Biden’ın planı Çin ejderhasını dizginlemek mi yoksa salıvermek mi?

Biden’ın Tayvan'ı olası bir işgale karşı savunacaklarını söylemesi, ABD ve Çin arasındaki gerilimi artırırken uzmanlar bu tür açıklamaların sonuçlarından kaçınılması için ABD Başkanı’na ‘stratejik belirsizlik politikasını’ sürdürmesini tavsiye etti.

Biden, Çin’in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. (AFP)
Biden, Çin’in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. (AFP)
TT

Biden’ın planı Çin ejderhasını dizginlemek mi yoksa salıvermek mi?

Biden, Çin’in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. (AFP)
Biden, Çin’in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. (AFP)

Ahmed Abdulhakim
Biden’ın ABD Başkanı olarak gerçekleştirdiği ilk Asya turunda ana gündem maddeleri Çin ile ilgili iç içe geçmiş, karmaşık dosyalar oldu. Biden, Pekin'in bölgede giderek artan ekonomik ve askeri nüfuzunun artmasıyla gerginleşen ortamda, ülkesinin dünyadaki en büyük ekonomik rakibinden bahsederken uluslararası sahnede iki büyük kutup arasındaki rekabet ortamına ve gelecek senaryolara yönelik tahminlerini de artırdı.
ABD’li gözlemciler, Biden’ın Güney Kore ve Japonya’yı da kapsayan ve Hint-Pasifik bölgesinde ekonomik ortaklıkların duyurulduğu Asya turunun ana hedeflerinden birinin, kamuoyunun dikkati Rusya’nın Ukrayna'da başlattığı savaşa yönelmişken Washington'ın halen Çin ejderhasıyla mücadeleye odaklandığını göstermek için ABD ile birlikte Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın yer aldığı Dörtlü Güvenlik Diyaloğu QUAD’ı güçlendirmek olduğunun altını çizdiler. Ancak Başkan Biden’ın Pekin'e yönelik açıklamalarında kullandığı sert üslup ve özellikle Çin'in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söylemesi, Çin’in de buna ABD’yi ‘ateşle oynamakla’ suçlayarak yanıt vermesi, iki ülke arasındaki gerilimin artabileceğine dair endişeleri yeniden güçlendirdi.
ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki son adımları çerçevesinde Pekin ve Washington arasındaki ilişkinin şekliyle ilgili hangi senaryolar yazılırsa yazılsın gözlemciler, ABD'nin dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında küresel düzeyde sonuçları hesaplanmamış bir yansıma ya da maliyet artışına neden olmadan Çin ejderhasını evcilleştirip evcilleştiremeyeceğini sorguluyorlar.

Pekin’e karşı sert bir ton kullanılıyor
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre ABD için ekonomiden enerjiye, gıda güvenliği ve tedarik zincirlerinden politika ve stratejilere kadar uzanan Çin ikilemi, Başkan Biden'ın Asya turu sırasında yaptığı açıklamalarda kendini gösterdi. Bu açıklamaların önemli gündem maddesi de iki ülke arasında artan gerilimler nedeniyle Pekin'in ‘kırmızı çizgisi’ olarak gördüğü Tayvan dosyası oldu.
Tayvan konusundaki en güçlü açıklamasını geçtiğimiz pazartesi günü yapan Biden, Çin'in saldırısına maruz kalması halinde Tayvan'ı savunacaklarını söyledi. Pekin ise bu açıklamayı, ‘ateşle oynamak’ olarak değerlendirdi. Açıklama aynı zamanda ABD'nin Tayvan ile ilgili ‘stratejik belirsizlik’ olarak tanımlanan onlarca yıldır uyguladığı politikasıyla da çelişiyordu.
Konuşması sırasında Pekin'in Tayvan’ı işgal etmesi durumunda ABD'nin askeri olanaklarını kullanmaya hazır olduğu konusunda uyaran ABD Başkanı şu ifadeleri kullandı:
“Biz, tek bir Çin olmasını kabul ettik. İmzamızı attık ve bunun gereği olan bütün anlaşmaları onayladı. Fakat (Tayvan'ın) güç kullanılarak alınması olacak şey değil.”
Bu açıklamanın hemen ardından ABD Başkanı’nın yardımcılarından biri hızlı bir şekilde söz konusu açıklamaların ABD'nin Tayvan ile ilgili politikasında değişiklik olduğu anlamına gelmediğini söyledi.
Washington Post gazetesinin haberine göre Biden'ın Japonya Başbakanı Fumio Kişida ile düzenledikleri ortak basın toplantısında açıkça Tayvan'ı savunacaklarını söylediği sırada Başkan’ın ulusal güvenlik danışmanlarının birçoğu yere baktılar. Reuters’ın haberine göre Biden’ın yardımcılarından biri ertesi gün bir açıklama yaparak Washington’ın Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrara olan bağlılığını vurguladı ve ABD’nin Tayvan’a yönelik politikasında bir değişiklik olmadığını söyledi. Ayrıca ABD'nin ‘Tayvan ile İlişkiler Yasası’ kapsamında Tayvan'a kendisini savunması için askeri araçlar sağlama taahhüdünü de yineledi.
Washington, diplomatik tanımasını 1979 yılında Taipei'den Pekin'e kaydırdı. Ancak ABD'nin Tayvan'ı da kapsayan ‘tek Çin’ politikasını benimsemesi ve aynı zamanda ada çevresindeki bir askeri çatışmaya müdahale edip etmeyeceği konusunda ‘stratejik belirsizlik’ politikası izlemesi nedeniyle Tayvan'a yönelik desteği son bulmadı.

Kim ateşle oynuyor?
Biden'ın Tayvan ile ilgili açıklamaları yardımcılarından biri tarafından yeniden yorumlansa da Pekin bu açıklamaları ‘ateşle oynamak’ olarak değerlendirdi. Pekin, Biden’a ‘Çin’in egemenliğini korumak konusundaki kararlılığını küçümsememesi’ çağrısı yaptı.
Çin resmi haber ajansı Şinhua'nın haberine göre Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, Washington'ı Tayvan konusunda ‘kelime oyunu yapmakla’ suçladı. Wang açıklamasında “ABD bu yanlış yolu izlemeye devam ederse sadece ABD-Çin ilişkilerinde onarılamaz sonuçlara yol açmayacak, aynı zamanda ABD’nin ağır bir bedel ödemesine neden olacak” dedi.
Wang’ın açıklamalarının Çin Devlet Konseyi'nin Tayvan İşleri Ofisi Sözcüsü Zhu Fenglian, ABD'nin Çin'i kontrol altına almak için Tayvan kartını kullanarak ateşle oynadığı ve bu ateşin kendisini de yakacağı uyarısında bulundu. Şinhua, Zhu’nun ABD'yi ‘iki ülke arasında önceden belirlenmiş ilkeleri ihlal eden’ açıklamalar yapmaktan ya da bu yönde adımlar atmaktan vazgeçmeye çağırdığını aktardı.
Tayvan'ı Çin ana karasının bir parçası olarak gören Pekin, bunun ABD ile ilişkilerinde en hassas ve önemli konu olduğunu vurguluyor.
Ekonomi cephesinde ise Biden’ın Asya-Pasifik bölgesinde, ABD ve Japonya dahil (birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan) 13 ülkenin yer aldığı ancak bu projeye şüpheyle bakan Çin’in dışarıda kaldığı ‘Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi' (IPEF) adında yeni bir ekonomik ortaklık başlatarak Çin'i kuşatma planı çerçevesinde Asya’yı ziyareti dikkat çekiciydi.
IPEF, bir serbest ticaret anlaşması değil, ama projede yer alan ülkeler arasında ‘dijital ekonomi, tedarik zincirleri, temiz enerji altyapısı ve yolsuzlukla mücadele’ olarak sıralanan dört ana alanda daha fazla uyum öngörüyor.
Japonya Başbakanı Fumio Kişida ile düzenlediği ortak basın toplantısında ABD ve Japonya'nın diğer 11 ülke ile birlikte IPEF’i hayata geçireceğini belirten ABD Başkanı Biden, bunun ‘21’inci yüzyılda ekonomik rekabet gücünü sağlamak için en önemli zorluklar üzerinde bölgedeki yakın dost ve ortak ülkelerle çalışma taahhüdü’ olduğunu vurguladı.

Çevreleme girişimi başarılı olur mu?
Gözlemcilere göre ABD’nin bu girişimi Asya-Pasifik bölgesinde, bölgede artan nüfuzu ile dünyanın ikinci ekonomik gücü olan Çin'e açıkça bir alternatif sunmayı hedefliyor. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, IPEF’in ‘açık bir platform’ olduğunu çünkü bu şekilde tasarlandığını ve tanımlandığını söyledi. Ancak Pekin, IPEF’ten kasıtlı olarak dışlandığını hissediyor. Bunu da pazar günü Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin yaptığı açıklamada duyurdu. Bakan Wang,  ABD'nin ‘özgürlük ve açıklık adına küçük bloklar oluşturmaya’ çalıştığını söyledi. ABD’nin amacının ‘Çin'i kontrol altına almak’ olduğunu öne süren Çinli Bakan, IPEF’i  ‘başarısızlığa mahkum bir proje’ olarak değerlendirdi.
Güvenlik cephesinde ise Biden, Çin'in Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuzunun artmasını engellemek amacıyla 2023 QUAD Liderler Zirvesi sırasında Avustralya, Hindistan ve Japonya ile ülkesinin Asya-Pasifik bölgesindeki rolünü güçlendirmeye doğru ilerledi.
QUAD üyeleri ittifakın, bir ‘Asya NATO'su’ olmadığını vurgularken Beyaz Saray, QUAD’ı ‘görüş alışverişinde bulunmak ve Hint-Pasifik bölgesindeki iş birliğini geliştirmek için gerekli bir fırsat’ olarak değerlendirdi.
QUAD liderleri salı günü gerçekleştirdikleri zirvenin sonunda, Çin'in Tayvan'ı işgal etme olasılığı konusunda endişelerin arttığı bir dönemde bölgedeki ‘statükoyu zorla değiştirme’ girişimlerine karşı uyarıda bulundular. QUAD’ın ortak açıklamasında, Çin'in bölgedeki askeri etkisinin artmasına doğrudan atıfta bulunmaktan kaçınılsa da bu konuda bazı endişeler olduğuna şüphe yoktu.
Açıklamada Çin'in adı geçmedi ancak bölgede sık sık suçlandığı bazı faaliyetler kınandı. Japonya Başbakanı Fumio Kişida konuşmasında, “Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırgan tutumu, Birleşmiş Milletler ilkelerine doğrudan bir meydan okumadır. Aynı durumun Hint-Pasifik bölgesinde de yaşanmasına izin vermemeliyiz” dedi.
Ortak açıklamada ise şu ifadeler yer aldı:
“Tartışmalı bölgelerin askerileştirilmesi, sahil güvenlik gemilerinin tehlikeli kullanımına, deniz milisleri ve diğer ülkelerin kendi açık deniz kaynaklarını kullanımını rahatsız etmeye yönelik çabalarla tansiyonu yükseltmeye, statükoyu değiştirmeyi amaçlayan zorlayıcı, provokatif ya da tek taraflı eylemlere güçlü şekilde karşı çıkıyoruz.”
QUAD liderleri, kamu özel yatırımlarını sürdürmek için gelecek beş yılda 50 milyar doları aşkın altyapı yardımı sağlanacağını ve Çin’in faaliyetlerinin takibinin daha da güçlendirilmesini amaçladığına inanılan ‘Hint-Pasifik Deniz Alanı Farkındalığı’ (IPMDA) adlı yeni bir inisiyatifin hayat geçirildiğini açıkladılar.
Gözlemcilere göre QUAD ülkeleri, bir takım anlaşmazlıklara rağmen Çin'in artan askeri ve ekonomik etkisine karşı bir denge unsuru olarak ittifaklarını güçlendirmeye çalışıyorlar.
Çin’in geçtiğimiz ay Pekin ile bir güvenlik anlaşması imzalayan Solomon Adaları dahil olmak üzere Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesiyle ilgili artan endişeler de söz konusu.

Pekin dizginleniyor mu yoksa kışkırtılıyor mu?
Diğer taraftan Çin-ABD dosyasındaki peş peşe yaşanan gelişmeler çerçevesinde Pekin’in  bölgenin savunması ve kırmızı çizgilerini test ettiği düşünülen uçuşları, deniz tatbikatları ve balıkçı teknelerine yönelik tacizler dahil tüm askeri faaliyetlerine ilişkin bölgesel endişeler artarken Batı medyasında Washington'ın Çin ejderhasını evcilleştirip evcilleştiremeyeceğine ilişkin farklı analizler yer alıyor. ABD Başkanı, QUAD Liderler Zirvesi’nin başında yaptığı konuşmada, ülkesinin uyguladığı stratejiyle Hint-Pasifik bölgesinin özgür, açık, bağlantılı, güvenli ve güçlü bir bölge olmasını sağlamayı başardığını söyledi. Biden, meselenin, demokrasilere karşı otoriter rejimler meselesi olduğunu ve buna bağlı kalmaya dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.
New York Times (NYT) gazetesinin haberine göre Washington’ın Ukrayna’da Rusya ile olan vekalet savaşına hız verdiği bir zamanda Biden, Çin’i ekonomik olarak kuşatmak ve onunla savaşmaya hazırlanmak amacıyla ilk Asya ziyaretini gerçekleştirdi. Gazete, Biden'ın salı günü sona eren Asya turunun amacının ‘ülkesinin halen Çin ile mücadeleye odaklandığını kanıtlamak’ olduğunu öne sürdü.
Gazete, Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) kıdemli araştırmacısı Charles Edel'in geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi önünde yaptığı ‘ABD'nin Ukrayna savaşındaki stratejisinin, Tayvan'ı olası bir Çin işgalinden nasıl koruyacağını düşünürken üzerine inşa edilecek iyi bir model sağladığı’ şeklindeki değerlendirmesini alıntıladı.
Diğer yandan ABD savunmasının ve ulusal güvenliğinin geleceğiyle ilgili analizlere yer verilen internet sitesi Defense One, ABD’li bir savunma yetkilisinin, herkesin Ukrayna'ya odaklandığı bir dönemde, Biden'ın Asya turunun ABD'nin Avrupa ve Asya'da her iki cepheyi de koruyabileceğinin kanıtı olduğunu ancak bunun, Hint-Pasifik bölgelersindeki müttefikler ve ortaklarla çalışmayı bıraktığı anlamına gelmediği yönündeki yorumunu aktardı.
ABD merkezli Politico dergisi, Tayvan meselesiyle ilgili değerlendirmesinde, Biden'ın Tayvan'ı askeri olarak savunacakları taahhüdünün hâlihazırda gergin olan ABD-Çin ilişkilerini daha da gereceğini ve Tayvan Boğazı konusundaki anlaşmazlığı artıracağını yazdı. Dergi, Beyaz Saray yetkililerinin Biden'ın açıklamalarını netleştirmek için derhal harekete geçmelerine rağmen Çin'in ABD karşısında gücünü kanıtlamak istemesi nedeniyle Biden’n sözlerinin Tayvan Boğazı'nda bir çatışmaya yol açabileceğine işaret etti.

‘Stratejik belirsizlik’ kalesi
Derginin siyasi analistlerden aktardığına göre Biden’ın Tayvan’ı savunma taahhüdü, Çin'i önleyici askeri eylemler yoluyla Tayvan’a saldırmaya cesaretlendirebilir. 
ABD’nin eski Pekin Büyükelçisi Winston Lord, dergiye yaptığı açıklamada “Biden bunu yapmaya devam ederse, işler gerçekten tehlikeli bir hal alabilir” ifadelerini kullandı.
Lord sözlerini şöyle sürdürdü:
“Washington, yarım yüzyıldır Pekin ile ilişkilerimizin temelini oluşturan belirsiz ‘tek Çin’ politikamızı geçersiz hale getirmeden Çin'in Tayvan'a yönelik saldırılarını caydırabileceğimiz  stratejik belirsizlik politikasını sürdürmeli. Tayvan ile İlişkiler Yasası, ABD’ye, Tayvan halkının güvenliğini, sosyal ve ekonomik düzenini tehlikeye atacak herhangi bir güç kullanımına ya da diğer zorlama biçimlerine karşı direnebilmesi için destekleme yükümlülüğü veriyor.”
Diğer yandan İngiliz The Guardian gazetesi, Biden'ın açıklamasının ‘Washington'ın uzun süredir sürdürdüğü Tayvan'a yönelik stratejik belirsizlik politikasını terk ettiğinin bir teyidi’ olabileceğini ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında kafa karışıklığı yarattığını belirtti. Gazete, ABD'nin stratejik belirsizlik politikasının, Çin'i Tayvan'ı işgal etmekten caydırmaya ve özerk bir bölge olan adanın tam bağımsızlığı ilan etmesini engellemeye yardımcı olduğunu vurguladı. Ayrıca söz konusu iki senaryodan herhangi birinin gerçekleşmesinin büyük bir jeopolitik krize yol açacağının da altını çizdi.
Biden, geçtiğimiz ağustos ayında ABD'nin Afganistan'dan çekilmesiyle ilgili olarak ABC News’e verdiği bir röportajda, Tayvan'ı ABD'nin savunması gereken müttefikler listesinde sıralamıştı. Ekim ayının sonlarında CNN’e verdiği başka bir röportajda ise ABD'nin Tayvan'ı savunması gerekip gerekmediğiyle ilgili soruya, “Evet, bunu yapmakla yükümlüyüz” yanıtını verdi. Beyaz Saray yetkilileri, her iki röportajın da ardından ABD'nin Tayvan politikasının değişmediğini yinelediler.
NYT ise Biden’ın Çin’e karşı kullandığı sert üslubunun ve Tayvan'ı savunacaklarına ilişkin ‘yazılı olmayan’ taahhüdünün Japonya'yı karmaşık bir duruma soktuğuna işaret etti. Tayvan’ın, Japonya'nın batıdaki en kalabalık adası olan Yonaguni'ye sadece 65 mil uzaklıkta olduğunu hatırlatan gazete, Çin ile bir savaşın, İkinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden bu yana silahlı çatışmayı bırakan Japonya için büyük sonuçları olabileceğinin altını çizdi.
Gazete, Tokyo merkezli Siyasi Çalışmalar Enstitüsü (GRIPS) Uluslararası Güvenlik Çalışmaları Programı Yöneticisi Narushige Michishita’nın şu değerlendirmesini aktardı:
“Japonya şu an düşman topraklarındaki füze fırlatma noktalarını vurabilecek silahlar edinmek ve ABD kuvvetleriyle daha fazla tatbikat yapmak istiyor. Çin’i gelecekte ABD ve Japonya ile askeri olarak karşı karşıya gelme olasılığını düşünmeye zorlamak, en nihayetinde Tayvan Boğazı'nda barış ve istikrar olasılığını artıracaktır.”

*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



ABD Başkanı Biden bütçe tasarısını imzalayarak federal hükümetin kapanmasını engelledi

ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
TT

ABD Başkanı Biden bütçe tasarısını imzalayarak federal hükümetin kapanmasını engelledi

ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden, ABD Senatosunca kabul edilen 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısını imzaladı.

Biden, konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Bütçe tasarısının federal hükümetin kapanmasını engelleyeceğinin altını çizen Biden, aynı zamanda ABD halkına yatırım yaptığını, ekonomiyi ve ulusal güvenliği güçlendirdiğini belirtti.

Biden, bütçe tasarısı üzerinde sağlanan anlaşmanın uzlaşma sonucu ortaya çıktığını, bu nedenle hiçbir tarafın tüm istediklerini elde edemediğini ifade etti.

Anlaşmanın, Amerikan halkı için iyi haber olduğunu kaydeden Biden, aynı zamanda ulusal güvenlik için ilave bütçe ile sınır güvenliği anlaşmasının onaylanmaları gerektiğine işaret etti.

Biden'ın imzasıyla 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısı yasalaşmış oldu.

ABD Senatosu, federal hükümetin kısmen kapanmasını önleyecek 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısını gecikmeli kabul etmişti.

Oylamada, 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısı 24'e karşı 74 oyla gecikmeli de olsa kabul edilmişti.

 


ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
TT

ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’deki savaşa karşı tavrı konusunda kamuoyunun genel olarak bölünmüş olduğu bir dönemde, Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket, genç ABD’lilerin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşa diğer vatandaşlardan daha eleştirel yaklaştığını gösterdi.

Savaşla ilgili gündem ve savaşın Biden’ın yeniden seçilme şansını nasıl etkileyeceğine dair Washington’daki yoğun tartışmalara rağmen, anket ayrıca birçok ABD’linin konuyu yakından takip etmediğini veya fazla önem vermediğini ortaya çıkardı.

Anket katılanların yüzde 40’ı, Biden’ın doğru dengeyi kurup kurmadığından emin olmadıklarını söyledi.

18 ila 29 yaş arasındaki ABD’liler arasında, ankete katılanların yüzde 46’sı İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği tepkinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Yüzde 21’i bunun kabul edilebilir olduğunu söylerken, geri kalanı emin olmadıklarını belirtti.

Yaşlı ABD’lilerin görüşleri gençlerden oldukça farklıydı.

65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 53’ü İsrail’in tepkisini desteklerken, yüzde 29’u bunu kabul edilemez olarak nitelendirdi.

Kendisini İsrail’in sadık bir destekçisi olarak olarak gören Biden (81), Hamas tarafından düzenlenen saldırıya karşı İsrail’in karşılık verme hakkını güçlü bir şekilde savundu.

Biden, İsrail’e verdiği askeri ve diplomatik desteğe rağmen, İsrail liderlerini, Hamas’ın yönettiği Gazze Şeridi’nde sivilleri korumak için yeterli çaba göstermemekle de eleştirdi.

ABD seçimleri yaklaşırken, tüm dikkatler Biden’ın, Kasım ayında eski başkan Donald Trump’la yarışacağı seçimde zafer kazanması gereken Michigan eyaletine odaklanıyor.

Michigan’daki Müslümanlar ve Arap asıllı ABD’lilerin büyük bir kesimi bu rekabette belirleyici bir rol oynayabilir.

Anket, Demokratlar arasında Biden’ın Gazze’deki savaşı nasıl ele aldığına ilişkin görüşlerin karışık olduğunu da gösterdi.

Demokratların yüzde 34’ü Biden’ın İsrail’i kayırdığını, yüzde 29’u ise doğru dengeyi yakaladığını söyledi.

12 bin 693 kişinin katıldığı anket, ABD’li Müslümanların İsrail’e yönelik keskin eleştirel görüşlerini de ortaya koydu.

Müslümanların yüzde 21’i Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kabul edilebilir buldu.

Ankete göre ABD’li Yahudilerin yüzde 62’si, İsrail’in Gazze’deki savaşı yürütme şeklinin kabul edilebilir olduğunu söyledi.

Her ne kadar Yahudi cemaati, İsrail’i Evanjelik Protestanlardan daha fazla eleştirse de, bu oran ulusal ortalamanın üzerinde.


Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
TT

Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Gazze Şeridi’nde devam eden savaşa ilişkin ‘gergin’ olması beklenen bir toplantı yapmak üzere bugün İsrail’e gitti.

Ortadoğu’ya yönelik altıncı turunun son ayağı için Mısır’dan İsrail’e gelen Blinken’in, Gazze Şeridi’ne giren insani yardımın acilen artırılması gerektiğini vurgulaması ve İsrail’i Refah’ı işgal etmekten kaçınmaya çağırması bekleniyor.

Bu arada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), ABD’nin sunduğu, savaşın harap ettiği bölgede ‘derhal ateşkes’ çağrısında bulunan karar tasarısını oylaması planlanıyor.

Gazze Şeridi’ndeki en büyük hastane olan Şifa Tıp Kompleksi ve çevresi de dahil olmak üzere İsrail’in saldırıları devam ediyor.

İsrail ordusu, Pazartesi gününden bu yana kompleks ve çevresinde yaşanan çatışmalarda 140’tan fazla Filistinli ‘militanın’ öldürüldüğünü duyurdu.

Ordu sözcüsü Daniel Hagari dün akşam yaptığı açıklamada, “Şifa Tıp Kompleksi’ndeki operasyon devam ediyor. Bu, savaşın başlangıcından bu yana en fazla sayıda teröristi yakaladığımız bir operasyondur” dedi.

Blinken, savaşın başlamasından beş buçuk ay sonra, Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik müzakerelerde ‘yakınlaşma’ olduğunu söyledi.

ABD’nin BM Misyonu Sözcüsü Nate Evans dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısında bulunan karar tasarısının Cuma günü (bugün) BMGK’da oylamaya sunulacağını bildirdi.

Evans, “ABD son birkaç haftadır konsey üyeleriyle birlikte, rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak ve insani yardımların artmasına yardımcı olacak bir rehine anlaşmasının bir parçası olarak Gazze’de acil bir ateşkes sağlamayı hedefleyen devam eden diplomatik çabaları destekleyecek bir karar üzerinde ciddi bir şekilde çalışmaktadır” ifadelerini de kullandı.

AFP tarafından görülen karar tasarısında, her iki taraftaki sivilleri korumak ve Gazze’ye temel insani yardımların ulaştırılmasına olanak sağlamak için acil ve kalıcı bir ateşkese ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.


ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
TT

ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)

Robert Ford

Demokrat Parti en mutlu günlerini yaşamıyor. ABD ekonomisinin büyümesine, Wall Street borsasının en iyi durumda olmasına ve işsizlik oranının en düşük seviyelerde seyretmesine rağmen Demokratları endişelendiren başka bir şey var. Bu da Başkan Biden'ın birçok ulusal kamuoyu yoklamasında popülaritesinin düşmesi. Geçtiğimiz Şubat ayında The New York Times ve Siena tarafından yapılan bir ankette kayıtlı seçmenlerin yüzde 59'unun Biden hakkında olumsuz görüş bildirmesi de kayda değer endişe kaynaklarından biri.

Tarih, başkan adaylarının seçmenlerin çoğunluğunun kendileri hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu durumlarda seçim kazanmalarının çok zor olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen ankette seçmenlerin yüzde 65'i ABD'nin yanlış yönde ilerlediğini söyledi. Bu da seçmenlerin yön değiştirme konusunda büyük bir istek duyduğunu gösteriyor ki bu Beyaz Saray'daki başkan için iyiye işaret değil. Son zamanlarda yapılan tüm anketlerde olduğu gibi, söz konusu ankette de seçmenlerin neredeyse dörtte üçü Joe Biden'ın etkili bir başkan olmak için çok yaşlı olduğunu belirtti.

O halde, son zamanlarda yapılan tüm ulusal anketlerin, aradaki fark çok büyük olmasa da, Donald Trump'ı Biden'ın biraz önünde göstermesi şaşırtıcı değil. Times/Siena anketinde Trump yüzde 48’le öndeyken Biden ise yüzde 44’te kaldı. Wall Street Journal'ın Şubat ayının son haftasında yaptığı bir anket de Trump'ın yüzde 47, Biden'ın ise yüzde 45 oy aldığını gösterdi. Mart ayı başında CBS News tarafından yapılan bir diğer anket ise seçmenlerin yüzde 52'sinin Trump'ı desteklediğini, buna karşılık Biden'ın yüzde 48'de kaldığını gösterdi. Anketler ayrıca Trump'ı Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi kararsız eyaletlerde sürekli olarak Biden'ın önünde gösteriyor. Bir analist geçen hafta, Trump'ın Georgia ve Arizona'daki liderliğinin giderek arttığını ve Biden'ın Beyaz Saray'ı elinde tutmak için Kasım ayında Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya'da başarılı olmasının kesinlikle gerekli olduğunu belirtti.

Ekonomik koşulların iyileştirilmesi Biden'ın seçmen nezdindeki konumunu güçlendirebilir.

Michigan eyaletinin Biden için yaklaşan seçimlerdeki kritik önemi, özellikle de Arap-Amerikan toplumunun Biden'ın adaylığına ilişkin çekinceleri göz önünde bulundurulduğunda, göz ardı edilemez. Biden'ın 2020'de Michigan'daki kıl payı zaferi (150 bin oy), özellikle de eyaletteki ön seçimlerde 100 bin Demokratın kendisini desteklememeyi tercih ettiği düşünüldüğünde, her bir oyun önemini gözler önüne seriyor. Gazze politikasını değiştirme konusundaki tereddüt, Kasım ayında bu 100 bin seçmeni etkilemeye yardımcı olmayabilir. Demokrat Parti, bazı siyahi ve Latin seçmenlerin giderek Trump'a kaymasından endişe duyuyor. Söz konusu grupların uzun bir süre boyunca partinin ana tabanını oluşturduğu göz önüne alındığında bu endişe verici bir eğilim. Donald Trump'a karşı oy kullanmak ve Biden'ı desteklemek için 2020'de büyük sayılarda ortaya çıkan genç seçmenlerden bahsetmiyorum bile. Michigan gibi eyaletlerde yapılan son anketler ve sahadaki kanıtlar, genç seçmenlerin artık Biden’a oy verme konusunda hevesli olmadığını gösteriyor.

Demokrat Parti'nin alternatifi yok

Biden'ın seçim kampanyasını yönetenler uyandı ve mitinglerde Gazze ile ilgili protestoları dikkate alıp taktiklerini değiştirmeye başladı. NBC News, Biden'ın Gazze protestolarını önlemek için seçmenlerle küçük toplantılarda konuşacağını bildirdi. Ayrıca Başkan'ın Gazze protestolarının sıkça yaşandığı üniversitelere yapacağı ziyaretler de azaltılacak. Bu da Biden'ın genel olarak daha az seçmenle ve örneğin 2016'da Hillary Clinton'a kıyasla daha az genç seçmenle karşılaşacağı anlamına geliyor.

dfvdfev
Donald Trump, 16 Mart'ta Ohio eyaletindeki Vandalia şehrinde düzenlenen Cumhuriyetçi Parti mitinginde konuşuyor. (AFP)

Biden'ın seçim kampanyasının liderliği iyimserliğini koruyor ve seçime daha sekiz ay olduğunu ve iyileşen ekonomik koşulların Biden'ın seçmenler nezdindeki itibarını artırabileceğini ifade ediyor. Buna ek olarak, Demokrat Parti şu anda Biden'a uygun bir alternatif görmüyor. Kongre üyesi Dean Phillips ön seçimlerde bir rakipti, ancak Biden ön seçimlerde kesin zaferler kazanarak partinin muhtemel adayı olarak konumunu sağlamlaştırdı. Zamanlama göz önüne alındığında, yeni bir adayın ortaya çıkması ve yaklaşan ön seçimler için rekabetçi bir kampanya oluşturması için çok geç. Dolayısıyla Biden, 2024'te yeniden seçilme niyetiyle, kampanyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve endişelere rağmen Demokrat Parti'nin adayı olmaya hazırlanıyor.

Kimin çantasında yarım milyar dolar nakit var?

Biden'ın seçim kampanyası, Cumhuriyetçi Parti'nin karşı karşıya olduğu iç zorluklara işaret ederek, özellikle Arizona, Georgia ve Michigan gibi kritik eyaletlerde karşı karşıya olduğu mali kısıtlamaları ve bölünmeleri vurguluyor. Çoğunlukla Trump yanlıları ile ılımlı Cumhuriyetçiler arasında yaşanan bu iç mücadeleler giderek Trump'ın lehine dönüyor. Ancak eyalet düzeyindeki bu bölünmeler, Cumhuriyetçi Parti'nin kongre ve eyalet çapındaki adayları için kampanya fonu toplama çabalarını engelleyebilir. Eyalet düzeyindeki bu bölünmelerin Trump'ın ulusal başkanlık kampanyası üzerinde daha az etkisi olacak. Çünkü kaynak yaratma konusundaki basit yaklaşımı, büyük ölçüde sadık destekçilerden oluşan sağlam bir tabanın çevrimiçi bağışlarına dayanıyor.

Mali baskılar, devam eden hukuk mücadelelerinin ortasında Trump'ın seçim kampanyası için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Bununla beraber Biden tarafı, Trump'ın New York'taki iki davada da mahkûm edilerek büyük mali cezalara çarptırılmasının nakit akışı sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ve eski iş adamı Trump'ın nakit sıkıntısı çektiğini iddia ettiğinde haklıydı. Bu cezaların en önemlisi, 355 milyon dolar ve 98 milyon dolar da faizi olmak üzere toplamda yaklaşık 454 milyon dolar ticari dolandırıcılık mahkumiyetine bağlı son ödeme tarihi 25 Mart olan para cezasıdır. Bu ceza vade tarihine kadar da her gün 112 bin dolar artıyor. Buna ek olarak, bir başka mahkeme Trump'ı yazar Jean Carroll'a hakaret ettiği gerekçesiyle 83 milyon dolar tazminata mahkûm etti ve son ödeme tarihini 10 Mart olarak belirlendi. Bu nedenle Trump'ın önümüzdeki haftalarda bu cezaları ödemek için yarım milyar dolardan fazla para bulması gerekiyor. Trump her iki davayı da temyize götürürken, New York yasalarına göre, Carroll'ın davası için ek yüzde 10 da dahil olmak üzere, toplam taahhüdünü 545 milyon dolara çıkaran depozitonun tamamını peşin ödemesi gerekiyor. Bu mali baskılar, Trump'ın devam eden yasal mücadeleleri arasında seçim kampanyası ve kişisel mali durumu için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Trump'ın milyarder olduğu doğru, ancak Amerikalı bir finans analistinin belirttiği gibi Jeff Bezos, Elon Musk ve Donald Trump gibi büyük finansörlerin hiçbiri banka hesabında yarım milyar dolar nakit bulundurmuyor. Trump, Nisan 2023'te yaklaşık 400 milyon dolar nakit paraya sahip olduğunu iddia etti, ancak buna dair kanıt sunmadı. Şubat ayının sonlarında, avukatları dolandırıcılık davasındaki hâkimden ilk ödeme olarak 104 milyon doları kabul etmesini istedi, ancak yargıç 28 Şubat'ta bu talebi reddetti ve Trump'ın 454 milyon doların tamamını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. Bu arada, eğer Trump, Carroll davasında 9 Mart'a kadar 91 milyon dolar yatırmazsa, tutarın ödenmesi için Trump'ın mali veya gayrimenkul varlıklarına el koyma süreci başlatılacak. Trump'ın büyük ölçüde gayrimenkule odaklanan iş imparatorluğu büyük bir nakit sorunuyla karşı karşıya ve Mart ayında derhal çözülmesi gerekiyor.

Trump hukuki sorunlarını, ABD yargısı ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia etmek için kullanıyor.

Bu krizi çözmek için Trump, New York'taki binalar gibi bazı gayrimenkul varlıklarını satmaya çalışabilir. Ancak hızlı bir şekilde satması gerekecek ve alıcıların öncelikle binaların değerine ilişkin doğru değerlendirmelere ihtiyacı olacak. Buna ek olarak, Trump'ın hızlı bir şekilde satma ihtiyacı alıcılara pazarlıklarda avantaj sağlayacak. Trump'ın avukatları, eski başkanın cezaları nakit olarak ödeyemeyeceğini ve bunun yerine bir bono göndermeye çalışacağını kabul ettiler. Bu senet, Trump'ın yasal itirazlarının başarısız olması halinde mahkeme kararının ödeneceğine dair bir finans şirketinden alınan garantidir. Ancak finans şirketleri, sonuçta finans şirketinin mahkemeye ödeme yapması gerekirse, Trump'ın hisse senetleri, devlet tahvilleri, şirket tahvilleri ve nakit gibi hızlı bir şekilde satılabilecek varlıklarına erişim talep edecektir. Finans şirketi mülklerin şartlı tapusunu alabilir. Bu noktada söz konusu mülklerin finansal değerlemesi konunun özünü oluşturacak. Zira finans şirketi yüklü bir ücret talep edecektir. New York Times'ta 1 Mart'ta yayınlanan bir makalede bu ücretin en az yüzde üç olacağı tahmin ediliyor. Bu adli teminatın boyutu normalden çok daha yüksek olduğu için ücretlerin daha da yüksek olması muhtemel. Trump'ın avukatları bu kadar ağır para cezalarının Trump'ın işlerine kalıcı zarar vereceğini düşünüyor.

Trump'ın iş imparatorluğuna zarar veren likidite krizi bununla da kalmayacak ve Trump'ın başkanlık kampanyasına da zarar verecek. ABD seçim yasası uyarınca Trump, kampanyasını çoğunlukla internet üzerinden bağış toplayarak finanse etmek üzere ‘Amerika'yı Kurtar’ ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ (MAGA) adlı iki siyasi eylem komitesi kurdu. Bu komiteler 2023 yılının son altı ayında 36 milyon dolardan fazla bağış topladı. Kampanya bağışlarının büyük bir kısmının (24 milyon dolar) yasal masrafları karşılamak üzere yönlendirilmesi, Trump'ın doğrudan kampanya faaliyetlerine kaynak ayırma kabiliyetini kısıtladı. Bu siyasi eylem komiteleri aracılığıyla önemli miktarda fon toplanmasına rağmen, artan yasal zorluklar arasında önemli bir kısmın yasal harcamalara ayrılması, kampanya kaynakları üzerindeki mali baskıyı vurguluyor.

dsfvdfe
ABD Başkanı Joe Biden, 18 Mart'ta Beyaz Saray'da kadın sağlığına ilişkin araştırmaların genişletilmesine yönelik bir kararname imzaladı. (Reuters)

Bu sadece hukuk davalarını ilgilendiren bir konu, ancak ceza davaları başka bir hikâye. Çünkü Trump bu yıl Washington, New York ve Georgia'da dört farklı ceza davasında duruşmalarla karşı karşıya kalacak. Trump hukuki sorunlarını kullanarak Amerikan yargı sistemi ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia ediyor ve destekçileri de bu iddiaya inanıyor ve ona yardım etmek için milyonlarca dolar bağışlamaya devam ediyor. Ancak hukuki sorunlar Trump'ın kampanya kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Bu noktada Trump'ın Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin başına kendisine sadık birini atadığını belirtmekte fayda var. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerdeki eski rakibi, eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Nikki Haley, Trump'ın partinin parasını yalnızca seçim kampanyasına harcamak yerine avukatlarına ödeme yapmak için kullanacağı konusunda uyarmıştı.

Biden'ın geniş çaplı seçim kampanyasını başlatmak için hâlâ bolca vakti var.

ABD seçim kampanyasında sekiz ayın uzun bir süre olduğu doğrudur. Aynı zamanda ABD kamuoyu yoklamalarının seçimlerin kesin sonucunu tahmin etmede güvenilir bir kaynak olmadığı da doğrudur. Çünkü bunlar yalnızca geniş eğilimlerin genel bir göstergesidir. Dolayısıyla Biden'ın, muhtemelen maliyetli reklam çabalarını gerektirecek büyük ölçekli bir kampanya başlatmak için hâlâ bolca vakti var. Ancak yaşıyla ilgili endişeler, Gazze'ye yönelik tutumu ve güney sınırındaki yasadışı göçle ilgili zorluklar, kampanyasının ivme kazanmasında engel teşkil edebilir. Buna karşılık Trump, 6 Ocak 2021'de Kongre Binası'ndaki ayaklanmalarla ilgili tartışmalara rağmen 4 Mart'ta Yüksek Mahkeme'nin tüm eyaletlerde seçime girmesine izin veren kararından iyimserlik duyabilir. Ancak artan mali baskılar, devam eden dört ceza davasındaki mahkûmiyet tehdidiyle birlikte kampanyasını etkileyebilir. Tüm bunların ortasında, ikna edici bir üçüncü taraf adayının yokluğu, birçok ABD’linin yaklaşan seçimlerde Trump ve Biden arasında seçim yapmak zorunda kalmasına neden oluyor.

* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisi tarafından çevrilmiştir. 


ABD'de Florida ve Texas eyaletlerinin sosyal medya yasaları Yüksek Mahkemede tartışılıyor

(AA)
(AA)
TT

ABD'de Florida ve Texas eyaletlerinin sosyal medya yasaları Yüksek Mahkemede tartışılıyor

(AA)
(AA)

Florida eyaleti, 6 Ocak Kongre baskını sonrası Facebook, Twitter ve YouTube'un, dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın hesaplarını kapatmasının ardından 2021'de, teknoloji şirketlerinin devlet görevlisini yasaklayamayacaklarına ilişkin kanun çıkardı.

Texas eyaleti de Florida'dan kısa süre sonra sosyal medya platformlarını sitelerindeki "siyasi içeriği" kaldırmaktan men eden kanunları kabul etti.

Bu şirketleri temsilen "NetChoice" ve "The Computer&Communications Industry Association" dernekleri, ABD Anayasası Birinci Değişikliği bağlamında gazeteler nasıl kendi içeriğine karar veriyorsa şirketlerin de platformlarına dair kararları verme hakları bulunduğunu savunarak, yasaları temyize taşıdı.

Dernekler, Anayasa'nın Birinci Değişikliği'nin şirketlere istedikleri içeriği platformlarından kaldırma hakkı verdiğini çünkü ürünlerini ve içeriklerini korumaları için editoryal seçimler yapabilme haklarını koruduğunu belirtti.

Davanın dün 4 saatten uzun sözlü duruşmalarında tarafları dinleyen Yüksek Mahkeme yargıçları, Florida ve Texas eyaletlerinin 2021'de geçirdikleri yasaların sakıncalı görülebileceğine, diğer yandan tamamının da bloke edilemeyeceğine dair düşüncelerini ifade etti.

Yargıçlar, söz konusu yasaların, şirketlerin ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerdeki editoryal takdir yetkisini sarsabileceği endişesini dile getirdi.

Eyaletlerin yasalarını eleştirenler, yasalarla sosyal medya platformlarında Neonazi gibi aşırıcı içeriklerin daha fazla yayılabileceğini, yasaları savunanlar ise tartışmalı tüm meselelerin sosyal medya platformlarında kaldırılabileceğini belirtiyor.

Bazı uzmanlar, Anayasa'nın Birinci Değişikliği'nin basın özgürlüğünün yanı sıra ifade özgürlüğünü korumayı amaçladığını vurgulayarak, sosyal medya şirketlerine bu madde kapsamında sınırsız güç verilmesinin sonuçlarından da endişeli olduklarını kaydediyor.


Eski ABD Başkanı Trump, yaklaşık 454 milyon dolar cezaya çarptırıldığı davayı temyize götürdü

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
TT

Eski ABD Başkanı Trump, yaklaşık 454 milyon dolar cezaya çarptırıldığı davayı temyize götürdü

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)

Trump'ın avukatları, Temyiz Mahkemesine sundukları dilekçede, tazminat kararına itiraz etti.

Avukatlar, temyiz başvurusunda, hükmü veren yargıç Arthur Engoron hakkında "yetkisini kötüye kullanma", "yetkisini aşma" ve "kararda hukuki veya olgusal bir hata" olup olmadığının araştırılması talebinde bulundu.

Engoron'un hükmettiği yaklaşık 355 milyon dolar para cezasının, faizle yaklaşık 454 milyon dolara çıktığı ve Trump'ın ödemesi gereken tutarın günde yaklaşık 112 bin dolar arttığı kaydediliyor.

Temyiz Mahkemesi, Engoron'un kararını bekletme, ceza tutarını düşürme, cezayı değiştirme veya tamamen iptal etme yetkilerine sahip bulunurken; Trump aleyhinde karar çıkması halinde ise eski Başkan'ın avukatlarının kararı bir üst mahkemeye taşıyabileceği belirtiliyor.


New York'ta, Biden'ı protesto eden 50'ye yakın protestocu gözaltına alındı

(AA)
(AA)
TT

New York'ta, Biden'ı protesto eden 50'ye yakın protestocu gözaltına alındı

(AA)
(AA)

Manhattan'daki Rockefeller Plaza binasında bulunan NBC televizyon kanalının lobisini basan yüzlerce protestocu, Biden'ın Amerikalı komedyen Seth Meyers'in programına katılmasını engellemeye çalıştı.

NBC binasının lobisinde oturma eylemi yapan çoğu Yahudi asıllı Filistin yanlısı aktivist, açtıkları pankartla, Gazze'de soykırım yapmakla suçlanan İsrail'e "acil ateşkes", Biden'a da ABD'nin İsrail'e yaptığı desteği sonlandırma çağrısında bulundu.

Göstericilerin taşıdığı büyük pankartta, "Yahudilerden Biden'a; Soykırımı silahlandırmayı durdurun" yazısı dikkat çekti.

New York Polis Teşkilatı (NYPD) tarafından televizyon binasının çevresinde ve lobisinde geniş güvenlik önlemleri alındığı görüldü. 50'ye yakın gösterici de gözaltına alınarak polis otobüslerine bindirildi.


Washington, Sudan ordusunu ‘yardımları’ engellemekle suçluyor

Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
TT

Washington, Sudan ordusunu ‘yardımları’ engellemekle suçluyor

Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)

ABD Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Sudan ordusunun Çad sınırında insani yardımı yasaklama ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kontrol edilen bölgelere yardımların erişimini engelleme kararıyla ilgili derin endişesini dile getirdi. Ayrıca HDK’nin, kontrol ettiği bölgelerdeki evleri, pazarları ve insani yardım depolarını yağmalamasını da kınadı.

ABD’nin açıklamasında, Sudan’daki çatışmanın her iki tarafına da Cidde Bildirgesi çerçevesinde sivillerin korunması ve onlara yardımların ulaştırılmasının kolaylaştırılması konusunda uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülükleri hatırlatıldı. Sudan hükümeti ise ABD’nin suçlamalarını reddetti ve bunları ‘yalan’ olarak nitelendirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın tutumunun ‘orduyu bu suçlamalara çekmek amacıyla herkese kınama dağıtmak ve zorba bir şekilde davranmak’ olduğu vurgulandı.

Bu arada, Sivil Tekkadum Koalisyonu tarafından Sudan’ın siyasi ve sivil bileşenlerine yönelik Nairobi’de düzenlenen bir çalıştayda, ülkedeki savaş sonrası anayasal düzenlemelere ilişkin konular tartışıldı.


Trump'tan bir ön seçim zaferi daha: "5 Kasım mahşer günü olacak"

2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
TT

Trump'tan bir ön seçim zaferi daha: "5 Kasım mahşer günü olacak"

2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)

Eski ABD lideri Donald Trump, Güney Karolina'daki ön seçimde rakibi Nikki Haley'i rahatça geçerek başkan adaylığı için önemli bir adım daha attı.

Trump oyların yüzde 59,8'ini alırken, Haley'nin oy oranı yüzde 39,5'ta kaldı. Seçim öncesi eyalette yapılan anketlerin ortalaması Trump'ın 27 puan fark atacağını öngörüyordu. Ancak fark beklendiği kadar fazla olmadı. 

Haley'nin Güney Karolina doğumlu olması ve daha önce iki dönem eyaletin valiliğini yapmasına rağmen ön seçimi Trump'ın kazanması, Haley'e yönelik adaylıktan çekilme çağrılarını da artırdı.

Anketlerdeki beklentilerin ötesinde bir performans sergileyen Haley, en azından 5 Mart'ta 15 eyalette birden yapılacak ön seçimlere kadar yarıştan çekilmeyeceğini söyledi.

Haley, "Yüzde 40 küçük bir grup değil. Alternatif istediğini söyleyen çok fazla seçmen var. Amerikalıların çoğunluğu hem Donald Trump'ı hem de Joe Biden'ı onaylamazken bu savaştan vazgeçmeyeceğim" diye konuştu.

Trump'ın başkanlık döneminde ABD'nin BM Büyükelçisi olarak görev yapan Haley, "Gelecek 10 günde, 21 eyalet ve bölge daha seçimini yapacak. Tek bir adayın olduğu Sovyet tarzı bir seçimdense gerçek bir tercihe sahip olma hakları var" dedi.

Güney Karolina'daki sonuçlarla birlikte Trump şu ana kadar ön seçim yapılan 5 eyaletin hepsinde kazanmış oldu. Eski ABD lideri geçen aylarda Iowa, New Hampshire, Nevada ve Virgin Adaları'ndaki ön seçimlerden zaferle çıkmıştı.

Zafer konuşmasında Haley'den bahsetmeyen Trump, "Cumhuriyetçi Parti'yi hiçbir zaman şu an olduğu kadar birleşmiş görmemiştim. Joe Biden'ın gözünün içine bakacağız. O ülkemizi yok ediyor. Biz de ona, 'Defol Joe, kovuldun' diyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Trump, 5 Kasım'da yapılacak başkanlık seçiminde Joe Biden'ı mağlup etmesi durumunda bunun ABD için "mahşer günü", kendisi için de "nihai ve kesin intikam" olacağını söyledi.

Seçim sonuçlarının ardından Trump'ın kampanya ekibinden yapılan açıklamanın hedefindeyse Nikki Haley vardı.

Açıklamada, "Haley'nin hayalleri muhakemesinin önüne geçti. O artık gerçeklik içinde yaşamıyor" dendi.

Independent Türkçe


ABD'de donmuş embriyoların insan sayılacağına yönelik mahkeme kararı tüp bebek işlemlerini vurdu

ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
TT

ABD'de donmuş embriyoların insan sayılacağına yönelik mahkeme kararı tüp bebek işlemlerini vurdu

ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)

ABD'de Alabama Yüksek Mahkemesi'nin donmuş embriyoların da çocuk sayılacağı ve onlara zarar veren kişilerin yasal olarak sorumlu tutulabileceğine hükmetmesinin ardından tüp bebek işlemleri durdu.

Eyaletin en büyük hastenesi olan Alabama Üniversitesi Hastenesi, yargı konusu olabileceği endişesiyle tüp bebek işlemlerinin askıya alındığını açıkladı.

Hastaneden yapılan açıklamada, kadınlardan yumurtalık alımının süreceği ancak yumurtaların döllendirildiği aşamaya geçilmeyeceği ifade edildi.

Açıklamada, "Bu durumun tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmaya çalışan hastalarımızı etkilemesinden dolayı üzgünüz. Ancak hastalarımız ve doktorlarımızın yasal soruşturmayla karşı karşıya kalabileceği durumları değerlendirmeliyiz" dendi.

Tıp uzmanları, yargı kararının Alabama'daki doğurganlık tedavileri için olumsuz sonuçlar üretebileceği uyarısında bulunurken, muhafazakar gruplarsa en küçük embriyonun dahi yasal korumayı hak ettiğini belirterek kararı takdirle karşıladı.

Alabama Yüksek Mahkemesi'ne taşınan dava, 2020'de bir doğum kliniğinde embriyoları kaybolan üç çift tarafından açılmıştı.

İddiaya göre klinikteki bir hasta embriyoların tutulduğu odaya girmiş, burada embriyoların tutulduğu kapları eline alıp kazayla düşürdükten sonra embriyoların kaybına neden olmuştu.

Bunun üzerine yargı yoluna giden çiftler, eyalette yürürlükte olan Küçüğün Yanlışlıkla Ölümü yasası kapsamında şikayette bulunmuştu. Yasa fetüsleri kapsam alanına alsa da tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyolar hakkında bir hüküm sunmuyordu.

Bir alt mahkeme embriyoların bir insan veya çocuk sayılamayacağına hükmetse de Alabama Yüksek Mahkemesi davacı çiftlerden yana tavır alarak donmuş embriyoların çocuk sayılacağına hükmetti.

Karar tüp bebek yöntemine herhangi bir yasak veya kısıtlama getirmiyor. Ancak hukukçular kararın, tüp bebek yönteminin bazı yönleriyle ilgili karmaşa yaratacağını düşünüyor.

Bunlardan biri de embriyoların insan sayılması durumunda, kliniklerin onları hangi akla kullanıp, depolayacağı yönündeki soru işaretleri.

Üreme Hakları Merkezi'nde politika direktörü olarak görev yapan Elisabeth Smith konuyla ilgili, "Tüm embriyolar kullanılmıyor ve kullanılamaz. Bu nedenle embriyolara yasal kişilik vermek tüp bebek kullanımında korkunç sonuçlara neden olabilir" diye konuştu.

Alabama, 2022'de ABD Yüksek Mahkemesi'nin ilgili kararının kürtajı tamamen yasaklayan eyaletlerden biri olmuştu.

Hukukçular ve üreme hakları savunucuları, Alabama Yüksek Mahkemesi'nin embriyo kararının diğer eyaletler tarafından da uygulamaya konmasından endişe ediyor.

Independent Türkçe