Yemen hükümetinin gündeminde gıda güvenliği ve Husilerin uzlaşmazlığı var

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik. (SABA)
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik. (SABA)
TT

Yemen hükümetinin gündeminde gıda güvenliği ve Husilerin uzlaşmazlığı var

Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik. (SABA)
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik. (SABA)

Yemen hükümeti, gıda güvenliği meselesi ve Husi milislerinin insani ateşkes konusunda uzlaşmaz tavırrı konusundaki istişarelerini sürdürüyor. Zira tahıl kıtlığı, açlık düzeyini daha da kötüleştirmekle tehdit ediyor. Diğer yandan uluslararası toplum, uluslararası çabaların ateşkesin uzatılmasına ve Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg’in uğraştığı barış yollarının açılmasına zemin hazırlamasını ümit ediyor.
Resmi kaynakların aktardığına göre Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik, gıda tedariği ve fiyatları konusundaki mevcut küresel krizin ışığında hükümetin insani krizle başa çıkma çabalarının yanı sıra gıda güvenliğini ve temel malzeme tedarikini güvence altına alma planlarının BM ve uluslararası toplum tarafından daha çok desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Yemen Başbakanı, BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths ile video konferans yoluyla gerçekleştirdiği toplantıda, uluslararası toplumu Yemenli buğday ithalatçılarına küresel buğday pazarlarına ulaşmaları için avantajlar sağlamaya ve hükümetin ithalatı finanse etmek için özel bir acil durum fonu kurma planlarını desteklemeye çağırdı. Başbakan bunun, mevcut küresel olayların, önlem alınmadığı takdirde gerçek bir felakete yol açma tehlikesi bulunan Yemen'deki insani duruma yansımalarının azaltılmasına yardımcı olacağını kaydetti.
Abdulmelik ‘Husi milislerinin Yemen halkına karşı savaşlarını devam ettirmesinden dolayı süren insani sıkıntılara, Husi grubunun bu acıları dindirecek uzlaşmalara ve anlaşmalara yanaşmadığına ve en son BM ateşkesinin şartlarına uymayıp Taiz’deki kuşatmayı kaldırmayı ve çalışanların maaşlarını ödemeyi reddettiğine’ dikkat çekti.
SABA Haber Ajansı’nın aktardığına göre Başbakan, ‘BM ateşkes anlaşmasının başarısı ve uzatılmasına ilişkin beklentilerin yanı sıra hükümetin, üzerinde anlaşmaya varılan referanslara uygun olarak BM’nin siyasi bir çözüme ulaşma çabalarını destekleme konusundaki arzusuna’ değindi. Hükümetin ülkenin dört bir yanındaki insani acıları dindirmeye gösterdiği özenden ötürü Reşad el-Uleymi liderliğindeki Yemen Başkanlık Konseyi’nin direktifleri doğrultusunda, ateşkes ve Sana Uluslararası Havalimanı ile Hudeyde Limanı’nın açılması konusundaki taahhütlerini yerine getirdiğine dikkat çekti. Aynı zamanda hükümetin, savaşı bitirip Yemen topraklarına barış ve istikrarı geri getirecek her türlü girişime olumlu bakmaya hazır olduğunu vurguladı.
Abdulmelik açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Önceliğimiz ateşkes şartlarının tamamen uygulanması, Taiz kentindeki acımasız kuşatmanın kaldırılması ve ana şehirler arasındaki hayati yolların açılması için baskı yapmaktır. Bu şehirlerde vatandaşların insani acıları katlanarak artıyor. Ateşkesin esas anlamı, vatandaşın insani acısının hafiflediğini hissetmesidir.”
Yemen Başbakanı ayrıca hükümetinin başta para birimi ve temel emtia fiyatlarının istikrarı olmak üzere ekonomik istikrarı sağlama, vatandaşların satın alma gücünü koruma ve devlet kurumlarının performansının iyileştirilmesine ve vatandaşların refah düzeylerinin artmasına yardımcı olacak geniş çaplı kamu reformları gerçekleştirme çabalarına dikkat çekti.
Abdulmelik, Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından sağlanan ekonomik desteğin ulaşması için nihai prosedürleri tamamlama konusunda devam eden tartışmaların olduğunu belirtti. Hükümetin ekonomik durumu istikrara kavuşturmak ve insani acıları hafifletmek için bu desteği sürdürülebilir bir şekilde kullanma arzusuna işaret etti. Abdulmelik ayrıca ‘reform çabaları için uluslararası destek toplamanın ve bu çerçevede dost ve kardeş ülkeler ile uluslararası kuruluşların katkısının önemini’ vurguladı.
SABA ajansına göre BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı, ‘BM’nin Yemen'i insani öncelikler listesinin başına koyduğunu ve mevcut küresel gelişmelerden kaynaklanan krizin gıda güvenliği üzerindeki yansımalarına ilişkin endişe duymakla beraber durumu yakından takip ettiğini’ kaydetti.
Yemen resmi kaynaklarına göre Eski BM Yemen Özel Temsilcisi Griffiths, ateşkesin ‘tüm standartlara göre olumlu bir gelişme olduğunun ve bu ateşkesin tamamen başarılı olmasının önemli olduğunun’ altını çizdi.
Resmi kaynaklar, hükümetin faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları açıklamada Bakanlar Kurulu'nun Muin Abdulmelik başkanlığında geçici başkent Aden'de perşembe günü yaptığı toplantıda son gelişmeler ışığında iç ve dış düzeydeki bir takım güncel gelişmeler, bunları ele almak için gösterilen çabalar ve özellikle de gıda güvenliği ve hizmetleri iyileştirme konuları üzerinde durduğunu belirtti.
Söz konusu toplantıda genel durumların yanı sıra ekonomi, hizmet ve güvenlik ile ilgili meseleler de tartışıldı. Ayrıca arzulanan hedeflerin gerçekleştirilmesi için Başkanlık Konseyi’nin direktiflerine binaen alınan hükümet kararları ve önerilerinin ilgili bakanlıklar ve birimler tarafından uygulanma düzeyi değerlendirildi.
Aynı kaynaklara göre Abdulmelik toplantı sırasında siyasi, askeri, güvenlik, ekonomi ve hizmet ile ilgili son gelişmeler hakkında kapsamlı bir brifing verdi. Bu aşamada hükümetin çabalarını vatandaşların beklentilerini karşılayacak şekilde sürdürüp iki katına çıkarmanın önemini vurguladı. Ayrıca buğday ithal etmek üzere alternatif kaynaklar bulmak için hükümetin mevcut girişimlerine, bu konuda ihracatçı ülkelerle yaptığı görüşmelere ve Hint mevkidaşına bir mektup gönderdiğine işaret etti.
Hükümetin BM liderliğindeki barış sürecini destekleme konusunda Başkanlık Konseyi Başkanı'nın direktiflerine bağlı olduğunu vurgulayan Abdulmelik, ‘BM ateşkesini başarıya ulaştırmaya, tüm şartlarını yerine getirmeye ve başta Taiz kuşatmasının kaldırılması ve çalışanların maaşlarını vermek için Hudeyde Limanı’na gelen petrol sevkiyatlarından vergi alınması olmak üzere tüm taahhütlerinden caymaya devam eden Husi milislerinin hilekarlıklarına boyun eğmemeye’ kararlı olduklarını söyledi.
Yemen Başbakanı ayrıca ‘Husi milislerinin BM ateşkesi ile ilişkili taahhütlerini yerine getirmemeye devam etmesi ve halkın acılarını umursamaması karşısında BM tarafından caydırıcı bir tavır gösterilmesi gerektiğini’ vurguladı.
Bakanlar Kurulu toplantısının devamında Abdulmelik, ‘İçişleri Bakanlığı'na ve askeri birimlere istikrarı kontrol altına almak, terör unsurlarını her yerde takip etmek ve planlarını engellemek için güvenlik seviyesinin artırılması’ yönünde talimat verdi.



ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
TT

ICE'ın yeni videosunda göçmenleri Noel Baba gözaltına alıyor

Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)
Kampanya, bakanlığın gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Noel Baba'yı ICE ajanı olarak gösteren, yapay zeka tarafından oluşturulmuş bir Noel reklamı yayımladı.

Kurşun geçirmez yelek giymiş ve silah taşıyan heybetli bir "Noel Baba"nın görüldüğü video, belgesiz göçmenleri ülkeyi gönüllü olarak terk etmeye çağırıyor.

Geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla yapay zekayla oluşturulan Noel Baba figürünün göğsünde ICE logosu görülüyor.

Daha sonra, diğer memurlarla birlikte sokakta göçmenleri gözaltına alırken, bir kişiyi göçmenlik tesisinde kayıt işlemlerinden geçirirken ve sınırdışı edilmek üzere uçağa bindirirken gösteriliyor.

Video, belgesiz göçmenleri CBP One uygulaması üzerinden kendi kendilerini sınırdışı edip "Noel Baba'nın yaramazlar listesine girmemeye" teşvik ediyor. Bu uygulama daha önce Biden yönetimi tarafından göçmenlerin ABD'ye yasal olarak girmesine izin vermek için kullanılmıştı.

Videonun paylaşıldığı gönderide, gönüllü olarak ayrılmaları halinde katılımcılara 3 bin dolar ve ülkelerine ücretsiz uçak bileti verileceği belirtiliyor.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS), tatil dönemi için üç katına çıkarılan bu teşvikin 2025 sonuna kadar geçerli olduğunu ve ülkede yasadışı olarak yaşayan kişilere sunulacağını söyledi.

Kampanya, bakanlığın resmi zorlayıcı yaptırımlara alternatif olarak gönüllü sınırdışını teşvik etme çabalarının bir parçası.

Video, Trump yönetiminin kitlesel sınırdışı etme gündemini tanıtmak için Noel Baba'dan esinlenilmiş bir kelime oyunu kullanan ve sosyal medyada paylaşılan, göçmenlik kolluk kuvvetleri ajanlarının tatil süslemeleriyle donatılmış hallerini gösteren önceki bir reklamdan sadece birkaç hafta sonra geldi.

Görseller, "HO HO EVİNİZE GİDİYORSUNUZ" başlıklı kampanyanın bir parçası.

Resimde yarı otomatik tüfekle silahlanmış bir ajan Noel Baba şapkası takarken gösteriliyor. Noel Baba şapkası takmış başka bir ajansa renkli ışıklarla kaplı balistik bir kalkan tutuyor. İkinci fotoğrafta, balistik kalkanın üzerinde "Mutlu Noeller" yazısı yer alıyor.

Görsel kaldırıldı.
Noel Baba'nın geleneksel kırmızı kıyafeti ve beyaz sakalıyla gösterilen, yapay zeka tarafından oluşturulmuş figürün göğsünde ICE logosu bulunuyor (ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza)

DHS, ABD Başkanı Donald Trump'ı imza dans hareketini Noel Baba'nın kızağında yaparken gösteren bir GIF'le paylaşımın devamını getirdi.

Noel temalı video, protestolara ve tepkilere rağmen Trump'ın sınırdışı etme çabalarını desteklemeyen uzun bir sosyal medya içerik zincirinin son halkası.

DHS ve diğer göçmenlik uygulama kurumları yıl boyunca milyonlarca belgesiz göçmeni sınırdışı etme arzusunu desteklemek için mimleri, popüler sosyal medya trendlerini, tanınmış sanatçıların şarkılarını kullandı ve nostaljiye başvurdu.

Independent Türkçe


Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
TT

Batı'nın Sudan konusundaki sessizliği çok şey anlatıyor

BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)
BM İyi Niyet Elçisi Amerikalı aktris Angelina Jolie, Batı Darfur'da yerinden edilmiş çocuklarla birlikte, 28 Ekim 2004 (Reuters)

Christopher Phillips

Sudan'ın el Faşir kentinin kasım ayında Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolüne geçmesinin ardından, toplu katliamlarla ilgili korkunç haberler gelmeye başladı. İngiliz Parlamentosu üyelerine, kentin isyancı HDK’nın eline geçmesinden sonraki ilk üç hafta içinde en az 60 bin kişinin öldürüldüğünün tahmin edildiği bildirildi.

Yale Üniversitesi İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı direktörü Nathaniel Raymond, The Guardian gazetesine yaptığı değerlendirmede el Faşir’in ‘insan mezbahası gibi göründüğünü’ söyledi. Bu katliamların benzersiz ve eşi görülmemiş boyutuna rağmen Sudan ordusu ile HDK arasında 2023 yılının nisan ayından bu yana süren iç savaş çerçevesinde, zulüm haberleri sıradan ve tekrarlayan bir hal aldı. Ne yazık ki el Faşir, bu tür şiddete yabancı değil, çünkü Darfur'un iç bölgeleri 21’inci yüzyılın ilk on yılında etnik temizliğe uğradı. Ancak, şu anki durum ile o dönemde yaşananlar arasındaki fark, o dönemde Batılı ülkelerden yükselen kınamalarla şu anki sessizliği oldu. Amerkalı aktör George Clooney gibi ünlülerin önderlik ettiği büyük bir destek kampanyası başlatıldı ve soykırıma karşı geniş çaplı baskı oluşturdu. Dünyanın dikkatini Sudan'ın batısına çeken bu kampanya, orada olanlara ışık tuttu.

190'dan fazla farklı dini ve insani yardım kuruluşundan oluşan Darfur'u Kurtarma Koalisyonu, şiddetin sona ermesi için lobi faaliyetleri yürütmek amacıyla 2004 yılında Washington'da kuruldu.

Ancak bugün, Sudan'daki çatışma basında kendine çok az yer buluyor. Dikkatler özellikle Gazze ve Ukrayna'daki diğer savaşlara odaklanmışken, sadece bir avuç ünlü el Faşir'deki katliamlara dikkat çekmeye çalışıyor. Öte yandan, Batılı hükümetlerin bu tür zulümleri önleme yeteneğine veya isteğine olan inanç, yirmi yıl öncesine kıyasla azalmış görünüyor.

Darfur’a destek kampanyasına dikkati çeken ünlüler

Çoğunluğu bölgenin Arap olmayan sakinlerinden oluşan isyancı gruplar 2003 yılında, Sudan hükümetinin ayrımcı tutumu ve şiddetli saldırılarına tepki olarak Darfur'da bir isyan başlattı.

O dönem Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, isyancılarla mücadele etmek için Cancavid milislerinin desteğiyle orduyu bölgeye gönderdi ve Birleşmiş Milletler'in (BM) tahminlerine göre doğrudan şiddet veya bunun sonucunda ortaya çıkan hastalık ve kıtlık nedeniyle 300 bin kişinin hayatını kaybettiği kanlı bir savaş başladı. Çatışma sırasında, hükümet güçleri, özellikle de Cancavid, Darfur'da halkın Arap olmayan kesimine karşı etnik temizlik ve soykırım yapmakla suçlandı.

Katliam haberleri geldikçe, Batılı insan hakları örgütleri harekete geçti. 190'dan fazla farklı dini ve insani yardım grubundan oluşan Darfur’u Kurtarma Koalisyonu (Save Darfur Coalition), şiddetin sona ermesi için baskı yapmak amacıyla 2004 yılında Washington’da kuruldu. Savaş kısa sürede kamuoyunun gündemine oturdu ve liberal görüşlü ünlüler arasında önemli bir konu haline geldi. Amerikalı aktris Angelina Jolie, 2004 yılında BM İyi Niyet Elçisi olarak Darfur'u ziyaret etti ve gördüklerini ‘inanılmaz derecede korkunç’ olarak nitelendirdi. Jolie’yi çok sayıda ünlü takip etti.

zxscdf
HDK üyesi, eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir'in Darfur bölgesine yaptığı ziyaret sırasında el konulan silahları kaldırıyor, 23 Eylül 2013 (Reuters)

Daha sonra, Darfur'u Kurtarmak: Herkesin Favori Afrika Savaşı (Saving Darfur: Everyone's Favourite African War) kitabının yazarı Rob Crilly, BBC'ye verdiği demeçte savaşın ‘ünlüler için çekici bir neden’ haline geldiğini söyledi. George Clooney, bu kampanyanın en önde gelen destekçilerinden biriydi. Amerikan ve Avrupa hükümetlerine baskı yapmak amacıyla bölgeye birkaç kez seyahat etti ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Beşir’in sorumlu tutulmasını talep eden ateşli bir konuşma yaptı.

Ancak aktör Clooney daha sonra bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını kabul etti ve 2008 yılında yapılan onca şeye rağmen Darfur halkının durumunun yıllar öncesine kıyasla daha iyi olmadığını açıkladı. Buna rağmen ünlülerin başlattığı kampanyanın etkisi küçümsenemez, çünkü bu kampanya Darfur'da olanlara dikkat çekmeye yardımcı oldu ve Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına katkıda bulundu, ancak Beşir hiçbir zaman tutuklanmadı. Bunun yanında BMGK’nın 2007 yılında el Faşir'de UNAMID olarak bilinen BM-Afrika Birliği Darfur Misyonu’nu konuşlandırma kararı vermesinde etkili oldu. Yaklaşık 26 bin askerden oluşan bu güç, şiddeti tamamen durdurmayı başaramasa da bazı şiddet olaylarının azalmasına yardımcı oldu ve Beşir'i 2010 yılında müzakere masasına oturmaya ikna etti.

2025'te verilen zayıf tepki

Şiddet azalsa da 2019 yılında Beşir rejiminin düşüşü ve bir yıl sonra yeni hükümet ile Darfur isyancıları arasında bir anlaşma imzalanana kadar tamamen ortadan kalkmadı. Ancak, Beşir rejiminin düşmesine katkıda bulunan HDK ile ordu arasında anlaşmazlık patlak verdiğinde şiddet yeniden başladı. Cancavid milislerinden oluşan HDK, Darfur'un geniş bölgelerini kontrol altına aldı ve Sudan ordusunu diğer bölgelerden çıkarmak için çalıştı. El Faşir, ordunun kendini tahkim ettiği askeri kalelerden biriydi ve HDK'nın kasım ayında nihayet kontrolü ele geçirmesinden önce iki yıllık bir kuşatma yaşandı. Yirmi yıl önceki Cancavid gibi, HDK de bölgeyi ele geçirdikten sonra etnik nedenlerle katliamlar yapmakla suçlandı ve kurbanların çoğu Arap olmayan sivillerdi.

Darfur’daki savaş 2003 yılında patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu.

Bu kez ünlülerden önemli bir adım gelmedi. Clooney, 2023 yılında iç savaşın patlak vermesiyle birlikte pişmanlığını dile getiren ve ‘uluslararası toplumun Sudan'ı terk etmesini’ eleştiren bir makalenin ortak yazarı oldu. Bir yıl sonra, aktör Bill Nighy ve şarkıcı Paloma Faith dahil olmak üzere bazı İngiliz ünlüler, dönemin Dışişleri Bakanı David Cameron'a ciddi önlemler alınması çağrısında bulunan açık bir mektup gönderdi. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu girişimler, yaklaşık yirmi yıl önce ünlülerin katıldığı yaygın kampanyalarla karşılaştırıldığında, okyanusta bir damla niteliğindeydi.

Bir kez daha Darfur’un çeşitli etnik kesimlerini hedef alan el Faşir'deki mevcut katliamlar, çok az tepki uyandırdı. Bu da ‘ne değişti?’ sorusunu akıllara getirdi. Darfur'un öncelikler listesinde aşağıya düştüğü açık görünüyor. Ünlüler halen insani yardım kampanyalarına katılıyorlar, ancak Gazze’deki ve Ukrayna’daki savaşlar gibi manşetlere taşınan kampanyaları tercih ediyorlar. Benedict Cumberbatch ve Ian McKellen gibi önde gelen İngiliz aktörler, bu ayın başlarında İsrail'den tutuklu Filistinli lider Mervan Bergusi'yi serbest bırakmasını talep ettiler. Aynı şekilde Kate Winslet ve Liam Hemsworth gibi ünlüler, Gazze'deki çocuklar için para toplamak amacıyla ayakkabılarını açık artırmaya çıkaran bir kampanyaya katıldı. Benzer şekilde, Ukrayna'daki savaş Sean Penn, Mila Kunis ve Angelina Jolie gibi isimlerin bir kez daha kamuoyuna seslerini yükseltmelerine neden oldu.

g
Amerikalı aktör George Clooney, 27 Nisan'da o dönem Senatör olan eski ABD Başkanı Barack Obama'nın da katıldığı ve Clooney'nin 2006 yılında Darfur'dan gelen mültecilerle görüştüğü Güney Sudan ve Çad gezisinin ele alındığı basın toplantısından bir kare (Reuters)

Ancak, daha derin bir dönüşümün de yaşandığına dair bazı işaretler var. Bu dönüşüm, ünlülerin döngülerinden çok, daha geniş jeopolitik değişimleri yansıtıyor. Öncelikle bu tür kitlesel katliamlar ne yazık ki sıradan hale geldi. 2003 yılında Darfur'da savaş patlak verdiğinde, Batı kamuoyu bu tür zulümlere alışık değildi. 1990'larda Bosna, Ruanda ve Kosova'da yaşanan etnik şiddet, şok edici istisnalar olarak sunulmuştu. Dolayısıyla Darfur'daki soykırımın Batı kamuoyunun büyük bir bölümünü şok etmesi anlaşılabilir bir durumdu. O zamandan bu yana, Irak, Afganistan, Suriye, Ukrayna, Libya, Yemen ve son olarak Gazze'de yüz binlerce kişi öldürüldü, bunun yanı sıra dünyanın diğer bölgelerinde de sayısız çatışma yaşandı.

Her toplu katliam başlı başına bir trajedi olsa da artık olağanüstü bir olay olarak değerlendirilmiyor, küresel manzaranın tanıdık bir parçası haline geldi. Ne yazık ki, Sudan'da yirmi yıl süren savaşın ardından, El Faşir’deki yeni katliam artık eskisi gibi manşetlerde hak ettiği yeri bulmuyor.

Belki de Amerikalı aktör Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya zorlayabileceğine inanırken biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler.

İkinci dönüşüm olarak Batılı hükümetlerin beklentileri kökten değişti. 2003 yılı, tek kutuplu dünyada Batı'nın nüfuzunun zirveye ulaştığı yıldı. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush'un Afganistan ve Irak'ı işgal etmesinden sonra ünlüler ve aktivistler, Beyaz Saray ve Avrupa hükümetlerinin Darfur'a müdahale etmek için etkilerini kullanma gücü ve iradesine sahip olduklarına inanıyordu. Ancak bundan yirmi yıl sonra, bu nüfuza olan güven azaldı. Dünya çok kutuplu hale geldi, Batı'nın rolü azaldı ve çoğu Batılı hükümet artık insani hedeflerin üzerinde kendi çıkarlarını ön planda tutuyor gibi görünüyor. Avrupa Birliği'nin (AB) Ukrayna'ya olan ilgisinin artması, yabancı göçmen sayısını azaltma çabaları ve Donald Trump'ın faydacı yaklaşımı, bu tarafların hiçbirinin Sudan çatışmasına siyasi veya diplomatik olarak yatırım yapmaya hazır olduğunu göstermiyor. Batılı aktörlerin, hem İsrail-Filistin çatışmasında hem de Ukrayna'daki savaşta önemli çıkarları söz konusu, bu da bu iki mesele üzerinde kamuoyunun baskısının neden devam ettiğini açıklıyor. Ancak birçok kişi Batı'nın Sudan'daki çıkarlarının artık sınırlı olduğunun farkında.

Sessiz kalmak kelimelerden daha güçlü

2025 yılında ünlüleri sessizlikleri nedeniyle suçlamak haksızlık olabilir. Zira Hollywood yıldızları film yapmak için para alıyorlar, siyasi kampanyalar yürütmek için değil. Dahası, Sudan krizi gibi büyük çatışmalarla başa çıkma sorumluluğu, dünyaca ünlü yıldızlara değil, liderlere, karar vericilere ve uluslararası topluma ait. Bunun yanında el Faşir'deki olaylar ve Sudan’daki son çatışmalarda nispeten sessiz kalınması, 2000’li yılların başlarında Darfur'un gördüğü yoğun ilgiyle karşılaştırıldığında, dünyanın geçirdiği dönüşümler için önemli çıkarımlar taşıyor. Belki de George Clooney ve diğer ünlüler, eylemlerinin Batılı liderleri Sudan'da ciddi adımlar atmaya itebileceğine inanarak biraz nahif ya da idealist davranmış olabilirler. Ancak o zamanlar, umutları samimiydi. Bugün ise bu beklentiler sönmüş gibi görünüyor. Burada şu sorunun sorulması gerekiyor; Bu sönüş ne zaman başladı? Irak'ta mı? Suriye'de mi? Ukrayna'da mı? Gazze'de mi? Belki de biriken bu hayal kırıklıkları, Sudan'da olanları protesto etmek için sesini yükselten birkaç ünlünün artık şaşırtıcı olmadığı mevcut duruma toplu olarak katkıda bulundu. Çünkü artık seslerinin iktidarlar ve nüfuz sahibi kişiler tarafından duyulmasını beklemiyor gibi görünüyorlar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Türkiye İçişleri Bakanlığı: Libya Genelkurmay Başkanı’nı taşıyan uçakla telsiz bağlantısı kesildi

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad
TT

Türkiye İçişleri Bakanlığı: Libya Genelkurmay Başkanı’nı taşıyan uçakla telsiz bağlantısı kesildi

Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad
Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad

Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Libya Genelkurmay Başkanı ve dört kişiyi taşıyan bir uçakla telsiz bağlantısının kesildiğini açıkladı. Uçağın Ankara’dan Trablus’a gitmekte olduğu, Ankara bölgesinde acil iniş talebinde bulunduğu ancak daha sonra iletişimin koptuğu bildirildi.

Kazanın ardından Ankara Esenboğa Havalimanı'nda uçuşlar durdu. Uçağın içinde Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed Ali Al-Haddad da bulunuyordu. İçişleri Bakanı Yerlikaya, saat 20.52 itibarıyla jet ile irtibatın kesildiğini bildirdi. Bakan Yerlikaya açıklamasında, "Bu akşam saat 20.10’da Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Tripoli’ye gitmek üzere havalanan, kuyruk numarası 9H-DFJ olan Falcon 50 tipi iş jetiyle saat 20.52 itibarıyla irtibat kesilmiştir. Söz konusu uçaktan Haymana civarında acil iniş bildirimi alınmış; ancak sonrasında uçakla yeniden temas sağlanamamıştır. Libya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Muhammed Ali Ahmed AL-Haddad’ın da aralarında bulunduğu uçakta beş yolcu bulunmaktadır. Gelişmelerden kamuoyu bilgilendirilecektir " dedi.

Reuters’a göre, Türkiye Millî Savunma Bakanlığı hafta başında Libya Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’yı ziyaret ettiğini ve Türk mevkidaşı ile bazı askerî yetkililerle görüştüğünü duyurmuştu.