Kissinger'ın gerçekçiliği ile Soros'un küreselciliği arasında Ukrayna

ABD’li diplomat, Putin ile yaptığı görüşmeleri hatırlıyor ve onun Rus tarihine olan mistik inancına, NATO'nun planları karşısında yaşadığı aşağılanma duygusuna odaklanıyor.

Kissinger, "Ukrayna'nın tarafsız bir statüye kavuşturulması mevcut durumda ana hedeftir" dedi (Reuters)
Kissinger, "Ukrayna'nın tarafsız bir statüye kavuşturulması mevcut durumda ana hedeftir" dedi (Reuters)
TT

Kissinger'ın gerçekçiliği ile Soros'un küreselciliği arasında Ukrayna

Kissinger, "Ukrayna'nın tarafsız bir statüye kavuşturulması mevcut durumda ana hedeftir" dedi (Reuters)
Kissinger, "Ukrayna'nın tarafsız bir statüye kavuşturulması mevcut durumda ana hedeftir" dedi (Reuters)

Sami Amara
Eski ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'ın Ukrayna konusundaki mevcut kaostan çıkış yollarıyla ilgili görüşlerini açıklamasının ardından kopan fırtına dinmedi. Birçok kişi, Kissinger'ın Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada müzakere sürecine hızlı geçişin gerekliliği ve bunun sonucunda ortaya çıkacak sonuçlara ilişkin görüşlerinin gerçekçiliğin gereklerine yakın olduğuna inanırken, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve üst düzey ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de dahil olmak üzere diğerleri ise Kissinger'in açıklamalarını eleştirdi. Kissinger’ın açıklamaları, Amerikalı Yahudi milyarder ve “renkli devrimler” fikrinin sahibi George Soros'un Rusya'ya ve lideri Vladimir Putin'e köklü düşmanlığa dayanan geçmişteki pozisyonlarından yola çıkarak Kissinger'ın özetlediğinden farklı bir görüş sunduğu bir zamanda geldi.
Soros'un öne sürdüğü görüş, ABD yönetiminin belirlediği ve 2004'teki ilk Turuncu Devrim'den bu yana Kiev'de iktidara gelen selefleri gibi Ukrayna Devlet Başkanı’nın bağlı kaldığı ayırıcı çizgi ve rotalara dayanarak Batı medyasının benimsediği perspektifin dışına çıkmıyor. Buna karşılık ABD diplomasisinin duayeninin görüşleri, siyasi ve askeri alandaki değişimler doğrultusunda daha gerçekçi ve uygulanabilir görünüyor. Rusya ve ondan önce Sovyetler Birliği gerçekliğiyle ilgili deneyimlerine, 1990’lı yılların başlarında St. Petersburg'daki ilk görüşmelerinden bu yana Putin ile kurduğu kişisel ilişkilere ve ziyaretlere dayanıyor.
ABD diplomasisinin duayeni zamanın yorgunluklarını ve 100 yıla yaklaşan bir ömrün dayattığı kısıtlamaları aşarak Davos Forumu’nun katılımcıları ile video-konferans yöntemiyle buluştu. Ancak bu katılımcıların arasında davanın gerçek sahipleri yoktu. Çünkü “yeni Batı demokrasisinin” kısıtlamaları nedeniyle, taşıdığı tüm anlamlarla Rusya’nın herhangi bir temsilcisinin davet edilmesine karşı çıkıldı. Kissinger, her zamanki gibi küresel ve bölgesel sorunları "adım adım" politikasıyla ele alma eğilimindeydi. Kissinger’ın konuşmasında hareket noktası, yaklaşık yarım asır önce ulaştığı, dünyanın içinden geçtiği değişkenlerin, bu değişkenlerin getirdiği huzursuzluk ve gelişmelere karşı küresel bir mutabakatı gerektirdiği noktasıydı. "Düşmanınıza karşı zafer kazanmak istiyorsanız, ona geri çekilmesi için bir köprü sağlamalısınız" diyen Çin atasözü gibi Kissinger, dünyadaki herhangi bir savaşın, barışçıl bir çözümün gidişatını belirleyecek müzakerelerle sona ermesi gerektiğini söyledi. Daha önce Ukrayna'nın NATO'ya katılması fikrine yorum olarak yazdıklarını hatırlattı. İdeal sonucun, Ukrayna’nın Rusya ile Avrupa arasında köprü olarak konumlanmış tarafsız bir devlet olduğu ifadesinin Ukrayna Anayasasına dahil edilmesi gerekliliği olduğuna dikkat çekti. Savaşın devam etmesinin ve "Rusya'ya diz çöktürme" girişiminin "yasa dışı” olacağını, Rusya ile Avrupa arasındaki ilişkilerde daha sonra kontrol edilmesi zor ciddi rahatsızlıklar yaratacağını vurguladı. Bunlar Putin'in, NATO ve Avrupa Birliği'ne katılmanın da aralarında olduğu Ukrayna'nın hedeflerini belirleyen Ukrayna anayasasının hükümlerinin yanı sıra askeri güç kullanılmasını gerektirse bile, Kırım ve Donbass bölgesini geri alma taahhüdüyle ilgili önceki açıklamalarında söylediklerine yakın.

Uzlaşıya doğru ilerleyiş
Bu noktada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un açıklamaları üzerinde durulmalı. Mart 2015'te Kırım'ın Rusya'ya katılımının birinci yıl dönümünde yayınlanan belgesel kapsamında Lavrov’un Rus resmi haber kanalına yaptığı itiraflara göre Putin Mart 2014'te önce davranarak, Amerikan savaş gemilerinin Kırım'a girmesinden birkaç saat önce Kırım’ı ilhak etme kararı almıştı. Lavrov’a göre Moskova’yı “özel bir askeri operasyon” başlatmaya zorlayarak önce davranmaya iten de benzer bir durumdu. Zira "Ukrayna 8 Mart'ta Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerine saldırmayı planlıyordu.”
Kissinger'ın mevcut çıkmazdan çıkma yolu olarak önerdiği şeye gelince; özetle, Batı'nın Rusya'nın Avrupa güç dengesindeki konumunu görmezden gelmesinin korkunç sonuçlarından ve genel olarak uluslararası ilişkilerde bundan kaynaklanabilecek etkilerden kaçınmak için “önümüzdeki iki ay içinde Ukrayna'da bir uzlaşıya varmanın” gerekli olduğudur. Kissinger bir yanda Rusya ile Avrupa, diğer yanda Ukrayna ile Avrupa arasındaki ilişkiler de dahil olmak üzere durumun gittikçe daha zor ve karmaşık hale gelebileceğini belirtti. "İdeal sonuç, mevcut statükoda ayırıcı çizginin restorasyonudur" diye ekledi. Batı'nın, Avrupa'da bir felaketten kaçınmak için Ukrayna ordusu aracılığıyla Rusya'yı yenmeye çalışmaktan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı. Ukrayna'daki mevcut krizin askeri ve siyasi alandaki sonucunun, gelecekte iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyeceğine dikkat çekti. Kissinger, "Ukrayna'nın tarafsız bir statüye kavuşturulması ve Rusya ile Avrupa arasında bir köprü olarak konumlandırılması, mevcut durumda ana hedeftir" sonucuna vardı. Batılı kaynaklar ise bunu, Kissinger'ın Batı'ya "Ukrayna'yı krizi uzatmadan müzakere etmeye zorlaması" çağrısı yaptığı şeklinde değerlendirdi.    
Soros ve Rusya’nın yenilgisi

Peki, George Soros'un bu konudaki önerisi nedir?
Soros’un çıkış noktası, Rus-Ukrayna çatışmasının "üçüncü dünya savaşının bir başlangıcı olabileceği” gerçeğidir. Çözüme gelince; eski Sovyetler Birliği ülkelerinde “Renkli Devrimler’i ateşleme fikrinin sahibine göre, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in güçlerinin Batı tarafından mümkün olan en kısa sürede yenilgiye uğratılması için çalışmaktır. Çünkü bu "özgür uygarlığı korumanın en iyi yoludur." Soros, Ukrayna'daki askeri operasyonları ise "açık toplumlar ile Çin ve Rusya gibi kapalı toplumlar arasındaki daha geniş bir mücadelenin parçası" olarak nitelendirdi. Bu belki de Soros'un "Putin Rusyası Batı medeniyeti için bir tehdittir ve ne pahasına olursa olsun mağlup edilmesi gerekir" görüşünü sürdürdüğü anlamına geliyor. Nitekim Soros da “barış görüşmelerini değil, Rusya’nın yenilgisini" kastederek "Savaşı bir an önce bitirmek için kaynaklarımızı seferber etmeliyiz" diyerek bunu bir kez daha teyit etti.
ABD Başkanı Joe Biden'ın Rusya ve Putin'e yönelik yaptırımlar ve baskılar dalgası sırtında Beyaz Saray'a yerleşmesinden bu yana yönetimi tarafından benimsenen yönelimlerle özdeşleştiğinden, Soros'un önerdiği şeyin Avrupa seçkinlerinin çoğu arasında popüler olması bu açıdan dikkate değer. Böylece, perspektifler ve eğilimler birleşiyor, realistlerin Kissinger tarafından dile getirilen görüşleri karşısında Avrupalı seçkinler, Rusya'ya karşı kendileri adına yürüttüğü savaşta Ukrayna'yı desteklemeye devam etmenin gerekli olduğunu söyleyen fikirlerin tutsağı haline geliyor.

Putin’in hataları
Bu bağlamda Moskova'daki gözlemciler, Kissinger'ın Financial Times'a verdiği röportajda, Ukrayna savaşının sona ermesinden sonra dünyadaki jeopolitik durumun büyük dönüşümlere tanık olacağına dikkat çekerek, "yeni bir çağda yaşıyoruz" sözü üzerinde duruyorlar. Kissinger,"Çin ve Rusya'nın gelecekteki tüm sorunlarda aynı çıkarlara sahip olmasının normal olmayacağını” kaydederken Soros, bunun Rusya'yı Ukrayna savaşından sonra en azından Avrupa ile olan ilişkisini ve NATO'ya yönelik genel tutumunu yeniden değerlendirmeye zorlayacağı sonucuna varıyor.
Kissinger'ın başta "Rusya'nın Ukrayna'yı işgali" olarak nitelendirmesi olmak üzere Putin'in "hataları" hakkındaki sözlerine rağmen, Moskova'daki birçok gözlemcinin Putin’i en çok tanıyan Batılı politikacılardan biri olduğu ve on yıllardır ona yakın olduğunu kabul ederek, Kissinger'in görüşlerini kabul etmek ile çekincelerini dile getirmek arasında gidip gelen ifadeleri oldu. Bu bağlamda, Kissinger, Putin ile birçok görüşmesinden sonra vardığı sonucu da açıklıyor; "Putin'in temel inançları, Rus tarihine dair bir tür mistik inanca, Avrupa ile Doğu arasında ortaya çıkan devasa uçurumun onu aşağıladığına dayanmaktadır. Aşağılamaya maruz kaldı çünkü Rusya bölgenin tamamının NATO'ya dahil edilmesiyle tehdit edildiğini hissetti." Kissinger bu durumu, "Bu bir mazeret değil ve uluslararası toplum tarafından tanınmış bir devletin işgal edilmesi ölçeğinde bir saldırıyı beklemiyordum" sözleriyle yorumladı.
Kissinger, "Putin'in uluslararası alanda karşılaştığı durumu ve Rusya'nın kapasitesini açıkça yanlış değerlendirdiğine” inandığını söyledi ve “Şimdi soru, bu gerilimin ne kadar devam edeceği ve nereye varabileceğidir" diye ekledi. Kissinger, Çin'e ve bundan ne gibi dersler ve sonuçlar çıkarabileceğine değinmeyi de ihmal etmedi. "Herhangi bir Çinli lider şimdi Putin'in kendini içine soktuğu duruma düşmekten nasıl kaçınacağını ve Pekin'in dünyanın onun aleyhine dönmesini nasıl önleyeceğini düşünecektir" dedi.
Kissinger'ın “Putin'in Rus tarihine mistik inancı” hakkında söyledikleri, Rusya Devlet Başkanı’nın Sovyetler Birliği'nin ihmalden kaynaklanan birçok “hatasını” ve daha önce “ 20’inci yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak tanımladığı çöküşünü ele alırken dayandığı temel olabilir. Temmuz 2021'de Rus ve Ukrayna halklarının ve onlarla birlikte Belarus'un ortak tarihsel kökenleri hakkında yayınlanan akademik makalesinde Putin’in birçok ayrıntısıyla açıklamaya çalıştığı şey de buydu. Ateşlediği tartışmalarla birlikte söz konusu makalenin, bölgede meydana gelen gelişme ve değişimleri açıklayan birçok belirti ve öneri içermesi dikkat çekiciydi. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre, Putin’in makalesinde Novorossia" (Yeni Rusya) adı altında andığı ve Moskova'nın geri aldığı Kırım ile birlikte "Rus toprağı" kabul ettiği ve etmeye de devam ettiği Donbass bölgesinin “geri alınması” da bu öneriler arasında yer alıyordu

* Bu makale Şarku'l Avsat Türkçe tarafından Independent Arabia'dan çevirilmiştir. 



Suudi Arabistan ve ABD savunma bakanları bölgesel gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
TT

Suudi Arabistan ve ABD savunma bakanları bölgesel gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)
Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth (SPA -Reuters)

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman ve ABD'li mevkidaşı Pete Hegseth, dün yaptıkları görüşmede, bölgesel gelişmeleri ve bunlara yönelik çözüm çabalarını ele aldı. Görüşmede, iki ülkenin bölge ve dünyada güvenlik ve istikrarı destekleme vizyonu da ele alındı. Bu gelişme, Prens Halid bin Selman ile Dışişleri Bakanı Hegseth arasında gerçekleşen telefon görüşmesi sırasında gerçekleşti. Görüşmede Suudi Arabistan-ABD ilişkileri, savunma sektöründe iş birliği olanakları ve karşılıklı ilgi duyulan konular gözden geçirildi.

Pentagon sözcüsü Sean Parnell yaptığı açıklamada, iki bakanın "ABD'nin Husilerin kapasitesini azaltma ve Kızıldeniz'de seyrüsefer özgürlüğünü koruma amaçlı operasyonlarındaki ilerleme de dahil olmak üzere bölgesel güvenlik durumu hakkında görüş alışverişinde bulunduğunu" belirtti.

Açıklamada, iki tarafın ayrıca "ABD-Suudi Arabistan savunma işlerindeki ortaklığını genişletme fırsatlarını ele aldığı ve yakın iletişimi sürdürme konusunda mutabık kaldığı" ifade edildi.