Siyasi ihtilaflar Libya tarihinin yazımını etkiler mi?

Eski rejim ve devrim yanlıları arasındaki ihtilafların gölgesinde Libya tarihinin yazımında taraflı ve politik bir tutum sergilenmesinden endişe ediliyor.

Libya’nın eski lideri Muammer el-Kaddafi (Reuters)
Libya’nın eski lideri Muammer el-Kaddafi (Reuters)
TT

Siyasi ihtilaflar Libya tarihinin yazımını etkiler mi?

Libya’nın eski lideri Muammer el-Kaddafi (Reuters)
Libya’nın eski lideri Muammer el-Kaddafi (Reuters)

Arap ve Batı ülkelerinin kütüphaneleri Libya tarihi hakkında yazılmış çok sayıda eserle dolu. Bu eserlerde İtalya’nın sömürgecilik dönemi ile iki dünya savaşı arasındaki ilişki, 1951 bağımsızlık dönemi, Libya’da petrolün bulunması, özellikle 1988 Lockerbie faciası sonrasında başta ABD olmak üzere Batı ile Libya’nın eski lideri Muammer el-Kaddafi arasındaki gergin ilişkiler ve Kaddafi’nin 2003’te nükleer programından vazgeçmesi gibi yakın tarihteki olaylara yer veriliyor. Ancak, Kaddafi rejiminin yıkılmasından ve Kaddafi’nin 20 Ekim 2011’de öldürülmesinden sonraki Libya tarihine ne olacak? Son birkaç yıldır iktidar için kavga eden Kaddafi’nin iktidar mirasçıları hakkında neler yazılacak?
Libya Temsilciler Meclisi üyesi Yusuf el-Fercani, Libya’da siyaset sahnesinde ciddi rol oynayan İhvan grubu, silahlı gruplar ve Libya’nın doğusundaki siyasi grupların yanı sıra eski rejim ve devrim yanlıları ve ayrıca 2014’te kurulan El-Kerame (Onur) ile Libya Şafağı (Fecr-i Libya) koalisyonlarının destekçileri arasındaki anlaşmazlıklar ve görüş ayrılıklarının gölgesinde devrimden sonraki 10 yılın tarihini yazmanın ‘çetrefilli bir görev’ olduğunu söyledi.
Fercani, “Herkes kendini temize çıkarmak ve her türlü sorumluluktan kurtulmak için çaba gösterirken, bu dönemde tanık olunan ihlallere ve suçlara şu ya da bu şekilde ortak oldukları dikkate alındığında bazı siyasiler veya silahlı yapıların komutanları, bu dönemin olaylarının belgelendirilmesi fikrinden rahatsız olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Fercani, Libya tarihinin bu 10 yılı boyunca, 2012 yılında ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin Bingazi’de öldürülmesi veya Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) Nisan 2019’da başkent Trablus’a doğru ilerlemesi gibi Libya’da büyük etki yaratan olayların yanı sıra 17 Şubat Devrimi’nin başlarında ülke vatandaşları arasında siyasi kimliklere dayalı intikam eylemlerinin gerçekleştirilmesi gibi olguların derinlemesine incelenmesi gerektiğini belirtti.
LUO’dan üst düzey bir askeri kaynak, isminin açıklanmaması kaydıyla yaptığı açıklamada, 2014 yılındaki El-Kerame (Onur) Operasyonu’nun başlamasından sonra yapılan açıklamalar, güç ve silah sayıları, ölen ve yaralanan kurbanların sayısı, yıllık harcama, eğitim aşamaları gibi tamamen askeri meseleleri ve o dönemin siyasi olaylarını belgelendiren titiz bir arşivin LUO Genel Komutanlığı tarafından korunduğunu söyledi.
Libya Ulusal Eylem Grubu Başkanı Halid et-Tercüman, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, tarih yazımının “uluslararası toplumun Libya’nın durumuna ilişkin pragmatist ve çıkar merkezli vizyonu ile doğrudan ilişkilendirilmesinden” bir başka deyişle Libya Ulusal Petrol Kurumu (NOC), Merkez Bankası ve Libya Dış Yatırımlar Kurumu’na odaklanılarak ülkenin fiili yöneticisi sıfatıyla başkent Trablus’u kontrol edenlerle iş birliği yapılmasından duyduğu endişeyi dile getirdi.
Tercüman, “Uluslararası toplum genel duruma, Libyalıların başkenttekilerin yönetiminden ne derece memnun olduklarına, bu yönetimi kimlerin desteklediğine, bu dönemdeki çatışmalarda hayatını kaybeden Libyalıların sayılarına, hatta bundan kimin sorumlu olduğuna ve gerçeklerin herkese açıklanmasına aldırış etmeden petrole ve yurtdışında dondurulan paralara odaklanıyor” diye konuştu.
10 yıllık süreçte yaşanan gelişmelerin belgelendirilmesi yönünde çalışmaların olduğuna işaret eden Tercüman, “Yeni nesil, etkili aktörler ve çatışan tarafların görüş farklılıklarına ve birçok anlatısına rağmen gerçeği öğrenmek için araştırmak istiyor. Bu da işimizi kolaylaştırmıyor. Fakat bize ulaştırılan çok sayıda belgeyi toplayıp inceleyerek yardım eli uzatmaya çalışacağız. Belki bazı olaylarla ilgili muasır kişiler ile mevcut çatışmadan etkilenen kişiler ve kurbanların ailelerinin tanıklıklarına başvururuz” ifadelerini kullandı.
Libyalı siyasi analist Muhammed Busir ise, batılı gözlemciler ve uzmanların “bu döneme ait olayların aktarımı ve analizinde objektif ve bilimsel metodolojiye dayalı bir vizyon sunmaya en yakın” kişiler olabileceğini söyledi.
Busir, “Geçtiğimiz yıllarda Libya krizi hakkında çıkarılan iyi kitaplar var. Fakat maalesef Arap tarihçi ve entelektüellerinin sadece Libya değil, aynı zamanda bölge hakkında ürettiklerinin büyük bir kısmı gerçekleri sistematik bir şekilde aktarmaktan uzak. Ayrıca içlerinde abartı var” dedi.
ABD'nin Massachusetts eyaletindeki New England Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Prof. Ali Abdullatif Ahmide, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Çatışmalar devam ederken bu süreçte tarih yazmak mümkün değil. Bu nedenle, sistematik belgelendirme sürecinin başlatılması gerekir. Şu anki süreçte tüm aktörler tarih yazımını politize etmeye çalışabilir. Bu da onların çatışmadaki bir kozudur. Bu durumda, ortaya çıkan ürünün hiçbir kıymeti olmayacak ve maalesef ülke ve halkıyla ilgili birçok yüzeysel yazının tekrarı niteliğinde olacak” ifadelerini kullandı.
1993 yılında ABD’de en iyi bilimsel araştırmacı ödülünü kazanan ve özellikle kara kıtanın çağdaş tarihiyle ilgili çok sayıda eser üreten Ahmide, “Çözüm, şu anda delilleri toplayıp belgelendirmekle yetinmekten geçiyor. Bu süreç, halihazırda Arap ve batılı yazarlar ve entelektüeller tarafından -bilgilere erişimin kolay olmaması, Libya’nın hafızasında tabuya yakın olayların bulunması ve herkesin acı verici hatıralardan kaçması veya korkması nedeniyle konuşmayı reddetmesi gibi sorunlarla karşılaşmalarına rağmen- işletiliyor” dedi.



Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

TT

Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

Mikati: Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlıyız

Lübnan Başbakanı Necib Mikati bugün yaptığı açıklamada, Lübnan'ın kara, deniz ve hava sahası üzerindeki egemenliğine bağlılığını bir kez daha yineleyerek, ‘ordunun güneydeki güvenlik otoritesinin düşmanın dayandığı argümanları boşa çıkardığını’ vurguladı.

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuşan Mikati şunları söyledi: “Bugün yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etme sürecine başlıyoruz. Ordumuzun güney kentlerine güvenliği geri getireceğine inanıyoruz. Hükümetin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararını tüm hükümleriyle uygulama konusundaki kararlılığını vurguluyoruz.”

Mikati sözlerini şöyle sürdürdü: “Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Kazanımları koruyan bir devlet inşa etmek ve birleşmek için büyük ve kolektif bir sorumluluğumuz var. Dünyanın bize olan güvenini ve Lübnan halkının devlete olan güvenini yeniden tesis edeceğiz. Ordunun güneydeki güvenlik otoritesini yeniden sağlayacağız.”

sdcfergt
Ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından yerinden edilen insanlar evlerine dönerken, güneydeki Sayda kentinde bir adam Lübnan bayrağı sallıyor. (AFP)

İsrail'i ateşkese uymaya ve işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran Mikati, “Farklılıklarımızı bir kenara bıraktığımız takdirde yarının Lübnan için daha iyi olacağına inancımız tamdır” dedi.

“Herkes fitne üzerine bahis oynuyordu, ancak zor sosyal koşullara rağmen vatandaşların birbirini kucakladığını gördük” diyen Mikati, ‘bugünün acılara rağmen Lübnan'a güvenlik ve istikrar getirmesini’ diledi.

İsrail ile Hizbullah arasındaki ateşkes, her iki tarafın da ABD ve Fransa'nın aracılık ettiği bir anlaşmayı kabul etmesinin ardından bu sabah erken saatlerde yürürlüğe girdi.