Filistin Yönetimi, uluslararası aktörlerin Ebu Akile’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmaya katılmalarına izin verecek

Washington İsrail polisinin Ebu Akile’nin cenazesine müdahalesinden rahatsız. BM Güvenlik Konseyi tarafsız bir soruşturma yürütülmesini talep etti.

Başkan Abbas, öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile için saygı töreni düzenledi (AFP)
Başkan Abbas, öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile için saygı töreni düzenledi (AFP)
TT

Filistin Yönetimi, uluslararası aktörlerin Ebu Akile’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturmaya katılmalarına izin verecek

Başkan Abbas, öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile için saygı töreni düzenledi (AFP)
Başkan Abbas, öldürülen Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile için saygı töreni düzenledi (AFP)

Filistin Yönetimi, gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesiyle ilgili soruşturma süreçlerine herhangi bir uluslararası aktörün katılmasına kapı açarken, İsrail ile ortak soruşturma yürütme konusundaki reddedici tutumunu sürdürüyor.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Yürütme Kurulu ve Fetih Hareketi Merkez Komitesi üyesi Hüseyin eş-Şeyh, Filistin Yönetimi’nin uluslararası aktörlerin soruşturma süreçlerine katılmasını memnuniyetle karşılayacağını belirterek, süreçlere katılmak isteyen uluslararası aktörlerin yetkili merci olan Filistin Başsavcılığı ile iletişim kurabileceğini ifade etti.
Filistin Başsavcılığı Ebu Akile’nin öldürülmesine ilişkin ön raporunu Cuma günü yayınladı. Başsavcılığın raporunda, bölgede ateş açan tek kaynağın suç mahalline 150 metre uzaklıktaki işgal güçleri olduğu belirtildi.
Başsavcılığın raporu, Filistin’in İsrail’i resmi yollardan suçladığı anlamına geliyor. Tel Aviv başından beri bu suçlamayı yalanlamaya çalışıyor ama aksini ispat edemiyor.
İsrail Filistin Yönetimi ile ortak soruşturma yürütme ve Ebu Akile’yi öldüren kurşun üzerinde balistik inceleme yapmayı teklif etti. Ancak Yönetim bu teklifi reddetti. Şeyh, İsrail güçlerinin Ebu Akile’nin cenazesine yönelik müdahalesi sırasında yaşananların “bu soruşturmayı İsrail ile ortak yürütme konusundaki reddedici pozisyonlarını güçlendirdiğini” söyledi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, dün, Ebu Akile’ye Kudüs Yıldızı Nişan’ı verdi. Filistin devletinin İsrail işgal güçleri içindeki faillerin izini sürmekte kararlı olduğunu vurgulayan Abbas, İsrail’in konuyla ilgili hiçbir soruşturmaya ortak olmayacağını çünkü Ebu Akile’nin ölümünden sorumlu olduğunu ifade eti.
Polis Başmüfettişi General Yaakov (Kobi) Shabtai, İsrail polisinin Ebu Akile’nin cenazesine müdahalesi nedeniyle artan tepkiler üzerine polis memurlarının davranışları hakkında soruşturma başlatılması talimatı verdi.
İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Omer Barlev, “İsrail polisi gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenaze konvoyunun ilerlemesi için çalıştı. Fakat maalesef cenaze sırasında katılımcıların eliyle tehlikeli şiddet olayları yaşandı. Bu da sahadaki durumun karmaşıklaşmasına yol açtı” diyerek, Filistinlileri sorumlu tutmaya çalıştı.
İsrail Bölgesel İşbirliği Bakanı İsavi Feric, Ebu Akile'nin cenazesi sırasında İsrail polisinin uyguladığı şiddeti İsrail’e zarar verecek "ahlaki bir felaket" olarak nitelendirdi. Feric, Holon kentinde katıldığı bir kültürel etkinlikte yaptığı konuşmada, “Polisin Filistin bayraklarından korkmasını anlayamıyorum. Filistin bayrağı yasaları ihlal etmiyor. Filistinli bakanlarla oturduğumda, müzakere masasında İsrail ve Filistin bayrakları yan yana duruyor” ifadelerini kullandı.

Washington ve BMGK
İsrail polisinin Ebu Akile’nin naaşını taşıyan kişilere saldırarak naaşın neredeyse yere düşmesine sebep oldukları görüntüler büyük tepki çekti.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Ebu Akile’ye taziyelerini sunarak, İsrail polisinin cenaze törenine müdahalesinden ‘ciddi rahatsızlık’ duyduğunu dile getirdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken adına Dışişleri Bakanlığı Ofisi’nden yapılan açıklamada, Washington’un “İsrail polisinin Ebu Akile'nin cenaze törenine izinsiz girdiği görüntüleri görmekten ciddi rahatsızlık duyduğunu” ifade etti. Açıklamada, “Her bir aile sevdiklerini onurlu ve engelsiz şekilde defnedebilmeyi hak ediyor. İsrailli ve Filistinli muhataplarımızla yakın temas halinde olmaya devam ediyoruz ve tarafları tansiyonu daha fazla artıracak eylemlerden kaçınmaya çağırıyoruz” denildi.
Arap ve uluslararası medyanın İsrail polisinin müdahale anına ilişkin servis ettiği görüntüler ABD içinde bile öfke dalgasıyla karşılandı. Söz konusu müdahaleyi canlı yayınlayan veya muhabirleri aracılığıyla aktaran ABD’deki medya kuruluşları, İsrail’in “polisler cenaze törenindeki katılımcılardan taş atanları engellemeye çalışıyordu ve onları dağıtmak için güç kullanmak zorunda kaldı” şeklindeki iddiasını yalanladı. Söz konusu kuruluşlar, İsrail polisinin saldırganlığını haklı kılacak hiçbir şey olmadığını ve polisin herhangi kışkırtma olmamasına rağmen cenazedekilere nedensiz bir şekilde saldırdığını ifade etti.
Aynı şekilde ABD Kongre üyelerinden bazıları İsrail polisinin cenaze törenine yönelik baskınından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Demokrat Senatör Chris Murphy, Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, cenazeye baskın yapılmasının oldukça rahatsız edici olduğunu belirterek, olayı soruşturma talebinde bulundu.
Senatör Bernie Sanders, “İsrail güçlerinin Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenazesinde yas tutanlara saldırması rezalet” ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyeleri “Filistinli ve Amerikalı gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesini” kınayan bir açıklama yayınladı. Güvenlik Konseyi Başkanı olarak ABD’nin yetkilerine göre yayınlanan açıklamada, “Konsey üyeleri 11 Mayıs tarihinde Filistin’in Cenin kentinde Ebu Akile’nin öldürülmesini ve başka bir gazetecinin yaralanmasını şiddetle kınıyor” denildi. Ebu Akile’nin öldürülmesi hakkında soruşturma başlatılması talep edilen açıklamada, “Güvenlik Konseyi üyeleri kurbanın ailesinin acısını paylaşıyor ve en derin taziyelerini sunuyor” ifadesi kullanıldı. Güvenlik Konseyi üyeleri Ebu Akile’nin ölümüyle ilgili ‘acil, kapsamlı, adil ve tarafsız bir soruşturma başlatma’ çağrısında bulunarak, hesap verebilirliğin sağlanmasının önemini vurguladı. Güvenlik Konseyi üyeleri ayrıca sivil olan gazetecileri koruma yükümlülüğünün altını çizdi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail güvenlik güçlerinin cenazenin taşınması sırasında Filistinlilere yönelik davranışlarından rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB’nin Ebu Akile’nin cenazesi sırasında ortaya çıkan görüntüleri şaşkınlıkla karşıladığını kaydetti.
İrlanda Dışişleri ve Savunma Bakanı Simon Coveney, “Şirin Ebu Akile’nin cenazesine yapılan saldırının görüntüleri çok çirkin” dedi.



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.