Mutsuz çocukluk yaşayan dâhilerin hikayeleri

Elon Musk küçükken sağır olduğu sanılarak ameliyata alındı.

Albert Einstein (AFP)
Albert Einstein (AFP)
TT

Mutsuz çocukluk yaşayan dâhilerin hikayeleri

Albert Einstein (AFP)
Albert Einstein (AFP)

Fidel Spiti
Annelerin bir araya gelerek çocuklarından bahsettiğini varsayalım. Burada annelerden biri mutlaka çocuğunun yaşının üzerinde bir zekaya sahip olduğunu gösteren hareket, söz ve davranışlarda bulunduğunu söyler. Hatta bir araya gelindiğinde genel olarak bilmiş ve doğuştan gelen bir zekaya sahip olduğu için yaşından büyük olduğu söylenen çocuklar vardır. Bunun sebebi dahi olarak nitelenen Einstein, Isaac Newton, Nietzsche, Elon Musk ve Bill Gates gibi birçok bilim insanı, yazar, sanatçı filozof ve iş insanının hayat hikayeleridir. Zira bu gibi isimler hakkında çocukken sınıflarında mesafeli, içine kapanık ya da yeteri kadar zeki değillermiş gibi durdukları, kendi işlerine baktıkları ya da sanki tek başlarına bir balonun içinde yaşıyormuş gibi göründükleri ancak büyüdüklerinde birçoğunun çocukluklarından beri istemsiz bir şekilde seçiyor gibi göründükleri alanlarda birer dahi oldukları söylenir.
Bu bir araya gelen annelere dönecek olursak... İçlerinden biri mutlaka çocuğunu bu sıfatlarla tanımlayıp geleceğinin çok parlak olduğunu söyler. Bunun başlıca sebebi dahiye dönüşen tuhaf tipteki çocuklarla karşılaştırma yapmaktır. İkinci sebebi de günümüz çocuklarının devasa miktarlarda bilgi almak için yararlandığı, doğuştan gelen zekadır. Çocuklar gözlerini açtıkları ilk anlardan itibaren bilgiyi, bütün şekillerde ve renklerde bilgi çıkan elektronik aletlerden almaya başlıyorlar. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bu durum öyle bir boyuta ulaştı ki bugün 10 yaşındaki bir çocuğun, iki veya daha fazla yüzyıl önce yaşamış bir insanın tüm hayatı boyunca aldığı bilgilerden kat be kat daha fazla bilgi aldığı söylenir oldu.
Portrait_of_Sir_Isaac_Newton,_1689.jpg
Isaac Newton. (Getty Images)

Dahilik göstergeleri
Ne mutlu ki dahilerin çocuklukları ile ilgili söylentiler şakaya ya da efsaneye dönüşmüyor. Her dönem iletişim, iş, bilim ya da edebiyat dünyasından bir dahi çıkar ve bize müthiş bir zeka örneği gösterir. Bu da bizi bu kişinin küçüklüğünü nasıl geçirdiğini öğrenmek için çocukluğuna inmeye yöneltir. Mark Zuckerberg, Bill Gates ve Elon Musk bu kategoride yer alır. Arama motorlarında pek çok kez bu kişilerin çocuklukları araştırılmıştır. Gerek kendileri tarafından gerekse özel şirketler tarafından olsun, haklarında yapılmış filmler ve belgeseller vardır. Hepsinde bu kişilerin hayatlarının hikayesi anlatılır ve tuhaf çocukluklarına odaklanılır.
Örneğin Elon Musk'ın annesi yakın bir zamanda yaptığı açıklamada, çocukken Elon'a seslendiklerinde veya onunla konuştuklarında cevap vermediği için sağır olduğunu düşündüklerini ve bu yüzden Musk’ın burnunu ve kulaklarını ameliyat ettirdiklerini söyledi. Ancak daha sonra Musk’ın sağır olmadığını, sadece kendi dünyasında yaşadığını anladıklarını belirtti.
Bill Gates'in annesinin söylediklerine geçmeden önce Musk ve Gates'in iki varlıklı aristokrat ailede sıkı aile terbiyesi kuralları ile yetiştirildiğini belirtmekte fayda var. Hatta Musk’ın babası Errol, bir keresinde “O kadar çok paramız vardı ki bazen kasamızı bile kapatamıyorduk” demişti.
Gates’in annesine göre oğlu küçük odasına kapanıp kitapları silip süpürüyordu. Herhangi bir nedenle kimsenin odasına girmesine izin vermiyordu. Bu durum, kardeşlerinin yanı sıra anne-babasıyla olan ilişkisindeki soğukluğu nedeniyle aileyi, oğullarını içlerine döndürmek ve aile bağlarını kuvvetlendirmek için bir aile psikiyatristinden yardım almaya itti. Annesi oğlunun kafasına koyduğu şeyi yapacağını çünkü küçüklükten beri bunun böyle olduğunu söyledi.
1235973626.0.jpg
Bill Gates. (Getty Images)

Dahiliği açıklamaya çalışan araştırmalar
Bu nedenle sosyal ve psikolojik bilimler ve bunların birçok dalında bireyin kişiliğini oluşturan başlangıç noktası olarak çocukluğu konu alan çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmalar, üstün zekalı olan çocuğun kişiliğindeki dahiliğin tezahürlerini veya bir annenin oğlunun dahi olduğuna ilişkin işaretleri anlamasını sağlayacak vakaları incelemeye çalışır. Hem ciddi hem de ciddi olmayan birçok türü olan bu çalışmalar, birçok ebeveynin ve eğitim kurumunun ilgisini çekmiştir. Gelişim ve ilerlemenin, ebeveynlerin çocuklarının yaptığı gibi takip edemeyeceği kadar hızlandığı bir zamanda, ebeveynlerin ve çocukların arasında oluşan kültürel, bilimsel ve teknolojik boşluk yüzünden bu kadar ilgi gösterilmesi normal.
Fiona Tapp ‘Oğlunuz sadece zeki mi yoksa entelektüel seçkinlerden biri mi?’ başlıklı araştırmasında şu ifadelere yer verdi:
“Tüm ebeveynler, çocuklarının özel ve benzersiz olduğuna inanmak ister. Ki öyledirler de! Ancak bazı çocukların kaderinde geleceğin büyük düşünürleri olmak vardır. Peki, küçük çocuğunuzun zeki olmaktan daha fazlası olduğunu nasıl anlarsınız?”
Tapp’e göre olağanüstü düzeyde yetenek veya yeterlilik sergileyen çocukların değerlendirilmesi, yalnızca test puanlarına güvenmekten çok daha karmaşık bir süreç. Zira üstün zekalılığın göstergesi olup testle ölçülemeyen başka işaretler de var. Üstün Yetenekli Çocuklar Gelişimsel ve Davranışsal Pediatri Bölümü’nden doktor Eboni Hollier’e göre bir dahi yetiştiriyor olabileceğinizin ilk işaretlerinden biri, nispeten karmaşık bilgileri genellikle kendilerinden beklenenden daha erken yaşta öğrenmeleridir. Dil becerileri yaşının düzeyinden çok daha yüksek olabilir. Kitap kurdu olma eğilimleri vardır. Dahi çocuklar, aynı yaştaki diğer çocuklara göre daha hızlı ve daha erken yaşta okumayı sökerler. Anlam ve zevk için okumaktan hoşlanırlar. Bir şeylerin nasıl işlediğine dair en ufak ayrıntıları öğrenme konusunda doyumsuz bir merakları vardır.
SuperBaby üzerinden doktorasını almış olan Niranjan Reddy, üstün yetenekli çocukların sadece oyunlardaki ve aktivitelerdeki kalıpları ve şekilleri fark etmekle kalmayıp aynı zamanda tekrarlanan davranışları, aktiviteleri ve eylemleri akranlarından daha kolay anlayabildiklerini öne sürdü. Üstün yetenekli çocuklar, farklı ilgi ve yetenekleri olan akranlarıyla iletişim kurmakta zorlanabilirler. Zeki çocuklar genellikle sınıfta sıkılırlar çünkü yaptıkları iş onlara çok kolay gelir ve daha büyük akranlarıyla daha heyecan verici bir sohbet arayışı içine girerler.

Elon Musk ve sosyal medya
The Guardian’dan Natalie Sherman’ın kaleme aldığı haber ile Elon Musk’a geri dönelim. Sherman, Musk’ın anne babasının boşanması, okulda zorbalık görmesi ve Asperger sendromu nedeniyle sosyal ipuçlarını yakalamakta zorluk çekmesinden ötürü çocukluğunu zor olarak tanımladığını belirtti. Çok geçmeden Musk’ın üniversiteye gitmek üzere evinden kaçtığını da sözlerine ekledi.
Elon Musk ile üniversitede tanışan ve 2000 yılında evlenen, yazar olan ilk eşi Justine Musk, 2010 yılında kaleme aldığı bir yazısında, Musk'ın milyar dolarları olmadan önce bile ‘hayırı cevap olarak kabul eden bir adam olmadığını’ yazmıştı. Düğünlerinde dans ederken kendisine, baskın bir erkek olduğunu kastederek “Bu ilişkide alfa benim” dediğini de sözlerine eklemişti.
2015 yılında çıkan bir biyografide yazar Ashlee Vance, Bay Musk'ı ‘bolca egoya’ sahip ‘her şeyi bilen, çatışmacı’ biri olarak tanımladı. Ancak aynı zamanda başkaları ile iletişim kurma şeklini kontrol edemeyen beceriksiz bir dansçı ve toplum karşısında konuşmaktan çekinen biri olduğunu da söyledi.
İki kez aynı kadından olmak üzere toplamda üç kez boşanan Musk, esrara düşkün olduğunu daima açıkça dile getiriyor. Röportajlarından birinde “Günahlarımı bir liste yapsanız, dünyadaki en kötü insan benmişim gibi görünür” demişti.
Doğrudan yaptığı siyasi bağışlar, bunca serveti olan bir adam için küçük görünüyor. Zira Politico'ya göre 2004'ten bu yana partiler arasında neredeyse eşit bir şekilde bölerek sadece 100 bin dolar bağışta bulundu. Son zamanlarda Cumhuriyetçilere yönelmiş olsa da 2011'de eski ABD Başkanı Barack Obama'ya ve 2015'te Demokrat aday Hillary Clinton'a destek olmuştu.

Dahilik: Geç konuşma ve öğrenme
Bill Gates’in ‘Gates’in Beyninin İçi’ (Inside Bill’s Brain) adında ‘Netflix’te gösterilen kendi belgeselinde, bu yaşına rağmen seyahat ederken halen özel uçağında iki kitap bitirdiği görülüyor. Menajeri ve özel sekreteri, kitabı sanki gözleriyle fotoğraf çekiyormuş gibi inanılmaz bir hızda okuduğunu ve içindeki her şeyi anladığını söylüyor.
Karısı Melinda bu belgesel işini ve adını öğrendiğinde, kahkaha atarak yapımcılara “Beyninin içine girmenizi tavsiye etmem. Çünkü içinde kaybolabilirsiniz” demişti.
Teorileri ile evrene, varlığa ve fiziğe bakış açısını kökten değiştiren bilim adamı Einstein ise üç yaşına kadar konuşamamış ve okulda çocuklara uyum sağlamakta zorlanmıştı. Zira kendisi oldukça utangaç ve içine kapanık bir çocuktu. Genelde susup düşüncelere dalar ve yaşıtlarıyla oyun oynamazdı.
Akademik düzeyden bakarsak; Einstein çok yavaş okuyup konuştuğu gibi anlamakta ve kavramakta da güçlük çekiyordu. Herhangi bir akademik başarı göstermemiş, bu da matematikte birden fazla kez başarısız olmasına neden olmuştu.



Düşle gerçek arasında: The Sandman'in ruhunu taşıyan 7 dizi

The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
TT

Düşle gerçek arasında: The Sandman'in ruhunu taşıyan 7 dizi

The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)
The Sandman'in başrolündeki Tom Sturridge, Rock'n Roll Teknesi (Pirate Radio) ve Jack Kerouac uyarlaması Yolda'yla (On the Road) da tanınıyor (Netflix)

Neil Gaiman'ın aynı adlı çizgi roman serisinden uyarlanan The Sandman, yalnızca büyüleyici görselliğiyle değil; mitolojiye, rüyaya ve insan doğasına dair anlattıklarıyla da izleyicide derin bir iz bırakıyor. Lord Morpheus'un sonsuzlukla sınanan yolculuğu, evrenin büyük güçleriyle mücadele ederken içsel bir dönüşüme de kapı aralıyor.

Abonelerden gelen tepkilere inat Netflix, popüler dizilerini parçalar halinde yayımlamaya devam ediyor. Tabii bu furyadan çok sevilen The Sandman de nasibini aldı. Dizinin ikinci sezonu üç kısma ayrıldı. İlk 6 bölüm, 3 Temmuz'da izleyiciyle buluştu. İkinci kısım 24 Temmuz'da, özel bölümse 31 Temmuz'da yayına girecek. O halde yeni bölümleri beklerken, bu büyülü evrene benzer tonlardaki başka yapımları keşfetmenin tam zamanı.

Listemizde, yine Neil Gaiman imzalı Good Omens ve Amerikan Tanrıları (American Gods) gibi tanıdık eserlerden uyarlanan yapımların yanı sıra tanrılarla insanlar arasındaki çizgiyi sorgulayan, kadim mitleri günümüzle buluşturan güçlü diziler de yer alıyor. Her biri, tıpkı The Sandman gibi gerçekle hayal arasındaki sınırları zorluyor; evrenin karanlık ve büyülü köşelerinde yeni kapılar aralıyor.

Eğer siz de hâlâ rüya aleminden çıkamadıysanız, bu 7 dizi sizi fazlasıyla tatmin edecek.

Good Omens

Neil Gaiman imzalı Good Omens, tıpkı The Sandman gibi eski mitleri ve dini anlatıları bambaşka bir bakış açısıyla yeniden yorumluyor. Dizinin merkezinde, dünyanın sonunu engellemeye çalışan bir melek ve bir şeytan var: Aziraphale ve Crowley. Birbirinin zıttı bu iki varlık arasındaki dostluk, dizinin en etkileyici duygusal eksenini oluşturuyor. Michael Sheen ve David Tennant'ın uyumu, karakterlerin kimyasını büyüleyici hale getiriyor.

Dizi, kıyameti durdurma çabası etrafında şekillenirken, kadim güçlerin dünyaya müdahalesini insani bir mercekten izlememizi sağlıyor. The Sandman'deki ebediler (Endless) gibi, Good Omens de doğaüstü varlıkları şaşırtıcı derecede insani çatışmalarla resmediyor. Yalnızlık, özgür irade, inanç gibi temalar bu iki dizide de derinlikli bir biçimde işleniyor.

ghyjuık
Fotoğraf: Amazon Prime Video

Dizinin esin kaynağı Gaiman'la Terry Pratchett'ın birlikte yazdığı 1990 tarihli aynı adlı roman; uyarlaması ise fazlasıyla özgün ve zekice. 6 bölümlük ilk sezon, mizah ve mitolojiyi başarılı şekilde harmanlarken, ikinci sezon hikayeyi daha da genişletiyor. Tanrı'nın sesinden iblislere kadar uzanan karakter galerisi, diziyi hem eğlenceli hem düşündürücü kılıyor.

Eğer The Sandman'in evrenini ve anlatım tarzını sevdiyseniz Good Omens kaçırmamanız gereken bir yapım. Tuhaf, büyülü ve bir o kadar da dokunaklı...

IMDb: 8.0
Nereden izlenir: İlk iki sezon Amazon Prime Video'da, üçüncü sezon bekleniyor

Supernatural

Başlangıçta haftalık canavar avlarına odaklanan basit bir korku dizisi olarak başlayan Supernatural, zamanla mitolojik tanrılar, melekler, iblisler ve folklorik yaratıklarla dolu devasa bir evrene dönüştü. Zamanla kült mertebesine ulaşan dizi, tıpkı The Sandman gibi eski ve yeni varlıkların çatışmasına sahne olan bir mitoloji yelpazesi sunuyor. 

Supernatural'ın merkezinde, annelerinin bir iblis tarafından öldürülmesinin ardından avcılığa atılan Winchester kardeşler var. Dean ve Sam'in hikayesi, zaman içinde kişisel kayıpların ve kozmik savaşların iç içe geçtiği karanlık bir yolculuğa dönüşüyor. 

hyuı8
Fotoğraf: The WB

Özellikle Lucifer, Ölüm ve Tanrı gibi figürlerin işlenişi, The Sandman'deki Sonsuzlar'ın varoluşsal temalarını çağrıştırıyor. Dizideki melek-iblis dinamikleri, Gaiman evrenine benzer şekilde siyah-beyazın ötesinde bir ahlaki gri alan sunuyor. Zamanla mitlerin ve inançların günümüzle nasıl evrildiğini sorgulayan yapısıyla Amerikan Tanrıları ve The Sandman'le aynı damarları paylaşıyor. 

Estetik açıdan daha sade bir çizgide ilerleyen Supernatural, karakter derinliği ve evrenin genişliğiyle büyük etki yaratıyor. Öyle ki Dean'in meşhur arabası 1967 Chevrolet Impala, The Sandman'in gotik şatosu kadar ikonik hale geldi. 

Supernatural'ın 15 sezon boyunca evrim geçiren anlatısı, sadık bir hayran kitlesi hatta bir topluluk oluşturdu. Ve final sezonuyla birlikte, 327 bölüm süren epik mitoloji tamamlandı. 

Kısacası Supernatural, Gaiman evrenini sevenler için hem tanıdık hem de özgün bir deneyim sunuyor. Uzun bir yolculuğa çıkmak isteyenlere birebir...

IMDb: 8.4
Nereden izlenir: İlk 7 sezon Amazon Prime Video'da

Amerikan Tanrıları (American Gods)

Neil Gaiman’ın aynı adlı romanından uyarlanan Amerikan Tanrıları, görsel açıdan çarpıcı ve tematik olarak derin bir fantastik drama. 

Dizinin merkezinde, eski mahkum Shadow Moon'un, gizemli Bay Wednesday'in koruması olmasıyla başlayan tuhaf ve büyülü bir yolculuk yer alıyor. Shadow kısa sürede, eski tanrılarla yeni tanrılar arasında patlak veren bir savaşın tam ortasında buluyor kendini. Eski tanrılar mitlerden ve inançlardan beslenirken, yeni tanrılar teknoloji, medya ve tüketim kültürünü temsil ediyor.

cvfbgh
Fotoğraf: Starz

Her iki dizide de karşımıza çıkan ortak noktalardan biri, insanlığın kolektif bilinçaltındaki figürlerin somutlaştırılması. The Sandman gibi Amerikan Tanrıları da bu yolla çağdaş bir mitoloji yaratıyor. İki dizide de tanrılar, iblisler ve hayali varlıklar duygusal, kırılgan ve fazlasıyla insani. Her iki yapım da gerçeklikle rüya, inançla kimlik arasında salınan bir anlatım dili kuruyor.

Dizinin özellikle ilk sezonu stilize anlatımı, şiirsel diyalogları ve derin metaforlarıyla büyük övgü aldı. Heroes, Pushing Daisies ve Hannibal'ın yazarı Bryan Fuller'ın elinden çıkan bu ilk sezon, görsel anlatımıyla The Sandman'in çizgi roman estetiğini anımsatıyor. Ancak yaratıcı kadroda sıkça yapılan değişiklikler, dizinin sonraki sezonlarında tutarlılığı zaman zaman sekteye uğratıyor. Buna rağmen Amerikan Tanrıları, izleyicisine görsel ve düşünsel anlamda zengin bir deneyim sunmayı sürdürüyor.

Tanrılar arasında geçen bu epik mücadele, modern çağda anlam arayışını simgeliyor. Eğer The Sandman'in felsefi arka planını ve varoluşsal sorularını sevdiyseniz, Amerikan Tanrıları sizi de içine çekecektir.

IMDb: 7.6
Nereden izlenir: Yakında Amazon Prime Video'da

Lucifer 

Lucifer, cehennemin efendisini Los Angeles sokaklarına taşıyan sıradışı bir hikayeyle başlıyor. Neil Gaiman'ın evreninden çıkan bu karakter, kendi dizisinde suçla, kimlikle ve aşkın karmaşık doğasıyla yüzleşiyor. Tom Ellis'in karizmatik performansı, şeytana hem insani bir boyut hem de mizah katıyor. 

yjuıo
Fotoğraf: Fox / Netflix

Dizinin merkezinde, Lucifer'la dedektif Chloe Decker arasındaki gerilimli ve duygusal bağ yer alıyor. The Sandman'de Gwendoline Christie'nin karanlık ve soğukkanlı Lucifer'ı varken, burada daha esprili ve içsel çatışmalarla boğuşan bir Lucifer'la tanışıyoruz. İki dizide de Lucifer karakteri benzer mitolojik köklerden geliyor ama anlatım tonları ve dünyaları epey farklı. 

Lucifer, tıpkı The Sandman gibi kozmik varlıkları insani meselelerle buluşturuyor. Cennet, cehennem, melekler ve şeytanlar arasındaki savaş, modern bir suç dramasının içine başarıyla yedirilmiş. İlk bölümlerde daha çok polisiye ağırlıklı ilerleyen dizi, zamanla felsefi ve duygusal katmanlar kazanıyor. İyilik, hür irade ve kefaret gibi temaları sürükleyici bir dille işliyor. 

Mitolojiyle günümüzü buluşturan anlatılar ilginizi çekiyorsa, Lucifer da mutlaka şans verilmesi gereken dizilerden biri.

IMDb: 8.0
Nereden izlenir: Netflix

Penny Dreadful

Penny Dreadful, karanlık gotik edebiyatın en tanıdık yüzlerini bir araya getirerek hem korkutucu hem de büyüleyici bir anlatı sunuyor. Dorian Gray'den Drakula'ya, Frankenstein'dan Van Helsing'e uzanan karakter yelpazesi, hikayeye mitolojik bir derinlik katıyor. 

Tıpkı The Sandman gibi, bu dizi de popüler figürleri bambaşka yorumlarla karşımıza çıkarıyor. Eva Green'in canlandırdığı Vanessa Ives, tıpkı Morpheus gibi kaderle boğuşan gizemli bir karakter. Dizi, insanın içindeki karanlıkla yüzleşme temasını hem görsel hem de duygusal düzlemde işliyor. Gotik edebiyatın ruhunu taşıyan atmosferi, detaylı kostümleri ve stilize anlatımıyla kendine has bir dünya kuruyor. Her bölüm, kimi zaman bir rüya ya da kabus gibi, izleyiciyi hem büyülüyor hem de rahatsız ediyor. 

dfg
Fotoğraf: Showtime

Penny Dreadful, mitler, günahlar ve lanetlerle beslenen hikayesiyle metafizik korkuyu somutlaştırıyor. The Sandman'de olduğu gibi burada da gerçeklik, doğaüstüyle iç içe geçmiş durumda. Dizi, klasik hikayelere sadık kalırken aynı zamanda onları cesurca dönüştürüyor. Zihinsel karanlığı, dini motifleri ve edebi göndermeleriyle çok katmanlı ve zengin bir anlatı sunuyor. Karakterlerin içsel çatışmaları, dizinin duygusal ağırlığını artırıyor. Her ne kadar zaman zaman teatral bir abartıya kaçsa da Penny Dreadful izleyicisi biliyor ki bu da dizinin tarzının bir parçası. Gotik severler ve The Sandman'in evrenini sevenler için kaçırılmayacak, zarif bir karanlık sunuyor.

IMDb: 8.2
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor

His Dark Materials 

His Dark Materials, paralel evrenler arasında geçen hem cesur hem de şiirsel bir maceraya kapı aralıyor. Sör Philip Pullman'ın kült üçlemesinden uyarlanan dizi, özgürlük, inanç ve kimlik gibi evrensel temaları fantastik bir evren içinde sorguluyor. Hikayenin merkezinde, kayıp arkadaşını ararken büyük sırları ortaya çıkaran Lyra Belacqua var. Bu arayış, onu başka dünyalara sürüklüyor ve Will Parry'yle yollarını kesiştiriyor.

frgtyhu
Fotoğraf: BBC One / HBO

Dizinin en güçlü yanlarından biri, kimlik meselelerini ele alış biçimi. Bu yönüyle, The Sandman'in Ölüm ve Arzu gibi kavramsal varlıkları somutlaştırmasına benziyor. Her iki yapım da izleyicisine bilinçle bilinçdışı, mitle bilim, kaderle özgür irade arasında gezinen hikayeler sunuyor.

The Affair'dan tanıdığımız Ruth Wilson ve X-Men: Logan'daki (Logan) performansıyla öne çıkan Dafne Keen başta olmak üzere oyuncu kadrosu dikkat çekici performanslar sergiliyor. Görsel efektleri ve prodüksiyon kalitesiyle dizi, izleyiciyi başarıyla kendi evrenine çekiyor. Ancak bazı eleştirmenler, dizinin anlatısında gereken dramatik ivmeyi yakalayamadığını düşünüyor. His Dark Materials yine de çocukluğun büyülü keşif hissini ve inanç sistemlerine dair cesur soruları taşımayı başarıyor.

Eğer The Sandman'deki mitolojik yoğunluk, metafiziksel anlatı ve görsel zenginlik sizi etkilediyse, His Dark Materials da radarınıza girebilir. Her iki dizi de karanlıkla aydınlık arasındaki ince çizgide yürüyen fantastik birer masal...

IMDb: 7.6
Nereden izlenir: HBO Max

Carnivàle 

Carnivàle, Büyük Buhran'ın tozlu ve kasvetli atmosferinde geçen, karanlık ve büyüleyici bir mitoloji anlatısı. Dizi, mucizevi iyileştirme gücüne sahip genç Ben Hawkins'le karanlık önsezileri olan vaiz Brother Justin Crowe'un paralel yolculuklarını anlatıyor. İki karakterin rüyaları ve güçleri kesiştikçe, iyiyle kötünün zamansız savaşına tanık oluyoruz. The Sandman gibi Carnivàle de kader, özgür irade ve kozmik denge gibi temaları cesurca sorguluyor. Hem Hristiyan mitolojisine hem de gnostisizm ve masonik öğelere dayanan yapısıyla, spiritüel ve felsefi katmanlar sunuyor. 

dfgthy
Fotoğraf: HBO

Görsel dili etkileyici, anlatısı ise zaman zaman şiirsel bir yoğunluğa ulaşarak sembollerle ve metaforlarla örülü bir dünya kuruyor. The Sandman'deki Morpheus'un kozmik yalnızlığıyla, Ben Hawkins'in kaderine terk edilmişliği arasında hissedilir bir bağ var. Her iki dizide de karakterler güçlerinin anlamını çözmeye çalışırken, içsel çatışmalarla yüzleşiyor. 

Carnivàle, yolculuk temasını sadece fiziksel değil, metafiziksel bir arayış olarak da ele alıyor. İzleyiciden sabır isteyen yapısıyla her bölüm bir bilmece gibi ilerliyor. Vakitsiz iptali nedeniyle tamamlanmamışlık hissi yaratsa da dizinin bıraktığı etki hâlâ güçlü ve unutulmaz. The Sandman'in karanlık felsefesinden etkilenenler için Carnivàle fazlasıyla tanıdık ama bir o kadar da eşsiz bir deneyim.

IMDb: 8.4
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor