Irak Federal Mahkemesi eleştiri oklarının hedefinde: Gıda güvenliği yasa tasarısını iptal ettikten sonra Sünni bir siyasetçinin milletvekilliğini düşürdü

Federal Mahkemesi gıda güvenliği yasa tasarısını iptal etmesinin ardından Mişan el-Cuburi’nin milletvekilliğini düşürdü.

Çölleşmeyi engellemek ve kum fırtınalarıyla mücadele etmek amacıyla 12 Mayıs’ta Kerbela kenti çevresini kapsayan ‘Yeşil Kuşak’ alanlarına ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor (Reuters)
Çölleşmeyi engellemek ve kum fırtınalarıyla mücadele etmek amacıyla 12 Mayıs’ta Kerbela kenti çevresini kapsayan ‘Yeşil Kuşak’ alanlarına ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor (Reuters)
TT

Irak Federal Mahkemesi eleştiri oklarının hedefinde: Gıda güvenliği yasa tasarısını iptal ettikten sonra Sünni bir siyasetçinin milletvekilliğini düşürdü

Çölleşmeyi engellemek ve kum fırtınalarıyla mücadele etmek amacıyla 12 Mayıs’ta Kerbela kenti çevresini kapsayan ‘Yeşil Kuşak’ alanlarına ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor (Reuters)
Çölleşmeyi engellemek ve kum fırtınalarıyla mücadele etmek amacıyla 12 Mayıs’ta Kerbela kenti çevresini kapsayan ‘Yeşil Kuşak’ alanlarına ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor (Reuters)

Irak Yüksek Federal Mahkemesi’nin çıkardığı kararlardan etkilenen siyasi çevreler son birkaç aydır bu kararları sert bir dille eleştiriyor. Federal Mahkeme son olarak Mustafa el-Kazımi liderliğindeki günlük işleri yürütme statüsündeki hükümetin sunduğu “Gıda Güvenliği ve Kalkınma için Acil Destek” isimli kanun tasarının yasalaşmasını reddetti.
Hükümet, Federal Mahkeme’den çıkan kararlara ve içtihatlara bağlı olduğunu ilan etmesine rağmen tasarının iptaline ilişkin yaptığı açıklamada, tasarıyı, küresel fiyat artışları krizinin dayattığı ekonomik sorunların çözümü için acil gerekçelerle sunduğunu belirterek, söz konusu tasarının gıda güvenliğini sağlamayı, gıda sepeti yardımı yapmayı ve enerji üretiminde herhangi bir krizin yaşanmaması veya Irak genelinde elektrik kesintileri olmaması için yaz mevsimi gelmeden önce elektrik sektörüne acil destek sunulmasını hedeflediğini kaydetti. Açıklamada ayrıca tasarının sosyal güvenlik desteğinin sağlanması, yoksul ve muhtaç kesimlerin küresel ekonomik kriz karşısında korunması, şehirlerde hizmet sunulması, mezun ve işsizlere iş fırsatlarının yaratılması, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve tarım sektörüne acil destek fonunun sağlanmasını amaçladığı belirtildi.
Irak Maliye Bakanı Ali Abdulemir Allavi, Federal Mahkeme’nin mevcut hükümetin yetkileri konusunda gıda güvenliği tasarısının iptaliyle sonuçlanan kararının Maliye Bakanlığı çalışmaları üzerinde önemli yansımaları olacağını söyledi. Allavi, “Hükümetin karşılaştığı çok yönlü finansman sorunları dikkate alındığında, 2022 bütçesinin olmaması nedeniyle bu tasarı zaruriydi. Bu yasa tasarısından maksat hiçbir şekilde tam bir bütçeye alternatif oluşturmak değildir. Dağınık siyasi ortamımızda -zira hükümetin kurulmasının tamamlanması aylar sürüyor- günlük işleri yürütme hükümetinin krizleri ve acil durumları yönetme yetkilerini elinden almanın daha büyük ulusal çıkarlara nasıl hizmet edeceğini anlamak zor” dedi.
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) yöneticisi ve eski Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, kararı eleştirerek, Mahkeme’yi ‘zulmetmekle’ suçladı. Zebari, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Aslında anayasal oluşu tartışmalı olan Federal Mahkeme bir kez daha kendini siyasi ve seçim süreci üzerinde konumlandırdı ve sanki ülkenin yürütme ve yasama otoriteleri üzerinde endüljans vesayeti bulunuyor. Bu nedenle mevcut durum düzeltilmeli ve siyasallaşmış yargı zulmü engellenmelidir. Yargının üzerinde yasadan başka bir otorite yoktur” ifadelerini kullandı.
Sadr Hareketi Meclis Maliye Komisyonu üyesi Hasan el-Kabi, dün, gıda güvenliği yasasının iptaline destek verenleri sert bir dille eleştirdi. Kabi, açıklamasında, “Tasarının iptali, yoksulları ve dışlanmışları 6 aylığına 11 gıda paketi almaktan mahrum kalmasına sebep oldu. Bu tasarının içeriğinde tahsis edilmişti. Tasarının iptali 15 vilayeti 10 trilyon dinardan mahrum bıraktı. Bu para yabancı ülke vatandaşlarına değil sadece vilayetlerin evlatlarına dağıtılacaktı. Ayrıca Iraklıların tamamı, her yıl binlerce masumun hayatına mâl olan ve ‘ölüm yolları’ olarak isimlendirilen vilayetler arasındaki yolların bakım ve onarımı için ayrılan 500 milyar dinardan mahrum kaldı” ifadelerini kullandı.
Buna karşılık, Kanun Devleti Koalisyonu lideri ve Şii Koordinasyon Çerçevesi üyesi Nuri el-Maliki Federal Mahkeme’nin tasarıyı iptal kararını desteklediğini belirtti. Maliki, dün Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Federal Mahkeme’nin kararı 4 temel hedefi gerçekleştirildi. Bunlardan biri kamu malını sahtekarlığa ve çoğunun yozlaşmışların kontrolüne girmesine karşı korumak. Bu karar aynı zamanda sözleşmelerde, atamalarda ve üst düzey yetkililerin görevden alınmasında yasadışı uygulamaları durdurdu. Mahkeme siyasi sürecin zafiyete düşmesini engellediği için övgü ve teşekkürü hak ediyor” diye yazdı.
Federal Mahkeme, tasarının iptalinin ardından dün (pazartesi) Eski Milletvekili Katiba el-Cuburi’nin şikayeti üzerine sahte ortaokul diploması hazırladığı gerekçesiyle Mişan el-Cuburi’nin milletvekilliğini düşürdü.
Mişan el-Cuburi, Mahkeme kararıyla ilgili ilk yorumunda, “Yargı Konseyi Başkanı, Katiba’nın Federal Mahkemesi Başkanı’na başvurduğu davayı bana bildirdi. Bu dava gerekli şartları taşımamakla birlikte Federal Mahkeme Başkanı’nın yetki alanında da değildir. Hasımlarımın ve bazı müttefiklerinin siyasi baskısı, Mahkemenin milletvekilliğimi düşürmesinde başarılı oldu. Fakat kesinlikle bu davanın yansımaları olacaktı. Zulmeden pişman olacak” ifadelerini kullandı.
Sadr Hareketi, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Sünni Egemenlik İttifakı’ndan oluşan Vatanı Kurtarma İttifakı’na mensup olan Cuburi, birden fazla yasama döneminde milletvekilliği yaptı.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.