Ezgi Mola'ya, cinsel saldırı suçundan 10 yıl hapse çarptırılan Musa Orhan'a hakaretten para cezası

"Nitelikli cinsel saldırı" suçundan ceza alan Musa Orhan'a hakaret ettiği gerekçesiyle 6 bin 960 lira adli para cezasına çarptırılan Ezgi Mola karara şaşırmadığını söyledi

Kolaj: Independent Türkçe
Kolaj: Independent Türkçe
TT

Ezgi Mola'ya, cinsel saldırı suçundan 10 yıl hapse çarptırılan Musa Orhan'a hakaretten para cezası

Kolaj: Independent Türkçe
Kolaj: Independent Türkçe

Oyuncu Ezgi Mola'nın, "nitelikli cinsel saldırı" suçundan ceza alan Musa Orhan'a hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandığı davada karar açıklandı.
Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, sanık Mola ve avukatı katıldı.
Esasa ilişkin mütalaaya karşı diyecekleri sorulan Ezgi Mola, önceki beyanlarını tekrarladığını belirterek, "O kadar çok bu potansiyelde insan salıveriliyor ki... Ben gündemdeki paylaşımları görerek bu tweeti attım. Herkes sosyal medyada ayaklanmış durumdaydı. Paylaşımımın sert olduğunu düşünmüyorum. Sinir bozukluğu ile yapılan bir paylaşımdı. Düşüncelerimi belirttim. Ortada ölmüş bir insan var. Biz bir birimize destek olmalıyız. Kim olsa yine aynı şekilde davranırdım" dedi.

"'Tweeti silmesen de olur, 50 bin lira ver dosyayı kapatalım' dediler"
Daha sonra söz alan Musa Orhan'ın avukatı Mehmet Erkan Akkuş, sanığın reklam için paylaşımda bulunduğunu ve bunu bir gelir kapısı haline getirdiğini savunarak, ceza istedi.
Bunun üzerine söz alan Mola, katılan tarafın kendisinden 50 bin lira talep ettiğini belirterek, "Hatta 'Tweeti silmesen de olur, 50 bin lira ver dosyayı kapatalım' dediler. Uzlaştırmacı tarafından arandım. 50 bin lira ödenmesi durumunda şikayetten vazgeçileceği şeklinde sözler söylendi. Asıl gelir kapısı yaratmak bu olurdu. Benim tweetimin öncesinde yüz binlerce tweet vardı. Setten arkadaşlarım bu teklifin yapıldığı ana şahit olmuştur" diye konuştu.
Taraf avukatlarının beyanının ardından son sözü sorulan Mola, beraatini talep etti.
Daha sonra hükmü açıklayan hakim, oyuncu Ezgi Mola'yı, hakaret suçundan 87 gün karşılığında 6 bin 960 lira adli para cezasına çarptırdı.
Mola, duruşmanın ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, karara şaşırmadığını söyledi.

Ne olmuştu?
Mağdur İpek Er (18), 7 Temmuz 2020'de Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek, daha önce sosyal medyada tanıştığı Musa Orhan'ın kendisine cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla şikayetçi olmuş, bunun üzerine soruşturma başlatılmıştı.
Er, 16 Temmuz 2020'de intihar girişiminde bulunmuş ve iki gün sonra hayatını kaybetmişti. Er'in ölümünün ardından gözaltına alınan Orhan, 19 Temmuz'da tutuklanmış, avukatının itirazı üzerine tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Siirt Valiliğince 16 Temmuz'da açığa alınarak görevinden uzaklaştırılan Orhan, İçişleri Bakanlığınca, "nitelikli cinsel saldırı" suçundan hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle Jandarma Genel Komutanlığından ihraç edilmişti.
Musa Orhan'a, yargılandığı Siirt 1. Ağır Ceza Mahkemesince, cinsel saldırı suçundan 10 yıl hapis cezası verilmişti.
Oyuncu Ezgi Mola da Orhan'ın tutuklanmasına yönelik sosyal medyadan çağrıda bulunmuştu.
Orhan'ın avukatı, Ezgi Mola'nın paylaşımı ile ilgili "sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret" suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.
Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesinde "basit yargılama" usulüyle görülen davada Mola, 65 gün adli para cezasına (5 bin 200 lira) çarptırılmıştı. Mola'nın avukatları karara itiraz ederek, genel hükümlere göre yargılama yapılmasını talep etmişti.
 



Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı uzmanlar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Hasm Hareketi’nin terör planını Türkiye'deki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) unsurlarıyla ilişkilendiren açıklamasının iki ülke arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini küçümsedi. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan yetkililer, Kahire ve Ankara'nın şu anda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler meselesini bir kenara bırakarak ‘daha derin’ stratejik konulara odaklandığını vurguladı.

Mısır İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler'e bağlı Hasm Hareketi’ne ait bir sığınağa baskın düzenlendiğini duyurdu. Açıklamaya göre, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçan askeri kanadı Hasm Hareketi’nin liderlerinin faaliyetlerini yeniden canlandırmak ve ülkedeki güvenlik ve ekonomik tesisleri hedef alan düşmanca operasyonlar düzenlemek için hazırlık ve planlama yaptıkları yönünde bilgi alındı.

Açıklamada, “Hasm Hareketi, ileri askeri eğitim aldığı bir sınır ülkesine kaçan unsurlarından birini, söz konusu planı gerçekleştirmek üzere ülkeye yasadışı yollardan sızmaya zorlayarak operasyonlarını planladı” denildi.

Komşu ülkenin adını açıklamayan bakanlık, hareketin ‘birçok sosyal medya sitesinde dolaşıma sokulan, komşu bir ülkedeki çöllük alanda elemanlarına eğitim verdiğini ve ülkede terör operasyonları gerçekleştirme sözü verdiğini içeren bir video hazırladığını’ bildirdi.

Açıklamada Türkiye'ye atıfta bulunulması, özellikle de Mısırlı yetkililerin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in iki ülke arasında yaklaşık on yıldır süren soğukluğa neden olduğu düşünüldüğünde, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin güçlenme hızına etkisi konusunda soru işaretleri yarattı.

Ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler danışmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Mısır İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye'ye yapılan atfın iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. Abdulvahid, “Türkiye'den bahsedilmesi, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçtığı gerçeğinin kabul edilmesi bağlamında tesadüfi bir durumdu” dedi.

Abdulvahid, Türkiye ile ilişkilerin ‘pek çok alanda çok iyi ve güçlü olduğunu ve Müslüman Kardeşler dosyasının artık etkili olmadığını’ belirtti. Abdulvahid, Mısır'ın ‘hareketin kaçak unsurlarının’ iadesine yönelik taleplerine işaret ederek şöyle dedi: “Açıklamada Türkiye'den bahsedilmesi iade sürecinin tamamlanması için bir tür baskı olabilir.”

İki ülke arasındaki normalleşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. Erdoğan'ın Şubat 2024'te Kahire'ye yaptığı ziyaretle zirveye ulaşan yakınlaşmayı, Sisi'nin aynı yılın eylül ayında Ankara'ya yaptığı ziyaret izledi ve iki ülke arasında ‘yeni bir iş birliği dönemi’ başladı.

Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı ve bölgesel ilişkiler araştırmacısı Kerem Said'e göre “Müslüman Kardeşler dosyası artık Mısır-Türkiye ilişkilerinde acil bir mesele değil. İki ülke arasındaki ilişkiler Kahire ile Ankara'nın çıkarlarına hizmet eden daha büyük ve daha derin stratejik meseleler tarafından yönetiliyor.”

Şarku’l Avsat'a konuşan Said, “Mısır ve Türkiye arasında Müslüman Kardeşler dosyası konusunda ilan edilmemiş bir koordinasyon var. Zira Kahire bazı hükümlülerin iadesini talep ediyor, bu da Kahire ve Ankara arasındaki anlaşmalara göre belirli prosedürlerin tamamlanmasını gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Said sözlerini şöyle sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması ve Hasm Hareketi’ne yapılan atıf, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir meydan okuma içermiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi şu anda Libya'daki durum, Akdeniz gaz dosyasının çözümü ve diğer bazı konular gibi daha önemli dosyalarla bağlantılı.”

Mısırlı akademisyen ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Beşir Abdulfettah da İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Hasm Hareketi'nin terör planının Türkiye'deki Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasının ‘Kahire ile Ankara arasındaki ikili ilişkilerin gidişatını etkilemeyeceği’ görüşünde.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, ‘Mısır ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler dosyasındaki herhangi bir çatışmanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimini etkilemesine izin vermeme konusunda anlaştıklarını’ söyledi ve ‘Müslüman Kardeşler dosyasının diğer dosyaların önüne geçtiği bir dönemde ilişkilerin merkezinde yer aldığını ve anlaşmazlık nedeni olduğunu’ belirtti.

Abdulfettah, “Müslüman Kardeşler dosyasının yerine stratejik ve ekonomik dosyalar konuldu ve bu da Mısır ve Türkiye'nin ikili ilişkileri güçlendirmede ilerleme kaydetmesini sağladı. Ankara, Mısır'ın Hasm Hareketi’ne karşı attığı adımları anlıyor ve destekliyor. Türkiye, Mısır tarafıyla stratejik çıkarlara değer veriyor” şeklinde konuştu.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 30 Haziran 2013'teki gösterilerin ardından yasaklı Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle on yıldır süren kopukluk ve gerginliğin ardından giderek normalleşme eğilimine girdi.

Mart 2021'de Ankara, Mısır ile diplomatik temasların yeniden başladığını duyurdu. Türk makamları daha sonra Müslüman Kardeşler yanlısı üç kanaldan (Mekameleen, Vatan ve eş-Şark) ‘Mısır'a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmalarını ya da Türkiye topraklarından yayınlarını kalıcı olarak durdurmalarını’ talep etti.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye yaptığı atfın ‘Ankara-Kahire ilişkilerini etkilemeyeceğini’ söyledi. Hasan Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Ankara, Kahire ile ilişkilerine önem veriyor ve şu anda komşu ülkelerle sıfır sorun politikası izliyor” dedi. Hasan, İçişleri Bakanlığı açıklamasında Hasm Hareketi’nin Türkiye'ye kaçan Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasını ‘örgüt unsurlarının 2013 yılında Türkiye'ye kaçtığı gerçeğini kabul ettiği ve Ankara'ya yönelik herhangi bir suçlama içermediği’ değerlendirmesinde bulundu.