İsveç savunma yeteneklerini güçlendirirken Finlandiya NATO üyeliğine başvuru adımlarını hızlandırdı

Finlandiya'nın güneydoğusunda 9 Mart’ta yapılan askeri tatbikatlara yedek kuvvetlerden askerler de katıldı (AP)
Finlandiya'nın güneydoğusunda 9 Mart’ta yapılan askeri tatbikatlara yedek kuvvetlerden askerler de katıldı (AP)
TT

İsveç savunma yeteneklerini güçlendirirken Finlandiya NATO üyeliğine başvuru adımlarını hızlandırdı

Finlandiya'nın güneydoğusunda 9 Mart’ta yapılan askeri tatbikatlara yedek kuvvetlerden askerler de katıldı (AP)
Finlandiya'nın güneydoğusunda 9 Mart’ta yapılan askeri tatbikatlara yedek kuvvetlerden askerler de katıldı (AP)

Sovyetler Birliği’nin 1960’lı yılların başlarında Küba'ya nükleer füze yerleştirmesi nedeniyle aralarında neredeyse bir nükleer savaşın patlak vermek üzere olduğu ABD ve Rusya tarafından temsil edilen batı ve doğu kampları arasındaki ilişkilerde onlarca yıl süregelen gerilim sonrası İsveç, Berlin Duvarı'nın 1989 yılının Kasım ayı başlarında yıkılmasının ardından Malta'da Soğuk Savaş'ın sona erdiğinin resmen ilan edilmesinden üç gün sonra Avrupa kıtasında esen yumuşama rüzgarları çerçevesinde asker sayısını ve savunma bütçesini azaltmaya başladı.
İsveç'in bu politikası, Rusya ile Ukrayna arasındaki krizin patlak verdiği 2014 yılının başına kadar devam etti. Daha Sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in, iktidarı kaybetmesine yol açan protestoları bastırmak için kendisinden müdahale etmesini istediği bahanesiyle Kırım’ı Rusya'ya ilhak etmeye karar verdi.
İsveç, Kırım'ın Rusya'ya ilhakını takip eden yılda Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra kaldırdığı zorunlu askerlik hizmetini yeniden uygulama kararı aldı. İsveç ordusunu yeniden silahlandırılması ve modern teçhizatla donatılması için bir plan yapıldı. İsveç ayrıca, Baltık Denizi'nin ortasında yer alan ve ordunun ‘batması imkansız devasa bir uçak gemisi’ olarak tanımladığı, sonuncusu 1808'de Çar İskender'in güçleri tarafından 26 gün süren işgal olmak üzere daha önce Rusya tarafından birkaç kez işgal edilen Gotland Adası başta, geri çekildiği tüm stratejik bölgelerde askerlerini yeniden konuşlandırdı.
Rusya ordusu Şubat ayı ortalarında Ukrayna sınırını geçmek için emir beklerken, İsveç Savunma Bakanı genel seferberlik ilan etti. Bakanlık, “İsveç'in Rus kuvvetleri tarafından saldırıya uğrayacağını göz ardı etmiyoruz” açıklamasıyla İsveç Silahlı Kuvvetleri’nin 2005 yılında tamamen geri çekildiği Gotland'a acil koduyla yüzlerce askerin ve hava savunma sisteminin gönderilmesini emretti.
Rusya’nın Ukrayna'da savaş başlatmasıyla birlikte on binlerce İsveçli, ülke genelinde oluşturulan yerel savunma birliklerine gönüllü olarak katılırken İsveç'in NATO üyeliğini destekleyen vatandaşların sayısı da yükseldi. Geçtiğimiz yılın sonlarında yüzde 20'den az olan bu sayı son ankete göre yüzde 61'e ulaştı.
İsveç hükümeti, geçtiğimiz Cuma günü yeşiller ve komünistler dışında tüm parlamento bloklarının onayladığı bir rapor yayınladı. İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımının tüm İskandinav ve Baltık ülkelerini ortak savunma garantilerinin koruması altına aldığını vurgulandı.
Öte yandan Finlandiya başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı tarafından, NATO üyeliğinin mümkün olduğunca çabuk gerçekleşmesi gerektiği vurgulanan ortak bir bildiri yayınlandı. Finlandiya parlamentosuna önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren bu konunun ele alınması çağrısında bulunulan bildiride halkın ezici bir çoğunluğunun bu adımı desteklediği hatırlatıldı.
Finlandiya, onlarca yıl Moskova'nın egemenliği altında yaşadıktan sonra 1917 yılında topraklarının büyük bir kısmından vazgeçerek ve ortak bir savunma anlaşması yaparak Rusya'dan bağımsızlığını kazandı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, geçtiğimiz günlerde "Finlandiya, üyelik başvurusu yapmaya karar verirse NATO'da memnuniyetle karşılanacak” açıklamasında bulundu. Finlandiya’nın NATO’ya resmi olarak üye olma sürecinin önümüzdeki ayın sonlarında Madrid'de yapılacak bir sonraki NATO zirvesinde başlaması bekleniyor. Moskova ise bu kararın sonuçları konusunda uyararak Finlandiya sınırına nükleer silahlar konuşlandırmak ve bu sınırlardaki birliklerini güçlendirmekle tehdit ediyor. ABD ise sadece Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğinin herhangi bir engelle karşılaşmaması gerektiğini belirtti.
Ancak sürpriz, 1952 yılından bu yana NATO üyesi olan ve NATO üyeleri arasında ikinci en büyük orduya sahip Türkiye'den geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın Finlandiya ve İsveç'ten terör örgütü PKK üyelerinin kendisine teslim edilmesi talebine atıfla bu iki ülkenin ‘terör örgütlerinin misafirhanesi’ gibi olduğunu belirterek “İsveç ve Finlandiya ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ama olumlu bir düşünce içerisinde değiliz” ifadelerini kullandı.
İki İskandinav ülkesi yıllardır Kürt, solcu ve siyasal İslamcı partilere mensup Türkiye vatandaşı siyasi aktivistleri barındırıyor. Bunlar arasında Avrupa Birliği'nin (AB) terör örgütü olarak sınıflandırdığı silahlı örgütlerin üyeleri de yer alıyor.
Türkiye'nin bu tutumu, üyeliğe aday ülkenin NATO’nun savunma şemsiyesi altında olacağı, tam bir yıl sürmesi beklenen ön aşamayı başlatmak için üyelerin oybirliğiyle onayını gerektiren katılım prosedürlerini fiilen dondurması bekleniyor. Burada Türkiye’nin, özellikle yakın ilişkiler içinde olduğu Arnavutluk ve Kuzey Makedonya gibi ülkelerin NATO üyeliğine kabul edildikleri son dönem olmak üzere şimdiye kadar NATO’ya yeni üyelerin katılımını destekleyen bir ülke olduğu belirtilmeli.
Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin bu yeni tutumunu, Ankara'nın bazı ülkelerden bir takım tavizler edinmenin ve iadelerini talep ettiği bazı muhaliflerin kendisine teslim edilmesini sağlamanın yanı sıra ABD ve İsveç gibi bazı ülkelerin son yıllarda Türkiye'ye yönelik son teknoloji ürünü silahlar ve askeri teknolojiler tedarik edilmesi konusunda uyguladıkları ambargoyu kaldırmayı amaçlayan bir manevrası olarak gördüler.
Ancak Erdoğan'ın açıklamaları, Rusya'nın Ukrayna'da günlerdir karşılaştığı aksilikler ve Rus ordusunun sahada hiçbir atılım gerçekleştirememesi karşısında durgun olan ve geleneksel çizgiden sapma tehdidi oluşturan savaş duvarında bir delik açmak için en üst düzeyde gösterilen çabalardan uzak kalmayabilir.
Diğer taraftan Moskova dün, Finlandiya ve İsveç'e yönelik uyarılarını ‘yumuşatmış’ gibi göründü. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Alexander Gruşko, dün yaptığı açıklamasında, Kremlin'in NATO'ya katılmaya karar vermeleri halinde bu iki ülkeye saldırı niyetinde olmadığını belirtti. Gruşko, NATO’nun nükleer cephaneliğini Rusya sınırına yerleştirmesi halinde Moskova'nın buna uygun şekilde yanıt vereceğini de sözlerine ekledi.
Bir başka gelişme ise Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’nün, Rusya Devlet Başkanı Putin ile Finlandiya'nın NATO'ya katılma olasılığı hakkında yaptığı telefon görüşmesi oldu.
Bu arada Avrupalı bir ​​kaynak, Washington, Pekin, Brüksel ve Avrupa’daki bazı büyük ülkelerin başkentleri arasında, Ukrayna’da ateşkese ulaşılmasına, insani koridorların açılmasına, çoğu cephede askeri hareket isteksizliğinin bir sonucu olarak biriken gerginliğin dışarı atılmasına ve belki de uluslararası bir şemsiye altında müzakere masasına dönüşe imkan tanıyacak şekilde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri ve Vatikan'ın da katılımıyla günlerdir en üst düzeyde temasların gerçekleştiğini söyledi.



Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
TT

Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna'daki çatışmanın Avrupa için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunarak, kıtanın İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez "savaş öncesi döneme" girdiğini söyledi.

Tusk, Avrupa gazetelerinin en büyük ittifakını içeren “LENA” medya ağına verdiği röportajda şunları söyledi:

 “Savaş artık geçmişte kalan bir kavram değil. Bu gerçek ve iki yıldan fazla bir süre önce başladı. Şu anda en endişe verici olan şey, herhangi bir senaryonun mümkün olmasıdır. 1945'ten beri böyle bir durum görmedik."

Tusk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun özellikle genç nesil için kulağa yıkıcı geldiğini biliyorum, ancak yeni bir dönemin başladığı gerçeğine alışmamız gerekiyor: savaş öncesi dönem. Abartmıyorum, bu, her geçen gün daha da netleşiyor."

Rusya'nın iki yıldan fazla bir süre önce Ukrayna'yı işgal etmesi Avrupalı ​​liderlerin savaş sonrasındaki istikrarlı barış duygusunu sarstı ve birçok Avrupa ülkesini Kiev'e ve güçleri için ihtiyaç duyduğu silahları sağlamak için üretimlerini hızlandırmaya yöneltti.

Ülkesi komşu Ukrayna'nın en önde gelen destekçilerinden biri olan eski Avrupa Konseyi başkanı Cuma günü, Kiev'in savaşı kaybetmesi halinde Avrupa'da kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini belirtti.

Kıtanın endişelerinin başında, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, özellikle NATO'ya yönelik bilinen şüpheci duruşunun ardından Beyaz Saray'a dönme olasılığı da etkili oluyor.

Tusk verdiği röportajda, "Misyonumuz, Amerikan başkanının kim olduğuna bakılmaksızın transatlantik ilişkilerini güçlendirmektir" ifadelerini kullandı.