AB’nin Rusya’ya karşı bir sonraki yaptırım paketi, enerjiyi hedef alacak

Patrick Simonnet, Şarku’l Avsat’a konuştu: “Suudi Arabistan stratejik ortağımız ve enerji sığınağımız olmaya devam edecek”

AB yetkilisi, geçen cumartesi akşamı Riyad’da ‘Avrupa Günü’ münasebetiyle bir konuşma yapıyor (Şarku’l Avsat)
AB yetkilisi, geçen cumartesi akşamı Riyad’da ‘Avrupa Günü’ münasebetiyle bir konuşma yapıyor (Şarku’l Avsat)
TT

AB’nin Rusya’ya karşı bir sonraki yaptırım paketi, enerjiyi hedef alacak

AB yetkilisi, geçen cumartesi akşamı Riyad’da ‘Avrupa Günü’ münasebetiyle bir konuşma yapıyor (Şarku’l Avsat)
AB yetkilisi, geçen cumartesi akşamı Riyad’da ‘Avrupa Günü’ münasebetiyle bir konuşma yapıyor (Şarku’l Avsat)

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun Suudi Arabistan, Bahreyn ve Umman Sultanlığı Büyükelçisi Patrick Simonnet, Avrupa ülkelerinin şu anda Ukrayna savaşını durdurmak için Rusya’ya karşı 6 yaptırım üzerinde çalıştığını açıkladı. Bir sonraki yaptırım paketinin enerjiye odaklanacağını kaydeden Simonnet, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı haksız, hatta kışkırtıcı. Bu nedenle güçlü bir uluslararası tepkiye yöneldik. Nisan ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 140 ülke, bu saldırganlığı kınamak için oy kullandı. Bu, oldukça güçlü bir uluslararası tepkiydi” ifadelerini kullandı. Patrick Simonnet, saldırganlığın, Avrupa’nın istikrarını ve güvenliğini tehdit ettiğini söyleyerek, “Ukrayna, ‘daha sonra kararlaştırılacak bir eylem olarak’ AB’ye üyelik başvurusunda bulunduğu için Avrupa ailesine kabul edildi” dedi.
Simonnet, Ukrayna’daki savaşı durdurma yolunda güçlü ve sağlam bir yanıt olarak, AB’nin dost ve müttefik ülkeleriyle koordinasyon gerekliliğine dikkati çekerken, AB ülkelerinin Moskova’ya karşı 5 farklı eksenden yaptırım paketi ortaya koyduğunu söyledi. Ayrıca AB ülkelerine petrol akışını azaltmak için şu anda AB içerisinde Rusya’ya karşı 6 farklı yeni yaptırım hakkında görüşmelerin devam ettiğini de dile getirdi. Patrick Simonnet, Ukrayna silahlı kuvvetlerine devam eden askeri desteğin yanı sıra askeri ve insani yardıma yönelik siyasi ve insani desteğin, ülkede hayat devam edene ve savaş durana kadar sona ermeyeceğini vurguladı. Yetkili ayrıca, AB’nin iki taraf arasında müzakerelerin başlatılması çağrısında bulunduğuna dikkat çekerken, bunun Ukrayna’nın egemenliğine ve sürekliliğine saygı duyma ve istikrarını ve güvenliğini artırma pahasına olmaması gerektiğini söyledi. Simonnet ayrıca, Avrupa’nın Ukrayna’ya yönelik bu destekleyici yaklaşımı sürdürmeye istekli olduğunu vurguladı.
Avrupa ve Suudi Arabistan arasındaki işbirliği düzeyine de değinen Simonnet, “Krallık ile kapsamlı stratejik işbirliğimiz var. Öyle ki AB, Krallığın ikinci en büyük ticaret ortağıdır” dedi. Suudi Arabistan Krallığı’nın ‘yalnızca bir enerji sağlayıcısından daha fazlası olduğunu’ belirten yetkili, “Ticaret ve yatırım açısından stratejik bir ortak ve bölgede önemli bir ülkedir. Avrupa endüstrileri için kendisiyle ortaklık önemlidir ve bölgedeki politikalarımızın koordinasyonu, her zaman Riyad ile birlikte olmaktadır” şeklinde konuştu. Simonnet, “Ortadoğu ve Yemen’deki birçok konuda Suudi Arabistan ile aynı görüşleri paylaşıyoruz ve Suriye ve Libya’daki duruma çözüm bulmak için birlikte çalışıyoruz. Terörle mücadele, terör grupları, radikalizm ve siyasi istikrar gibi birçok ortak öneme sahip nokta var” ifadelerini kullandı. Enerji işbirliği açısından ise Patrick Simonnet, “Yenilenebilir enerji merkezli ilişkilerimizi yeniden geliştirme fırsatı olduğunu düşünüyorum. Öyle ki Krallığın en önemli yenilenebilir enerji kaynağı ve yeşil hidrojen kaynağı olma eğilimleriyle ilgilendiğimiz için bu durum bir nevi takasa dönüşecek. Petrol ithal etmeye devam edeceğiz. Ayrıca Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile olduğu gibi, Krallık’tan da yenilenebilir enerji ithal etmeye ihtiyacımız var. Tüm KİK ülkeleri için, daha fazla gaz ithalatıyla temsil edilen başka bir faktör daha var ve bunu tartışacağız” dedi.
Cumartesi akşamı ‘Avrupa Günü’ münasebetiyle Riyad’da bir konuşma yapan Simonnet, “Körfez ile stratejik ortaklık, çeşitli kurumlarımız arasında daha yüksek bir siyasi koordinasyon düzeyine ulaştı. Avrupa Yeşil Anlaşması veya Suudi Vizyonu 2030 olsun ilgili ekonomik stratejilerimiz açısından bölgesel güvenlik meseleleri ve gelişen ekonomik ve ticari ilişkilerimizi ilerletmenin en iyi yolları hususunda, Avrupa- Körfez arasında yenilenebilir enerji için yeni bir vizyon çerçevesinde iletişim kuruyoruz” dedi.



Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Güney Asya'da kırılgan barış

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kaswar Klasra

Hindistan ve Pakistan arasında, Hindistan yönetimindeki Keşmir'de gerçekleşen yeni bir terör saldırısıyla tetiklenen son şiddet patlaması, dünyanın dikkatini Güney Asya'daki gergin cephe hatlarına yeniden odakladı. ABD öncülüğündeki uluslararası arabuluculuk çabaları, iki nükleer silahlı komşuyu savaşın eşiğinden geri çekmeyi başarmış olsa da, bu ihtiyatlı sakinlik kalıcı bir barış olarak kabul edilemez.

İki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Keşmir anlaşmazlığına bir çözüm bulunmaması nedeniyle, bölge 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit eden bir gerilimi tırmandırma döngüsünün esiri olmaya devam ediyor.

Bu hadise, on yıldan kısa bir sürede yaşanan üçüncü büyük tırmandırma sayılıyor ve her dalga bir öncekinden daha tehlikeli. Hindistan'ın Pakistan topraklarında faaliyet gösteren militanları sorumlu tuttuğu Pahalgam'daki saldırı, her iki taraftaki askeri tesisleri hedef alan bir dizi füze ve insansız hava aracı saldırısını tetikledi. Gerginliğin tırmanma hızı ve yoğunluğu, durumun kırılganlığını ve yarımadanın büyük bir felakete kaymaya hazır olduğunu teyit ederek, tehlike seviyesini yükseltti. Önceki örneklerde olduğu gibi, ABD, krizi kontrol altına almak için arabuluculu olarak müdahalede bulundu. Kendisine duyurulmayan Çin ve Körfez çabaları da destek verdi.

Bu model tanıdık hale geldi; Keşmir'de bir terör olayı gerçekleşiyor, onu Hindistan’ın yanıtı,  ardından Pakistan'ın askeri yanıtı takip ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Son şiddet dalgasını diğerlerinden ayıran husus yalnızca yoğunluğu değil, aynı zamanda kullanılan savaş araçlarının gelişmişliğiydi. Her iki taraf da geleneksel askeri güç kullanımının yanı sıra siber operasyonlara ve insansız hava araçlarına başvurdu. Bu çatışma, yapay zekanın, otonom insansız hava araçlarının ve siber savaşın savaş alanını yeniden şekillendirmeye başladığı Güney Asya'nın askeri tarihinde yeni bir bölümü işaret ediyor. Bununla birlikte, siyasi söylem durgun kaldı ve önemli bir dönüşüme sahne olmadı.

 Hindistan, çok daha büyük olan ekonomisi ve Batı'ya giderek daha yakın hale gelmesi sebebiyle stratejik bir ivmeye sahip olduğunu hissedebilir, fakat devam eden istikrarsızlık büyük hedeflerini tehdit ediyor. Tedarik zincirlerini Hindistan'a taşımayı düşünen küresel şirketler, çalkantılı bir bölgesel tablo karşısında tereddüt ediyor. Kalkınma veya kuzeydeki Çin tehdidi ile yüzleşmede kullanılabilecek kaynaklar kronik sınır krizi tarafından tüketiliyor. Dahası, Keşmir'de devam eden huzursuzluk, yerel halkı devletten daha da uzaklaştırıyor ve Yeni Delhi'nin son vermeye çalıştığı ayaklanmayı körüklüyor.

Pakistan’a gelince, yüksek gerilimin maliyeti onun için daha ağır. Uluslararası kredilere bağımlı ve yakın zamanda terörizm finansmanı artırılmış izleme listesinden çıkarılan kırılgan ekonomisi, her tırmandırmada ağır kayıplar yaşıyor.

Pakistan'ın Pahalgam saldırısıyla ilgili ortak soruşturma teklifi -Hindistan'ın bu tür girişimleri tekrar tekrar reddetmesine rağmen- ciddiye alınmayı hak ediyor. Bu tür konularda şeffaflık ve iş birliği, karşılıklı şüphe döngüsünü kırmaya yardımcı olabilir. Hindistan gerçekten sadece geçici bir ateşkes değil, uzun vadeli bir barışı hedefliyorsa, yanlış değerlendirme riskini azaltacak mekanizmalar kurmak için İslamabad ile ciddi bir diyaloğa girmelidir.

Sadece krizleri yönetmek yerine, iki ülke çatışmanın kökenlerini ele alma gibi daha zor bir göreve girişmelidir. Nükleer silaha sahip iki komşu arasındaki son gerginlik, Keşmir sorununun acilen ele alınması gereken bir nükleer patlama noktası olduğunu teyit etti. Bu kriz Hindistan ve Pakistan'daki 1 milyardan fazla insanın hayatını tehdit ediyor.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları da dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için bu anı değerlendirmelidir

Pakistan, Keşmir sorununun çözümünün ancak diyalog yoluyla mümkün olduğunu kabul ederken, Hindistan askeri baskının siyasi bir çözüme alternatif olmadığını kabul etmelidir. Keşmir'de adil ve kalıcı bir çözüm sadece bölgeyi istikrara kavuşturmakla kalmayacak, aynı zamanda onlarca yıldır arzu edilen ekonomik ve ticari iş birliğinin ve ilişkilerin normalleşmesinin önünü açacaktır.

Dış baskıyla durdurulan son turun sonucu, sahadaki gerçekleri değiştirmedi. Her iki tarafın askeri kuvvetleri halen yüksek alarm durumunda ve resmi bir barış anlaşması imzalanmadı. Ancak, her iki başkent de kısa vadeli taktik hesapların ötesine geçmeye karar verirse, bu tırmandırma bir dönüm noktası olabilir.

Uluslararası aktörler, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Körfez ülkeleri, doğrudan askeri iletişim kanalları, bağımsız soruşturma organları ve şeffaflığa yönelik karşılıklı taahhütler de dahil olmak üzere etkili bir kriz yönetim mekanizmasının kurulması için baskı yapmak üzere bu anı değerlendirmelidir. Aynı şekilde Pakistan ekonomisini ticaret ve yatırım teşvikleri yoluyla desteklemek, alışılmadık yöntemlere olan bağımlılığını azaltabilirken, Hindistan'ın daha ölçülü bir duruşu Keşmirliler ile genel olarak bölgenin sakinleri arasındaki güveni yeniden inşa edebilir.

Bu ganimet için yapılmış bir savaş değildi ve taraflardan hiçbiri zafer kazanmadı. Aksine bu savaş, Güney Asya'nın uçurumun eşiğinde olduğunun acı bir hatırlatıcısı ve Delhi ile İslamabad liderlerine kalıcı bir barış için gereken sıkı ve zorlu çalışmaya başlamaları yönünde acil bir çağrıydı.