Türkiye’nin gündeminde Suriye'deki güvenli bölgeler var

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı kırsalında devriye gezen ABD askerleri. (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı kırsalında devriye gezen ABD askerleri. (AFP)
TT

Türkiye’nin gündeminde Suriye'deki güvenli bölgeler var

Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı kırsalında devriye gezen ABD askerleri. (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusundaki Kamışlı kırsalında devriye gezen ABD askerleri. (AFP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Suriye’deki ‘güvenli bölgelerin’ genişletileceği yönündeki açıklamasının ardından ABD’den tepki geldi. Basında çıkan haberlerde, Türk silahlı kuvvetlerinin ve Suriye Ulusal Ordusu’nun olası hedefleri arasında, Ayn el-Arab (Kobani) Tel Rıfat, Ayn İsa ve Münbiç bölgelerinin olduğu ifade edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Güney sınırlarımız boyunca 30 kilometre derinliğinde güvenli bölgeler oluşturmak için başlattığımız çalışmaların eksik kalan kısımlarıyla ilgili yeni adımları da yakında atmaya başlıyoruz. Ülkemize ve güvenli bölgelerimize sık sık yapılan saldırıların, tacizlerin, tuzakların merkezi konumundaki alanlar harekat önceliğimizin başında yer almaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, istihbaratımız, emniyet güçlerimiz hazırlıklarını tamamlar tamamlamaz bu operasyonlar başlayacaktır."  
ABD ile Türkiye 17 Ekim 2009’da,13 maddeden oluşan, ‘Kuzeydoğu Suriye'ye İlişkin’ bir anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşmaya göre oluşturulacak ‘Güvenli Bölge’ Türk askerinin kontrolünde olacak ve YPG güçleri beş gün içinde güvenli bölgeden, yani Türk sınırlarına 30 kilometre mesafede yer alan alandan çekilecekti. Türk kaynakları YPG’nin anlaşmanın bu bendini halen uygulamadığına dikkat çekti.   
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Suriye'de güvenli bölgeler oluşturmak için adımlar atacağız' açıklamasından sonra ABD Dışişleri ve Ankara Büyükelçiliğinin, Türkiye'deki ilgili mercilerle temasa geçtiğini söyledi. Price önceki gün düzenlediği basın toplantısında, Suriye’nin kuzeydoğusuna yapılacak herhangi bir operasyonun, bölgedeki istikrarı zedeleyeceğini öne sürdü:
“Suriye'nin kuzeyinde artan olası askeri faaliyetlere ve özellikle buradaki sivil nüfus üzerindeki etkilerine ilişkin rapor ve tartışmalardan derin endişe duyuyoruz. Türkiye'nin güneydeki sınırlarına ilişkin güvenlik endişelerinin farkındayız. Ancak herhangi yeni bir operasyon bölgesel istikrarı daha da zayıflatır. ABD güçlerini ve DEAŞ’a karşı Uluslararası Koalisyon’un mücadelesini riske atar."
Ülkesinin Türkiye'den Suriye'nin kuzeydoğusundaki operasyonların durdurulması dahil Ekim 2019'da varılan anlaşmaya uymasını beklediğini kaydeden Price, "Gerginliğin artırılmasına karşıyız. Mevcut ateşkes hatlarının korunmasını destekliyoruz" dedi. 
Ankara yönetiminden ABD’nin açıklamalarına dair herhangi bir resmi yorum yapılmadı. Şarku’l Avsat’a bilgi veren Türk kaynakları, Ekim 2019 anlaşmasında YPG güçlerinin ‘güvenli bölgelerden’ beş gün içinde çekilmesinin öngörüldüğünü ancak Kürt güçlerin bu maddeyi uygulamadığını, roket saldırılarını ve sızma girişimlerini sürdürdüğünü aktardı.  

Suriye’den tepki
Suriye Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin yeni operasyon sinyaline tepki göstererek Birleşmiş Milletler’e mektup yazdı. Bakanlık, BM Genel Sekreterliği'ne ve Güvenlik Konseyi'ne mektup gönderdiklerini duyurarak, Türkiye'nin eylemlerini 'gayrı meşru' olarak nitelendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘güvenli bölgelere yönelik olası operasyon’ açıklaması, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya muhtemel üyeliğine itiraz etmesinin ardından geldi. Ankara hükümeti, İsveç ve Finlandiya’yı terör örgütü PKK ve YPG’ye destek vermekle suçluyor.  
Gözlemciler, Erdoğan’ın sürpriz açıklamasının, Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım hedefine yönelik desteğine ihtiyaç duyduğu bir zamanda, Batı’nın bu tür operasyonlara karşı çıkmayacağına olan inancını yansıttığını düşünüyor. Gözlemciler, ABD’nin DEAŞ’a karşı yürüttüğü operasyonlarda bölgedeki en önemli müttefiki olan YPG güçlerine yönelik bir TSK operasyonunun her zaman ihtimal dahilinde görüldüğünü aktardı. Her ne kadar 2019’dan bu yana YPG’nin kontrolünde olan bölgelerden Türk topraklarına doğrudan bir saldırı gerçekleşmemiş olsa da Ankara terörist olduğunu vurguladığı YPG’nin etkinliğini kırmak istiyor. ABD ve Rusya’nın Barış Pınarı Harekatı’nı bir anlaşmayla durdurmayı başarmış olsa da Türkiye’ye göre, meselenin can damarı olan, terör örgütü PKK’nın Suriye kolunun faaliyetleri konusu bir çözüme kavuşturulmuş değil.
Türkiye ile Rusya arasında da 22 Ekim 2019’da Suriye konusunda mutabakat muhtırası imzalanmıştı. Bu anlaşmanın maddelerine göre Tel Abyad ve Ras Al Ayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecek, Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacak, Münbiç ve Tel Rıfat’tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktı. Gözlemciler, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği meselesini, Suriye sınırında YPG militanlardan arınmış bir tampon bölge kurma yönünde uzun süredir devam eden meselede değerlendirmeye çalıştığını iddia ettiler.  
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi üyesi gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, Erdoğan’ın hamlesinin, Türkiye’nin NATO müttefiklerini test etmeye yönelik olduğunu savundu. Aydıntaşbaş değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:
“'Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uluslararası meydan okumalarla başa çıkma tarzı, her zaman çıtayı yükseltmesine dayanıyor ve neredeyse her zaman NATO müttefiklerinin geri adım atmasını sağlıyor. Nitekim geçmişte Doğu Akdeniz’de ve Suriye’de işe yaradı.”.  

Türk operasyonunun olası hedefleri 
Yeni Şafak gazetesi çarşamba günkü haberinde, Milli Güvenlik Kurulu’ndan çıkacak karar sonrası Suriye'ye yeni operasyonun başlayacağını aktardı: ‘Suriye’nin kuzeyinde ‘güvenli bölge’ oluşturmak için 2016’dan itibaren dört büyük harekat düzenleyen Türkiye, beşinci harekatın da hazırlıklarını tamamladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki akşam işaretini verdiği yeni harekatın muhtemel hedefleri halen PKK/YPG işgali altında bulunan Tel Rıfat, Ayn-El Arap, Ayn İsa ve Münbiç. Dört bölgenin de temizlenmesiyle Rasulayn’dan Afrin’e kadar tüm bölge terörden arındırılmış olacak. Harekatta en kritik önemli Tel Rıfat taşıyor. Terör örgütü PKK, Tel Rıfat’ı adeta üs olarak kullanıyor. Türkiye’nin terörden temizlediği Kasaba, Afrin, Azez, Cerablus bölgelerin yapılan saldırılar buradan planlanıyor. Yine bomba yüklü araç ve EYP’ler de buradan temin ediliyor.’  
Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri bir operasyon düzenlenmesi bugün toplanacak olan Milli Güvenlik Kurulu’nda belirlenecek. Reuters haber ajansına açıklamada bulunan YPG Sözcüsü Nuri Mahmud, ‘Erdoğan’ın tehditlerini ciddiye aldıklarını, ABD, Rusya ve Uluslararası Koalisyon’un bölgeye yönelik verdikleri sözleri tutmaları gerektiğini söyledi. Uluslararası Koalisyon’un bölgedeki varlığının operasyonları engellemesi gerektiğini’ öne sürdü.
Uluslararası Kriz Grubu üyesi Darin Halife, “Cumhurbaşkanı Erdoğan Tel Rıfat’a yönelik bir operasyondan mı söz ediyor yoksa doğuda daha uzak bölgeleri de kapsayan bir operasyonu mu kastediyor bu açık değil. Tel Rıfat Ankara’nın istediğini sağlayacaktır. ABD’nin Tel Rıfat meselesiyle çok da ilgili olduğunu düşünmüyorum” dedi.
Bölgede asker bulunduran Rusya’nın, Türkiye’nin kontrolünde olan alanlara Tel Rıfat’tan silahlı saldırı yapılması konusunda Erdoğan’ın endişelerini gidermediğini belirten Halife, Erdoğan’ın uzun süredir bu bölgede kontrol sağlanması gerektiğini dillendirdiğini söyledi. Kaynaklar Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu Ayn el-Arab'ın da (Kobani) muhtemel hedefler arasında olduğunu iddia etti. YPG Sözcüsü Nuri Mahmud, “Kobani teröre karşı savaşta küresel bir zaferi temsil ediyor. Güçlerimiz bölgeyi savunmak için ne gerekiyorsa yapacaktır” dedi.  
Ancak Darin Halife, Türkiye'nin Kobani'yi hedef alma olasılığının düşük olduğunu vurguladığı açıklamasında şunları söyledi:
“Kobani’ye yönelik bir operasyon isteği olduğunu sanmıyorum, buradaki Kürt nüfusunun diğer bölgelere gitmesi durumunda dramatik demografik değişiklikler olacaktır ve bu konuda sert tepkiler gelecektir.”



Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) cesaretini İsrail'den aldığını belirterek, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejimine karşı muhalefetle hiçbir zaman birlikte hareket etmediklerini kaydetti.

Suriye'nin güneyinde yaşananlar hakkında Fidan şu ifadeleri kullandı: “Özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney'deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail'in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. "

PKK'nın silahsızlanma sürecinin "Türkiye tarafından çok şeffaf ve çok iyi bir şekilde" yönetildiğini  vurgulayan Fidan “Ancak örgütün ne yapmayı planladığı konusunda henüz bir kelime bile duymadık” dedi.

Türkiye Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk cuma günü yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin SDG'yi silahsızlanmayı reddetmeye ve Suriye ordusuna entegre olmamaya teşvik ettiğini belirterek, ülkesinin Suriye'de askeri bir operasyon başlatma niyetinde olmadığını söyledi.

Ankara'da düzenlenen basın toplantısında konuşan sözcü, "SDG'nin zaman kazanma girişimleri boşuna ve Suriye ordusuna entegre olmaktan başka seçenekleri yok" diyerek, SDG’nin faaliyetlerinin Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabalara zarar verdiğinin altını çizdi.

Sözcü, Türk ordusunun Suriye'de askeri bir operasyona hazırlandığı iddialarını yalanlayarak, Türk ordusunun son hareketlerinin "rutin birlik rotasyonlarının" parçası olduğunu belirtti.

Sözcü, Türkiye'nin daha önce SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu istediğini ifade ettiğini ve SDG'nin hareketlerinin ve Suriye ordusunun faaliyetlerinin izlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, 10 Mart'ta SDG lideri Mazlum Abdi ile Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumları entegre etme konusunda bir anlaşma imzaladı, ancak bu anlaşma henüz uygulanmadı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
TT

İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)

Anadolu Ajansı'nda dün yer alan habere göre, İstanbul'da hayatını kaybeden Hamburg’dan tatil için gelen Türk ailenin otel odasında zehirli gaz fosfin bulundu.

Adli tıp raporuna atıfta bulunan ajans, maddenin odadan alınan sürüntü örneklerinde ve otel havlularında da tespit edildiğini belirtti. Ancak ölüm nedeni henüz bilinmiyor.

Alüminyum fosfit, zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılır. Suyla veya yeterli miktarda atmosferik nemle temas ettiğinde, zehirli bir gaz olan fosfin üretir. Bu gaz, memelilerde hücrelere zarar verir ve yüksek konsantrasyonlarda kanda oksijen taşınmasını engeller.

İnsanlarda fosfin, kuru öksürük, kusma ve karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi semptomlara neden olabilir ve solunduğunda ölümcül olabilir.

Hamburg’dab gelen Türk ailenin dört üyesi, kasım ayının ortasında İstanbul'da tatildeyken hayatını kaybetti.

Adli tıp ön raporuna göre ailenin odasının altındaki odada bulunan pestisitler ölümlerine neden olmuş olabilir, ancak bu henüz doğrulanmadı.

AA’nın haberine göre, ailenin yemek yediği yerlerde yapılan tetkiklerde herhangi bir anormalliğe rastlanmaması üzerine ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğu yönündeki ilk şüpheler de reddedildi.