“Yapay et” tüketimi küresel ısınmayı azaltıyor

Küresel büyük ve küçük baş eti tüketiminin yüzde 20'si kademeli olarak "mikrobiyal proteinler" veya "yapay et" ile değiştirildi

Yapay tavuk eti (Reuters)
Yapay tavuk eti (Reuters)
TT

“Yapay et” tüketimi küresel ısınmayı azaltıyor

Yapay tavuk eti (Reuters)
Yapay tavuk eti (Reuters)

Almanya'daki Potsdam İklim Etkisi Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, küresel büyük ve küçük baş eti tüketiminin yüzde 20'sinin kademeli olarak "mikrobiyal proteinler" veya "yapay et" ile değiştirildiğini ortaya koydu. Bu değişim, 2050 yılına kadar tarım ve ormansızlaşmanın neden olduğu karbondioksit emisyonlarını yarıya indirebilir.
Yapay etler, şarap veya birada kullanılana benzer bir fermantasyon işlemi kullanılarak mikrobiyal veya mantar hücrelerinin kültürlenmesiyle yapılıyor. Nature dergisinin son sayısında yayınlanan araştırmaya göre, bu işlem sırasında mikrobiyal hücreler protein üretmek için glikoz (örneğin şeker kamışı veya pancar) ile beslenir, bu da üretim için bazı tarım arazilerinin gerekli olduğu anlamına gelir. Ancak kırmızı et üretiminde ihtiyaç duyulandan çok daha az tarım arazisi gerekiyor.
Nüfus artışı ve gıda talebindeki mevcut eğilimler dikkate alındığında çalışma, kırmızı et tüketiminin yarısının “mikrobiyal proteinler” ile değiştirilmesinin ağaç kaybında ve karbondioksit kirliliğinde yüzde 80'den fazla azalmaya yol açacağını gösteriyor.
Karbon kirliliğinin yaklaşık üçte birinin nedeni küresel gıda sistemleri ve sığır eti üretimi tarım sektöründeki ana suçlu. Birleşmiş Milletler İklim Bilimleri Danışma Komitesi'ne göre sığır eti üretimi yalnızca mera ve hayvan yemi mahsullerine yer açmak için karbondioksit emen tropik ormanları yok etmekle kalmıyor, bunun yanında sığır geğirmeleri, 100 yıllık bir zaman diliminde bir sera gazı olan karbondioksitten 30 kat daha güçlü bir ana metan kaynağı.
Etin mikrop bazlı alternatifleri on yıllardır mağaza raflarında yer alıyor ancak dünya iklim sorunlarına çözüm bulmak için çabalarken, yapay et ve diğer "yeni gıdalar" üretmeye hazırlanıyor. Bu tüm yeni gıdalar çalışmada belirtilen pazar tahminlerine göre on yıllar içinde büyük bir endüstri haline gelecek.
Araştırmacılar, çevreye sağladığı bu yararlar yanında mikroplardan veya mantarlardan yapılan proteinin, gerekli tüm amino asitleri içerdiği için yüksek bir besin değerine sahip olduğunu vurguluyor. Ayrıca bu tür proteinin tüketimi, tarımda su kullanımını ve diğer bir sera gazı olan nitröz oksit emisyonlarını da azaltacak.



Tek bir psikoterapi seansı, bel ağrılarını yıllarca hafifletebilir

Bel ağrısı (Annals of Emergency Medicine/Eurekalert)
Bel ağrısı (Annals of Emergency Medicine/Eurekalert)
TT

Tek bir psikoterapi seansı, bel ağrılarını yıllarca hafifletebilir

Bel ağrısı (Annals of Emergency Medicine/Eurekalert)
Bel ağrısı (Annals of Emergency Medicine/Eurekalert)

Yeni bir araştırmaya göre tek bir psikoterapi seansı, şiddetli bel ağrısı çeken kişilere yıllarca rahatlama sağlayabilir.

The Lancet Rheumatology'de yayınlanan araştırma, bilişsel fonksiyonel terapinin (cognitive functional therapy/CFT) bel ağrısını en az üç yıl boyunca hafifletebildiğini gösteriyor.

Öngörülemeyen nüksetmeler ve ağrı ataklarıyla kendini gösteren kronik bir rahatsızlık olan bel ağrısı, dünya çapında engelliliğin önde gelen nedenlerinden biri.

Dünya çapında 600 milyondan fazla kişiyi etkilese ve 2050'ye kadar yaklaşık 840 milyon kişiyi etkileyeceği tahmin edilse de çoğu tedavi yöntemi sadece düşük ila orta derecede iyileşme sağlıyor.

CFT, kronik bel ağrısının tedavisinde halihazırda ilk tercih edilen yöntem ancak faydalarının ne kadar etkili ve kalıcı olduğu henüz tam bilinmiyor.

Hastanın kronik ağrısıyla ilişkisini değiştirmeyi amaçlayan kişiselleştirilmiş bir yaklaşım olan CFT, ağrıya ve engelliliğe katkıda bulunan olumsuz bilişsel süreçleri, duyguları ve davranışları hedef alarak etki yaratıyor.

Son araştırma CFT'nin, bel ağrısından muzdarip kişilerde fiziksel aktiviteye katılımı üç yıla kadar etkili bir şekilde artırdığını gösteriyor.

Bilim insanları çalışmada Avustralya'da kronik bel ağrısı çeken yaklaşık 500 hastayı 8 seanslık normal bakım, CFT veya CFT'yle biofeedback tedavisi almak üzere rastgele gruplara ayırarak verilerini inceledi. Biofeedback tedavisi, kalp atış hızı gibi vücut fonksiyonlarını ölçmek ve hastanın bunları değiştirmesini sağlamak için sensörler kullanan bir teknik.

Normal bakım ise ağrı kesiciler, fizik tedavi veya masaj gibi, sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından hastalara önerilen herhangi bir tedaviyi ifade ediyor.

Çalışma, CFT ve CFT'yle biofeedback alan hastaların fiziksel aktiviteye katılımlarında normal bakıma göre gelişmeler olduğunu ortaya koydu.

Üç yıl sonra sadece CFT ve CFT'yle biofeedback alanlar arasındaki farkın küçük olduğu ve kayda değer olmadığı bulundu.

Araştırmaya göre CFT alan kişiler ağrıya yönelik bakış açılarını değiştirebilir, hareket kalıpları ve yaşam tarzı iyileştirmeleri yoluyla kendi kendilerini yönetebilirler.

Araştırmacılar bulgulara dayanarak CFT'nin bel ağrısı çekenler için fiziksel aktivite üzerinde uzun vadeli faydalar sağladığını ve müdahalenin yaygın olarak uygulanabilmesi halinde rahatsızlığı hafifletmek için bir fırsat sunduğunu söylüyor.

Çalışmada şu ifadeler yer alıyor: 

CFT kronik, engellilik yaratan bel ağrısından muzdarip kişilere, normal bakımdan çok daha düşük toplumsal maliyetle büyük ve sürekli iyileşmeler sağlayabilir.

Araştırmacılar, CFT'ye daha fazla erişilebilmesi ve yaygın olarak uygulanabilmesi için klinik tedavi uzmanı eğitiminin yaygınlaştırılması çağrısı yapıyor.

Independent Türkçe