Yemen’de gıda sepeti oranı geçen yıla kıyasla yüzde 85 arttı

Sana'da yardım gönüllüleri çalışmalarını sürdürüyor. (EPA)
Sana'da yardım gönüllüleri çalışmalarını sürdürüyor. (EPA)
TT

Yemen’de gıda sepeti oranı geçen yıla kıyasla yüzde 85 arttı

Sana'da yardım gönüllüleri çalışmalarını sürdürüyor. (EPA)
Sana'da yardım gönüllüleri çalışmalarını sürdürüyor. (EPA)

Yemen Ticaret ve Sanayi Bakanlığı, Rusya ve Ukrayna'dan yapılan ihracatın engellenmesinden kaynaklanan açığı kapatmak için Güney Amerika ve Asya'da buğday satın almak üzere alternatif pazarlar aradığını açıkladı.
Yemen Ticaret ve Sanayi Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, hükümetin, önemli ithalatçılarla ortaklaşa çalışarak, gerekli buğday ihtiyaçlarını satın almak için alternatif pazarlar bulmaya çalıştığını bildirdi. Hindistan ile temaslara ek olarak Brezilya da masadaki seçenekler arasında yer alıyor.
Yetkili, söz konusu emtiadan büyük stoklara sahip bölge ülkelerinin de Yemen'deki ihtiyaçları karşılamak için buğday satmayı teklif ettiğini söyledi. Ayrıca bakanlığın liderliği ve buğday ithalatçıları arasında buğday satın alımı için olası tüm alternatiflerin tartışıldığı toplantılar yapıldığını bildirdi.
Ticaret ve Sanayi Bakanlığı yetkilisi açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Yemen hükümeti, ithalatçılara kredi limiti sağlamak için çalışma sözü verdi. Hükümet özellikle ülkedeki buğdayın yaklaşık yüzde 46'sını Rusya ve Ukrayna'dan ithal ettiği için küresel kriz ışığında alternatif pazarlar elde etmeye yönelik tüm ilişkilerini kullanacak.”
Kıtlık Erken Uyarı Sistemleri Ağı’nın (FEWS NET) yardım kuruluşları için hazırladığı gıda güvenliği raporuna göre gıda tedariki için büyük ölçüde ithalata dayanan ve genellikle temel buğdayın büyük bir kısmını Rusya ve Ukrayna'dan sağlayan Yemen, ülke genelinde gıda fiyatlarında çarpıcı bir artışla karşı karşıya. Rapora göre, asgari gıda sepetinin maliyeti geçen mart ayından bu yana yüzde 12 oranında artarken geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 85 oranında artarak yüksek seviyelere ulaştı. Hane halklarının satın alma gücü de yıllarca süren ekonomik gerileme ve şiddetlenen krizler nedeniyle önemli ölçüde aşınmış durumda. Rapor, Yemen'deki çatışmanın ve yıllarca süren siyasi çıkmazın ekonomik bozulmaya yol açtığını ve daha fazla insanı yoksulluğa ittiğini gösterdi. Nüfusun yerinden edilmesi ve insanların kökenlerinden, geçim kaynaklarından ve sosyal hayattan kopması da gelir kayıplarına yol açtı. Bu durum, birçok insanı temel gıda maddelerinin artan fiyatlarına karşı son derece savunmasız ve diğer temel yaşam giderlerini de karşılayamaz hale getirdi.
Raporda gıda ve gıda dışı emtia fiyatlarının yüksek olduğu ve geçim kaynakları için mevcut birçok uyum stratejisinin benimsendiği belirtildi. Milyonlarca kişi, özellikle insani yardım alan sekiz milyon insan, fon eksikliği nedeniyle geçen yılın sonundan bu yana ülke düzeyinde azaltılmış gıda kolileri aldığından öğün atlama gibi daha sert gıda ile başa çıkma stratejileri benimsemeye zorlandı. Rapor, gıda kolilerinde kesintilerle karşı karşıya kalan birçok ailenin gıda ve gelirdeki ani düşüşü telafi edemediğini gösterdi. Geçici ateşkes anlaşmasına rağmen, artan tüketim açıkları ile karşı karşıya kalınması muhtemel gösteriliyor.
Haziran ayından eylül ayına kadar olan dönem için yapılan gıda güvenliği analizlerinin sonuçları ise şöyle oldu:
“Yıllarca süren çatışma ve siyasi istikrarsızlıktan sonra, uluslararası kabul görmüş hükümetin (vergilerden, gümrük vergilerinden ve petrol ihracatından) gelir toplama ve döviz piyasasındaki spekülasyonları düzenleme yeteneği sınırlı kalıyor. Bu da ekonomik iyileşmeyi engelliyor ve temel hizmetleri ve kamu sektörü maaş ödemelerini yapabilmek için gelirin kullanılabilirliğini sınırlıyor.”
Rapora göre geçen yıl Yemen'in gayri safi yurtiçi hasılası sadece 19,47 milyar dolar olduğu için makroekonomik koşullar genel olarak halen zayıf. Bu, 2014'te çatışmadan önceki rakamın yarısından daha az.
Rapor, Yemen'deki ham petrol üretim seviyelerinin çatışmayla birlikte önemli ölçüde düştüğünü ancak son yıllarda hükümetin bu önemli döviz kaynağını genişletmeye çalıştığı için üretim seviyelerinin bir miktar arttığını gösterdi. Üretim, çatışma öncesi seviyelerin altında kalsa da ABD Enerji Bilgi İdaresi'ne göre, günlük 2020'de 55 bin varil olan üretim, Ağustos 2021 itibarıyla 70 bin varil oldu. Uluslararası petrol fiyatları da 2020 ve 2021'de önemli ölçüde yükseldi ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından Mart 2022'de rekor seviyelere ulaştı. Bu nedenle, bu yılın başlarında petrol ihracatından elde edilen döviz kazancının 2020'den çok daha yüksek olması muhtemel olarak gösteriliyor.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.