Dolandırıcıların yeni yöntemi: Sahte mahkeme celbi ve tebligatla tehdit

Avukat Cemalettin Gürler, "Dolandırıcılar, kamu kurumlarının prestiji, toplumsal prestij telkini ve ahlaki manipülasyon yöntemleriyle kişileri duygusal olarak baskı altına alıyorlar." dedi.

AA
AA
TT

Dolandırıcıların yeni yöntemi: Sahte mahkeme celbi ve tebligatla tehdit

AA
AA

Eski öğretim görevlisi avukat Cemalettin Gürler, son dönemde sahte tebligat yöntemiyle dolandırıcılık girişimlerinin arttığını, vatandaşların dikkatli olması gerektiğini belirterek yargının hiçbir aşamasında hakimlerden, savcılardan, Yargıtay'dan veya mahkemelerden WhatsApp ya da sosyal medya üzerinden tebligat yapılmadığı uyarısında bulundu.
Adalet psikolojisi üzerine uzun yıllar üniversitelerde ders veren avukat Gürler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gelişen teknolojinin sadece iyi insanlara değil kriminal yapılar ve topluluklara da yeni olanaklar doğurduğunu bildirdi.
Dolandırıcıların yeni gelişen teknolojiden sonuna kadar faydalandığına dikkati çeken Gürler, "Son zamanlarda dolandırıcılar yeni geliştirdikleri yöntemle kadınlar için 'Ayakkabı sipariş ettiniz ancak siparişi iptal ettirdiğiniz için oluşan zararı ödeyin.' erkekler için de 'Masaj salonundan randevu aldınız bu randevuya gelmediğiniz için zarar oluştu, bunu ödeyin.' diyerek sosyal medya üzerinden mesajlar ve dilekçe örnekleri gönderiliyor." ifadelerini kullandı.
Bu yönteme inanan ve doğru kabul eden kişilerin dolandırıcılarla irtibata geçtiğini ve böylece geri dönülmez zararlar oluşabileceğini belirten Gürler, dolandırıcıların genellikle kamu kurumlarının prestijlerini logolarını ve isimlerini kullanarak vatandaşları inandırmaya çalıştıklarını dile getirdi.
Avukat Gürler, dolandırıcıların gönderdiği evraklarda Yargıtay logosu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin fotoğrafı, icra müdürlüğü yazısı, avukat ve uzlaştırmacı imzaları gibi evrakların bulunduğunu, bunla dolandırıcıların insanların kafalarını karıştırmaya çalıştıklarını anlattı. Vatandaşların bu yolla sosyal medya üzerinden gelen iletilere karşı dikkatli olması uyarısında bulunan Gürler, şöyle devam etti:
"Burada dolandırıcılar, kamu kurumlarının prestiji, toplumsal prestij telkini ve ahlaki manipülasyon, yöntemleriyle 'Ayakkabı siparişinizi iptal ettirdiniz.', 'Masaj salonu randevunuzu iptal ettirdiniz.' gibi cümleler kurarak kişileri duygusal olarak, baskı altına alıyorlar. Bizim hukukçular olarak talebimiz şu, bir kere teyit edilmemiş doğrulanmamış ve tanımadığınız insanlardan gelen mesajlara asla cevap vermeyiniz. Çünkü 'Acaba?' dediğiniz an o sarmalın içine giriyorsunuz ve sonuna kadar bir şekilde sizi sömürmeye çabalıyorlar. Ayrıca sosyal medyanın herkesin her şeyi söyleyebileceği ve hiçbir somut delilin olmadığı bir alan olması hasebiyle sosyal medyadan gelen mesajlara daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor."

"Emniyet ve savcılığa başvurmaktan çekinmeyin"
Bu dolandırıcılık yöntemiyle mağduriyet yaşayan vatandaşların polis ve savcılığa başvurmaktan çekinmemeleri tavsiyesinde bulunan Gürler, "Bir kısım insanlar, çevresinin ailesinin dostlarının kendisini bu konuda tenkit edeceğini hatta alay edeceğini düşünerek böyle bir başvuru yapmaktan çekiniyor. Oysa bunu yapmadığımız sürece toplumdaki herkes bu tür dolandırıcılığa maruz kalabilecektir." dedi.
Vatandaşların, buna benzer durumlarda karşılaştıklarında e-Devlet üzerinden evrak sorgulama yapmasını önerisinde bulunan Gürler, şunları paylaştı:
"Bu tarz mesaj tebligat ve mahkeme celbi gibi evrak gönderildiği durumunda e-Devlet portalından hakkınızda yapılan iş ve işlemlere bakmalısınız. Çünkü orada hakkınızda hukuki olarak yapılan tüm iş ve işlemler görünmektedir. Hiçbir aşamada hakimler savcılar, Yargıtay veya tüketici mahkemelerinden WhatsApp veya sosyal medya üzerinden tebligat yapılmaz. Bilinen sosyal medya mecralarından tebligat yapılmaz bunlar resmi evraklardır ve resmi olarak yapılması gerekir. Asla bunlara inanmayın. Bu kişilerle irtibata geçmeyin."



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe