Sudan krizini çözme amaçlı üçlü mekanizma forumunun zorlukları neler?

Bölünme ve kutuplaşma, çatışmayı sona erdirme amaçlı diyaloğun başlamasından önce geliyor

Sudanlı yetkililer, bazı siyasi liderleri serbest bırakırken, sokak hareketine öncülük eden direniş komitelerinin liderlerini ve bir dizi eylemciyi alıkoymayı sürdürdü (Reuters)
Sudanlı yetkililer, bazı siyasi liderleri serbest bırakırken, sokak hareketine öncülük eden direniş komitelerinin liderlerini ve bir dizi eylemciyi alıkoymayı sürdürdü (Reuters)
TT

Sudan krizini çözme amaçlı üçlü mekanizma forumunun zorlukları neler?

Sudanlı yetkililer, bazı siyasi liderleri serbest bırakırken, sokak hareketine öncülük eden direniş komitelerinin liderlerini ve bir dizi eylemciyi alıkoymayı sürdürdü (Reuters)
Sudanlı yetkililer, bazı siyasi liderleri serbest bırakırken, sokak hareketine öncülük eden direniş komitelerinin liderlerini ve bir dizi eylemciyi alıkoymayı sürdürdü (Reuters)

İsmail Muhammed Ali
Birleşmiş Milletler (BM), Afrika Birliği (AfB) ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi’nden (IGAD) oluşan mekanizmanın çağrı yaptığı hazırlık forumu, 10 Mayıs Salı günü Sudan’ın başkenti Hartum’da başladı. Forum, Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’de ülkede olağanüstü hâl ilan etmesi ve anayasal belgenin çalışmasını askıya alması sonrasında ortaya çıkan siyasi krize son verecek bir çözüme ulaşmak için, Sudanlı sivil ve askeri partileri diyalog masasında bir araya getirmeyi amaçlıyor. Burhan’ın söz konusu hamlesi, siyasi ve toplumsal güçlerin çoğunluğu tarafından darbe olarak nitelendiriliyor.

İki gün devam edecek olan söz konusu forum, bir dizi partinin ve meslek kuruluşunun ‘orduyu ve iktidardaki sivil müttefiklerini güçlendirmeyi amaçladığı’ için forumun faaliyetlerine katılmayı reddetmesi ortasında düzenleniyor. Bu reddin yanı sıra direniş komiteleri, devrimci hareket için 12, 16, 19 ve 26 Mayıs’ta milyonluk yürüyüş düzenlemeyi içeren bir program açıkladı. Durum, forumun başlangıcından bu yana olumsuz engeller ve zorluklarla karşı karşıya kaldığını gösteriyor.
Ancak gözlemciler, Sudan arenasındaki şiddetli bölünme ve kutuplaşma ortasında bu forum aracılığıyla Sudan’daki yönetim sorununa pratik çözümler bulmak için üçlü mekanizmanın çabalarını nasıl değerlendiriyor? Ayrıca bu krize yönelik olumlu sonuçlar doğuracak bir atılım yapmak ne kadar mümkün?

Tüketim ve bürokrasi
Sudan Üniversitesi’nde Siyasi Ekonomi Profesörü el-Hav Hamad, “Üçlü mekanizmanın bürokrasi tarafından kontrol edildiği açık. Sadece ‘buradayız ve varız’ demek istiyor. Yaptığı şey sadece küresel sistemin kaynaklarını tüketmek. Üçlü mekanizmanın önderlik ettiği bu toplantı ölü doğdu. Sudan sokaklarının askeri projeye ve devletin militarizasyonuna karşı olduğu göz önüne alındığında, siviller ve ordu arasındaki önceki ortaklığı hiçbir güvence olmaksızın yeniden kurmaya çalışıyor” açıklamasında bulundu.
Hamad, “Bu hazırlık forumuna göre şu anda sarf edilen çabalar, gelecekte gerçek çözümler bulma çabalarından ziyade bir çıkar evliliğidir ve boştur. Ordunun, hatalarını ve iktidardaki başarısızlıklarını kabul ettiği bir zamanda ana oyuncuların, birçok sorunla karşı karşıya olan bir projeyle geçiş dönemini boşa harcamaya devam etmeye çalıştıkları açıktır. Ramazan Bayramı vesilesiyle yaptıkları konuşmalar, devrimci pozisyonlarının yasını tutuyor” dedi.
Siyasi ekonomi profesörüne göre bu ikilemin çözümü, en fazla altı aylık bir süre içinde tek bir ulusal ordunun kurulması şartıyla, ‘Sudan sokaklarındaki gücü ordudan devralacak güvenilir siyasi güçlerden oluşan’ bir yürütme komitesi oluşturarak, sivil otoriteyi yeniden kurmakta yatıyor. Ayrıca geçiş döneminin sonunda özgür ve adil seçimlere uzanan sivil bir hükümet kurma görevini üstlenecek bir parlamentonun oluşturulması da şart koşuluyor.

Önemli adım
Hartum’daki Uluslararası Afrika Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü Muhammed Halife Sıddık, “Bu forum, ülkedeki belirsizlik gölgesinde önemli bir adımdır. Bu nedenle kriz durumu hakkında düşünmek için siyasi güçler arasındaki herhangi bir toplantı veya diyalog, desteklenmesi gereken olumlu bir eylemdir. Ancak sorun şu ki bazı siyasi güçler, bu hazırlık forumunu boykot etti. Çünkü bu aşamanın, feshedilen Ulusal Kongre Partisi dışındaki tüm siyasi güçlerin katılımını gerektiren bir geçiş aşaması olduğunu bilmesine rağmen, diyaloğu belirli güçlerle sınırlamak istiyor. Vatan konusunda oybirliği sağlansın diye, daha önce eski rejime katılmış olsa dahi, hiçbir parti veya grubun diyalogdan izole edilmemesi, kamu çıkarının bir gereğidir” ifadelerini kullandı.
Sıddık, “Herkesin bu diyaloğa katılımı, geçiş döneminin seyrinin engellenmeyeceğini garanti eder. Bu nedenle bu foruma katılmayı reddeden güçler kendi bakış açılarını gözden geçirmelidir. Geçiş dönemini tamamlamak, genel seçimlere ulaşmak, siyasi, ekonomik ve güvenlik bozulmalarına yol açan devletsizlik durumunu sona erdirmek için birleşik bir vizyona ulaşılana kadar herkesin katılımı önemlidir” dedi.

Darbeyi sonlandırma
Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’nin (ÖDBG) taraflarından biri olan Sudan Kongresi, üçlü mekanizmanın hazırlık toplantısına katılmayı reddettiğini açıkladı. Kongre, darbe haline son vermeyen ve ‘geçiş döneminin geriye kalan döneminde Sudan sokaklarının taleplerini dile getiren ve uzlaşı sağlanan noktaları hayata geçirmeye çalışan tam bir sivil otorite aracılığıyla’ sivil demokratik geçiş yolunu onarmayan hiçbir siyasi sürecin parçası olmayacağını vurguladı. Kongre, “Bu toplantı, buna olanak tanımaz. Çünkü krizin mahiyetini, taraflarını ve meselelerini tanımlamakta hata yapıyor. Saiklerini ve yapısının mahiyetini gizlemek isteyen darbe gerekçelerini meşrulaştırıyor” dedi. Yapılan açıklamada barışçıl göstericilerin öldürülmesinin devam etmesi, tutuklamalar, olağanüstü hâl ve diğer zalimane uygulamalarla temsil edilen darbeci otoritenin faaliyetleri ortasında, herhangi bir siyasi süreçten bahsetmenin mümkün olmadığı belirtildi.
Kongre, darbeyi ve bir emrivakiye teslim olmayı reddeden katı tavrını sürdürdüğüne dikkati çekti. Sudan Kongresi ayrıca, darbeciler yenilene ve sivil demokratik dönüşüm yolu restore edilene kadar barışçıl direniş yoluyla darbeye karşı direnmek için tüm devrimci güçlerle birlikte çalıştığını kaydetti.

Orduyu güçlendirme
Sudan Komünist Partisi resmi sözcüsü Fethi Fadl, askeri bileşenin iktidara dahil edilmesi amacıyla üçlü mekanizmanın çabaladığı her türlü siyasi çözüm sürecine karşı olduklarını açıkladı. Fadl, “Bu, ordunun ekonomik kontrolü ve güçlendirilmesi ve şirketlerinin Maliye Bakanlığı’nın vesayeti dışında var olması, ayrıca başta altın olmak üzere ülkenin ekonomik kaynaklarının ve topraklarının sürekli yağmalanması anlamına gelir” dedi.

Sağır diyalog
Aynı şekilde Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Sudan Baas Partisi Sözcüsü Adil Halfullah, sağır bir diyalog olduğu için partisinin, üçlü mekanizma tarafından çağrı yapılan diyaloğa katılmayı kabul etmediğini söyledi. Halfullah, partisinin askeri darbeyi ve sonuçlarını reddettiğini, onlarla uzlaşmadığını, bir emrivakiye teslim olmadığını dile getirirken, ‘darbeciler yenilene ve sivil demokratik dönüşüm yolu restore edilene kadar barışçıl direniş yoluyla darbeye karşı direnmek için tüm devrimci güçlerle birlikte çalıştığını’ vurguladı.

Yanıt veren güçler
Sudan Ulusal Ümmet Partisi, üçlü mekanizmanın toplantılarına katıldığını ve barışçıl bir çözüm için her türlü girişimi memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Üçlü mekanizmaya ve Sudan- Sudan diyaloğu için hazırlık forumuna desteğini dile getiren parti, yaptığı açıklamada siyasi bürosunun ‘yer, zaman, gündem ve foruma katılımla ilgili ayrıntılı vizyonunu’ oybirliğiyle onayladığını belirtti. ÖDBG’den başlayarak, devrim güçleri için birleşik bir pozisyona ulaşmak için yoğun bir çaba sarf edeceğini belirten Parti, barışçıl bir çözüm ortamı yaratmanın önemli olduğunu söyledi ve “Bu durum, en önemlileri ‘olağanüstü halin kaldırılması, direniş komitelerinin liderlerinin serbest bırakılması ve protestolarla eş zamanlı olarak güvenlik birimleri tarafından işlenen ağır ihlallerin durdurulması’ olan somut pratik adımlarla gerçekleştirilir” dedi.
Parti, yaşayan devrimin tüm güçlerine ve anavatan ve onun asil devriminin gündemine bağlı Meslek Grupları’na da ‘sivil yönetimi sağlamaya ve demokratik dönüşüm yolunu yeniden tesis etmeye yönelik’ siyasi sürecin başarısı için çalışma çağrısı yaptı.

Anayasal düzenlemeler
BM Sudan Temsilcisi Volker Peretz, daha önce misyonunun ‘siyasi partilerden, ordu liderlerinden, direniş komitelerinden, sivil toplum örgütlerinden, Sufi tarikatlarından ve yerli yönetimlerden olumlu tepkiler aldığını’ belirtmişti. Peretz ayrıca, kendilerinin bir diyalog masası etrafında oturmak istediklerini, ancak diğer tarafların ise katılım isteksizliğini dile getirdiklerini söylemişti.
Öte yandan hazırlık forumunda ‘siviller ve ordu arasındaki ilişkiyi düzenleyen anayasal düzenlemeler, geçiş kurumlarının inşası, Egemenlik Konseyi’nin oluşturulması, başbakan ve hükümetin seçilmesi, yasama konseyinin oluşturulması ve serbest ve adil seçimlere ulaşmak için geçiş hükümeti programının belirlenmesi’ meseleleri ele alınıyor.
Son günlerde bir diyalog atmosferi oluşturma çerçevesinde Sudanlı yetkililer, bazı siyasi liderleri serbest bırakırken, sokak hareketine öncülük eden direniş komitelerinin liderlerini ve bir dizi eylemciyi alıkoymayı sürdürdü.



Ortadoğu'da toplumsal sözleşmeyi yeniden şekillendiren köklü değişimler

Görsel: Lina Cedarat
Görsel: Lina Cedarat
TT

Ortadoğu'da toplumsal sözleşmeyi yeniden şekillendiren köklü değişimler

Görsel: Lina Cedarat
Görsel: Lina Cedarat

Lina el-Hatib

Ortadoğu, bir nesil boyunca bölgenin geleceğini şekillendirecek bir sosyal ve kültürel dönüşüm sürecinden geçiyor. Bu dönüşümler bölgedeki tüm ülkelerde aynı hızda ilerlemese de toplumlar kendilerini yeniden şekillendirip süregelen siyasi ve ekonomik değişimlere uyum sağladıkça yeni bir toplumsal sözleşmenin önünü açıyor.

Ortadoğu ülkeleri geleneksel olarak hükümetlerin vatandaşlarına sosyal refah, kamu sektöründe istihdam ve mali destek sağladığı bir sosyal sözleşmeye bağlı kaldı. Günümüzde bu model, devletin vatandaşlarına yenilikçilik ve girişimcilik fırsatları sunduğu bir modele doğru hızla dönüşüyor. Bu dönüşümün belki de en çarpıcı özelliklerinden biri, Ortadoğu'nun dünyayı algılayışında ve daha da önemlisi toplumlarının kendilerini nasıl algıladıklarında daha köklü bir değişimi yansıtan kültürel üretim, sanatsal ifade ve teknolojik yenilikteki artıştır.

Körfez'de kültürel yeniliğin yükselişi

Körfez ülkeleri bugün iddialı yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmaya çalışıyor. Petrolden elde edilen gelire bel bağlamak yerine, ekonomiyi çeşitlendirmeye yönelik fırsatlar için çaba sarf ediyor. Gençler kendilerini girişimci, sanatçı ve küresel vatandaş olarak görmeye ve ulusal vizyonlara katkıda bulunmaya teşvik ediliyor. Körfez, bölgesel bir kültürel yenilik merkezi olarak ortaya çıkıyor.

Mısır ve Lübnan yıllarca Arap müziği ve sahne sanatları alanında ön saflarda yer aldı. Mısırlı ve Lübnanlı sanatçılar, Mısır sineması ve pembe dizileriyle birlikte uzun süre bölgedeki sanat sahnesine hakim oldular. Ancak iki ülkedeki ekonomik değişimler, yetenekli kişilerin beyin göçünü destekledi ve eğlence üretim merkezlerini yavaş yavaş sınırların ötesine itti. Şimdi Körfez ülkelerindeki iddialı ulusal vizyonlar sayesinde bu yetenekler Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar'da kendine yeni bir yuva bulurken bu ülkelerde yerel enerjilerle kesişerek yeni bir Arap kültürel rönesansını müjdeliyor.

Dünya standartlarında müze ve sanat galerilerinin oluşturulmasını öngören Suudi Arabistan 2030 Vizyonu’nda sanat önemli bir rol oynuyor.

Suudi Arabistan, şu an dünyanın en büyük müzik festivallerinden biri olan ve uluslararası ve yerel DJ'leri çeken MDLBeast Soundstorm gibi önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Gamers8, Suudi Arabistan’ın kendisini küresel oyun endüstrisinde lider olarak konumlandırma hedefinin bir parçası. Aylar süren bir eğlence ve kültür festivali olan Riyad Sezonu, oyun yarışmalarından şiir okumalarına kadar çeşitli etkinliklerle milyonlarca ziyaretçiyi kendine çekiyor.

Üç Körfez ülkesi kendilerini film ve eğlence alanında küresel merkezler haline getirmeye çalışıyor. Suudi Arabistan, bölgesel ve uluslararası film yapımcılarını desteklemek amacıyla 2020 yılında Cidde'de Kızıldeniz Uluslararası Film Festivali'ni (RSIFF) düzenledi. Festivalle yakından ilişkili olan Kızıldeniz Film Festivali Vakfı, Suudi Arabistan'daki yerel film endüstrisinin önemli bir destekçisi ve uluslararası film yapımlarına fon sağlıyor.

Öte yandan Katar'da Doha Film Enstitüsü bağımsız Arap film yapımcılarını desteklerken yeni isimlerin keşfedilmesi için bir platform sağlıyor. BAE’de ise Abu Dabi’nin medya serbest bölgesi Twofour54, Görevimiz Tehlike ve Yıldız Savaşları gibi gişe rekorları kıran Hollywood filmlerini kendine çekti.

Ancak bu rönesans sadece eğlence sektörüyle sınırlı kalmayıp görsel sanatlar ve teknolojiyi de kapsıyor. Katar'ın Katara Kültür Köyü, mirası çağdaş sanatsal ifadeyle birleştirerek tiyatro, müzik ve görsel sanatlar etkinliklerine ev sahipliği yapıyor. BAE, Art Dubai ve Sharjah Bienali gibi etkinlikler düzenlemeye devam ediyor ve müzelerde yerel ve uluslararası sanat eserleri sergileniyor.

Edebiyat alanında ise Emirates Havayolu Edebiyat Festivali gibi festivaller aracılığıyla yazılı kültür gelişirken BAE’li yazarlar, uluslararası sahnede varlıklarını hissettiriyor.

Sanat, dünya standartlarında müzeler ve sanat bienalleri oluşturulmasını öngören Suudi Arabistan 2030 Vizyonu’nda önemli bir rol oynuyor. Diriye Bienali Vakfı Riyad'ı, merkezinde kültürel inovasyonun yer aldığı küresel bir çağdaş sanat merkezi olarak konumlandırıyor. Suudi Arabistan, geçtiğimiz ocak ayında Ortadoğu'da yeni medya ve dijital sanatlara adanmış ilk merkez olan Diriye Sanat Bienali'nin açılışını gerçekleştirdi.

Bu dönüşümlerin etkisi Körfez ülkeleriyle sınırlı kalmayıp Arap dünyasındaki kültürel uyanışa kadar uzanıyor.

Körfez'in gelişmiş bir kültürel yenilik merkezi olarak yükselişi, sadece ekonomiye yansımakla kalmıyor, aynı zamanda Körfez ve ötesindeki toplumları da dönüştürüyor. Dijital medyanın yaygınlaşmasıyla bölgenin yeni nesli - dijital yerliler nesli- tüm dünyada akranlarıyla daha önce hiç olmadığı kadar yakından bağlantılılar.

Yurtdışında üretilen kültürü tüketmekle yetinmeyen bu nesil, kendi içeriğini üretirken, sesinin duyulmasını ve yeteneklerinin dünyanın dört bir yanında tanınmasını istiyor ve kendini ülkelerini inşa etme sürecinde kilit bir oyuncu olarak görüyor. Suudi Arabistan 2030 Vizyonu ve BAE 2031 Vizyonu gibi büyük dönüşüm planları, hırsları kucaklayan ve becerileri geliştiren platformlar sağlarken kültür sektörüne yapılan büyük yatırımlar, Arap toplumlarının imajını bölgesel ve uluslararası düzeyde yeniden şekillendiriyor.

Kültürel ortamın yeniden canlandırılması

Bu dönüşümlerin etkisi Körfez ülkeleriyle sınırlı kalmayıp Arap dünyasındaki kültürel uyanışa kadar uzanıyor. Bunun nedeni, çeşitli Arap ülkelerinin vatandaşlarının Körfez kültür alanlarına katılımının yanı sıra, diğer ülkelerde taklit edilecek bir kalkınma modeli haline gelen Körfez'deki kültürel yenilenmenin yaygınlaşmasıdır.

fgrthy
Görsel: Lina Cedarat

Bu dinamik, ülkelerinin içinden geçtiği savaş ve çatışmalara rağmen kültürel yaratıcılıklarını ve sosyal yenilikçiliklerini durdurmayan Lübnan ve Suriye gibi ülkelerin vatandaşları için özellikle önem arz ediyor. Lübnan'da Nicolas Sursock Müzesi gibi kurumlar, Ashkal Alwan gibi bağımsız sanat alanları ve Beirut and Beyond gibi müzik festivalleri yaratıcılığın, deneyselliğin ve kültürel direnişin nişaneleri oldu.

Vatandaşların geleneksel mezhepçi sistemi reddederek daha fazla şeffaflık, hesap verebilirlik ve ekonomik adalet taleplerini dile getirdikleri 2019 protestoları bir dönüm noktası oldu. Siyasi elitlerin yapısal reforma karşı direnişine rağmen, teknoloji meraklısı genç nesillerin öncülük ettiği yeni bir taban sivil aktivizm biçimi ortaya çıktı. Alternatif eğitim girişimleri, start-uplar ve yaratıcı gruplar devletin dolduramadığı boşlukları doldurmak için ortaya çıktı.

Bugün, yeni Lübnan hükümeti geçmişin başarısızlıklarını ele almaya çalışırken, sivil toplum aktörleri artık devlete alternatif bir rol oynamayı değil, vatandaşlık ve kendi kendini güçlendirme pozisyonundan hareketle devletle ortaklık kurmayı amaçlıyor.

Toplumsal sözleşmenin doğasındaki bu değişim, sosyal yenilenmenin gelişmesine olanak sağladı. 2020 yılında Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamanın ardından, Live Love Beirut gibi gönüllü ağları, evleri yeniden inşa etmek, patlamadan etkilenen ailelere yardım sağlamak ve toplumsal uyumun hizmetinde sanatsal ve kültürel yaratıcılığı harekete geçirmek için kaynakları ve alanında uzman kişileri seferber etti. Şiddet sarmalından çıkmaya çalışan Lübnan’ın canlı bir kültür merkezi olarak konumunu sağlamlaştırma fırsatı giderek daha umut verici görünüyor.

Bölge ülkelerinin tek tek karşılaştığı zorlukların kendine has özelliklerine rağmen, bölgenin genel dönüşümü Ortadoğu'nun kimliği, ekonomisi ve isteklerinin derinlemesine yeniden şekillenmesini yansıtıyor.

Lübnan’da kurulan yeni hükümet, kültürün ekonomik bir motor ve sosyal güçlendirme aracı olarak önemini kabul ederken devletin vizyonu ile vatandaşların istekleri arasındaki bu yeni uyum, kültür sektörünün sürdürülebilir bir rönesans yaşaması, yaratıcı ekonominin teşvik edilmesi ve özellikle de birbirini izleyen savaşların sosyal yarıklar açmasının ardından Lübnan toplumunun bileşenleri arasındaki uyumun güçlendirilmesi için umut veriyor.

Bu durum, on yıllık savaşın devletin merkezileşmesine dayanan geleneksel toplumsal sözleşmenin çökmesine yol açtığı Suriye için de geçerli. Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra sahada kalanlar bir topluluk girişimleri mozaiği olsa da hem ülke içinde hem de diasporada yaşayan Suriyeliler kültür ve girişimcilik yoluyla Suriye kimliğini yeniden şekillendirme girişimlerinden vazgeçmedi.

Suriye Kültür Kataloğu ve Suriye Devriminin Yaratıcı Hafızası gibi girişimler Suriye sanatını, edebiyatını ve müziğini belgeliyor. Diasporadaki Suriyeli sanatçılar, savaşın insani maliyetini belgeleyen sergiler, tiyatro ve film çalışmalarıyla Avrupa ve Amerika'nın kültürel ortamını zenginleştirdi. Suriye bugün, yaratıcılığı toplumda birleştirici bir güç olarak benimseyen yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmak için gerçek bir fırsata sahip.

Ortadoğu geçiş sürecinde

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Lübnan ve Suriye, geleneksel kimlik ve aidiyet hiyerarşileri tarafından yönetilmeye devam ederken, bu hiyerarşiler bölgedeki hızlı kültürel ve gelişimsel hareketlilik nedeniyle derin bir şekilde sorgulanıyor. Eski düzenin destekçileri, küresel vatandaşlık, ifade özgürlüğü ve girişimcilik hırsı değerlerine dayalı yükselen milli aidiyet duygusu karşısında kendilerini tehdit altında hissediyor. Bu çatışma en çok gençlerin rolü ve kadınların kamusal alandaki yeri söz konusu olduğunda belirginleşiyor. Zira eski silahlı güçler, gençleri asimile etmeye ve kadınları marjinalleştirmeye çalışıyor.

Ancak bölge genelinde gençler kendilerini devletin cömertliğinin pasif alıcıları olarak değil, kendi kaderlerini şekillendiren aktif aktörler olarak görüyor. Kadınların çeşitli alanlarda katılımı artıyor. Suudi Arabistan'da kadınlar üniversite mezunları arasında başı çekiyor ve daha önce hiç görülmemiş bir hızla kendi işlerini kuruyorlar. Suriye'de yeni hükümette sadece bir kadın bakan atanmış olsa da kadınlar sanat, mühendislik ve girişimcilik gibi çok çeşitli alanlarda liderlik etmeye devam ediyor. Lübnan'da ise kadınlar kamusal alanda gün geçtikçe daha görünür hale geliyor.

Kısacası, tek tek ülkelerin karşılaştığı zorlukların özgünlüğüne rağmen, bölgedeki genel dönüşümler Ortadoğu'nun kimliği, ekonomisi ve özlemlerinin derin bir şekilde yeniden şekillendiğini yansıtıyor. Ortaya ise çoklu anlatılara ve farklı görüşlere yer veren, daha çeşitli, birbirine bağlı ve canlı bir Ortadoğu çıkıyor. Ekonomik eşitsizlikten silahlı çatışmalara kadar karşılaşılan tüm zorlukların büyüklüğüne rağmen, yaratıcılık ve kültürel yenilenme fırsatları onlarca yıldır hiç bu kadar fazla olmamıştı.