İsrail Kudüs’te Filistinlilere ait bir binayı yıktı

Filistin Otoritesi: Yıkım etnik temizliğin bir parçasıdır

 İsrail yıkım ekipleri Silvan semtinde Recebi ailesine ait binayı yıktı. (AFP)
İsrail yıkım ekipleri Silvan semtinde Recebi ailesine ait binayı yıktı. (AFP)
TT

İsrail Kudüs’te Filistinlilere ait bir binayı yıktı

 İsrail yıkım ekipleri Silvan semtinde Recebi ailesine ait binayı yıktı. (AFP)
İsrail yıkım ekipleri Silvan semtinde Recebi ailesine ait binayı yıktı. (AFP)

İsrail’in Kudüs Belediyesi yıkım ekipleri, Kudüs'ün Silvan bölgesinde Filistinli aileye ait bir binayı yıktı.  İsrail güvenlik güçleri, Mescid-i Aksa'nın güneyindeki Ayn Levze mahallesinde Recebi ailesine ait olan evi kuşattı. Buldozerler 18 yıl önce inşa edilen iki kat ve beş daireden oluşan binayı yıkarken mahalle sakinleriyle güvenlik güçleri arasında arbede yaşandı. Bina sakinlerinden Faris Recebi, işgal güçlerinin evin kapısını patlattığını ve kendilerini zorla dışarı çıkardığını aktardı. Binayı 18 yıl önce kendilerine ait olan arsa üzerinde inşa ettiklerini belirten Faris Recebi, tüm bu süre zarfında defalarca ruhsat izni için başvurduklarını ancak geçerli bir hukuki gerekçe bulunmamasına rağmen taleplerinin reddedildiğini söyledi. Mahalle sakinleri Recebi ailesiyle dayanışma amacıyla yıkımı engellemeye çalıştı, ancak güvenlik güçleri protestocuları darp ederek beş kişinin hafif yaralanmasına sebebiyet verdi. Recebi ailesi üyeleri, enkazın üstüne çadır kuracaklarını ve topraklarını terk etmeyeceklerini bildirdi. Aile üyeleri yıkım faaliyetlerini izlerken bazı kadınların ağlaması dikkati çekti.
İsrail işgal güçleri Doğu Kudüs’te Filistinlilere ait evleri inşa ruhsatları olmadığı gerekçesiyle yıkıyor. Filistinliler yıllarca süren ve on binlerce dolara mal olabilen inşaat ruhsatı almakta çoğu zaman başarısız oluyor. İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'in hazırladığı raporda, Kudüs Belediyesi’nin, Filistinlilerin inşaat ruhsatı almasını kasıtlı olarak zorlaştırdığı kaydedildi. Buna mukabil Yahudi yerleşim yerlerinin genişlemesine yönelik ise kolaylık gösterildiği belirtildi.  
 Kudüslü bir aktivist olan Fahri Ziyab, Doğu Kudüs’te özellikle Silvan semtinin Filistinlilerden arındırılmak istendiğini ve halihazırda 7 bin 815 binanın yıkım emrinin bulunduğunu söyledi. Bu sayının bölgedeki evlerin yüzde 40’ına tekabül ettiğine işaret eden Ziyab, ‘’Şeyh Cerrah ve Silvan sakinleri 13 bin ruhsat başvurusunda bulundular ve hepsi reddedildi. Yahudi yerleşimciler ise işgal ettikleri arazilerde ruhsatsız evler yapıyor ama kimse onlara dokunmuyor’' dedi.  
Filistin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, söz konusu yıkımın ‘etnik temizliğin bir parçası’ olduğu vurgulandı. Açıklamada, “Yıkım bir savaş suçu ve en kötü biçimleriyle insanlığa karşı suçtur. Irkçı, sömürgeci bir yaklaşımla uygulanan etnik temizlik politikaları, kadınlar ve çocuklar dahil olmak üzere 40 kişinin evsiz kalmasına neden olmuştur. İşgal güçlerinin kutsal Kudüs’ü Yahudileştirmek amacıyla Kudüslüleri tehcire zorlaması, açık şekilde bir etnik temizlik operasyonudur. Recebi ailesi sadece işgal güçlerinin kurbanı olmamıştır, aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi’nin çifte standartlı yaklaşımının ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail’in hukuksuzluğuna sessiz kalmasının da kurbanı olmuştur. İsrail’in toprakları gasp etmesi ve Kudüs’ü Yahudileştirme girişimi asla kabul edilemez’’ ifadelerine yer verildi.  
Filistin yönetimi, insan haklarına saygılı olan uluslararası toplumu, cesur davranarak Filistinli ailelerin yanında durmaya çağırdı. Ayrıca Amerika’ya başta konsolosluğun yeniden açılması olmak üzere Kudüs ile ilgili verdiği söz ve taahhütleri eyleme dökme çağrısı yapıldı.



Japonya ve Güney Kore’de nükleer silah tartışması: ABD’ye güvenmiyoruz

"Atom Bombası Kubbesi" diye de bilinen Hiroşima Barış Anıtı, ABD'nin atom bombası saldırısında ölenlerin anıldığı başlıca yerlerden (Reuters)
"Atom Bombası Kubbesi" diye de bilinen Hiroşima Barış Anıtı, ABD'nin atom bombası saldırısında ölenlerin anıldığı başlıca yerlerden (Reuters)
TT

Japonya ve Güney Kore’de nükleer silah tartışması: ABD’ye güvenmiyoruz

"Atom Bombası Kubbesi" diye de bilinen Hiroşima Barış Anıtı, ABD'nin atom bombası saldırısında ölenlerin anıldığı başlıca yerlerden (Reuters)
"Atom Bombası Kubbesi" diye de bilinen Hiroşima Barış Anıtı, ABD'nin atom bombası saldırısında ölenlerin anıldığı başlıca yerlerden (Reuters)

Japonya ve Güney Kore, ABD'nin güvenlik garantilerine yönelik şüpheleri nedeniyle nükleer silah geliştirmeyi tartışıyor. 

Reuters'ın analizinde, Japonya'da iktidardaki Liberal Demokrat Parti'den (LDP) bazı siyasetçilerin Washington'ın güvenlik garantilerine daha şüpheci yaklaşmaya başladığı aktarılıyor. 

Özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın gümrük vergisi politikası ve NATO'ya yönelik eleştirilerinin bu tutumu kuvvetlendirdiği belirtiliyor. 

LDP'li eski savunma bakan yardımcısı Rui Matsukawa, şunları söylüyor: 

Trump çok öngörülemez, bu belki de onun gücü ama biz her zaman B planını düşünmek zorundayız. Bu da bağımsız olmak ve nükleer silah edinmek anlamına geliyor.

Japonya, II. Dünya Savaşı'ndan sonra nükleer silah üretmeme, bulundurmama ve ülkeye sokmama ilkesini benimsedi. Tokyo yönetimi, 1960 tarihli ABD-Japonya Güvenlik Anlaşması kapsamında Washington'ın "nükleer şemsiyesi" altına girdi. 

Ancak Çin, Kuzey Kore ve Rusya'nın nükleer kapasitesine karşı kamuoyunda ve siyasette farklı sesler yükselmeye başladı.

Analizde, Japonya'nın teknik olarak "nükleer eşiğe" yaklaştığına işaret ediliyor. 45 ton plutonyuma, uranyum zenginleştirme kapasitesine, gelişmiş füze teknolojisine ve uzay programına sahip olan Japonya, isterse birkaç yıl içinde, hatta bazı uzmanlara göre 6 ayda nükleer silah geliştirebilir. 

Japonya'da özellikle genç kuşaklar arasında, ABD'nin 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya, 9 Ağustos 1945'te de Nagasaki'ye düzenlediği atom bombası saldırılarının anılarının giderek silindiğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle gençler arasında nükleer caydırıcılığın gerekli olabileceği görüşünün güç kazandığı yazılıyor. 

Analize göre Japonya'da gündemde olsa da nükleer silah geliştirmeye destek henüz büyük değil. Ancak 1953'te imzalanan savunma anlaşması kapsamında ABD'nin "nükleer şemsiye" koruması altına giren Güney Kore'de durum bunun tam tersi.

Trump yönetimine güvensizliğin arttığı ülkede yapılan kamuoyu yoklamalarına göre halkın yaklaşık yüzde 75'i Güney Kore'nin kendi nükleer silahlarını geliştirmesini destekliyor. 2022'de yapılan anketteyse bu oran yaklaşık yüzde 61'di.

Muhtemel nükleer saldırılara karşı ABD'nin koruması altındaki Seul yönetimi, kendi silah programını 1970'lerde sonlandırmıştı. ABD, Kuzey Kore'yi nükleer silah üretmekten caydırmak için Güney Kore'ye yerleştirdiği nükleerleri de 1991'de çekmişti.

Ancak Washington'ın izlediği politika başarılı olmadı. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün geçen yılki verilerine göre Pyongyang yönetiminin elinde kullanıma hazır 50 nükleer savaş başlığı var. Ayrıca ülkenin 40 başlık daha üretmek için yeterli kapasiteye sahip olduğu düşünülüyor.

Independent Türkçe, Reuters, Asahi