Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Ukrayna’daki savaş, yerinden edilmiş insanların yükü ve petrol fiyatlarındaki artış Batılı ülkelerin önceliklerini tamamen farklı hale getirdi

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
TT

Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)

Velid Şukayr
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib ve Sosyal İşler Bakanı Hektor Haccar’dan oluşan Lübnan heyeti, Brüksel’deki yerinden edilmiş Suriyeliler Konferansı’na katılmak üzere ülkeden ‘Lübnan topraklarındaki yerinden edilmiş Suriyelilerin varlığı konusunda katı olarak tanımlanabilecek bir tavırla’ ayrıldı. Söz konusu iki bakanın, konferansta Lübnan’ın artık yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin yükünü taşıyamayacağına dair brifing vermesi bekleniyor.
İki bakan, 5 Mayıs’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptıkları görüşme sırasında söz konusu meseleyi ele alırken, daha sonra Bouhabib, Brüksel’de bu meseleye ilişkin ilk gündemin ‘Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin ülke topraklarına göç etmesine artık tahammül edemeyeceği’ olduğunu belirtti. Bakan, “Kapasitemizi, onları koruma ya da onlara yardım etme yeteneğimizi aşan, yerinden edilmiş çok sayıda insan var” dedi.
Lübnan tarafının, Suriye devriminin patlak vermesinden ve halkın 2011 yılında rejimin şiddetiyle karşılaşmasından bu yana yerinden edilmiş Suriyelileri ülkelerine geri döndürmek için Brüksel’de bir plan sunması bekleniyor. Ayrıca söz konusu plan, yerinden edilmiş kişilerin yüklerini tartışmak için düzenlenen ve ‘Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra komşu ülkeler ve sınırlı sayıdaki Batılı ülkeler tarafından kabul edilmeleri karşılığında verilen’ para miktarının belirlendiği yıllık toplantıda da gündeme getirilecek. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir bakanlık kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada bakanlar heyetinin konferansa sunacağı bir planın olmadığını söyledi.
Bu çerçevede Bakan Bouhabib, Lübnan’ın ‘ülke içerisindeki yerinden edilmişlere yardım etmek istemediğini’ söylerken, “Yerinden edilen Suriyeliler ülkelerine dönerlerse biz kendimizle ilgileniriz” dedi. Bakan, “Suriye’ye gidip geri dönen Suriyelilerin çoğu yanlarında döviz taşıyor. Çünkü Lübnan lirası, orada döviz yerine geçiyor ve bu insanlar iki ülke arasında çalışıyor, hareket ediyor. Onlar, burada olmamalı” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lübnan’ın Başbakan Hassan Diyab hükümetinde (2020) alınan kabine kararını uygulayacağını söyleyen Bakan, “Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği yapmak istiyoruz, ancak çıkarlarımız göz önünde bulundurulmalı ve onların çıkarlarımıza karşı diktelerini kabul etmemeliyiz” dedi.

Lübnan, zorunlu geri dönüşü önerdi
Öyle görünüyor ki ilgili kuruluşlara yerinden edilenler için ayni veya nakdi yardım çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Avn’ın tavrına dayalı olarak Lübnan ile BM arasında söz konusu duruma dair yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor. Avn, bu yardımları Lübnan’da sunmak yerine Suriye topraklarında sağlamayı önerirken, yerinden edilmişlere Lübnan topraklarında sağlanan yardımların, onları bu ülkede kalmaya teşvik ettiğini savunuyor. Aynı şekilde Lübnan Dışişleri Bakanı, ABD ve Avrupa ülkelerini yerinden edilenlerin geri dönüşünü istememekle suçlarken, yerinden edilmişlerin Avrupa’ya göç etme tehlikesine dikkati çekti. “Artık deniz üzerinden göç etmelerini engelleyemiyoruz” diyen Bakan Bouhabib, AB’nin Lübnan’ın çıkarlarını umursamadığına dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililerin bu konudaki tavırlarına dair tek açıklama, rejimle ilişkilerini yönetmek üzere bazı grupları sınırlara aktararak yerinden edilmişleri ülkelerine geri dönmeye zorladıkları yönünde. Ayrıca yetkililer, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ‘ülkelerine geri dönüşün güvenli ve gönüllü olması gerektiğine’ dair kriterlerini göz önünde bulundurmuyor. 

Eski hükümetin planı fon olmaksızın teorik
Bouhabib’in dayandığı Diyab hükümetinin planı, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü sağlamak için pratik hiçbir şey ortaya koymuyor ve geri dönüşe dair her şey teorik. Plan, elektrik, su ve istihdam yoluyla 11 yıldan uzun bir süredir altyapıya milyarlarca dolarlık maliyetinin bir sonucu olarak yerinden edilmişlerin varlığının, Lübnan’daki boğucu ekonomik krizin önemli bir nedeni olduğunu öngörüyor. Ayrıca Suriye savaşının Lübnan’ın Suriye üzerinden Arap Körfezi ülkelerine gıda ve tarımsal ihracat yapamamasına yol açtığı dolaylı kayıpların yanı sıra yerinden edilmiş çocukların eğitim masraflarının da doğrudan devlet bankası tarafından finanse edilmesi ek bir yüke neden oluyor.

Uluslararası bağışın yetersizliği
Söz konusu plan, anayasada yer alan bir ilke olarak yeniden yerleşimin reddedilmesini ve Lübnan toplumuna yönelik her türlü entegrasyonun reddedilmesini öngörüyor. Plan ayrıca, yerinden edilenlerin geri dönüşünün Suriye’deki siyasi süreçle bağlantılı olmayacağını da içeriyor. Aynı şekilde Suriye devletinin tüm Suriyelilerin geri dönüşünü memnuniyetle karşıladığından, ‘binlerce okulu restore ederek, kurum hizmetlerini onarmaya çalışarak, altyapıyı rehabilite ederek, vatandaşların ihtiyaçlarını güvence altına alarak, geçici sığınaklar oluşturarak ve iyi bir yaşam için ihtiyaçları sağlayarak’ geri dönüş prosedürlerini kolaylaştırmak için gerekli olanı yapmaya istekli olduğundan bahsediyor.
Şam’a birçok defa ziyarette bulunan dönemin Sosyal İşler Bakanı Remzi Müşerrefiye, krize müdahale planının, ‘Lübnan boyutu, Lübnan- Suriye boyutu ve Lübnan- uluslararası boyutu’ olmak üzere üç boyuta ayrıldığını dile getirdi. Müşerrefiye, talep edilen toplu geri dönüşün, bir zaman çerçevesi belirleme imkânı olmaksızın aşamalar halinde gerçekleşeceğini, ancak bunu sağlamak için yeterli finansmanının olmadığını söyledi.

Bakan Bouhabib, Lübnan heyetinin Brüksel konferansına bir finansman planı taşıyıp taşımadığı sorusunu, bu iddiayı yalanlayarak yanıtladı. İlgili ülkelerden gelen mali yardımların yetersiz olduğunu ve bağışçı ülkelerin yerinden edilmişlerin yüklerini finanse etme konusunda yorgun olduğunu söyleyen Bakan, “Uluslararası toplumun ‘yerinden edilmişlerin köylerine geri dönüşü için yıkılan alanları yeniden inşa ederek ve dönüşü finanse ederek siyasi çözümde ilerleme sağlanmasını’ şart koşması, bu dönüşü istemedikleri anlamına geliyor. Bu şartı ileri süren ülkelerin liderleri, Suriye muhalefetiyle anlaşmanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.

Brüksel konferansı en kötü koşullarda gerçekleşiyor
Öte yandan Avrupa Birliği ile yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında temasa geçen bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada finansman hazırlıklarının kötü durumda olduğunu belirtti. Bu yılki konferansın, onlara ev sahipliği yapan ülkeler açısından yerinden edilmiş Suriyelilerin finansmanını yasallaştırma kararının bir sonucu olarak en kötü koşullar ortasında düzenlendiğini belirten kaynak, “Örneğin İngiltere, bu amaçla herhangi bir miktar ödemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirtti. Bu krizi finanse etmede en cömert ülke olan Almanya, yerinden edilmiş Suriyelilere yardım için katkısını azaltmaya karar verdi. AB içerisinde bu konu hakkındaki sorumlular da konferanstan 10 gün önce, hazırlıklarının olduğu gibi kalacağını söylediler” dedi.
Kaynak, yerinden edilmişlerin zorla geri gönderilmesi tehdidi ek fon elde etmeyi amaçlıyorsa, Lübnan’ın tutumunun oldukça kötü koşullara ulaştığını belirtti. Kaynağa göre Lübnan’daki çalkantılı siyasi durum ve parayı harcamadaki yönetim eksikliği bahane edilerek Lübnan’a tahsis edilen tutarlarda indirime gidildi. Hatta AB’deki bazı yetkililer, Lübnan’da yapılacak parlamento seçimlerinin bu duruma köklü değişiklikler getirmeyeceğini söyleyecek daha da ileri gidiyor. Bu da yerinden edilmişler krizine yönelik müdahale planı finansmanı hakkındaki talebin düzeyine yansıyor.

Suriye’nin yardım çekme teşviki ve Erdoğan’ın seçim hedefleri
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in (rejime muhalif on birlerce kişiyi etkileyen) ‘terörizmle’ işbirliği suçlamasıyla mahkum edilenler için af yasası çıkarmasına rağmen bu adım, Brüksel Konferansı çerçevesindeki birkaç hedeften biri. Esed, söz konusu kararnameyi, yerinden edilmiş Suriyelilerle ilgili fonların artırılması amacıyla siyasi çözümde ilerleme kaydederek uluslararası toplumun bazı şartlarını yerine getirmek için yayınladı. Ancak AB’deki ilgili taraflar, bunun yeterli olmadığına inanıyor. Kaynağa göre Suriye rejimi, af yasasına ek olarak, bu ayın sonunda Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarında esnek bir duruş sergileyeceğini de Avrupalılara bildirdi.
Şam’ın AB’deki yetkililere gönderdiği mesajlar arasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in aylar önce önerdiği kuralı kabul ettiği, yani bir yandan rejim ile muhalefet, diğer yandan da kendisi ile Batı ülkeleri arasında ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımını benimsediği mesajı da yer alıyor. Gözlemciler, bu tavrı tanık olunan boğucu ekonomik kriz ortasında Batılı ülkeleri Suriye’ye yardım sağlamaya çekmeye yönelik bir girişim olarak nitelendirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce onlara güvenli bir geri dönüş sağlamak için evler inşa ettikten ve alt yapıyı inşa ettikten sonra yerinden edilmiş bir milyon Suriyeliyi, Suriye’nin kuzeybatısında kontrol ettiği alanlara geri gönderme kararı aldıklarını duyurdu. Brüksel konferansı öncesinde bu karar, fon sağlamak amacıyla alındı. Ancak gözlemciler, bu kararın ekonomik kriz nedeniyle partisinin popülaritesinin azalmasının bir sonucu olarak Türk kamuoyunu kendine çekme amacıyla alındığını belirtti.
Ancak sorun şu ki ne Suriye’deki rejim ne de diğer ilgili Arap olan ve Arap olmayan ülkeler, başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle eskisinden tamamen farklı bir ruh hali içinde olduğunu henüz anlamadı. Bu ruh hali, Batılı ülkelerin Suriyeli yerinden edilmişlere fon sağlama isteksizliğini iki yönde açıklıyor.

Ukrayna’ya finansman ve küresel ekonomik kriz
Öncelikle, başta küresel gıda krizi olmak üzere Ukrayna’daki savaşın yansımalarından kaynaklanan ekonomik kriz, bu savaşa silah ve teçhizat finanse etmek zorunda olan bağışçı ülkeleri, diğer uluslararası alanlardaki katkılarını azaltmaya, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış nedeniyle harcamalarını yasallaştırmaya itti. Kriz ayrıca, bu ülkeleri Avrupa’ya ve savaş alanına komşu ülkelere ve Ukrayna içerisine dağılan ve sayıları üç ayda 8 milyonu aşan yerinden edilmiş Ukraynalılar krizini finanse etmeye öncelik vermeye itti. Yerinden edilmiş Suriyelilerin sayısındaki artış, üç yıldan uzun bir süre içinde yaşanmıştı.

Siyasi olarak şarta bağlı insani yardım
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteci krizine yönelik finansmanı artırma konusundaki isteksizliğinin ikinci yönü, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında onlara ev sahipliği yapan ülkelerin siyasi konumlarıyla ilgili. Batılı bağışçı ülkelerin ve Asyalı müttefiklerinin muhtaç ülkelere mali yardım sağlama kriterleri, Moskova karşısında Ukrayna’nın ne kadar yanında olduklarıdır. Soğuk Savaş döneminde hüküm süren bu bölünmeyi hatırlatan küresel düzeydeki keskin bölünme ortasında Batı tarafgirliği, bu ülkeler için ‘muhtaç ülkelerle olumlu bir şekilde ilgilenme yolunda’ önemli bir koşul haline geldi. Kaynak, bu çerçevede Suriye de dahil olmak üzere Rusya’nın tavrıyla uyumlu ülkelerin, Batı ülkelerinin saldırganlığıyla karşılaşacaklarına ve bu nedenle de onlardan yardımın kesileceğine dikkati çekti. Bu durum ise insani yardımlar da dahil olmak üzere, yardımların siyasi koşullara bağlanması ilkesinin bundan böyle devam etmesine neden oluyor.



İsrail Beyrut'un kalbine ve güney banliyölerine saldırdı: 4 ölü, 23 yaralı

Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor (AP)
Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor (AP)
TT

İsrail Beyrut'un kalbine ve güney banliyölerine saldırdı: 4 ölü, 23 yaralı

Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor (AP)
Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor (AP)

İsrail ile Hizbullah arasındaki savaş üçüncü ayına girerken İsrail, Beyrut'un kalbindeki bir konut binasını ‘beş füze’ ile hedef aldı ve Hizbullah'ın önde gelen liderlerinden Talal Hamiye'nin hedef alındığı haberlerinin ortasında binayı tamamen yerle bir etti.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), Beyrut'un ‘korkunç bir katliama uyandığını, İsrail savaş uçaklarının el-Basta bölgesindeki el-Memun Caddesi'nde sekiz katlı bir konut binasını beş füzeyle tamamen yok ettiğini’ bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın NNA’dan aktardığına göre arama kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok sayıda şehit ve yaralının olduğu el-Basta bölgesinde bulunan el-Memun Caddesi'ndeki enkazı kaldırmak için çalışıyor.

Hizbullah'a bağlı yerel bir kanal, Lübnan Sağlık Bakanlığı'na dayandırdığı haberinde Beyrut'un el-Basta bölgesine düzenlenen saldırıda en az dört kişinin öldüğünü ve 23 kişinin de yaralandığını bildirdi.

İsrail Yayın Kurumu'na (IBC) konuşan bir güvenlik kaynağı, İsrail'in bugün şafak vakti Beyrut'ta Hizbullah'ın operasyon şefi Muhammed Haydar'ın kaldığı bir binayı hedef aldığını söyledi.

Ebu Ali olarak da bilinen Haydar, Hizbullah'ın operasyonlar biriminin başı ve örgütün en üst düzey isimlerinden biriydi.

İsrail'in Beyrut'un merkezindeki el-Basta bölgesinde bir konuta düzenlediği saldırının yol açtığı geniş çaplı yıkımdan (AFP)İsrail'in Beyrut'un merkezindeki el-Basta bölgesinde bir konuta düzenlediği saldırının yol açtığı geniş çaplı yıkımdan (AFP)

Banliyölere yeni saldırılar

Şafak vakti Beyrut'un merkezine yönelik saldırının ardından İsrail ordusu güney banliyölerine yeni saldırılar düzenledi. NNA, Lübnan Üniversitesi çevresindeki Hadath bölgesine şiddetli bir saldırı düzenlendiğini bildirdi.

Bu saldırı, İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin X platformu aracılığıyla güney banliyölerinde yaşayanlara yeni tahliye uyarılarında bulunmasının ardından geldi.

Adraee’nin yaptığı tahliye uyarısında şu ifadeler yer aldı: “Güney banliyöleri bölgesinde, özellikle ekteki haritalarda belirtilen binalarda ve Hadath ile Choueifat'taki komşu binalarda yaşayan tüm sakinlere uyarı: İsrail Savunma Kuvvetleri’nin yakın zamanda harekete geçeceği Hizbullah tesislerinin yakınında bulunuyorsunuz. Sizin ve aile fertlerinizin güvenliği için bu binaları derhal boşaltmalı ve en az 500 metre uzağa gitmelisiniz.”

Talal Hamiye kimdir?

İsrail medyası, Beyrut'un kalbindeki saldırının hedefinin Hizbullah komutanı Talal Hamiye olduğunu ve tahkimat delici füzelerin kullanıldığını, bunun da Lübnan'ın farklı bölgelerinde büyük bir patlama sesi duyulmasına yol açtığını bildirdi. Bu füzeler, Hizbullah eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah ve Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin suikastlarında kullanılanlara benziyor.

Yedioth Ahronoth, Hamiye'nin ‘parlak askeri kariyere sahip biri’ olarak bilindiğini ve komutan Mustafa Bedreddin'in öldürülmesinin ardından Hizbullah'ın askeri kolunun komutasını üstlendiğini kaydetti.

Hamiye, hakkında bilgi verenlere 7 milyon dolara kadar ödül veren ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Rewards for Justice (Adalet İçin Ödül) programının duyurulmasıyla yeniden gündeme gelene kadar ilgi odağı olmaktan uzak kaldı.

görsel

Hamiye, Hizbullah'ın Lübnan toprakları dışındaki operasyonlarını yürütmekten sorumlu olan dış operasyon birimi Birim 910'un komutanıdır.

Ciddi hasar

Yerel bir televizyon kanalı tarafından yayınlanan görüntülerde en az bir binanın çöktüğü ve birkaç binanın da ağır hasar gördüğü görülüyor.

Reuters'a konuşan görgü tanıkları, patlamaların Beyrut'u sabaha karşı 04:00 sularında sarstığını bildirdi. Güvenlik kaynakları saldırıda en az dört bombanın ateşlendiğini söyledi.

Bu, İsrail'in son günlerde Beyrut'un merkezindeki bir bölgeyi hedef alan dördüncü hava saldırısı olurken, İsrail saldırılarının çoğunu Hizbullah'ın kalesi olan Beyrut'un güney banliyölerine düzenledi. Geçtiğimiz pazar günü Ras en-Nebe mahallesine düzenlenen bir İsrail hava saldırısında Hizbullah'ın medya ilişkileri sorumlusu öldürülmüştü.

İsrail, Gazze Şeridi'ndeki savaş nedeniyle sınır ötesi çatışmaların patlak vermesinden neredeyse bir yıl sonra eylül ayında Hizbullah'a karşı büyük bir saldırı başlatarak Lübnan'ın büyük bir bölümünü hava saldırılarıyla vurdu ve güneye kara birlikleri gönderdi.

Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor. (AP)Arama kurtarma görevlileri ve bölge sakinleri, Beyrut'ta İsrail saldırısının gerçekleştiği yerde enkaz altında kalanları arıyor. (AP)

İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmalar, Hizbullah'ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'in güneyine saldırı düzenleyen Hamas ile dayanışma amacıyla ateş açmasının ardından patlak verdi.

ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein ateşkes anlaşmasına varmak amacıyla geçtiğimiz hafta Lübnan ve İsrail'i ziyaret etti. Hochstein, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz ile görüşmek üzere İsrail'e gitmeden önce salı ve çarşamba günleri Beyrut'ta yaptığı görüşmelerin ardından ‘ilerlemeden’ söz etti.