Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Ukrayna’daki savaş, yerinden edilmiş insanların yükü ve petrol fiyatlarındaki artış Batılı ülkelerin önceliklerini tamamen farklı hale getirdi

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
TT

Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)

Velid Şukayr
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib ve Sosyal İşler Bakanı Hektor Haccar’dan oluşan Lübnan heyeti, Brüksel’deki yerinden edilmiş Suriyeliler Konferansı’na katılmak üzere ülkeden ‘Lübnan topraklarındaki yerinden edilmiş Suriyelilerin varlığı konusunda katı olarak tanımlanabilecek bir tavırla’ ayrıldı. Söz konusu iki bakanın, konferansta Lübnan’ın artık yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin yükünü taşıyamayacağına dair brifing vermesi bekleniyor.
İki bakan, 5 Mayıs’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptıkları görüşme sırasında söz konusu meseleyi ele alırken, daha sonra Bouhabib, Brüksel’de bu meseleye ilişkin ilk gündemin ‘Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin ülke topraklarına göç etmesine artık tahammül edemeyeceği’ olduğunu belirtti. Bakan, “Kapasitemizi, onları koruma ya da onlara yardım etme yeteneğimizi aşan, yerinden edilmiş çok sayıda insan var” dedi.
Lübnan tarafının, Suriye devriminin patlak vermesinden ve halkın 2011 yılında rejimin şiddetiyle karşılaşmasından bu yana yerinden edilmiş Suriyelileri ülkelerine geri döndürmek için Brüksel’de bir plan sunması bekleniyor. Ayrıca söz konusu plan, yerinden edilmiş kişilerin yüklerini tartışmak için düzenlenen ve ‘Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra komşu ülkeler ve sınırlı sayıdaki Batılı ülkeler tarafından kabul edilmeleri karşılığında verilen’ para miktarının belirlendiği yıllık toplantıda da gündeme getirilecek. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir bakanlık kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada bakanlar heyetinin konferansa sunacağı bir planın olmadığını söyledi.
Bu çerçevede Bakan Bouhabib, Lübnan’ın ‘ülke içerisindeki yerinden edilmişlere yardım etmek istemediğini’ söylerken, “Yerinden edilen Suriyeliler ülkelerine dönerlerse biz kendimizle ilgileniriz” dedi. Bakan, “Suriye’ye gidip geri dönen Suriyelilerin çoğu yanlarında döviz taşıyor. Çünkü Lübnan lirası, orada döviz yerine geçiyor ve bu insanlar iki ülke arasında çalışıyor, hareket ediyor. Onlar, burada olmamalı” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lübnan’ın Başbakan Hassan Diyab hükümetinde (2020) alınan kabine kararını uygulayacağını söyleyen Bakan, “Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği yapmak istiyoruz, ancak çıkarlarımız göz önünde bulundurulmalı ve onların çıkarlarımıza karşı diktelerini kabul etmemeliyiz” dedi.

Lübnan, zorunlu geri dönüşü önerdi
Öyle görünüyor ki ilgili kuruluşlara yerinden edilenler için ayni veya nakdi yardım çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Avn’ın tavrına dayalı olarak Lübnan ile BM arasında söz konusu duruma dair yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor. Avn, bu yardımları Lübnan’da sunmak yerine Suriye topraklarında sağlamayı önerirken, yerinden edilmişlere Lübnan topraklarında sağlanan yardımların, onları bu ülkede kalmaya teşvik ettiğini savunuyor. Aynı şekilde Lübnan Dışişleri Bakanı, ABD ve Avrupa ülkelerini yerinden edilenlerin geri dönüşünü istememekle suçlarken, yerinden edilmişlerin Avrupa’ya göç etme tehlikesine dikkati çekti. “Artık deniz üzerinden göç etmelerini engelleyemiyoruz” diyen Bakan Bouhabib, AB’nin Lübnan’ın çıkarlarını umursamadığına dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililerin bu konudaki tavırlarına dair tek açıklama, rejimle ilişkilerini yönetmek üzere bazı grupları sınırlara aktararak yerinden edilmişleri ülkelerine geri dönmeye zorladıkları yönünde. Ayrıca yetkililer, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ‘ülkelerine geri dönüşün güvenli ve gönüllü olması gerektiğine’ dair kriterlerini göz önünde bulundurmuyor. 

Eski hükümetin planı fon olmaksızın teorik
Bouhabib’in dayandığı Diyab hükümetinin planı, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü sağlamak için pratik hiçbir şey ortaya koymuyor ve geri dönüşe dair her şey teorik. Plan, elektrik, su ve istihdam yoluyla 11 yıldan uzun bir süredir altyapıya milyarlarca dolarlık maliyetinin bir sonucu olarak yerinden edilmişlerin varlığının, Lübnan’daki boğucu ekonomik krizin önemli bir nedeni olduğunu öngörüyor. Ayrıca Suriye savaşının Lübnan’ın Suriye üzerinden Arap Körfezi ülkelerine gıda ve tarımsal ihracat yapamamasına yol açtığı dolaylı kayıpların yanı sıra yerinden edilmiş çocukların eğitim masraflarının da doğrudan devlet bankası tarafından finanse edilmesi ek bir yüke neden oluyor.

Uluslararası bağışın yetersizliği
Söz konusu plan, anayasada yer alan bir ilke olarak yeniden yerleşimin reddedilmesini ve Lübnan toplumuna yönelik her türlü entegrasyonun reddedilmesini öngörüyor. Plan ayrıca, yerinden edilenlerin geri dönüşünün Suriye’deki siyasi süreçle bağlantılı olmayacağını da içeriyor. Aynı şekilde Suriye devletinin tüm Suriyelilerin geri dönüşünü memnuniyetle karşıladığından, ‘binlerce okulu restore ederek, kurum hizmetlerini onarmaya çalışarak, altyapıyı rehabilite ederek, vatandaşların ihtiyaçlarını güvence altına alarak, geçici sığınaklar oluşturarak ve iyi bir yaşam için ihtiyaçları sağlayarak’ geri dönüş prosedürlerini kolaylaştırmak için gerekli olanı yapmaya istekli olduğundan bahsediyor.
Şam’a birçok defa ziyarette bulunan dönemin Sosyal İşler Bakanı Remzi Müşerrefiye, krize müdahale planının, ‘Lübnan boyutu, Lübnan- Suriye boyutu ve Lübnan- uluslararası boyutu’ olmak üzere üç boyuta ayrıldığını dile getirdi. Müşerrefiye, talep edilen toplu geri dönüşün, bir zaman çerçevesi belirleme imkânı olmaksızın aşamalar halinde gerçekleşeceğini, ancak bunu sağlamak için yeterli finansmanının olmadığını söyledi.

Bakan Bouhabib, Lübnan heyetinin Brüksel konferansına bir finansman planı taşıyıp taşımadığı sorusunu, bu iddiayı yalanlayarak yanıtladı. İlgili ülkelerden gelen mali yardımların yetersiz olduğunu ve bağışçı ülkelerin yerinden edilmişlerin yüklerini finanse etme konusunda yorgun olduğunu söyleyen Bakan, “Uluslararası toplumun ‘yerinden edilmişlerin köylerine geri dönüşü için yıkılan alanları yeniden inşa ederek ve dönüşü finanse ederek siyasi çözümde ilerleme sağlanmasını’ şart koşması, bu dönüşü istemedikleri anlamına geliyor. Bu şartı ileri süren ülkelerin liderleri, Suriye muhalefetiyle anlaşmanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.

Brüksel konferansı en kötü koşullarda gerçekleşiyor
Öte yandan Avrupa Birliği ile yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında temasa geçen bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada finansman hazırlıklarının kötü durumda olduğunu belirtti. Bu yılki konferansın, onlara ev sahipliği yapan ülkeler açısından yerinden edilmiş Suriyelilerin finansmanını yasallaştırma kararının bir sonucu olarak en kötü koşullar ortasında düzenlendiğini belirten kaynak, “Örneğin İngiltere, bu amaçla herhangi bir miktar ödemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirtti. Bu krizi finanse etmede en cömert ülke olan Almanya, yerinden edilmiş Suriyelilere yardım için katkısını azaltmaya karar verdi. AB içerisinde bu konu hakkındaki sorumlular da konferanstan 10 gün önce, hazırlıklarının olduğu gibi kalacağını söylediler” dedi.
Kaynak, yerinden edilmişlerin zorla geri gönderilmesi tehdidi ek fon elde etmeyi amaçlıyorsa, Lübnan’ın tutumunun oldukça kötü koşullara ulaştığını belirtti. Kaynağa göre Lübnan’daki çalkantılı siyasi durum ve parayı harcamadaki yönetim eksikliği bahane edilerek Lübnan’a tahsis edilen tutarlarda indirime gidildi. Hatta AB’deki bazı yetkililer, Lübnan’da yapılacak parlamento seçimlerinin bu duruma köklü değişiklikler getirmeyeceğini söyleyecek daha da ileri gidiyor. Bu da yerinden edilmişler krizine yönelik müdahale planı finansmanı hakkındaki talebin düzeyine yansıyor.

Suriye’nin yardım çekme teşviki ve Erdoğan’ın seçim hedefleri
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in (rejime muhalif on birlerce kişiyi etkileyen) ‘terörizmle’ işbirliği suçlamasıyla mahkum edilenler için af yasası çıkarmasına rağmen bu adım, Brüksel Konferansı çerçevesindeki birkaç hedeften biri. Esed, söz konusu kararnameyi, yerinden edilmiş Suriyelilerle ilgili fonların artırılması amacıyla siyasi çözümde ilerleme kaydederek uluslararası toplumun bazı şartlarını yerine getirmek için yayınladı. Ancak AB’deki ilgili taraflar, bunun yeterli olmadığına inanıyor. Kaynağa göre Suriye rejimi, af yasasına ek olarak, bu ayın sonunda Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarında esnek bir duruş sergileyeceğini de Avrupalılara bildirdi.
Şam’ın AB’deki yetkililere gönderdiği mesajlar arasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in aylar önce önerdiği kuralı kabul ettiği, yani bir yandan rejim ile muhalefet, diğer yandan da kendisi ile Batı ülkeleri arasında ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımını benimsediği mesajı da yer alıyor. Gözlemciler, bu tavrı tanık olunan boğucu ekonomik kriz ortasında Batılı ülkeleri Suriye’ye yardım sağlamaya çekmeye yönelik bir girişim olarak nitelendirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce onlara güvenli bir geri dönüş sağlamak için evler inşa ettikten ve alt yapıyı inşa ettikten sonra yerinden edilmiş bir milyon Suriyeliyi, Suriye’nin kuzeybatısında kontrol ettiği alanlara geri gönderme kararı aldıklarını duyurdu. Brüksel konferansı öncesinde bu karar, fon sağlamak amacıyla alındı. Ancak gözlemciler, bu kararın ekonomik kriz nedeniyle partisinin popülaritesinin azalmasının bir sonucu olarak Türk kamuoyunu kendine çekme amacıyla alındığını belirtti.
Ancak sorun şu ki ne Suriye’deki rejim ne de diğer ilgili Arap olan ve Arap olmayan ülkeler, başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle eskisinden tamamen farklı bir ruh hali içinde olduğunu henüz anlamadı. Bu ruh hali, Batılı ülkelerin Suriyeli yerinden edilmişlere fon sağlama isteksizliğini iki yönde açıklıyor.

Ukrayna’ya finansman ve küresel ekonomik kriz
Öncelikle, başta küresel gıda krizi olmak üzere Ukrayna’daki savaşın yansımalarından kaynaklanan ekonomik kriz, bu savaşa silah ve teçhizat finanse etmek zorunda olan bağışçı ülkeleri, diğer uluslararası alanlardaki katkılarını azaltmaya, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış nedeniyle harcamalarını yasallaştırmaya itti. Kriz ayrıca, bu ülkeleri Avrupa’ya ve savaş alanına komşu ülkelere ve Ukrayna içerisine dağılan ve sayıları üç ayda 8 milyonu aşan yerinden edilmiş Ukraynalılar krizini finanse etmeye öncelik vermeye itti. Yerinden edilmiş Suriyelilerin sayısındaki artış, üç yıldan uzun bir süre içinde yaşanmıştı.

Siyasi olarak şarta bağlı insani yardım
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteci krizine yönelik finansmanı artırma konusundaki isteksizliğinin ikinci yönü, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında onlara ev sahipliği yapan ülkelerin siyasi konumlarıyla ilgili. Batılı bağışçı ülkelerin ve Asyalı müttefiklerinin muhtaç ülkelere mali yardım sağlama kriterleri, Moskova karşısında Ukrayna’nın ne kadar yanında olduklarıdır. Soğuk Savaş döneminde hüküm süren bu bölünmeyi hatırlatan küresel düzeydeki keskin bölünme ortasında Batı tarafgirliği, bu ülkeler için ‘muhtaç ülkelerle olumlu bir şekilde ilgilenme yolunda’ önemli bir koşul haline geldi. Kaynak, bu çerçevede Suriye de dahil olmak üzere Rusya’nın tavrıyla uyumlu ülkelerin, Batı ülkelerinin saldırganlığıyla karşılaşacaklarına ve bu nedenle de onlardan yardımın kesileceğine dikkati çekti. Bu durum ise insani yardımlar da dahil olmak üzere, yardımların siyasi koşullara bağlanması ilkesinin bundan böyle devam etmesine neden oluyor.



Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
TT

İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)

Lübnanlı Esirler ve Serbest Bırakılan Tutukluların Temsilciler Komitesi, İsrail tarafından tutulan Lübnanlı esirler dosyasını aktif hale getirilmesi, siyasi ve diplomatik önceliklerin en başına yerleştirmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, aralarında on yıllardır tutuklu bulunan 3 kişi de olmak üzere 23 Lübnanlı esirin yanı sıra son savaş sırasında ve sonrasında tutuklanan yeni esirler ve akıbeti hala bilinmeyen 42 kayıp kişi dikkate alınarak yapıldı.

Bu, ilgili makam tarafından Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a gönderilen resmi bir muhtıra ile dile getirildi. Bu konuda diplomatik, hukuki ve insani yardım da dahil olmak üzere kapsamlı bir ulusal yaklaşımın benimsenmesi ve yetkili uluslararası kurumlar aracılığıyla uluslararasılaştırılması çağrısında bulunuldu.

On yıllardır tutsaklar

Muhtıraya göre, üç Lübnanlı tutsak savaş öncesinden beri İsrail tarafından tutuluyor; biri 1978'den beri, ikincisi 1981'den beri ve üçüncüsü 2005'ten beri. Buna karşılık, son aşamada belgelenen tutsak sayısı 20 yeni tutsağa yükseldi; bunların 11'i Ekim 2024'teki askeri çatışma sırasında, 9'u ise Kasım 2024'teki büyük savaşın sona ermesinden sonra yakalanan sivillerdi.

Komisyon, yeni tutsakların, askeri operasyonlar bağlamı dışında ve bazı durumlarda doğrudan yaralanmaların ardından, balıkçılar, çobanlar, işçiler ve bir belediye polis memurunun dahil olduğu ayrı olaylarda kaçırıldığını belirtti.

d
Beyrut şehir merkezindeki ESCWA binasının önünde İsrail tarafından gözaltına alınan Lübnanlı tutukluların fotoğrafları sergileniyor (EPA)

Muhtırada ayrıca, aralarında öldürülenlerin de bulunduğu 42 kişinin kayıp olduğu ve İsrail'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile herhangi bir iş birliği yapmaması nedeniyle cesetlerinin İsrail tarafından tutulup tutulmadığının bugüne kadar bilinmediği ifade edildi.

İhlal iddiaları ve harekete geçme talepleri

Komisyon, İsrail'i Uluslararası Kızılhaç ile iş birliği yapmayı reddetmeye devam etmekle, mahkumları ziyaret etmeyi engellemekle veya durumları hakkında bilgi vermeyi önlemekle suçladı. Son zamanlarda serbest bırakılan Filistinli mahkumların ifadelerine dayanarak, Lübnanlı mahkumların fiziksel ve psikolojik işkenceye, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaya, kasıtlı tıbbi ihmale ve özellikle yaralı olanlar için aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını vurguladı.

sdgt
İsrail tarafından esir tutulan Lübnanlı mahkumların akrabaları ve aileleri, Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenleyerek fotoğraflarını sergilediler (EPA)

Komisyon, Cumhurbaşkanlığı ve hükümete, yemin konuşmasında ve bakanlar açıklamasında belirtilen, tutuklular meselesinin ulusal bir öncelik olarak ele alınması yönündeki hususun, Dışişleri Bakanlığı tarafından Arap ve uluslararası düzeylerde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde, ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarından yararlanılarak ve dosyayı takip edecek bağımsız bir ulusal komite kurularak derhal hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.


Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
TT

Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)

Hizbullah, uluslararası ve yerel yaptırımlardan ve kapatılması yönündeki baskılardan kaçmak için, Karz-ı Hasen Vakfı adlı mali kolunu parçalara ayırmaya başladı. Bu amaçla, Karz-ı Hasen’in eskiden güvendiği altın teminatına alternatif olarak, taksitler halinde altın satışı yapan bir kurum kurdu; bu girişim "yasal konumlandırma politikası" olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan finans kaynakları, bu önlemin ABD Hazine Bakanlığı'nı tatmin etmesinin pek olası olmadığını, Bakanlığın Lübnan'dan kurumu kapatmasını ve para sektöründeki kontrolsüz faaliyetlere son vermesini talep ettiğini belirtti. Kaynaklar, "Temel sorun devam ettiği sürece, şekli değiştirmek Amerikalıları tatmin etmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu sırada, Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'nin güneyinde, Lübnan ve İsrail orduları arasında dolaylı bir çatışma yaşandı. İsrail, Lübnan ordusunun sabah saatlerinde arama yaptığı bir bina için tahliye uyarısı verdi. İletişim sayesinde bombardıman "geçici olarak" durduruldu, ancak ordu binayı tekrar aradı ve içinde herhangi bir silah bulamadı.