Fransız diplomatik kaynak, İran’ı ‘provokatif’ bir eylemde bulunmakla suçladı

İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani, geçen çarşamba günü Tahran’da Avrupa Koordinatörü Enrique Mora’yı kabul etti (EPA)
İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani, geçen çarşamba günü Tahran’da Avrupa Koordinatörü Enrique Mora’yı kabul etti (EPA)
TT

Fransız diplomatik kaynak, İran’ı ‘provokatif’ bir eylemde bulunmakla suçladı

İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani, geçen çarşamba günü Tahran’da Avrupa Koordinatörü Enrique Mora’yı kabul etti (EPA)
İran’ın baş müzakerecisi Ali Bakıri Kani, geçen çarşamba günü Tahran’da Avrupa Koordinatörü Enrique Mora’yı kabul etti (EPA)

Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın ve bakanlığa yakın kaynakların aktardığına göre yıllardır eğitim alanında faaliyet gösteren aktivist Cecile Kohler ve eşi, turistik bir gezi sonrasında İran’dan ayrılmak üzereyken Tahran havalimanında tutuklandı.
İran, Kohler ve eşinin yanı sıra Mayıs 2020’de yakalanan ve ‘casusluk’ suçlamasıyla 5 yıl hapis cezasına çarptırılan Benjamin Brier ve Haziran 2019’da gözaltına alınarak ‘rejimin güvenliğine karşı tehdit oluşturma’ suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırılan antropolog Fariba Adelkhah olarak 4 Fransız’ı alıkoyuyor. Aynı şekilde Adelkhah’ın akademik araştırmacı olan erkek arkadaşı Roland Marchal da kız arkadaşına eşlik etmek üzere İran’ın başkentine gittiğinde benzer suçlamalar nedeniyle Tahran havalimanında gözaltına alınmıştı. Kendisi 2020 yılının Mart ayında serbest bırakıldı. O dönemde Marchal’ın serbest bırakılmasıyla eş zamanlı olarak ABD yasalarına göre yasaklı bir teknolojinin Tahran’a aktarılmasındaki rolü nedeniyle teslim edilmesini talep ettiği İranlı mühendis Celal Ruhullah Necad da Paris tarafından serbest bırakıldı. Paris, iki olay arasında herhangi bir bağlantının olduğunu reddetmesine rağmen Fransa’daki genel kanı, bunların birbiriyle bağlantılı olduğu ve İran’ın, mimarın serbest kalması için Marchal’ı bir baskı aracı olarak kullandığı yönünde.
Geçtiğimiz Mart ayında İran, İran asıllı İngilizler Nazanin Zaghari-Ratcliffe’yi casusluk suçlamasıyla 6 yıl ve Enuşe Aşuri’yi ise 5 yıl tutuklu kalmaları sonrasında serbest bırakırken, ‘takas’ konusu yeniden gündeme geldi. Bu adım, Şah döneminde bir savunma anlaşmasından kalma İran’ın bloke edilmiş 390 milyon sterlinlik (530 milyon dolarlık) dövizinin serbest bırakılması üzerine gerçekleşti. Yaşananların ardından İngiliz ve İranlı taraflar, aralarında bir ‘anlaşmanın’ varlığını inkâr eden açıklamalar yaptı.
Öte yandan geçtiğimiz Cuma günü İsveç hükümeti, İran’daki vatandaşlarından birinin gözaltına alındığını açıkladı. İsveç’teki çevreler, olayın Hamid Nuri’nin Stockholm’de devam eden davasıyla bağlantılı olduğunu belirtiyor. Nuri, 1988 yazında muhaliflerin tasfiyesine karışma suçlamasıyla Kasım 2019’da İsveç’in başkenti Stockholm’de havalimanında gözaltına alınmıştı.
İranlı yetkililerin çoğu çifte vatandaş olan Batılıları gözaltına almak üzere itimat ettiği, ancak itiraf etmediği başka gerçekler de var. Öyle ki Tahran, Avrupa ve ABD’de tutuklu bulunan vatandaşlarını serbest bırakmak veya mali- ekonomik taleplerini gerçekleştirmek için bir baskı ve şantaj aracına başvuruyor.
Cecile Kohler ve kocasının davasında dikkat çekici olan, İran’daki internet sitelerinde tutuklamanın ayrıntıları ve nedenlerine dair açıklamaları aktarmaktan kaçınacak kadar ileri giden Paris’teki medya kuruluşlarının da yaptığı gibi, Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın söz konusu isimlerin kimliklerini gizlemesi.
Dışişleri Bakanlığı, 12 Mayıs’ta kısa bir açıklama yaparak, vatandaşlarının tutuklandığını doğrularken, aynı zamanda ‘haksız’ olarak nitelendirdiği tutuklama sürecini de kınadı. Ayrıca Paris, hükümetin bu konuyu yakından takip ettiğini vurgulayarak, söz konusu tutukluların derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Fransa’nın Tahran Büyükelçisi, uluslararası anlaşmalara uygun olarak ‘iki isme konsolosluk koruması sağlamak için’ İran makamlarıyla gerekli temasları sağladı.
Eş zamanlı olarak Fransa Dışişleri Bakanlığı, Paris’teki İran Büyükelçiliği Maslahatgüzarı’nı Siyasi ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü ile görüşmeye çağırdı. Bu olaylar çerçevesinde görüşme, tutuklama için bir açıklama talep etmeye ve resmi protestoyu doğrudan İran’ın Paris’teki resmi temsilcisine iletmeye odaklanıyor.

‘Provokasyon’ teşkil ediyor
Ancak Reuters haber ajansının aktardığına göre G7 bakanlar toplantısının oturum aralarında Weissenhaus’tan (Almanya) bir Fransız kaynak, Fransız vatandaşlarının tutuklanmasının bir ‘provokasyon’ teşkil ettiğini belirtti. Aynı şekilde ABD’de Cumhuriyetçi Senatörü Jim Rich, Avrupa’ın Tahran elçisi Enrique Mora’nın ziyaretiyle bağlantılı olarak söz konusu iki Fransız’ın tutuklanmasını, Tahran’la yapılacak herhangi bir kötü anlaşmanın tabutuna çakılan son çivi olarak nitelendirdi. Rich, Avrupa Birliği’nin (AB) İran’ın güvenilir bir taraf olmadığını kabul etmesi gerektiğini de vurguladı.
Paris genellikle daha etkili olan düşük profilli bir yaklaşım benimseyerek bu tür süreçlerden çıkış yolları bulmaya çalışmak için başlangıçta sessiz diplomasiyi tercih ediyor. Ancak İran İstihbarat Bakanlığı tarafından resmi bir açıklama yapıldıktan sonra Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın ne olduğu hakkında yorum yapmaktan başka seçeneği kalmadı. Paris ayrıca, yaşananlar hakkında olabildiğince az ayrıntı vermeye devam ediyor.
İran İstihbarat Bakanlığı’nın açıklamasının hemen ardından Çarşamba günü ‘Iran International’ adlı internet sitesi, tutuklanan iki kişinin ‘Kohler ve eşi’ olduğunu bildirdi. Kohler, Fransa’nın önde gelen sendikalarından ‘Ulusal Eğitim, Kültür ve Mesleki Eğitim Federasyonu’ Uluslararası İlişkiler Departmanı Başkanı olarak görev yapıyor. Sitede yer alan bilgilere göre Kohler ve eşi, federasyonu temsilen değil, turistik seyahat amacıyla İran’da bulunuyordu ve Avrupalı çift, 29 Nisan’da İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı’na giriş yaptı. Iran International’a göre çiftin ziyareti, 1 Mayıs’taki İşçi Bayramı münasebetiyle öğretmenler tarafından düzenlenen protesto gösterilerine denk geldi. İran İstihbarat Bakanlığı, iki Avrupalıyı ‘istihbarat alanında deneyimli ajanlar olmakla’ suçlarken, amaçlarının ‘kaosa neden olmak ve toplumu istikrarsızlaştırmak’ olduğunu açıkladı. Resmi açıklamaya göre bu vesileyle İran’da meydana gelen gösterilerden sorumlu olan ‘Öğretmen Sendikaları Koordinasyon Kurulu’ başta olmak üzere İran sendikaları ile temasa geçmeye çalıştılar.
Fransa tarafından ise Kohler’in çalıştığı federasyonun Genel Sekreteri Christophe Lalande, Fransız kadın ve kocasının tatilleri sonrasında İran’dan dönmediklerini ve Paris’e dönüşlerinin bu hafta başında planlandığını söyledi. Lalande, kendileriyle iletişim kurma girişimlerinin başarısız olduğunu belirtti. Sendika yetkilisi Cecile Kohler’in Paskalya vesilesiyle özel bir turistik ziyaret için İran’da olduğunu söyledi. Kohler, 2009 yılında katıldığı sendikada 2016 yılından itibaren Uluslararası İlişkiler Departmanı Başkanı olarak görev yapıyor.

Tutuklama kararı akıllarda soru işareti bıraktı
Söz konusu iki Fransız’ın tutuklanma süreci, bir yanda zamanlaması, diğer yanda amacı ile ilgili birçok soruyu gündeme getiriyor. Zamanlama açısından olay, Haziran 2018’de Paris yakınlarındaki İranlı muhalifler tarafından gerçekleştirilen toplantıya düzenlenen saldırı girişimindeki rolleri nedeniyle Belçika tarafından suçlanan üç İranlı hakkındaki hapis cezalarının onaylanmasıyla neredeyse aynı zamana denk geliyor. Söz konusu İranlılar arasında ülkesinin Viyana’daki büyükelçiliğinde İranlı bir diplomat olan Esedullah Esedi de bulunuyor. Ayrıca tutuklama, İran nükleer dosyasına ilişkin müzakereleri sonuçlandırma girişimlerinin çıkmaza girdiği bir aşamada gerçekleşti. Geçtiğimiz Salı gününden bu yana Tahran’da bulunan Avrupalı ​​arabulucu Enrique Mora’nın girişimlerinin olumlu bir sonuca yol açıp açmayacağı henüz bilinmiyor. Aynı şekilde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, İran’a açıklanmayan üç bölgede nükleer izlerin bulunduğu koşullara dayalı olarak baskı altında. Bu sorun, 2015 anlaşmasının imzalanması öncesine dayanıyor. Bu çerçevede Fransız bir diplomatik kaynak, ABD ve İran’ın olağanüstü ikili sorunları hızla çözme yeteneği konusundaki ‘karamsarlığını’ dile getirdi. Reuters’a göre Fransız kaynak, bu durumu bir ‘hata’ olarak nitelendirirken, İran tarafını nükleer anlaşmayı canlandırmak için ‘zamanı kullanma’ oyunu konusunda uyardı. Batılı çevreler, İran’ın zaman faktörüne ve Batı’nın müzakerelerin süresiz olarak sürdürülmesinin ‘İran’a nükleer programını ilerletmesi ve nükleer eşiğine yaklaşması için’ yeterli zaman vereceğine dair korkularına bel bağladığına inanıyor. Bu durum, Batılıların ve Ortadoğu’daki ilgili tarafların endişelerini artırıyor.
AB Sözcüsü Peter Stano ise genellemeler çerçevesinde Mora’nın Tahran’daki görevine atıfta bulunmaya devam ederken, görevinin ‘anlaşmayı kurtarmak için mümkün olan her şeyi yapmak’ olduğunu söyledi. Stano, Mora’nın müzakereleri ilerletmeyi, Viyana’ya dönebilmeyi ve müzakereleri olumlu bir şekilde yürütmeyi amaçladığını söyledi. Ancak dün akşama kadar Mora’nın Tahran’daki görüşmelerinin sonuçları hakkında ayrıntılı bilgi sızdırılmadı. En karmaşık meselenin, ‘İran tarafının Devrim Muhafızları’nın adını ABD terör örgütleri listesinden çıkarmakta ısrar etmesi ve Washington’un bu ısrarı reddettiği’ olduğunu unutmamak gerekiyor. Mora’dan Tahran’a gitmesini isteyen Avrupa Dışişleri Bakanı Josep Borrell de geçen hafta yaptığı bir basın toplantısında, Devrim Muhafızları’nın listeden çıkarılması için her iki tarafça kabul edilebilir bir ‘orta yol’ önerme çağrısında bulundu. Aktarılana göre Washington, Tahran’a yanıt vermeyi kabul ederse Kasım Süleymani’nin öldürülme sayfasını çevirmek ve Körfez ve Ortadoğu’da güvenlik ve istikrarı tehdit etmekten kaçınmak için Tahran’dan bir taahhüt isteyecek.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.