Lübnan’da 115 kadın adaydan 8’i meclise girdi

Necat Saliba: Sayı bir hayal kırıklığı. Kadın kotası onaylanmalı.

Lübnan’da 115 kadın adaydan 8’i meclise girdi
TT

Lübnan’da 115 kadın adaydan 8’i meclise girdi

Lübnan’da 115 kadın adaydan 8’i meclise girdi

Lübnan’da son parlamento seçimleri sonucunda geleneksel partiler, muhalif gruplar ve sivil toplum tarafından aday gösterilen 115 kadın adaydan yalnızca 8’i parlamentoya girebildi. Tarafların birbirlerini engellemekle suçladığı ‘kadın kotası’ yasasının çıkarılması çağrıları ortasında ‘kadınların bir kotaya hapsedilmemesi’ vurgulandı.
Yeni kazananların çoğunu eskilerden ayıran nokta ise Lübnan’da onlarca yıla uzanan bir geleneği bozmaları oldu. Öyle ki kadınlar, ancak babalarının veya eşlerinin ölümünden sonra bir meclis koltuğunu veya siyasi temsili devralabiliyordu. Bunların dışında parlamentoya giremiyordu. Bu özellik, 1963 yılında babası Emile Bustani’nin ölümünün ardından yapılan ara seçimlerden sonra Mirna Bustani’nin ‘ilk kadın’ olarak meclise girdiği 1963 yılından bu yana çoğu kadın milletvekili üzerinde baskındı. Aynı durum, daha sonra ‘eski milletvekili Antoine Said’in eşi Nihad Said, eski Cumhurbaşkanı Röne Muavvad’ın eşi Nayla Muavvad ve eski Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel’in eşi Solange Cemayel başta olmak üzere’ babalarının veya kocalarının ölümünün ardından parlamentoya giren kadınlar için de geçerli. Söz konusu kadınlar, çocukları (mevcut milletvekilleri Mişel Muavvad, Nedim Cemayel ve Faris Said) koltuklarını devralana kadar mecliste kaldı.
Bu yıl meclise giren kadın milletvekillerine bakıldığında, eski parlamentoda yer alan Paula Yacoubian (bağımsız), Inaya İzzeddin (Emel Hareketi), Sethrida Caca (Lübnan Kuvvetleri Partisi) ve değişim gruplarının temsilciler olarak meclise giren 5 kadın milletvekili (Necat Saliba, Halime el-Kaakur, Cynthia Zarazir, Lübnan Kuvvetleri’ne mensup Gade Eyub ve Özgür Yurtsever Hareket’ten eski Bakan Nada el-Bustani) arasında bölündü.
Bu çerçevede ‘kadın kotası’ yasasını yürürlüğe koymaya çalışmak ve baskı yapmak için muhalif grupların kadın temsilcilere güven devam ediyor. Öyle ki kadın temsilcilerin ‘kadın kotası yasasının kabulüne ilişkin kararının kendilerine değil, mensup oldukları partiye bağlı olduğu’ biliniyor. Bu durum, geçen ekim ayında seçim yasasına ilişkin tartışmalar sırasında da açıkça görüldü. Milletvekili İzzeddin tartışmalar sırasında sessizliğini bozmuş ve Lübnanlı kadınlara yüksek sesle hitap ederek şunları söylemişti:
“Siyasi partilerdeki tüm kadınlara, kadınların desteklenmesi ve katılımı meselesinin, onlar için estetik bir başlık olduğunu söylüyorum. Bu konuda herhangi bir kanaatleri olduğunu sanmıyorum.”
Kadınlara ayrıntıları tartışmayı kabul etmediklerini, 2022 yılından sonraki seçimlere katılma teklifini bile kabul etmediklerini’ belirten İzzeddin ayrıca kadınları bir karar almaya ve zihniyetlere dayalı bu gerçek üzerinde baskı kurmanın uygun yolunu aramaya çağırdı.
Şuf- Aley seçmeninin muhalif gruplardan sonra temsilcisi Necat Saliba, söz konusu meseleyi Şarku’l Avsat’e değerlendirdi. Yalnızca 8 kadının meclise ulaşmasının bir hayal kırıklığını olduğunu söyleyen Saliba şu ifadeleri kullandı:
“Parlamentoya daha fazla kadının seçileceğini ve temsillerinin en azından Arap ülkelerine eşit olacağını ümit etmiştik. Meclise gelen kadınlar, büyük bir liyakatle meclis koltuklarını kazandılar. İnşallah gerektiği gibi çalışabiliriz.”
Necat Saliba, kadınların seçimlere katılması için kotaya ihtiyaç olmadığı söylemini de reddetti:
“Bunlar mantıksız argümanlar. Kadınların parlamentoda iyi temsil edildiği tüm ülkelerde kota yasası çıkarılmaya başlandı. Bu doğal ve otomatik hale geldikten ve insanlar fikre alıştıktan sonra yasa, yürürlükten kaldırılabilir.”
Kotanın her listede belirli sayıda kadın adayın meclise girmesi anlamına gelmediğini, aksine en az yüzde 30 düzeyinde asgariyi temsil eden bir yüzde belirlemek anlamına geldiğini söyleyen. Saliba “Erkeklerin kendileri de bu yetersiz temsili kabul etmemeli ve bu gerçeği değiştirmek için baskı yapmalıdır” dedi.
Laliba, kota yasasının parlamentodaki çalışmaları için bir öncelik olup olmayacağına yönelik soruya da şu yanıtı verdi:
“Bu konunun önemli olduğuna dair bir şüphe yok. Ancak şu an için öncelik, ‘altında ezilmekte oldukları tüm ağırlaşan krizler’ ortasında Lübnan vatandaşlarına düzgün bir yaşam sağlamaya çalışmaktır.”



Saddam Hüseyin'in Ticaret Bakanı ABD yaptırımlarından muaf tutuluyor

 Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih (Arşiv)
Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih (Arşiv)
TT

Saddam Hüseyin'in Ticaret Bakanı ABD yaptırımlarından muaf tutuluyor

 Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih (Arşiv)
Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih (Arşiv)

Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin rejiminin ABD güçleri tarafından devrilmesinden yaklaşık yirmi yıl sonra Washington, onun temel direklerinden biri olan Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih el-Ravi'ye yönelik yaptırımları kaldırıyor.

El-Ravi, eski rejimin devrilmesinden aylar sonra 2003 yılında tutuklandı ve yaklaşık dokuz yıl sonra Irak yetkilileri tarafından serbest bırakıldı. ABD güçlerinin, Saddam Hüseyin liderliğindeki en çok aranan 55 kişiden oluşan listesinde 35. sıradaydı.

El-Ravi, serbest bırakılmasından sonra bir Arap ülkesinde kaldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre yıllar sonra, Irak'a abluka uygulanmasından yaklaşık beş yıl sonra BM kararları uyarınca uygulamaya konulan “karne” sisteminin tasarlanmasındaki deneyimlerini anlattığı “Kıtlığı Önlemek” adlı bir kitap yazdı.

Bu sistemin, 1990'larda Irak nüfusunun çoğunluğu için belirli sınırlar dahilinde, temel gıda maddelerine erişimi garanti altına almış olması dikkat çekicidir. Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgalinin ardından uluslararası yaptırımlar kapsamında Irak'a uygulanan ekonomik ablukanın etkilerini hafifletmeye yardımcı olduğuna inanılmaktadır.

El-Ravi, serbest bırakıldıktan ve kendisine yöneltilen tüm suçlamalardan beraat ettikten sonra çeşitli Arap ve uluslararası medya kuruluşlarına röportajlar verdi. Irak dışında herhangi bir mal varlığına veya gayrimenkule sahip olduğunu açıklamamıştır; bu da ABD yaptırımlarına dahil edilmesinin, eski Irak rejiminin tüm unsurlarını kapsayan genel bağlamda gerçekleştiği anlamına gelmektedir.

ABD Hazine Bakanlığı, bu haftanın başlarında, Anbar Vilayeti doğumlu Iraklı bakanın isminin yaptırım listesinden çıkarılmasına karar verdiğini duyurdu.

Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih, 1990'lardaki ablukalara karşı koymak için karne sistemini başlattı (Arşiv)Eski Irak Ticaret Bakanı Muhammed Mehdi Salih, 1990'lardaki ablukalara karşı koymak için karne sistemini başlattı (Arşiv)

Saddam'la 'tartışma'

El-Ravi 1967 yılında Bağdat Üniversitesi'nden mezun olmuş ve 1978 yılında Birleşik Krallık'ta doktorasını tamamlamıştır. Daha sonra Bağdat'a döndü ve 1981 yılına kadar Planlama Bakanlığı Genel Müdürlüğü ve Bağdat Üniversitesi'nde öğretim üyeliği görevlerinde bulundu.

Daha sonra Cumhurbaşkanı'nın ekonomik işlerden sorumlu danışmanlığı ve Ağustos 1987'ye kadar Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanlığı gibi üst düzey görevlerde bulundu. Çağdaşı gözlemcilerin ve politikacıların ifadelerine göre Ticaret Bakanlığı görevini üstlenecek en iyi isimlerden biri olarak kabul ediliyordu.

El Ravi, televizyon röportajlarından birinde, Saddam Hüseyin'in bir kabine toplantısı sırasında bakanlardan birinin, bakanların karne dağıtım sisteminin dışında tutulmasını istemesi üzerine bu karara itiraz ettiğini iddia etmiştir. Saddam her bakan için kotayı arttırmayı kabul ettiğinde, el-Ravi itiraz ederek, bu önlemin karne sisteminin çökmesine yol açacağını iddia etti. Eski bakana göre, Saddam anayasal yetkilerine müdahale edilmemesini talep etti ve toplantıyı öfkeyle bitirdi. Saddam Hüseyin ertesi sabah tekrar geldi ve bakanın söyledikleri doğru olduğu için emrini yerine getirmemesini istedi.