Henry Kissinger’dan ‘öğrencisi’ Vladimir Putin’in kişiliğiyle ilgili bir analiz

ABD’li emekli diplomat, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ülkesinin tarihine mistik bir inancı olduğunu ve Avrupa ile arasındaki büyük uçurumdan rahatsızlık duyduğunu, Çin Devlet Başkanı Şi’nin aynı çıkmaza girmekten kaçınmayı düşüneceğini söyledi

“Putin, uluslararası arenada karşılaştığı durumu yanlış değerlendirdi” (AFP)
“Putin, uluslararası arenada karşılaştığı durumu yanlış değerlendirdi” (AFP)
TT

Henry Kissinger’dan ‘öğrencisi’ Vladimir Putin’in kişiliğiyle ilgili bir analiz

“Putin, uluslararası arenada karşılaştığı durumu yanlış değerlendirdi” (AFP)
“Putin, uluslararası arenada karşılaştığı durumu yanlış değerlendirdi” (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, ABD, Çin'e açıldığında, Rusya’nın baş düşmanı olduğunu belirterek, “İki düşmanınız olduğunda, onlara tamamen eşit muamele etmenin akıllıca olmayacağını düşündük” dedi.
Financial Times gazetesine verdiği röportajda, Rusya ile Çin arasında birbirinden bağımsız gelişen gerilimlerin ABD’nin Çin açılımına neden olduğunu söyleyen Kissinger, “Eski Sovyetler Birliği Başkanı Leonid Brejnev, Çin ve ABD'nin bir araya gelebileceğini hayal bile edemezdi. Fakat tüm ideolojik düşmanlığına rağmen Mao, (ABD ile) görüşmelere başlamaya hazırdı. Şu an özel çıkarlara karşı kurulan Çin ve Rusya ittifakı bana özünde kalıcı bir ilişki gibi görünmüyor” ifadelerini kullandı.
Kissinger, Soğuk Savaş sırasında büyük bir dönüm noktası olan Çin ve ABD uzlaşısının mimarıydı. Eski ABD Başkanı Richard Nixon'ın Çin ziyaretinin ve Şanghay Bildirisi'nin imzalanmasının 50. yıl dönümü olan 2022’ye gelindiğinde işler sanki 180 derece değişmiş gibi görünürken Rusya ile Çin arasındaki yakın ilişkiler de geri döndü.

Jeopolitik değişiklikler
Şarku’l Avsat’ın Financial Times’tan aktardığı habere göre, Ukrayna savaşının sona ermesinden sonra dünya genelindeki jeopolitik durumun önemli değişikliklere uğrayacağına, Çin ve Rusya’nın beklenen tüm sorunlarda aynı çıkarlara sahip olmasının normal olmadığına inanan ABD'li eski kıdemli diplomat, olası anlaşmazlıkların ortaya çıkmasını düşünmediğini, ancak bir takım koşulların oluşacağını düşündüğünü söyledi.
Ukrayna savaşından sonra Rusya’nın en azından Avrupa ile ilişkilerini ve NATO’ya yönelik genel tutumunu yeniden değerlendirmesi gerektiğini ifade eden Kissenger, “Avrupa ile ilişkilerimizde ve iç tartışmalarımızda iki düşmanı birbirine yakınlaştıracak şekilde düşmanca bir tutum sergilemenin akıllıca olmadığı ilkesini benimsiyoruz” şeklinde konuştu.
Ancak bunun ne Rusya’nın ne de Çin’in Batı’nın yakın dostu olacağı anlamına gelmediğini belirten Kissenger, “Bu sadece, ortaya çıktıkça belirli sorunlara farklı bir yaklaşım benimseme seçeneğini açık bıraktığımız anlamına gelir. Önümüzdeki dönemde Rusya ve Çin'in bir araya gelmelerini engellemeliyiz” diye konuştu.
Bu büyük jeopolitik meydan okumayı ‘demokrasinin otoriterliğe karşı mücadelesi’ olarak tanımlamaya çalışan Biden yönetimiyle ilgili olarak ise ideoloji ve yorumsal farklılıkların tanınması gerektiğinin altını çizen Kissenger, “Bu farkındalığı, rejim değişikliğini politikamızın temel amacı yapmaya hazır olmadığımız sürece başlıca çatışma konusu yapmak yerine ortaya çıkan sorunların önemine ilişkin değerlendirmelerimizde uygulamak için kullanmalıyız. Teknolojik gelişmelerin ve şu an var olan silahların muazzam yıkıcı gücü göz önüne alındığında, rejim değişikliği arayışının diğerlerinin düşmanlığı nedeniyle bizi zorlayabileceğini düşünüyorum. Bu düşmanlığı özellikle başka meselelerle uğraşırken kendi elimizle üretmekten kaçınmalıyız” yorumunda bulundu.

Çatışmayı yönetmek
Kissinger, dünyanın artık değişim hızının ve buluşların hayal bile edilemeyecek kadar dehşet verici düzeylere yol açabileceği bir yer haline geldiğini, mevcut durumda garip olanın silahların her iki tarafta da artması ve her yıl daha da gelişmeye devam etmesi olduğunu söyledi.
Silahların gerçekten kullanılması durumunda ne olacağı konusunda neredeyse hiçbir uluslararası tartışma olmadığına dikkati çeken dünya diplomasisinin emektar isimi, “Genel olarak, hangi tarafta olursanız olun, artık tamamen yeni bir çağda yaşadığımızın anlaşılması çağrısında bulunuyorum. Bunu büyük ölçüde ihmal ettik. Ancak teknolojinin dünyaya yayılmasıyla birlikte, diplomasi ve savaş elbette farklı içeriklere ihtiyaç duyacak ve bu da bir meydan okuma olacaktır” ifadelerini kullandı.

Putin'in hatası
Kissinger, ‘uluslararası ilişkilerde bir öğrencisi’ olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaklaşık 15 yıl boyunca yılda bir kez tamamen akademik stratejik tartışmalar için bir araya geldiğini belirterek, “Rus tarihine dair bir tür mistik inancı olduğunu ve bu anlamda başlangıçta yaptığımız belirli bir şeyden değil, Avrupa ve Doğu Avrupa ile oluşan bu büyük uçurumdan dolayı gücendiğini düşündüm” dedi.
Eski ABD Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Putin, Rusya'nın tüm bölgenin NATO'ya katılması tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını, bu yüzden de kendisini aşağılanmış ve tehlikede olduğunu hissetti. Elbette bu bir mazeret değil. Uluslararası toplum tarafından tanınmış bir devletin ele geçirilmesi düzeyinde bir saldırı başlatmasını beklemiyordum. Putin, uluslararası camiada karşılaştığı durumu yanlış değerlendirdi. Rusya'nın böylesine büyük bir operasyonu sürdürme imkanlarını yanlış analiz ettiği ortada. Anlaşma zamanı geldiğinde, ilişkilerin eski gibi olmayacağını, bundan dolayı talep ettiğimiz için değil, Ruslar neden olduğu için Rusya’ya karşı farklı bir pozisyon alacağımızı herkesin hesaba katması gerekiyor.”

Kırmızı çizginin niteliği
Tüm bu krizler sırasında karşı tarafın içeride çizdiği kırmızı çizginin ne olduğunun anlaşılmaya çalışılması gerektiğini savunan Kissenger, şunları söyledi:
“Soru şu; bu gerilim ne kadar devam edecek? Gerilimin kapsama alanı daha ne kadar genişler? Yoksa sınırlarına ulaştı mı? Rusya’nın, savaşın hangi noktada toplumunu gelecekte bir süper güç olarak uluslararası siyaseti yönetme yeteneğini sınırlayacak kadar zorlayacağına karar vermesi gerekiyor. Bu noktaya ne zaman geleceğini tahmin etmekte zorlanıyorum. Bu noktaya gelindiğinde 70 yıldır hiç kullanılmamış bir silahı (nükleer) kullanacak mı? Eğer bu çizgi aşılırsa, çok önemli bir olay olacaktır. Çünkü bir sonraki bölünme hatlarının ne olacağını küresel olarak test etmedik. Yapamayacağımız tek şeyin durumu kabullenmek olduğunu düşünüyorum.”

Çin’in tutumu
Çin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmeleriyle ilgili değerlendirmesinde ise Kissinger, “Artık Çinli herhangi bir lider, Putin'in kendisini içine soktuğu duruma düşmekten nasıl kaçınabileceğini ve dünyanın büyük bir bölümünün ortaya çıkabilecek olası bir krizde kendisine sırtını dönmemesi için nasıl bir tutum sergileyeceğini düşünecektir” yorumunda bulundu.



Grönland'da seçimi Trump karşıtı parti kazandı

Demokraatit partisinden Anna Wangenheim ve Genel Başkan Jens Frederik Nielsen (AFP)
Demokraatit partisinden Anna Wangenheim ve Genel Başkan Jens Frederik Nielsen (AFP)
TT

Grönland'da seçimi Trump karşıtı parti kazandı

Demokraatit partisinden Anna Wangenheim ve Genel Başkan Jens Frederik Nielsen (AFP)
Demokraatit partisinden Anna Wangenheim ve Genel Başkan Jens Frederik Nielsen (AFP)

Namita Singh & Rachel Clun

ABD Başkanı Donald Trump'a ülkenin "satılık olmadığını" söyleyen Grönland'ın muhalefetteki merkez sağ partisi, ülkedeki parlamento seçimlerinden zaferle çıktı.

Resmi sonuçlara göre Demokraatit partisi oyların yüzde 29,9'unu alarak iktidardaki koalisyonun çoğunluğuna son verdi.

Demokraatit'in lideri ve eski badminton şampiyonu Jens Frederik Nielsen, Grönland'ın geleceğini şekillendirilmede kritik bir rol oynamaya hazırlanıyor. Nielsen, özellikle Trump'ın Kuzey Kutbu adasını ABD'nin satın alabileceği yönündeki önerisine yanıt olarak, dış müdahalenin açık sözlü bir eleştirmeni.

Danimarka'dan bağımsızlığa kademeli bir geçişi savunan iş dünyası yanlısı parti, bir önceki seçimde yüzde 9,1 olan desteğini keskin bir şekilde artırdı. Danimarka'dan hızlı bir kopuşu savunan muhalefetteki Naleraq partisinden daha iyi performans sergiledi.

Trump, adanın bağımsızlığına ilişkin tartışmaların ortasında seçim kampanyasına damgasını vurdu.
 

sacdfrgt
Seçim görevlileri 11 Mart 2025 Salı günü Grönland'ın Nuuk kentinde parlamento seçiminde oyları saymaya hazırlanıyor (AP)

Trump uzun zamandır Grönland'ın ABD'nin bir parçası olmasını istiyor. Ülkenin kontrolünü ele geçirme arzusunu ilk kez birinci döneminde dile getirmiş ve bu yıl ülkeyi satın almak istediğini söylemişti. Seçim öncesinde de bu tutumunu yinelemiş ve amacına ulaşmak için güç kullanmayı ihtimal dışı bırakmayı da reddetmişti.

Bu ay ABD Kongresi'nde "Öyle ya da böyle alacağız" diye konuştu. Trump, Grönlandlıların "dünyanın herhangi bir yerindeki en büyük ulusun bir parçası" olabileceğini söyledi. Truth Social platformunda yaptığı yorumlarda ABD Başkanı milyarlarca dolarlık yatırım yapmaya ve "onları zengin etmeye" hazır olduğunu ifade etti.

frgty6
ABD Başkanı Donald Trump Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofisinde oturuyor (Reuters)

Ülkenin ABD'nin güvenlik çıkarları için hayati önem taşıdığını yineledi ki çoğu Grönlandlı bu fikri reddediyor.

Sadece 57 bin nüfusa sahip olan bu devasa ada, eriyen buzulların kaynaklarını daha erişilebilir hale getirdiği ve yeni nakliye rotaları açtığı Kuzey Kutbu'nda hakimiyet için süren jeopolitik bir yarışın içine sürüklendi. Hem Rusya hem de Çin bölgedeki askeri faaliyetlerini yoğunlaştırıyor.

Siyasi partilere yabancı katkıları yasaklayan yeni yasa tasarısına yanıt olarak Nielsen, Trump'ın yorumlarının "siyasi bağımsızlığımıza yönelik bir tehdit" olduğunu söyledi.

"Kendimizi savunmalıyız" diye ekledi.

Nielsen, Sky News'e verdiği demeçte Donald Trump'ın yorumlarına atıfta bulunarak "Umarım bu ona satılık olmadığımıza dair açık bir mesaj gönderir" dedi.

Biz Amerikalı olmak istemiyoruz. Hayır, Danimarkalı olmak istemiyoruz. Grönlandlı olmak istiyoruz. Ve gelecekte kendi bağımsızlığımızı istiyoruz. Ve kendi ülkemizi kendimiz inşa etmek istiyoruz, onun umuduyla değil.

Danimarka gazetesi Berlingske'nin haberine göre Nielsen ocak ayında Danimarka Liberal İttifakı'yla siyasi işbirliği anlaşması imzaladı. Habere göre Nielsen, "Grönland ve Danimarka arasındaki ilişkilerde heyecan verici ve önemli bir dönemin ortasındayız" dedi.

Nielsen diğer partilerle görüşerek bir hükümet koalisyonu kurmaya çalışacak.

İktidardaki Inuit Ataqatigiit partisi ve bağımsızlığa giden yavaş bir yol arayan ortağı Siumut, oyların toplam yüzde 36'sını kazandı. Bu oran 2021'de yüzde 66,1'di.

Inuit Ataqatigiit Başbakanı Mute Egede, Facebook paylaşımında "Seçim sonucuna saygı duyuyoruz" dedi ve yaklaşan koalisyon görüşmelerinde her türlü öneriyi dinleyeceğini sözlerine ekledi.
Grönland eski bir Danimarka kolonisi ve 1953'ten beri bir bölge. İlk parlamentosunun kurulduğu 1979'da bir miktar özerklik kazandı ancak Kopenhag hâlâ dışişleri, savunma ve para politikasını kontrol ediyor ve ekonomiye yılda 1 milyar doların biraz altında destek sağlıyor.

Danimarka'nın ekonomik desteği olmadan yaşam standartlarının düşeceği endişesiyle bunu yapmamış olsa da 2009'da bir referandumla tam bağımsızlık ilan etme hakkını kazandı.

Bağımsızlık yanlısı ana parti Naleraq'ın adayı Qupanuk Olsen, "Çok yakında, kim olduğumuza, kültürümüze ve kendi dilimize dayalı bir yaşam sürmeye başlayacağımıza ve düzenlemeleri Danimarka'ya göre değil, kendi ihtiyaçlarımıza göre yapmaya başlayacağımıza yürekten inanıyorum" dedi.

İktidardaki Inuit Ataqatigiit partisinin adayı Inge Olsvig Brandt ise şunları söyledi:

Şu anda bağımsızlığa ihtiyacımız yok. Üzerinde çalışmamız gereken çok fazla şey var. Bence kendimizle, tarihimizle çalışmalıyız ve bir sonraki adımı atmadan önce çok fazla iyileştirme çalışması yapmamız gerekecek.

Yaklaşık 40 bin 500 kişinin oy kullanma hakkına sahip olduğu Kuzey Kutup adasındaki 72 seçim merkezinin bazılarında oy verme işlemi yarım saat uzatılmıştı ancak nihai katılım oranı hemen belirlenemedi.

Ajanslardan da yararlanılmıştır

Independent Türkçe