Basın sözcülüğünün kapatılmasının perde arkası... İmamoğlu-Kılıçdaroğlu bir saatlik telefon görüştü; ikinci kez gelen "Ongun'u görevden al" talimatı bu kez uygulandı

Ekrem İmamoğlu, 2019'da seçimleri kazanıp mazbatasını aldıktan sonra Murat Ongun'la birlikte bu pozu vermişti / Fotoğraf: Twitter
Ekrem İmamoğlu, 2019'da seçimleri kazanıp mazbatasını aldıktan sonra Murat Ongun'la birlikte bu pozu vermişti / Fotoğraf: Twitter
TT

Basın sözcülüğünün kapatılmasının perde arkası... İmamoğlu-Kılıçdaroğlu bir saatlik telefon görüştü; ikinci kez gelen "Ongun'u görevden al" talimatı bu kez uygulandı

Ekrem İmamoğlu, 2019'da seçimleri kazanıp mazbatasını aldıktan sonra Murat Ongun'la birlikte bu pozu vermişti / Fotoğraf: Twitter
Ekrem İmamoğlu, 2019'da seçimleri kazanıp mazbatasını aldıktan sonra Murat Ongun'la birlikte bu pozu vermişti / Fotoğraf: Twitter

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yankı uyandıran Karadeniz turu, tartışmaları da beraberinde getirdi.
Gezi sırasında çekilip daha sonra yayınlanan bir fotoğrafta, İmamoğlu'nun gazeteciler Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök gibi isimlerle poz vermesinin ardından başlayan tartışmada son nokta bugün konuldu.
Gezideki görüntü ve daha sonra yaşanan tartışmada yapılan açıklamaların faturası bir anlamda İBB Sözcüsü Murat Ongun'a kesildi.
Ongun'un yürüttüğü İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Sözcülüğü makamı lağvedildi.

Tartışmayı alevlendirecek açıklama Ongun'dan geldi
Aslında durumun bu noktaya gelmesine bir ölçüde yapılan açıklamalar neden oldu.
Ramazan Bayramı'nda İmamoğlu'nun yaptığı Karadeniz gezisinde yayınlanan fotoğrafla ilgili ilk açıklamayı eski İBB Sözcüsü Murat Ongun, gazeteci İsmail Küçükkaya aracılığıyla yaptı.
Küçükkaya, Ongun'un, "Biz o tartışmaları önemsemiyoruz. Topu topu 200-300 kişinin kendi aralarındaki yorumlarıdır. Nagehan Alçı o bölgede çok seviliyor. Biz fotoğrafın bütününe bakıyoruz" dediğini aktardı ve fotoğrafla başlayan tartışma alevlendi.

Başkan, "vız gelir, tırıs gider" dedi ama sonra özür diledi
İmamoğlu, o fotoğrafla başlayan tartışmaya ilişkin "Vız gelir, tırıs gider" dedi. Ancak daha sonra bu ifadesi nedeniyle özür diledi.
Sosyal medyada gösterilen tepkiler, aradan geçen zamanda azalmış olsa da Ongun'un sessizliği dikkat çekiciydi. Öncesinde her olaya ilişkin Twitter hesabında açıklama yapan Ongun, İBB Başkanı İmamoğlu'nun bir anlamda konuşma yasağı koyması nedeniyle adeta sessizliğe büründü.
4 Mayıs'tan bu yana tek bir tweet dahi atmayan Ongun gelinen süreçten görevinden alındı.
Independent Türkçe muhabiri Can Bursalı, İmamoğlu'nun "Basın sözcülüğü makamını kaldırıyorum" açıklamasıyla yeniden gündeme gelen Karadeniz turu ve beraberinde başlayan tartışmanın perde arkasını araştırdı.

Bir saatlik telefon görüşme, Kılıçdaroğlu'ndan talimat: Görevden al
Tartışma yaratan ve İBB'nin kasasından düzenlendiği belirtilen turdan sonra, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kaynaklarından edinilen bilgiye göre, İmamoğlu ile Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu yaklaşık 1 saatlik bir telefon görüşmesi yaptı.
Görüşmeden sonra hem İmamoğlu hem de Ongun, tartışmalı geziyle ilgili sessizliğe büründü.
Bu görüşmede, Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'na "Murat Ongun'u görevden al" talimatı verdiği öğrenildi.

Talimat yeni değil
Öte yandan bu talimatın ilk kez verilmediği de kulislere yansıyan bilgiler arasında. 2021 yılının sonunda CHP Genel Merkezi, hem Ongun'un hem de İmamoğlu'nun seçim kampanyasında öne çıkan bir başka ismin görevinin sonlandırılmasını istediği ancak bu isteğin karşılıksız kaldığı belirtiliyor.

Basın Sözcülüğü'nün kaldırılması bir ara formül
Karadeniz turundan sonra gelinen noktada ise, Ongun'un yürüttüğü Basın Sözcülüğü makamı, İmamoğlu tarafından kaldırıldı. Basın sözcülüğünün kapatılması, aslında Kılıçdaroğlu'nun "Görevden al" talimatının eksiksiz uygulanması anlamına gelmiyor. Ongun, Medya A.Ş. ve danışmanlık ve diğer şirketlerdeki görevlerini sürdürecek.
Ancak basın sözcülüğü görevinden alınması, Kılıçdaroğlu'nun talimatına karşı bir ara formül olarak geliştirildiği ifade ediliyor.

Medya A.Ş. çalışanları tedirgin
Basın sözcülüğü biriminin kapatılmasıyla birlikte, İBB Medya A.Ş. çalışanları da tedirginlik yaşıyor.
150 civarında çalışanı bulunan Medya A.Ş.'de, personel arasında işten çıkarılma korkusu yaşandığı ve belirsizliğin kurum içinde huzursuzluğa yol açtığı belirtiliyor.

İmamoğlu duyurdu: Basın sözcülüğü makamını kaldırdım
Ongun'un "200 - 300 kişinin kendi aralarındaki yorumlarıdır, önemsemiyoruz", İmamoğlu'nun "Vız gelir, tırıs gider" dediği tartışmanın, basın sözcülüğü biriminin kapatılmasıyla sonuçlandığı kurum tarafından da doğrulandı.
Bu bizatihi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından da dile getirildi.
İmamoğlu, basın sözcülüğü biriminin kapatıldığını şu ifadelerle duyurdu:
Konuştuğumuz konular arasında çok küçük bir konu. Murat Ongun benim çok değerli bir yol arkadaşımdır. Başka görevleri vardır. Daha önce yine benim kararımla sözcülük makamı kurmayı uygun görmüştüm. Ama şu an gördüğüm ortamda sözcülük makamının birtakım verdiği sonuçlardan, toplumun buna verdiği refleksten ve bazen de ne yazık ki siyasi rakiplerimizin bu alanda bir dezenformasyon oluşturma çabasında dolayı basın sözcülüğü makamını kaldırdım. Murat Bey diğer görevlerine devam ediyor.

Hiçbir belediyede yok
Bilindiği gibi Türkiye'deki hiçbir belediyede "sözcülük" makamı yok.
İBB'de iki kere gerçekleşen belediye seçiminin ardından rakibine 806 bin fark atan Ekrem İmamoğlu'nun başkan seçilmesi üzerine sözcülük makamı kuruldu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu göreve uzun süredir danışmanlığını yürüten Murat Ongun'un getirildiğini ikinci seçilişinden kısa bir süre sonra açıklamıştı.
Uygulamayı kaldıran İmamoğlu, "önce yoktu, şimdi de kaldırdım" diyerek noktayı koydu.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe