İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği Avrupa’nın güvenliğini güçlendirir mi?

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği Avrupa’nın güvenliğini güçlendirir mi?
TT

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği Avrupa’nın güvenliğini güçlendirir mi?

İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği Avrupa’nın güvenliğini güçlendirir mi?

Rus kuvvetleri Şubat ayı sonlarında Ukrayna sınırını geçtiğinde, Vladimir Putin'in kendisini bu kararı almaya sevk ettiğini söylediği ana argüman, NATO'nun sınırlarına yaklaşması ve Moskova'nın Ukrayna'yı ittifaka dahil etmemeleri yönündeki mükerrer uyarılarını görmezden gelmesiydi. Savaşın ilk haftalarında Rus ordusu Kiev'e doğru ilerlerken, Moskova yönetimi, dış güçlerin müdahalesi durumunda konvansiyonel silahların kullanılacağını vurgulamaktaydı. Batılı başkentlerden yapılan açıklamalarda, Moskova ile askeri olarak doğrudan karşı karşıya gelmeye niyetlerinin olmadığı teyit edilmekteydi. Batılılar, Ukrayna'nın NATO'ya katılımının yakın gelecekte masada olmadığını da defalarca yinelediler. Ancak savaşın başlamasından yaklaşık üç ay sonra, onlarca yıldır tarafsız olan iki Avrupa ülkesi NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmaya karar verdiler. Bu karar Batıda memnuniyetle karşılandı ve üyelik prosedürlerinin hızlandırılacağı taahhüt edildi. Ayrıca bekleme süresi boyunca NATO’nun güvenlik şemsiyesi altında tutulacakları yönünde sözler verildi.  
NATO'nun kurucu Washington Antlaşması'na dahil olmanın en önemli avantajının, ortak güvenlik garantileri olduğu açıktır. Nitekim taraflar, üyelerinden biri ya da daha fazlasına karşı silahlı bir saldırıyı, anlaşma taraflarının tümüne yapılmış sayacakları konusunda mutabık kalmışlar ve sonuç olarak böyle bir silahlı saldırının gerçekleşmesi durumunda, taraf devletlerin her biri, toplu veya bireysel savunma hakkının kullanılmasında saldırının muhatabı olan taraf ya da taraflara derhal karşı saldırı konumuna geçerek yardım edecektir. Teoride ve hukuki olarak bu güvence, NATO’ya üyeliği cazip kılan en önemli unsurdur. Ancak NATO’ya katılmanın, üye ülkelerin ve Atlantik’in güvenliğini arttırmakta mıdır? Bu tartışmaya açık bir konudur ve ittifakın bazı üyeleri ve aday ülkeler tarafından dahi zaman zaman sorgulanmaktadır. Şu soru sorulmalıdır; Finlandiya ve İsveç'in NATO’ya katılması, Rusya ile gerginlik zirvedeyken, Avrupa kıtasının ve Atlantik bölgesinin güvenliğini güçlendirir mi?  
Pek çok gözlemciye göre bu soruya verilecek nesnel yanıt, böyle bir iştirakin, Avrupa ve Atlantik güvenliğini artırmayacağı yönündedir. Gözlemcilere göre, Finlandiya ve İsveç'in Rus saldırganlığı tehdidi altında olduğuna inanmak için hiçbir geçerli neden olmadığıdır. Ayrıca, her ikisinin de Avrupa Birliği üyesi olması ve hiçbir zaman Sovyetler Birliği çatısı altında yer almamış olmaları nedeniyle durumları Ukrayna'dan tamamen farklıdır. Bu iki ülke düzenli olarak NATO'nun faaliyetlerine, askeri manevralarına ve bazı operasyonlarına katılmalarına rağmen, güvenliklerinin temel garantisi, bağlantısız ve tarafsız oluşlarında saklıydı. Avrupa'nın güvenliği konusundaki temel endişe noktası, Rusya'nın kendi topraklarına yönelik NATO güçlerinin tehdidi karşısındaki tepkilerinden kaynaklanıyorsa, o zaman Rusya Federasyonu'na komşu olan Finlandiya'nın şu anda Kuzey Atlantik İttifakı’na katılımı ancak provokasyonun bir üst aşaması olarak yorumlanabilir. 
Finlandiya'nın şimdiye kadarki tarafsızlık politikasının, askeri gücünün, yüksek eğitimli ordusunun ve zorlu coğrafyasının herhangi bir saldırıya karşı yeterli seviyede caydırıcı olduğu gerçeğine dayandığını belirtmekte fayda var. Bu politika onun güvenliğini garanti etmesine ve Rusya ile İttifak'a katılmasından sonra değişmesi muhtemel herhangi bir çatışmayı kışkırtmamasına olanak sağladı.  NATO'ya yeni üyelerin katılımının kolektif güvenliğin güçlendirilmesine katkıda bulunacağı varsayılırsa, Finlandiya ve İsveç'in katılımının, şimdiye kadar sakin olan İskandinav sınırlarını, Avrupa ve uluslararası çerçevede, birçok olasılık içeren gerilim aşamasına sürükleyeceği söylenebilir.  
Unutulmaması gereken başka bir husus ise; ülkelerin normal şartlarda NATO üyelerinden davet alması beklenir, ancak bu durumda tüm üyelerin daveti olmadan iki ülke başvuru kararı almış görünüyor. Bilindiği üzere yeni bir ülkenin ittifaka üye olabilmesi için tüm üyelerin onayı gerekiyor. Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine olan itirazını dillendirmekte biraz aceleci davrandı denilebilir. Ankara bu iki ülkenin üyeliğine karşı tutarlı bir muhalefet kapsamında mı itiraz ediyor, yoksa Avrupa ve Washington’dan bazı tavizler elde etmek için bir manevra mı yapıyor, henüz net değil. Şüphesiz Türkiye her ne sebeple olursa olsun pozisyonunda ısrar ederse, İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka katılma talebi sadece sembolik bir adım olarak kalacaktır. 
Ayrıca, NATO’nun İsveç ve Finlandiya'nın ittifaka katılımını desteklemeye yönelik bu aceleci tutumunun, Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in, Ukrayna'nın katılımındaki engellerle ilgili sarf ettiği; ‘Rusya ile Ukrayna arasında bir çatışma yaşanması durumunda NATO’nun da savaşa sürükleneceği’ sözlerle açıkça çeliştiği de unutulmamalıdır. Ukrayna eğer NATO’ya katılsaydı, 5. madde gereği Rusya’nın saldırısı akabinde NATO ve Rusya arasında doğrudan bir çatışma yaşanacaktı. Nükleer cephaneliğe sahip iki rakip arasında muhtemel bir çatışmanın tüm dünya için felaket olacağı açıktır. Bosna Hersek, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO'ya katılmak için bekleme listesinde olduğunu hatırlatalım.  
Unutmamalı ki, NATO'ya katılan ülkeler, Birleşmiş Milletler Şartı'nda belirtildiği üzere, güç kullanmamayı veya kullanmakla tehdit etmemeyi taahhüt ederler. Kuşkusuz, Rusya'yı çevreleyen yeni üyelerin ‘ittifaka’ katılımı, ‘güç kullanmak’ yönünde bir tehdit olarak yorumlanabilir. 



Kuzey Kore, şehir merkezlerini modernize etmek için kentsel gelişim yasası çıkardı

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un (AFP)
TT

Kuzey Kore, şehir merkezlerini modernize etmek için kentsel gelişim yasası çıkardı

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim Jong Un (AFP)

Kuzey Kore parlamentosu, halk için daha iyi yaşam koşulları sağlamak amacıyla kentsel çevreleri modernize etmeyi amaçlayan bir kentsel gelişim yasasını bugün kabul etti.

Kore Merkez Haber Ajansı (KCNA), merkez ve bölgesel şehirleri modernize etmeyi amaçlayan "Kentsel Oluşum ve Gelişim Yasası"nın Yüksek Halk Meclisi Daimi Komitesi oturumunda incelenip kabul edildiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın KCNA’dan aktardığı habere göre yasa, "şehirlerin görünümünü ve çevresini çağın gereklerine uygun şekilde değiştirmeyi ve insanlara daha iyi yaşam koşulları sağlamayı" amaçlıyor.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi, ancak yasanın Kuzey Kore rejiminin kentsel alanlar üzerindeki genel kontrolünü sıkılaştırmayı amaçladığı anlaşılıyor.

Güney Kore'nin Yonhap Haber Ajansı'na göre yasa, kentsel gelişmeler ve gelişigüzel kentsel yayılmayı önleme çabası.

Bu gelişme, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un önümüzdeki yılın başlarında düzenlenecek büyük parti konferansında, bölgesel kalkınmaya yönelik kampanyasını vurgulaması beklenirken gerçekleşti.

Geçtiğimiz yıl başlatılan "10'da 20 Bölgesel Kalkınma" politikası kapsamında Kim, 10 yıl boyunca her yıl 20 şehir ve eyalette modern fabrikalar inşa ederek, bölgesel alanlardaki yaşam koşullarını iyileştirmeyi hedefliyor.


Amerika, Ukrayna ile barış planı konusunda yapılan "yapıcı görüşmelere" övgüde bulundu

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile 18 Ekim 2025'te Washington, D.C.'deki Beyaz Saray'da (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile 18 Ekim 2025'te Washington, D.C.'deki Beyaz Saray'da (AFP)
TT

Amerika, Ukrayna ile barış planı konusunda yapılan "yapıcı görüşmelere" övgüde bulundu

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile 18 Ekim 2025'te Washington, D.C.'deki Beyaz Saray'da (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile 18 Ekim 2025'te Washington, D.C.'deki Beyaz Saray'da (AFP)

Beyaz Saray, bugün İsviçre'de Ukrayna'daki savaşı sona erdirme önerisi üzerine yapılan görüşmelerin "önemli bir ileri adım" teşkil ettiğini ve nihai bir anlaşmanın Ukrayna'nın egemenliğine "tam saygı" göstermesi gerektiğini vurguladı.

Cenevre'deki görüşmelerin ardından Washington tarafından yapılan ortak açıklamada, "Görüşmeler sonucunda iki taraf, barış planı için güncellenmiş ve geliştirilmiş bir çerçeve oluşturdu" denildi.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaşı sona erdirmek için bir anlaşmaya varma çabaları kapsamında Ukraynalı ve Avrupalı ​​yetkililerle görüşmek üzere dün Cenevre'ye giden bir ABD heyetine başkanlık etti.

ABD Başkanı Donald Trump, yaklaşık dört yıllık çatışmanın ardından Ukrayna'ya barış planını kabul etmesi için 27 Kasım'a kadar süre verdi.

Ancak Kiev, Rusya'nın topraklarından vaz geçmedi, ordusunu küçültmesi ve NATO'ya katılmama sözü vermesi gibi bir dizi talebi içeren 28 maddelik taslak planda değişiklik yapmaya çalışıyor.

Barış planı için yeni bir çerçevenin açıklanması, gerçek değişikliklerin yolda olduğunun sinyalini verdi.

Ortak açıklamada, "görüşmelerin yapıcı, odaklı ve saygılı geçtiği, adil ve kalıcı bir barışa ulaşma konusundaki ortak kararlılığın bir kez daha teyit edildiği" belirtildi.

"Görüşmeler, pozisyonları birleştirme ve net bir sonraki adımları belirleme yönünde somut ilerleme gösterdi" diyen yetkili, "gelecekteki herhangi bir anlaşmanın Ukrayna'nın egemenliğine tam olarak saygı göstermesi, adil ve kalıcı bir barış sağlaması gerektiğini" vurguladı.

Her iki taraf da "önümüzdeki günlerde" ortak öneriler üzerinde çalışmaya devam etme sözü verdi.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Rubio ve ekibinin, Washington'un "Ukrayna'nın egemenliğinin, güvenliğinin ve gelecekteki refahının devam eden diplomatik sürecin merkezinde kalmasını sağlama" taahhüdünü teyit ettiği belirtildi.


İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
TT

İsrail tarafından öldürülen Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai kimdir?

İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)
İsrail'in dün düzenlediği saldırıda öldürülen Hizbullah lideri Ali Tabatabai (Sosyal medya)

Hizbullah tarafından dün yapılan açıklamada, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybeden askeri kanadının lideri Heysem Ali Tabatabai’yi yitirdiğini duyurdu.

Hizbullah, Tabtabai ile birlikte öldürülen 1979 doğumlu Kasım Hüseyin Bercavi (Melak), 1989 doğumlu Mustafa Esad Baru (Hacı Hasan), 1982 doğumlu Rıfat Ahmed Hüseyin (Ebu Ali) ve 1990 doğumlu İbrahim Ali Hüseyin (Amir) adlı dört üyesi için taziye mesajı yayınladı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Hizbullah, gurur ve onurla, direniş halkına ve Lübnan halkına, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesindeki Hureyk Mahallesi’ne yapılan hain İsrail saldırısı sırasında Lübnan ve halkını savunurken şehit düşen büyük cihatçı lider, şehit Heysem Ali Tabatabai’nin (Seyyid Ebu Ali) vefatını duyurur.”

Açıklama şöyle devam etti:

“Büyük lider, uzun bir bekleyişin ve cihad, dürüstlük, samimiyet, direniş yolunda kararlılık ve kutsal hayatının son anına kadar İsrail düşmanıyla yorulmak bilmeden mücadeleyle dolu bir yolculuğun ardından şehit kardeşlerinin yanına katıldı. Topraklarını ve halkını savunma mücadelesinde asla yorulmadı veya yılmadı, hayatının başından itibaren direnişe adadı. Bu direnişin güçlü, onurlu ve yetenekli kalması, vatanı koruması ve zaferler kazanması için temellerini atan liderlerden biriydi. Mücahitler, tüm şehit liderlerin kanını taşıdıkları gibi onun saf kanını da taşıyacaklar ve Siyonist düşmanın ve onun destekçisi ABD’nin tüm planlarını bozmak için kararlılık ve cesaretle ilerleyecekler.”

İsrail, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında süren ve ABD'nin arabuluculuğunda ateşkesin sağlandığı savaş sırasında, İran destekli Hizbullah liderlerinin çoğunu ortadan kaldırmıştı.

Ancak, İsrail ile son savaşının ardından Hizbullah’ın askeri komutanlığına atanan Tabtabai, İsrail tarafından ateşkesin ardından Hizbullah'ın üst düzey bir üyesine düzenlenen bir operasyonda öldürüldü.

Tabtabai’nin Hizbullah saflarındaki yükselişi

Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin Lübnan'da İranlı bir baba ve Lübnanlı bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini söyledi. Kaynak, Tabtabai'nin Hizbullah'ın kurucu üyesi olmadığını, ancak Suriye ve Yemen'de müttefikleriyle birlikte grubun güçlerinin yanında savaşmış olan grubun ‘ikinci nesil’ üyelerinden biri olduğunu belirtti.

İsrail ordusu, Tabtabai'nin 1980'li yıllarda Hizbullah'a katıldığını ve Hizbullah'ın seçkin birimi Rıdvan Gücü de dahil olmak üzere birçok üst düzey pozisyonda görev yaptığını açıkladı. İsrail, geçtiğimiz yıl Lübnan'ı karadan işgal etmeden önce Rıdvan Gücü'nün liderlerinin çoğunu öldürdü.

İsrail ordusunun açıklamasında, geçtiğimiz yılki savaş sırasında Tabtabai'nin Hizbullah'ın operasyon bölümünü yönettiği ve diğer üst düzey komutanlar ortadan kaldırıldıkça rütbesini yükselttiği belirtildi.

Açıklamada, ateşkes yürürlüğe girer girmez Tabtabai'nin Hizbullah’ın askeri komutanlığına atandığı ve ‘İsrail ile savaşa hazırlıklarını yeniden sağlamak için yoğun bir şekilde çalıştığı’ da eklendi.

Reuters'a konuşan Lübnanlı bir güvenlik kaynağı, Tabtabai'nin diğer üst düzey Hizbullah yetkililerinin öldürülmesinin ardından hızla terfi ettiğini ve geçtiğimiz yıl askeri komutan olarak atandığını doğruladı.

İsrail merkezli Alma Araştırma ve Eğitim Merkezi, Tabtabai'nin Suriye'de ve Lübnan savaşı sırasında İsrail'in diğer saldırılarından da sağ kurtulduğunu belirtti.

ABD’nin Adalet için Ödül Programı, Tabtabai hakkında bilgi verenlere 5 milyon ABD dolarına kadar ödül vaat etmişti. Program, Tabtabai'nin Suriye ve Yemen’deki eylemlerinin, Hizbullah’ın bölgesel istikrarsızlık faaliyetlerini desteklemek için eğitim, ekipman ve asker sağlama çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 26 Ekim 2016 tarihinde Tabatabai'yi değiştirilmiş 13224 sayılı Yürütme Kararnamesi (EO) uyarınca Özel Olarak Belirlenmiş Küresel Terörist (SDGT) olarak tanımladı.

Bu tanımlama çerçevesinde Tabtabai'nin ABD yargısı yetkisine tabi tüm mülkleri ve mülkiyet hakları donduruldu. ABD vatandaşlarının Tabtabai ile herhangi bir işlem yapması genel olarak yasaklandı. ABD'nin yabancı terör örgütü olarak tanımladığı Hizbullah'a bilerek destek sağlamak, maddi destek veya maddi kaynaklar sağlamaya teşebbüs etmek veya bunları sağlamak için komplo kurmak da suç teşkil ediyor.