Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Ukrayna’daki savaş, yerinden edilmiş insanların yükü ve petrol fiyatlarındaki artış Batılı ülkelerin önceliklerini tamamen farklı hale getirdi

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
TT

Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)

Velid Şukayr
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib ve Sosyal İşler Bakanı Hektor Haccar’dan oluşan Lübnan heyeti, Brüksel’deki yerinden edilmiş Suriyeliler Konferansı’na katılmak üzere ülkeden ‘Lübnan topraklarındaki yerinden edilmiş Suriyelilerin varlığı konusunda katı olarak tanımlanabilecek bir tavırla’ ayrıldı. Söz konusu iki bakanın, konferansta Lübnan’ın artık yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin yükünü taşıyamayacağına dair brifing vermesi bekleniyor.
İki bakan, 5 Mayıs’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptıkları görüşme sırasında söz konusu meseleyi ele alırken, daha sonra Bouhabib, Brüksel’de bu meseleye ilişkin ilk gündemin ‘Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin ülke topraklarına göç etmesine artık tahammül edemeyeceği’ olduğunu belirtti. Bakan, “Kapasitemizi, onları koruma ya da onlara yardım etme yeteneğimizi aşan, yerinden edilmiş çok sayıda insan var” dedi.
Lübnan tarafının, Suriye devriminin patlak vermesinden ve halkın 2011 yılında rejimin şiddetiyle karşılaşmasından bu yana yerinden edilmiş Suriyelileri ülkelerine geri döndürmek için Brüksel’de bir plan sunması bekleniyor. Ayrıca söz konusu plan, yerinden edilmiş kişilerin yüklerini tartışmak için düzenlenen ve ‘Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra komşu ülkeler ve sınırlı sayıdaki Batılı ülkeler tarafından kabul edilmeleri karşılığında verilen’ para miktarının belirlendiği yıllık toplantıda da gündeme getirilecek. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir bakanlık kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada bakanlar heyetinin konferansa sunacağı bir planın olmadığını söyledi.
Bu çerçevede Bakan Bouhabib, Lübnan’ın ‘ülke içerisindeki yerinden edilmişlere yardım etmek istemediğini’ söylerken, “Yerinden edilen Suriyeliler ülkelerine dönerlerse biz kendimizle ilgileniriz” dedi. Bakan, “Suriye’ye gidip geri dönen Suriyelilerin çoğu yanlarında döviz taşıyor. Çünkü Lübnan lirası, orada döviz yerine geçiyor ve bu insanlar iki ülke arasında çalışıyor, hareket ediyor. Onlar, burada olmamalı” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lübnan’ın Başbakan Hassan Diyab hükümetinde (2020) alınan kabine kararını uygulayacağını söyleyen Bakan, “Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği yapmak istiyoruz, ancak çıkarlarımız göz önünde bulundurulmalı ve onların çıkarlarımıza karşı diktelerini kabul etmemeliyiz” dedi.

Lübnan, zorunlu geri dönüşü önerdi
Öyle görünüyor ki ilgili kuruluşlara yerinden edilenler için ayni veya nakdi yardım çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Avn’ın tavrına dayalı olarak Lübnan ile BM arasında söz konusu duruma dair yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor. Avn, bu yardımları Lübnan’da sunmak yerine Suriye topraklarında sağlamayı önerirken, yerinden edilmişlere Lübnan topraklarında sağlanan yardımların, onları bu ülkede kalmaya teşvik ettiğini savunuyor. Aynı şekilde Lübnan Dışişleri Bakanı, ABD ve Avrupa ülkelerini yerinden edilenlerin geri dönüşünü istememekle suçlarken, yerinden edilmişlerin Avrupa’ya göç etme tehlikesine dikkati çekti. “Artık deniz üzerinden göç etmelerini engelleyemiyoruz” diyen Bakan Bouhabib, AB’nin Lübnan’ın çıkarlarını umursamadığına dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililerin bu konudaki tavırlarına dair tek açıklama, rejimle ilişkilerini yönetmek üzere bazı grupları sınırlara aktararak yerinden edilmişleri ülkelerine geri dönmeye zorladıkları yönünde. Ayrıca yetkililer, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ‘ülkelerine geri dönüşün güvenli ve gönüllü olması gerektiğine’ dair kriterlerini göz önünde bulundurmuyor. 

Eski hükümetin planı fon olmaksızın teorik
Bouhabib’in dayandığı Diyab hükümetinin planı, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü sağlamak için pratik hiçbir şey ortaya koymuyor ve geri dönüşe dair her şey teorik. Plan, elektrik, su ve istihdam yoluyla 11 yıldan uzun bir süredir altyapıya milyarlarca dolarlık maliyetinin bir sonucu olarak yerinden edilmişlerin varlığının, Lübnan’daki boğucu ekonomik krizin önemli bir nedeni olduğunu öngörüyor. Ayrıca Suriye savaşının Lübnan’ın Suriye üzerinden Arap Körfezi ülkelerine gıda ve tarımsal ihracat yapamamasına yol açtığı dolaylı kayıpların yanı sıra yerinden edilmiş çocukların eğitim masraflarının da doğrudan devlet bankası tarafından finanse edilmesi ek bir yüke neden oluyor.

Uluslararası bağışın yetersizliği
Söz konusu plan, anayasada yer alan bir ilke olarak yeniden yerleşimin reddedilmesini ve Lübnan toplumuna yönelik her türlü entegrasyonun reddedilmesini öngörüyor. Plan ayrıca, yerinden edilenlerin geri dönüşünün Suriye’deki siyasi süreçle bağlantılı olmayacağını da içeriyor. Aynı şekilde Suriye devletinin tüm Suriyelilerin geri dönüşünü memnuniyetle karşıladığından, ‘binlerce okulu restore ederek, kurum hizmetlerini onarmaya çalışarak, altyapıyı rehabilite ederek, vatandaşların ihtiyaçlarını güvence altına alarak, geçici sığınaklar oluşturarak ve iyi bir yaşam için ihtiyaçları sağlayarak’ geri dönüş prosedürlerini kolaylaştırmak için gerekli olanı yapmaya istekli olduğundan bahsediyor.
Şam’a birçok defa ziyarette bulunan dönemin Sosyal İşler Bakanı Remzi Müşerrefiye, krize müdahale planının, ‘Lübnan boyutu, Lübnan- Suriye boyutu ve Lübnan- uluslararası boyutu’ olmak üzere üç boyuta ayrıldığını dile getirdi. Müşerrefiye, talep edilen toplu geri dönüşün, bir zaman çerçevesi belirleme imkânı olmaksızın aşamalar halinde gerçekleşeceğini, ancak bunu sağlamak için yeterli finansmanının olmadığını söyledi.

Bakan Bouhabib, Lübnan heyetinin Brüksel konferansına bir finansman planı taşıyıp taşımadığı sorusunu, bu iddiayı yalanlayarak yanıtladı. İlgili ülkelerden gelen mali yardımların yetersiz olduğunu ve bağışçı ülkelerin yerinden edilmişlerin yüklerini finanse etme konusunda yorgun olduğunu söyleyen Bakan, “Uluslararası toplumun ‘yerinden edilmişlerin köylerine geri dönüşü için yıkılan alanları yeniden inşa ederek ve dönüşü finanse ederek siyasi çözümde ilerleme sağlanmasını’ şart koşması, bu dönüşü istemedikleri anlamına geliyor. Bu şartı ileri süren ülkelerin liderleri, Suriye muhalefetiyle anlaşmanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.

Brüksel konferansı en kötü koşullarda gerçekleşiyor
Öte yandan Avrupa Birliği ile yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında temasa geçen bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada finansman hazırlıklarının kötü durumda olduğunu belirtti. Bu yılki konferansın, onlara ev sahipliği yapan ülkeler açısından yerinden edilmiş Suriyelilerin finansmanını yasallaştırma kararının bir sonucu olarak en kötü koşullar ortasında düzenlendiğini belirten kaynak, “Örneğin İngiltere, bu amaçla herhangi bir miktar ödemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirtti. Bu krizi finanse etmede en cömert ülke olan Almanya, yerinden edilmiş Suriyelilere yardım için katkısını azaltmaya karar verdi. AB içerisinde bu konu hakkındaki sorumlular da konferanstan 10 gün önce, hazırlıklarının olduğu gibi kalacağını söylediler” dedi.
Kaynak, yerinden edilmişlerin zorla geri gönderilmesi tehdidi ek fon elde etmeyi amaçlıyorsa, Lübnan’ın tutumunun oldukça kötü koşullara ulaştığını belirtti. Kaynağa göre Lübnan’daki çalkantılı siyasi durum ve parayı harcamadaki yönetim eksikliği bahane edilerek Lübnan’a tahsis edilen tutarlarda indirime gidildi. Hatta AB’deki bazı yetkililer, Lübnan’da yapılacak parlamento seçimlerinin bu duruma köklü değişiklikler getirmeyeceğini söyleyecek daha da ileri gidiyor. Bu da yerinden edilmişler krizine yönelik müdahale planı finansmanı hakkındaki talebin düzeyine yansıyor.

Suriye’nin yardım çekme teşviki ve Erdoğan’ın seçim hedefleri
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in (rejime muhalif on birlerce kişiyi etkileyen) ‘terörizmle’ işbirliği suçlamasıyla mahkum edilenler için af yasası çıkarmasına rağmen bu adım, Brüksel Konferansı çerçevesindeki birkaç hedeften biri. Esed, söz konusu kararnameyi, yerinden edilmiş Suriyelilerle ilgili fonların artırılması amacıyla siyasi çözümde ilerleme kaydederek uluslararası toplumun bazı şartlarını yerine getirmek için yayınladı. Ancak AB’deki ilgili taraflar, bunun yeterli olmadığına inanıyor. Kaynağa göre Suriye rejimi, af yasasına ek olarak, bu ayın sonunda Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarında esnek bir duruş sergileyeceğini de Avrupalılara bildirdi.
Şam’ın AB’deki yetkililere gönderdiği mesajlar arasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in aylar önce önerdiği kuralı kabul ettiği, yani bir yandan rejim ile muhalefet, diğer yandan da kendisi ile Batı ülkeleri arasında ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımını benimsediği mesajı da yer alıyor. Gözlemciler, bu tavrı tanık olunan boğucu ekonomik kriz ortasında Batılı ülkeleri Suriye’ye yardım sağlamaya çekmeye yönelik bir girişim olarak nitelendirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce onlara güvenli bir geri dönüş sağlamak için evler inşa ettikten ve alt yapıyı inşa ettikten sonra yerinden edilmiş bir milyon Suriyeliyi, Suriye’nin kuzeybatısında kontrol ettiği alanlara geri gönderme kararı aldıklarını duyurdu. Brüksel konferansı öncesinde bu karar, fon sağlamak amacıyla alındı. Ancak gözlemciler, bu kararın ekonomik kriz nedeniyle partisinin popülaritesinin azalmasının bir sonucu olarak Türk kamuoyunu kendine çekme amacıyla alındığını belirtti.
Ancak sorun şu ki ne Suriye’deki rejim ne de diğer ilgili Arap olan ve Arap olmayan ülkeler, başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle eskisinden tamamen farklı bir ruh hali içinde olduğunu henüz anlamadı. Bu ruh hali, Batılı ülkelerin Suriyeli yerinden edilmişlere fon sağlama isteksizliğini iki yönde açıklıyor.

Ukrayna’ya finansman ve küresel ekonomik kriz
Öncelikle, başta küresel gıda krizi olmak üzere Ukrayna’daki savaşın yansımalarından kaynaklanan ekonomik kriz, bu savaşa silah ve teçhizat finanse etmek zorunda olan bağışçı ülkeleri, diğer uluslararası alanlardaki katkılarını azaltmaya, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış nedeniyle harcamalarını yasallaştırmaya itti. Kriz ayrıca, bu ülkeleri Avrupa’ya ve savaş alanına komşu ülkelere ve Ukrayna içerisine dağılan ve sayıları üç ayda 8 milyonu aşan yerinden edilmiş Ukraynalılar krizini finanse etmeye öncelik vermeye itti. Yerinden edilmiş Suriyelilerin sayısındaki artış, üç yıldan uzun bir süre içinde yaşanmıştı.

Siyasi olarak şarta bağlı insani yardım
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteci krizine yönelik finansmanı artırma konusundaki isteksizliğinin ikinci yönü, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında onlara ev sahipliği yapan ülkelerin siyasi konumlarıyla ilgili. Batılı bağışçı ülkelerin ve Asyalı müttefiklerinin muhtaç ülkelere mali yardım sağlama kriterleri, Moskova karşısında Ukrayna’nın ne kadar yanında olduklarıdır. Soğuk Savaş döneminde hüküm süren bu bölünmeyi hatırlatan küresel düzeydeki keskin bölünme ortasında Batı tarafgirliği, bu ülkeler için ‘muhtaç ülkelerle olumlu bir şekilde ilgilenme yolunda’ önemli bir koşul haline geldi. Kaynak, bu çerçevede Suriye de dahil olmak üzere Rusya’nın tavrıyla uyumlu ülkelerin, Batı ülkelerinin saldırganlığıyla karşılaşacaklarına ve bu nedenle de onlardan yardımın kesileceğine dikkati çekti. Bu durum ise insani yardımlar da dahil olmak üzere, yardımların siyasi koşullara bağlanması ilkesinin bundan böyle devam etmesine neden oluyor.



BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
TT

BAE Dışişleri Bakanı, İranlı mevkidaşıyla bölgedeki gelişmeleri görüştü

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan
BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir Abdullahian ile yaptığı telefon görüşmesinde bölgedeki mevcut tehlikeli gelişmeleri ve bunların bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışa yansımalarını ele aldı.

BAE Dışişleri Bakanı, Ortadoğu bölgesindeki gerilim çemberinin genişlemesini önlemek ve mevcut gerilimi düşürmek için çalışmanın önemini vurguladı. Al Nahyan, farklılıkları çözmenin, bölgenin ve halkın güvenliğini sağlamanın yolunun diplomasi ve diyaloğa öncelik vermek olduğuna dikkat çekti.

Şeyh Abdullah bin Zayed, bölge ülkelerinin faydalanması ve hak ettiği şeyin barış, refah ve kalkınma olduğunu vurguladı.

Görüşmede, iki komşu ülke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkileri iki ülkenin ve bölgenin ortak çıkarlarına hizmet edecek şekilde geliştirmenin yolları ele alındı.

İki

 


DEAŞ'ın gerçekleştirdiği iki saldırıda Suriye rejimine bağlı güçlerden 20 kişi öldürüldü

Şam'daki Suriye rejimi askerleri (arşiv - Reuters)
Şam'daki Suriye rejimi askerleri (arşiv - Reuters)
TT

DEAŞ'ın gerçekleştirdiği iki saldırıda Suriye rejimine bağlı güçlerden 20 kişi öldürüldü

Şam'daki Suriye rejimi askerleri (arşiv - Reuters)
Şam'daki Suriye rejimi askerleri (arşiv - Reuters)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, DEAŞ’ın Şam'ın kontrolündeki bölgelere düzenlediği iki saldırıda rejim yanlısı güçlerden 20 savaşçıyı öldürdüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre SOHR, “DEAŞ hücreleri tarafından Humus'un doğu kırsalında bir askeri otobüse düzenlenen saldırıda rejim güçleri ve rejim yanlısı grupların 16 üyesi öldürüldü” dedi.

SOHR'a göre ölenler arasında son yıllarda Rusya'dan destek alan Şam yanlısı Filistinli savaşçılardan oluşan Kudüs Tugayı'ndan dokuz savaşçı da bulunuyor.

SOHR'a göre, DEAŞ'ın Suriye'nin doğusundaki Elbukemal kırsalında askeri karargâha düzenlediği bir başka saldırıda da rejim güçlerinin dört üyesi öldürüldü.

Diğer yandan Mart ayı sonlarında DEAŞ çölde kurduğu bir pusuda sekiz Suriye askerini öldürmüştü. SOHR yılbaşından bu yana Deyrizor, Humus, Rakka, Hama ve Halep vilayetlerinde DEAŞ tarafından düzenlenen pusu ve saldırılarda öldürülen 200'den fazla rejim gücü ve ona ya da İran'a bağlı savaşçı olduğunu bildirdi.

SOHR'a göre saldırılarda aynı dönemde en az 37 sivil hayatını kaybederken, rejim güçleri ve rejim yanlısı gruplar da 24 teröristi etkisiz hale getirdi.

2014 yılında Irak ve Suriye'nin büyük bölümünün kontrolünü ele geçiren DEAŞ art arda yenilgiler aldı. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) aylarca süren çatışmaların ardından Mart 2019'da yenilgiyi ilan etti.


İsrail, Refah'a girmeye hazırlanıyor: "Topçular ve zırhlı araçlar konuşlandırıldı"

İsrail ordusunun dün Refah'a düzenlediği bombardımanda büyük bir krater oluştu (AFP)
İsrail ordusunun dün Refah'a düzenlediği bombardımanda büyük bir krater oluştu (AFP)
TT

İsrail, Refah'a girmeye hazırlanıyor: "Topçular ve zırhlı araçlar konuşlandırıldı"

İsrail ordusunun dün Refah'a düzenlediği bombardımanda büyük bir krater oluştu (AFP)
İsrail ordusunun dün Refah'a düzenlediği bombardımanda büyük bir krater oluştu (AFP)

İsrail'in Refah'a operasyon hazırlığı olarak Gazze Şeridi çevresine ilave birlik konuşlandırdığı bildirildi.

İsrailli Ma'ariv gazetesinin dünkü haberinde, İsrail ordusunun Gazze çevresine topçu birlikleri ve zırhlı personel taşıyıcıları yerleştirdiği yazıldı.

Haberde, birliklerin alarm durumuna geçirildiği, Refah operasyonun temel planının Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafından onaylandığı da öne sürüldü.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), iddialarla ilgili yorum yapmayı reddetti. 

IDF'den salı günü yapılan açıklamada, İsrail bombardımanları nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden kaçıp Mısır sınırındaki Refah şehrine sığınan sivillerin tahliyesi için 40 bin çadır satın alındığı bildirilmişti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD başta olmak üzere Batılı müttefiklerin itirazlarına rağmen Refah'a kara harekatı düzenleyeceklerini birçok kez söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise İsrail'in kara harekatıyla ilgili henüz kendileriyle bilgi paylaşmadığını aktardı.

Diğer yandan Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman es Sani, dünkü açıklamasında İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerinin tıkandığını söyledi.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı'nın ardından Katar, ABD ve Mısır ateşkes için arabuluculuk rolünü üstlenmişti.

24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. IDF'nin verilerine göre Hamas'ın elinde halen yaklaşık 130 rehine var. İsrail ordusu, bunlardan 34'ünün öldüğünü doğrulamıştı.

Ancak ikinci tur ateşkes müzakerelerinden henüz sonuç çıkmadı. Katar lideri, başkent Doha'da yaptığı açıklamada, oynadıkları arabulucu rolünü gözden geçirdiklerini belirterek şu ifadeleri kullandı: 

Ne yazık ki bu arabuluculuğun kötüye kullanıldığını ve dar siyasi çıkarlar uğruna istismar edildiğini gördük. Bu da Katar devletinin, bu rolü kapsamlı şekilde tekrar değerlendireceği anlamına geliyor. Oynadığımız rolü yeniden gözden geçirme ve tarafların bu arabuluculuk faaliyetlerine nasıl katıldığını değerlendirme aşamasındayız.

Es Sani, konuşmasında herhangi bir politikacının adını kullanmadı. Fakat Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC, son dönemde özellikle ABD Kongresi'ndeki bazı isimlerin "ateşkes için Katar'ın Hamas'a yeterli baskıyı uygulamadığını öne sürdüğüne" dikkat çekti. 

Independent Türkçe, Times of Israel, Guardian, BBC


İsrail savaş uçakları Lübnan'ın doğusundaki Hizbullah altyapısını vurdu

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan (AFP)
TT

İsrail savaş uçakları Lübnan'ın doğusundaki Hizbullah altyapısını vurdu

İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan (AFP)
İsrail'in Güney Lübnan'a düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan (AFP)

İsrail Hava Kuvvetleri dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların daha da yoğunlaşabileceği endişesiyle, savaş uçaklarının Lübnan'ın doğusundaki Baalbek'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir altyapıyı vurduğunu duyurdu.

İsrail Hava Kuvvetleri tarafından yapılan açıklamada, “Bu akşam erken saatlerde İsrail savaş uçakları Baalbek'in kuzeyinde, terör örgütünün hava savunma sistemi tarafından kullanılan önemli bir Hizbullah altyapısını vurdu” denildi.

İsrail ordusu dün erken saatlerde, İsrail’in kuzeyinde Hizbullah tarafından üstlenilen ve bir askeri komuta merkezini hedef aldığını söylediği roket ve insansız hava aracı (İHA) saldırısında, altısı ağır olmak üzere 14 askerinin yaralandığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Son saatlerde, Lübnan topraklarından İsrail'in kuzeyindeki Arab el-Aramşe köyüne doğru sınırı geçen bir dizi tanksavar füzesi ve İHA tespit edildi. Altı asker ağır yaralanırken, iki asker orta derecede yaralandı ve geri kalan yaralanmalar hafif olarak tanımlandı.”

Hizbullah dün, salı günü Lübnan'ın güneyindeki iki kasabayı hedef alan İsrail saldırılarında üç savaşçısının öldürülmesine ‘yanıt olarak’ İsrail'in kuzeyindeki bir askeri karargâhı roket ve İHA’larla bombaladığını duyurdu. İsrail Celile Tıp Merkezi saldırıda 18 kişinin yaralandığını bildirdi.


Darfur'da daha geniş çaplı savaşlara hazırlık

Sudan'ın doğusundaki el-Gadarif şehrinde dün (Çarşamba) bir çuval tahıl taşıyan bir Sudanlı (AFP)
Sudan'ın doğusundaki el-Gadarif şehrinde dün (Çarşamba) bir çuval tahıl taşıyan bir Sudanlı (AFP)
TT

Darfur'da daha geniş çaplı savaşlara hazırlık

Sudan'ın doğusundaki el-Gadarif şehrinde dün (Çarşamba) bir çuval tahıl taşıyan bir Sudanlı (AFP)
Sudan'ın doğusundaki el-Gadarif şehrinde dün (Çarşamba) bir çuval tahıl taşıyan bir Sudanlı (AFP)

Görgü tanıklarına göre Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir kenti çevresinde ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların şiddetlenmesinden endişe ediliyor.

Görgü tanıkları, ordunun el-Faşir'deki askeri üsse silah ve mühimmat sevkiyatı için havadan indirme yaptığını, burada HDK ile çatışmaların yaşandığını ve HDK hesaplarından kara hareketliliğini ve bazı askeri araçların Kuzey Darfur'a hareketini gösteren videolar yayınlandığını bildirdi.

Özellikle el-Faşir kenti uzun süredir Sudan'daki savaştan etkilenmediği ve yardımların dağıtıldığı merkez olduğu için savaş nedeniyle Darfur bölgesindeki eyaletlerde kötüleşen insani krizlere ve açlığın yayılmasına ilişkin uluslararası uyarılar artıyor.

El-Faşir sakinleri salı günü öğleden sonra orduya ait savaş uçaklarının, Mühendisler Birliği'nden teknisyenler olması muhtemel güçlerle birlikte, şehrin yakınlarına ‘kutular taşıyan paraşütler’ bıraktığını bildirdi. Adının açıklanmasını istemeyen bir kent sakini, “Orduya ait savaş uçakları, bazıları paraşütçü, bazıları da askeri teçhizat taşıyan yaklaşık 150 paraşüt indirdi” dedi.

Geçtiğimiz birkaç gün boyunca Sudan ordusu ile el-Faşir'in kuzeyindeki Mellit kentinde tam kontrolü sağladığını duyuran HDK arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

HDK'ye bağlı platformlar, askeri komutanlarından birinin el-Faşir'e yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Mellit'te bir yönetim kurulduğunu duyurduğu ve hükümet ile silahlı hareketlere bağlı tüm komitelerin feshedilmesi, ana pazarın açılması ve kasaba sakinlerinin güvenliğinin sağlanması yönünde kararlar aldığı bir video yayınladı.


Hizbullah, İsrail-İran gerilimine ayak uyduruyor

Arash insansız hava aracını taşıyan bir İran askeri kamyonu, dün (Çarşamba) Tahran'da düzenlenen Ordu Günü geçit töreni sırasında, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve subayların önünden geçti. (AFP)
Arash insansız hava aracını taşıyan bir İran askeri kamyonu, dün (Çarşamba) Tahran'da düzenlenen Ordu Günü geçit töreni sırasında, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve subayların önünden geçti. (AFP)
TT

Hizbullah, İsrail-İran gerilimine ayak uyduruyor

Arash insansız hava aracını taşıyan bir İran askeri kamyonu, dün (Çarşamba) Tahran'da düzenlenen Ordu Günü geçit töreni sırasında, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve subayların önünden geçti. (AFP)
Arash insansız hava aracını taşıyan bir İran askeri kamyonu, dün (Çarşamba) Tahran'da düzenlenen Ordu Günü geçit töreni sırasında, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve subayların önünden geçti. (AFP)

Hizbullah, İsrail-İran gerilimine, Lübnan'ın güneyinden niteliksel ve benzeri görülmemiş bir askeri hamleyle karşılık verdi. Dün (Çarşamba) sınırın her iki tarafında da askeri operasyonların hızı artarken, İsrail ordusuna göre Hizbullah'ın İsrail'in liderlerine yönelik suikastlarına verdiği karşılık, iki patlayıcı yüklü insansız hava aracı (SİHA) ve iki tanksavar füzesinin Lübnan sınırındaki Arab el-Aramşe köyünde bir ordu karakolu ve bir aracı hedef alması sonucu 18 İsraillinin yaralanmasına yol açtı.

Bu, Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyinden ‘Gazze Şeridi’ndeki direnişi desteklemek için’ başlattığı savaştan bu yana İsrail'de bir günde meydana gelen en yüksek yaralanma vakası.

İsrail Hizbullah’a, Baalbek kenti çevresi de dâhil olmak üzere güneydeki birçok kasabayı hedef alan yoğun bombardımanla karşılık verdi.

Yerel medya organları, Lübnan'ın doğusundaki Baalbek şehrinin batısında yer alan İyat Ovası'nı hedef alan üç hava saldırısı düzenlendiğini, ancak herhangi bir can kaybı yaşanmadığını duyurdu.

Şarku!l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail İran'ın son saldırısına karşılık verme kararı alırken, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi dün Ordu Günü münasebetiyle düzenlenen askerî geçit töreninde yaptığı açıklamada “Siyonist rejimin topraklarımıza yönelik herhangi bir saldırısı sert bir karşılıkla cevaplanacaktır” dedi.

Diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İngiliz ve Alman dışişleri bakanlarına, İsrail'in ‘kendini koruma hakkını saklı tuttuğu’ güvencesini verdi.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ise İsrail'in bunu, gerilimi en aza indirecek şekilde yapacağını umduğunu söyledi.

ABD, Avrupa Birliği (AB) ve G7 ülkeleri dün İran'a yönelik yaptırımları sıkılaştırma niyetlerini açıklayarak, İsrail'i sakinleştirmeyi ve İran'ın geçtiğimiz cumartesi günü gerçekleştirdiği saldırılara vereceği tepkiyi frenlemeyi amaçladılar.


ABD, Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti

ABD, Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti
TT

ABD, Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti

ABD, Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti

ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etti.

15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısı oylamaya sunuldu.

ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy aldı.

İngiltere ve İsviçre "çekimser" kalırken, Rusya, Çin, Fransa, Cezayir, Malta, Ekvator, Guyana, Slovenya, Sierra Leone, Mozambik, Güney Kore ve Japonya "evet" oyu verdi.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu.

Karar tasarısı metninde, "BM Genel Kuruluna Filistin'in tam üye olarak kabul edilmesi tavsiye edilir." ifadesi yer alıyordu.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nde Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etti.


UNICEF: Gazze'de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor ya da yaralanıyor

Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
TT

UNICEF: Gazze'de her 10 dakikada bir çocuk ölüyor ya da yaralanıyor

Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)
Filistinli bir kadın ve çocuğu, İsrail'in Refah'ta bir evi bombalaması sonucu oluşan yıkımın ortasında duruyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Hamas ile İsrail arasında 7 Ekim'de başlayan savaştan bu yana Gazze Şeridi'nde 13 bin 800'den fazla çocuğun öldürüldüğünü duyurdu.

UNICEF’ten yapılan açıklamaya göre Russell New York'ta yaptığı basın toplantısında, “Binlerce kişi yaralandı ve binlercesi de açlığın eşiğinde” dedi.

Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UN Women) de yaptığı ayrı bir açıklamada Gazze'de ‘her 10 dakikada bir çocuğun yaralandığını ya da öldüğünü’ bildirdi.

Açıklamada, savaşın başlamasından bu yana Gazze'de 10 binden fazla kadının öldürüldüğü ve bunlardan altı bininin geride 19 bin yetim çocuk bıraktığı belirtildi.

Kısa bir süre önce Gazze'yi ziyaret eden UNICEF Sözcüsü Tess Ingram, Salı günü Cenevre'de düzenlediği basın toplantısında gördüğü ‘yaralı çocuk sayısı’ karşısında hayrete düştüğünü söyledi.

Ingram, “Sadece hastanelerde değil, sokaklarda, derme çatma barınaklarda, sürekli değişen hayatlarını yaşıyorlar” dedi.


BM Libya Özel Temsilcisi’nin istifasının ardından Libya'daki çatışmanın çözümü ufukta görünmüyor

Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
TT

BM Libya Özel Temsilcisi’nin istifasının ardından Libya'daki çatışmanın çözümü ufukta görünmüyor

Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)
Libya siyasi sahnesinde çatışma halen sürüyor. (Libya Parlamentosu)

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy’nin ani istifası, kendi çıkarlarına hizmet etmek için ülkenin bölünmüşlüğünü sürdürmekle suçladığı rakip taraflar arasındaki uzlaşma çabalarının başarısızlığını yansıtıyor.

18 aydır BM Libya Destek Misyonu’na (UNSMIL) başkanlık eden Senegalli diplomat, Salı günü BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e istifasını sundu.

Bathiliy, 2011 yılında Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana kaos, bölünme ve şiddetle boğuşan ülkedeki ana tarafları eleştirdi.

Son aylarda durumun ‘kötüleştiğine’ değinen Bathiliy, ‘mevcut çıkmazdan memnun olan Libyalı liderlerin siyasi irade ve iyi niyet eksikliğini’ eleştirdi.

Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana kaos içindeki Libya, biri Trablus'ta (batıda) Abdulhamid Dibeybe tarafından yönetilen ve BM tarafından tanınan, diğeri ise doğuda Usame Hammad tarafından yönetilen ve Bingazi'deki kalesi ile Mareşal Halife Hafter tarafından desteklenen iki rakip yürütme otoritesi tarafından yönetiliyor.

cvdfbrt
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy (AFP)

Libya’da Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin Aralık 2021'de yapılması planlanmıştı, ancak rakip taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle seçimler süresiz olarak ertelendi. Dolayısıyla ülkedeki siyasi istikrarsızlık süreci uzadı.

“Mevcut liderlerin Libya halkının zararına olacak şekilde hareket etme ve oyalama taktikleriyle statükoyu korumaya yönelik bencilce kararlarına son verilmelidir” diyen Bathiliy, her iki rakip tarafın yabancı destekçilerinin isimlerini vermeden suçlayıcı bir tavır sergiledi.

Büyük Britanya Kraliyet Enstitüsü'nde yardımcı araştırmacı olan Celal Harşavi, Bathiliy'nin ayrılışının şaşırtıcı olmadığını, çünkü birkaç aydır yönettiği sürecin ‘zaten tamamen tükenmiş’ olduğunu söyledi.

Atlantik Konseyi uzmanlarından İmad Badi, Bathiliy'nin görevden ayrılışının ‘Libya'da son yıllarda hâkim olan istikrar görüntüsünün ortadan kalktığı inkâr edilemez bir dönüm noktasında’ gerçekleştiğini söyledi.

Mart ayında Bathiliy’nin siyasi işlerden sorumlu yardımcısı olarak atanan Amerikalı Stephanie Koury geçici olarak onun görevlerini üstlenecek.

Harşavi, Koury'nin ‘geçici bir özel temsilci olarak ortaya çıkmasının muhtemel’ olduğunu ve bunun ‘ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde Rus vetosuyla karşılaşmadan UNSMIL'i yönetmesine olanak sağlayacak bir düzenleme’ olacağını belirtti.

Badi, Koury'nin pozisyonunun bir özel temsilcinin yokluğunda geçici bir süre için görev yapmasına izin vereceğini, ancak ‘başarabileceklerinin sınırlı olacağını’ söyledi.


İsrail ordusunun Refah'a yönelik saldırısında çoğu kadın ve çocuk 8 Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail ordusunun Refah'a yönelik saldırısında çoğu kadın ve çocuk 8 Filistinli öldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine yönelik saldırısında 5'i çocuk, 2'si kadın 8 Filistinli hayatını kaybetti.

Sağlık yetkilileri, AA muhabirine, İsrail ordusunun Refah'ın güneyinde bulunan es-Selam Mahallesi'ndeki tarım arazisi üzerindeki bir barakayı hedef aldığını söyledi.

Yetkililer, İsrail ordusunun saldırısında, Gazze kentinden yerinde edilerek Refah'a gelen Iyad ailesinden 5'i çocuk, 2'si kadın 8 Filistinlinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail ordusunun, Refah kentinde bulunan Doğu Mezarlığı çevresindeki el-Behabisa ailesine ait bir evi bombalaması sonucu da çok sayıda Filistinli yaralandı.

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az 14 bin 500’ü çocuk, 9 bin 560'ı kadın olmak üzere 33 bin 899 Filistinli öldürüldü, 76 bin 664 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

- Gazze'de yerinden edilen Filistinlilerin son sığınağı Refah

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana sürdürdüğü saldırıları nedeniyle yaklaşık 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde 1,9 milyon kişi, yerinden edildi. Bu Filistinlilerin çoğu, İsrail'in daha önce "güvenli bölge" olduğunu iddia ettiği Refah kentine sığındı.

Gazze Şeridi'nin en güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah'ın İsrail saldırılarından önce 280 bin olan nüfusu, halihazırda 5 katından fazla artarak neredeyse 1,5 milyona ulaştı.

İsrail saldırılarından kaçarak, yeterli kalacak yerin bulunmadığı ve altyapının yetersiz kaldığı Refah'a sığınan Filistinlilerin büyük bölümü, derme çatma çadırlardan oluşan kamplarda yaşam mücadelesi veriyor.

İsrail ordusunun sık sık hava saldırıları düzenlediği Refah'a kara saldırısı başlatması halinde sivillerin Gazze Şeridi'nde sığınacak yerinin kalmayacağından endişe ediliyor.