden biri. Bu savaş bir yanda İran ve bölgedeki vekil güçleri ile diğer yanda arkasında ABD, Avrupa ve diğer ülkelerin bulunduğu İsrail arasında yaşanıyor. Lübnan'ı bu savaştan çıkarmak için her türlü çabayı göstermek yerine, hiçbir şey olmamış gibi davranıyoruz. Lübnanlı yetkililer kendi dar düşüncelerine göre hareket ediyor ve adeta bir ‘yardım komitesine’ dönüştüler. Bugün Lübnan'da var olan otorite türünü özetlemek istersek, bunun bir hükümet ya da devlet değil bir ‘yardım komitesi’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Nasrallah ve Lübnan'ın kararı

Caca, Genel Sekreter Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah için işlerin değiştiğini ‘üzüntüyle’ belirterek şöyle dedi: “Seyyid Hasan varken, bir yerlerde neler olup bittiğine dair Lübnanlıların bir görüşü olduğunu ve onun (Nasrallah) İran'ın kararında söz sahibi olduğunu düşünüyordum. Ancak şimdi karar tamamen İran'ın oldu. Kalan Hizbullah grupları İranlı subaylar tarafından yönetiliyor. Bu nedenle savaş tamamıyla İran'ın çıkarlarına göre yürütülüyor.”

Tüm darbelere rağmen Hizbullah'ın örgütsel olarak çökmediğine inanan Caca, “Hizbullah'ın güneydeki savaş grupları merkezi olmayan bir kararla savaşıyor ve büyük bir kısmı halen mevcut. Bu güçlerin İranlı subaylarla yakın ilişki içinde olduklarını unutmamalıyız. Bu yüzden İran son savaşçıya kadar savaşmaya devam edecek” dedi.

rhyjukı
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Dr. Samir Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi)

Öte yandan Caca, Hizbullah'ın askeri yapısının açıkça zarar gördüğüne dikkat çekti. Caca, “Avrupa ve hatta İsrail merkezlerinde yapılan araştırmalara göre Hizbullah'ın İsrail'e günde 2 bin ila 3 bin arasında füze fırlatması gerekiyordu, ancak bunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Maalesef bilinen ve net bir güç dengesi var. İranlılar Lübnan topraklarında kalanlarla ve Lübnanlı gençlerle mücadeleye devam edecekler. İran Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı'nın bir hafta içinde Lübnan'ı ziyaret ederek sanki savaşı denetlemek için buradaymış gibi davranmaları da gösteriyor ki, çatışma artık İran tarafından yönetiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Her düzeyde felaket

Caca bir kez daha mevcut otoritenin siyasi performansına döndü ve sorumluları suçladı: “Her düzeyde bir felaketle karşı karşıyayız. Yetkililer sanki olup bitenlerle hiçbir ilgileri yokmuş gibi davranıyorlar. Geçen yaz ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein Lübnan'a gelip 1701 sayılı kararın uygulanmasını gündeme getirdiğinde, yetkililer düğmeye basıp sorumluluklarından kaçıyorlardı. Şahsen birden fazla yetkiliyle konuştum ve işlerin bugün gördüğümüz yöne doğru gittiği konusunda onları uyardım ama yanıt vermediler.”

Caca, ‘hükümetin ve devletin Lübnan'ı çıkmazdan kurtarmak için hiçbir şey yapamayacağı’ görüşüne katılmayarak şunları söyledi: “Siyasi otorite her şeyi yapabileceğini unuttu ve biz de onunla birlikte unuttuk. Hükümet toplanmalı ve olup bitenlerin devam etmesini kabul etmediğini söylemeli. Orduyu konuşlandırma kararı almalı ve İsrail'in tutumuna bakmaksızın 1701 sayılı kararı uygulama niyetini beyan etmelidir. Çünkü bir yerden başlamak zorundadır. Hükümetin ordudan Hizbullah'la çatışmasını istemesi gerektiğini söylemiyorum ama bir yerden başlaması gerekiyor... Bu bir kararla başlamalı. Çünkü karar vericiler kararlarından vazgeçtiler ve bunun nelere yol açtığını gördük. Hükümet derhal toplanmalı ve uygun kararları almalı. Parlamento da toplanmalı ve Lübnan'ın karar alma mekanizmasını yeniden kurması için hükümeti destekleyecek bir tavsiyede bulunmalı.”

1559 sayılı karar... Savaş halen devam ederken

Caca, silahlı milislerin silahsızlandırılmasını öngören 1559 sayılı kararın uygulanması çağrısında bulunduğu için aldığı bazı eleştirilere şöyle yanıt verdi: “Bu 20 yıldır bizim mantığımız, yeni bir mantık değil. Bu söylemi benimsemekte geç kalanlar devleti yönetenler. Savaşı durdurmak için önerimizi sunduk ama beğenmediler. Bize kendi önerilerini sunsunlar. Lübnan'da halen savaşın nasıl sona erdirileceğini tartışacak bir uluslararası temsilci yok. Dolayısıyla bu yıkıcı savaşı durdurmak için harekete geçmek bize düşüyor.”

‘Lübnan'da herhangi bir tarafın niyetini görmediği için’ iç barıştan korkmadığını vurgulayan Caca, “Bu, özellikle Lübnan halkının yaklaşık yarısının yerinden edilmesi nedeniyle bazı sorunların ortaya çıkmasını engellemiyor. Ancak bu, ordu ve güvenlik güçlerinin kontrol edebileceği ve önleyebileceği bir şey. Mevcut mülteci krizi hiç de 2006'daki gibi değil. Bu kriz aylarca sürebilir ve ciddi bir sosyal krize yol açabilir” şeklinde konuştu.

‘Savaşın sona ermesinden sonra Hizbullah'ın iç bölgelere gerilemesinden’ korkmadığını belirten Caca, “Savaş bittikten sonra, nasıl biterse bitsin, savaştan önce Lübnan'da var olan duruma dönmek söz konusu olamaz. Bu durumun bizi nereye getirdiğini gördük ve devamını kabul edemeyiz. Kararın devletin dışında olduğu ve Hizbullah'ın barış ve savaş kararlarını aldığı bu muğlak durumu kabul edemeyiz. Bunun bizi nereye götürdüğünü gördük” ifadelerini kullandı.

Boşalan cumhurbaşkanlığı

Yaklaşık iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı konusunda ise Caca, “Meclis Başkanı Nebih Berri cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiği görüşündeydi, ancak İranlıların gelişinden sonra fikrini değiştirdi. Şimdi ateşkesten önce bir cumhurbaşkanı seçemeyeceğimiz konuşuluyor” dedi.

Caca ‘seçimlerin dayandırılması gereken koşulları’ özetleyerek, ‘herhangi bir adayın öncelikle Taif Anlaşması’na, ikinci olarak da uluslararası kararlara bağlı olması gerektiğini’ ileri sürdü. Caca, ‘ateşkesi sağlamanın en hızlı yolunun bir cumhurbaşkanı seçmek olduğu’ görüşünü yineledi.