Rusya Güvenlik Konseyi, Finlandiya'nın NATO'ya katılmasının ‘risklerini’ tartıştı

Rusya ve ABD savunma bakanları arasında savaş başladığından beri ilk telefon görüşmesi… Scholz, Putin'i savaşı durdurmaya çağırdı

Dün Rusya Güvenlik Konseyi'nin Moskova'daki toplantısına başkanlık eden Putin (Reuters)
Dün Rusya Güvenlik Konseyi'nin Moskova'daki toplantısına başkanlık eden Putin (Reuters)
TT

Rusya Güvenlik Konseyi, Finlandiya'nın NATO'ya katılmasının ‘risklerini’ tartıştı

Dün Rusya Güvenlik Konseyi'nin Moskova'daki toplantısına başkanlık eden Putin (Reuters)
Dün Rusya Güvenlik Konseyi'nin Moskova'daki toplantısına başkanlık eden Putin (Reuters)

Moskova, Finlandiya'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) katılma olasılığına karşı hazırlıklarını sıkılaştırdı. Yeni ‘tehdide’ karşı ‘pratik adımların’ tartışıldığı Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi'nin dünkü toplantısının açıklanan sonuçlarına göre, bu gelişmenin ‘tehlikelerine’ ilişkin peş peşe gelen diplomatik uyarılarla birlikte Kremlin bir sonraki aşamada harekete geçmek için hızla belirli mekanizmalar oluşturmaya başladı.
Kremlin, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rusya Güvenlik Konseyi’nin toplantısında ‘Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılma kararının getirebileceği riskleri’ tartıştığını duyurdu. Putin, toplantının kamuya açık bölümünde tartışmaya başlarken “İşler bu şekilde giderse Moskova, askeri adımlar atmak ve başka önlemler almak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.
Kremlin, Putin'in Rusya Güvenlik Konseyi'nin daimî üyelerine hitap ettiğini gösteren görüntüleri yayınladı. Putin konuşmasında dünkü toplantının önceden belirlenmiş bir gündem olmadan düzenlendiğini ve ‘pratik adımları’ tartışmaya ve ‘durumun kapsamlı bir değerlendirmesini’ yapmaya ayrıldığını söyledi.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun toplantıda katılımcılara Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun ilerleyişi hakkında bilgi verdiğini belirterek, “Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılma kararı ve bunun Rusya'nın güvenliğine karşı doğuracağı olası riskler konusunda görüş alışverişinde bulunuldu” ifadelerini kullandı.
Kremlin iki gün önce yaptığı açıklamada, Finlandiya'nın NATO'ya katılma kararının ‘Rusya'nın güvenliğine tehdit oluşturduğuna’ dair uyarıda bulunmuştu. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, Moskova'nın ‘bu gelişmeye karşılık vermek için adımlar atması gerekeceği’ ifade edilmişti. Bu sırada Rusya'nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılmasının ‘Avrupa'daki güvenlik durumunu kökten değiştireceğine’ dair uyarıda bulundu. Rus Haber Ajansı TASS’a göre Polyanskiy, “NATO, Rusya için bir düşman ittifakıdır. Eğer Finlandiya ve İsveç buna katılırsa, bundan doğacak sonuçları tahmin edebilirsiniz” ifadelerini kullandı.

Şoygu ve Austin görüşmesi
Öte yandan dün (Cuma), Ukrayna'daki savaşın başlamasından bu yana ilk kez Rusya ve ABD savunma bakanlarının telefon görüşmesi yapması dikkat çekti. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Bakan Sergey Şoygu’nun, ABD’li mevkidaşı Lloyd Austin'den bir telefon aldığı ve görüşme esnasında ‘Ukrayna'daki durum da dahil olmak üzere uluslararası güvenlikle ilgili acil konuları tartıştıkları’ bildirildi.
Görüşmenin içeriği konusunda Rus ve ABD taraflarının açıklamaları arasında tutarsızlıklar vardı. Moskova, iki tarafın ‘görüş alışverişinde bulunduğunu’ söylerken, ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Austin'in Rus tarafını ‘Ukrayna'da derhal ateşkes ilan etmeye’ çağırdığını ve Moskova ile Washington arasındaki ‘iletişim hatlarını açık tutmanın önemini’ vurguladığını belirtti.

Scholz Putin görüşmesi
Kremlin dün, Batıdan aynı içeriği taşıyan başka bir çağrı aldı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde kendisine Ukrayna'da ‘acilen ateşkes ilan etmesi’ gerektiğini söyledi. Başbakan, Putin ile yaptığı görüşmede, ‘Ukrayna'da bir an önce ateşkes ilan edilmesi, Nazilerin Ukrayna'yı kontrol ettiği iddiasının reddedildiği ve Rusya'nın küresel gıda durumundan sorumlu olduğu’ şeklinde üç konuya odaklandığını söyledi.
Buna karşılık Kremlin Basın Servisi, Putin ve Scholz'un ‘Ukrayna'daki durumu insani yönlere odaklanarak tartıştıklarını’ bildirdi. ‘Nazi ideolojisini benimseyen savaşçılar tarafından uluslararası insancıl hukuk kurallarına yönelik devam eden ciddi ihlallere dikkat çekildiği’ de vurguladı. Açıklamanın devamında “Rusya-Ukrayna müzakerelerindeki son duruma ilişkin ana bir değerlendirme yapıldı. İki taraf, Ukrayna'nın sorunlarına ilişkin tartışmaları çeşitli kanallardan sürdürme konusunda anlaştı” ifadeleri kullanıldı.
Bu sırada Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov ‘Ukrayna ile yapılan müzakerelerin gidişatında ilerleme kaydedilemediğini’ söyledi. İki ülke tarafından ortak bir belgenin hazırlanmasına ilişkin çabaların hala engellerle karşı karşıya olduğunu söyleyerek, 'Rusya'nın önerilerine herhangi bir yanıt vermediği' için Ukrayna tarafının bu durumdan sorumlu olduğunu vurguladı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşuk'un Kiev'in iki aydan fazla bir süredir Mariupol'da kuşatma altında olan Azovstal demir-çelik fabrikasındaki Ukrayna askerlerinin tahliyesine ilişkin bir belge imzalamak isteğiyle ilgili açıklamalarına işaret eden Peskov, “Tüm sivillerin fabrikayı ve bu alanı terk edip istedikleri yöne gidebileceklerini belirten başkanımızın sözlerini temel alıyoruz, ki olan da bu. Askerlere gelince, onların da buradan ayrılabilecekleri, silahlarını bırakabilecekleri, buna göre kendilerine davranılacağı ve tüm yaralılara gerekli tıbbi bakımın sağlanacağı söylendi” dedi.

Sergey Lavrov’un açıklamaları
Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batılı ülkelerini eleştiri yağmuruna tutarak diğer taraflara Rusya'ya uygulanan yaptırımlara dahil olmaları için baskı yaptıklarını söyledi ve onları ‘arsız’ olarak nitelendirdi.
Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Dışişleri Bakanlar Konseyi’nin toplantısının akabinde açıklamalarda bulunan Lavrov, Washington’ın bu konuyu Orta Asya bölgesindeki birkaç ülkeyle farklı düzeylerde gündeme getirdiğini söyleyerek, “Direkt bu ülkelerin Rusya ile iş birliğine devam edemeyeceklerini söylediler. Aynı şeyi, Batı yaptırımlarını ihlal etmeye cesaret edemeyeceğini iddia ettikleri Çin için de söylüyorlar” dedi.

Sahadaki gelişmeler
Sahadaki gelişmelere gelince, Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov dün gece Rus kuvvetlerinin Ukrayna Hava Kuvvetlerine ait bir Su-27 savaş uçağını düşürdüğünü duyurdu. Günlük verdiği brifingde, “Rus kuvvetleri, Poltava bölgesindeki Kremençug kentinin kuzey eteklerinde konuşlandırılan yüksek hassasiyetli uzun menzilli deniz ve hava silahlarıyla Ukrayna kuvvetlerine askeri teçhizat sağlamak için kullanılan üretim tesislerini, bir petrol rafinerisini ve benzin ve dizel yakıt tanklarını yok etti” ifadelerini kullandı.
Konaşenkov’a göre Rus ordusunun operasyonel ve taktik havacılığı, askerlerin ve teçhizatların toplandığı yaklaşık 153 bölgeyi vurdu. Harkov bölgesinde ABD yapımı hava savunma uyarı telsiz istasyonu ile 2 Grad çok namlulu roketatarı da vurdu. Aynı şekilde Rus füze ve topçu birlikleri 15 komuta merkezini, askerlerin ve teknik araçların toplandığı 520 alanı, ateş hattındaki 6 topçu birliğini ve Harkov bölgesindeki Shebelinka köyünün yakınlarındaki füze deposunu vurdu.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.