Irak’ta sızdırılan gizli güvenlik belgesi: Yeşil Bölge ve Bağdat Havalimanı’na saldırı olacağını ifade eden bilgiler geliyor

Mukteda es-Sadr, Meclis’e gıda güvenliğiyle ilgili yasa tasarısını onaylama çağrısı yaptı.

2008'de Irak'ta görev yaptığı sırada el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu sağ bacağını kaybeden Christopher Gomez, Anma Günü kutlamalarına hazırlanırken Massachusetts'in New Bedford kentinde bir mezarlığa defnedilen askerlerin mezarlarına ABD bayrakları yerleştiriyor (The Standard Times / AP)
2008'de Irak'ta görev yaptığı sırada el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu sağ bacağını kaybeden Christopher Gomez, Anma Günü kutlamalarına hazırlanırken Massachusetts'in New Bedford kentinde bir mezarlığa defnedilen askerlerin mezarlarına ABD bayrakları yerleştiriyor (The Standard Times / AP)
TT

Irak’ta sızdırılan gizli güvenlik belgesi: Yeşil Bölge ve Bağdat Havalimanı’na saldırı olacağını ifade eden bilgiler geliyor

2008'de Irak'ta görev yaptığı sırada el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu sağ bacağını kaybeden Christopher Gomez, Anma Günü kutlamalarına hazırlanırken Massachusetts'in New Bedford kentinde bir mezarlığa defnedilen askerlerin mezarlarına ABD bayrakları yerleştiriyor (The Standard Times / AP)
2008'de Irak'ta görev yaptığı sırada el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu sağ bacağını kaybeden Christopher Gomez, Anma Günü kutlamalarına hazırlanırken Massachusetts'in New Bedford kentinde bir mezarlığa defnedilen askerlerin mezarlarına ABD bayrakları yerleştiriyor (The Standard Times / AP)

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Meclis’e ‘Gıda Güvenliği ve Kalkınma İçin Acil Destek’ adlı kanun tasarısını onaylama çağrısı yaparak, Şii Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki rakip parti ve gruplara meydan okurken, başkent Bağdat’taki Yeşil Bölge ve Uluslararası Havalimanı’nın roketlerle yeniden hedef alınabileceğine işaret eden gizli bir belge sızdırıldı.
Bağdat Operasyonlar Komutanlığı’na ait gizli bir belge, cumartesi gece saatlerinde sosyal medyaya sızdırıldı. Belgede, yasadışı silahlı grupların Yeşil Bölge ve Uluslararası Bağdat Havalimanı’nı bombalama niyetinde oldukları bildiriliyor.
Belgede, “Bağdat Operasyonlar Komutanlığı merkezine gelen bilgiler, Yeşil Bölge ve Uluslararası Bağdat Havalimanı’nın ateş açılarak veya drone’larla hedef alınacağı söyleniyor. Ateş açılması muhtemel bölgelerde sivil giyimli istihbarat personelleri görevlendirilsin ve güvenlik devriyeleri icra edilsin” ifadeleri kullanılıyor.
‘ABD’ye Karşı Direniş’ sloganları atan İran destekli silahlı gruplar, ABD Büyükelçiliği’nin bulunduğu Yeşil Bölge ile ABD askeri danışmanlarının çevresinde konuşlandığı Uluslararası Bağdat Havalimanı’na daha önce düzenlenen saldırıların hiçbirini üstlenmedi. Fakat daha önce ABD’nin Irak’taki güçlerinin bir kısmını çektiğini ilan etmesinin üzerinden çok geçmeden söz konusu grupların ‘bu çekilme direnişin sayesinde oldu’ açıklaması yapmaları dikkat çekti. Yeşil Bölge ve Havalimanı’na yönelik saldırılar, Irak hükümetinin 2021’in sonlarında ülkedeki güçlerini çekmesi için ABD ile anlaşma imzaladığını ilan etmesinden bu yana durdu.
Öte yandan Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, dün (cumartesi) yaptığı açıklamada, “Allah-u Teala'nın bize İsrail ile normalleşmeyi suç sayan yasanın onaylanmasını lütfetmesinden sonra, Meclis’in doğrudan halka fayda sağlayacak bir hizmet yasasını yani gıda güvenliği yasasını hizipçi, mezhepçi veya etnik spekülasyonlar olmada ve yozlaşmış insanların hayaletinden uzak durarak kabul etmesi bir gereklilik haline gelmiştir. Fayda sağlayan yasalara yönelik partilerin ve yargının engellerine rağmen ümidimiz bunu kabul edebilecek güçte olduğunu ispatlayan Irak Meclisi’dir. Bugün hepiniz halkın taleplerinin ve çektiği acıların bilincinde olmalısınız” dedi.
Meclis Başkanı Birinci Yardımcısı ve Sadr Hareketi yöneticilerinden Hakim ez-Zamili, Sadr’ın çağrısına verdiği yanıtta gıda güvenliği yasa tasarısının kabulünde ilerleme kaydetme sözü verdi.
Sadr’ın, Gıda Güvenliği ve Kalkınma İçin Acil Destek’ adlı kanun tasarısını onaylama çağrısı, Irak Meclisi’nin İsrail’le normalleşmeyi suç sayan yasa tasarısını kabul etmesinden iki gün sonra geldi. ABD ve İngiltere İsrail’le ilgili tasarının kabulünden duyduğu rahatsızlığı dile getirirken, hukuk uzmanları eski rejimin çıkardığı 1969 yılı 111 sayılı Ceza Kanunu’nda İsrail’le normalleştirmeyi yasaklayan yasaların olmasına rağmen bu yeni yasanın gerekliliğini sorguluyor. Bazı çevreler ise bu yasanın Irak İçişleri Bakanlığı’na Yahudi peygamberlere ait türbeleri ziyaret etmek isteyen Yahudilere Irak’ı ziyaret etmeleri için izin verme yetkisi tanıdığına dikkat çekerek, İsrail’le normalleşmeye kapı aralama potansiyeli taşıdığı için bu iznin kanundaki açık olabileceği görüşünde.



Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

İbrahim Hamidi

Kesin olan şu ki, Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerine mücadelenin yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.

Suriye yeni bir aşamaya girdi. Rejimin geçen yıl sonunda devrilmesinden bu yana süregelen “balayı” sona erdi. Fırat'ın doğusundaki Haseke'de düzenlenen “Bileşenler Birliği Konferansı”, “Kürt dosyası” konusundaki Fransa-Türkiye anlaşmazlığı, “Dürzi dosyası” ile ilgili Amman Diyaloğu ve Rusya'nın rolünün temkinli bir şekilde geri dönüşü gibi birçok gelişme buna işaret ediyor.

Kuzeydoğu Suriye'deki Özerk Yönetim tarafından düzenlenen “Bileşenler Konferansı”nın Fransa'nın desteği ve ABD'nin onayı olmadan düzenlenmesi imkânsız. Çünkü her iki ülkenin askeri ve özel kuvvetleri, uluslararası koalisyonun bir parçası olarak Fırat'ın doğusunda bulunuyor. Dürzi Şeyhi Hikmet el-Hicri ve “Alevi Konseyi” Başkanı Gazal Gazal'ın konferansa katılımı da salt bir tesadüf olarak değerlendirilemez. Aksine bu, hükümetin ve “Sünni çoğunluğun” tutumuna karşı çıkan bir “Azınlık ittifakı”nın oluşumunun başlangıcını işaret ediyor.

Öyleyse Suriye'de ademi merkeziyetçi sisteme doğru bir eğilim var. Bu eğilim, konferansın sonunda ademi merkeziyetçilik ilkesini, yeni anayasa taslağının hazırlanmasını ve ülkede yeni bir ordu kurulmasını destekleyen sonuç bildirgesinde açıkça görülüyordu. Daha sonra atılan adımlar da bu eğilimi pekiştirdi; üç Dürzi dini otorite, tutumlarını birleştirme yönünde adımlar attı. Şeyh Hamud el-Hinavi ve Yusuf el-Cerbu, Hicri'nin açıkladıklarına benzer tutumlar içeren ve hükümeti ve davranışlarını açıkça eleştiren, ayrıca uluslararası soruşturma çağrısında bulunan, İsrail de dahil olmak üzere birçok ülkenin tutumlarını referans gösteren bir video yayınladılar.

Bileşenler Birliği Konferansı’nı takip eden bir diğer adım, Ürdün ve ABD'nin Amman'da hükümet ile Dürzi dini otoriteleri arasında, çeşitli ülkelerden yetkililerin katılımıyla, bakanlar düzeyinde bir müzakere süreci için hazırlıklara başlamasıydı. Aslında bu süreç iki karmaşık meselenin, yani Kürt meselesi ile Dürzi meselesinin ele alınmasında uluslararası Paris sürecine bölgesel bir alternatif oluşturma arzusunu yansıtıyor.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da eş-Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. “Bileşenler Konferansı” da Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi

Paris, Ürdün sınırındaki güney şehirlerinin geleceğini görüşmek üzere Suriye-İsrail görüşmelerine ev sahipliği yapmıştı. Tel Aviv, güneydeki tüm ağır ve orta silahların çekilmesi Süveyda, Dera ve Kuneytra illerinde İsrail hava desteğiyle yerel konseyler ve bağımsız yönetimlerin kurulması da dahil olmak üzere bir talep listesi sunmuştu. Paris ayrıca, 10 Mart'ta Kürt meselesini ve Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Suriye Demokratik Güçleri Lideri Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın uygulanmasını ele alan Suriye-Amerikan-Fransız görüşmelerine de ev sahipliği yaptı.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. Ankara Paris'i “Kürtlere taraftar”, Paris de Ankara'yı Şara hükümetine taraftar gördüğünden, “Bileşenler Konferansı” Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi. Sonuç olarak Suriye hükümeti, Paris'te Kürtlerle müzakerelerin askıya alındığını resmen duyurdu.

Kürtlerle ilgili Fransa-Türkiye ve Dürzi sorunu ile güneydeki düzenlemeler konusunda Türkiye-İsrail arasındaki çatışma, Suriye hükümetinin “müttefik ittifakı”nda çatlakların oluşmaya başladığının göstergeleri. Arap, bölge ve Batı ülkelerinin Şam'ın tutumunu desteklediği aylar sona erdi ve Suriye'de dış ajandalar arasındaki çatışma dönemi başladı.

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Batı'nın tutumundaki değişim belirtilerinin ardından, Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat Direktörü Hüseyin Selame'nin Moskova ziyareti ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rus yetkililerle yaptıkları görüşmeler, Şam ile Moskova arasında yeni bir ilişkinin başlangıcı niteliğinde ve şu temel konuları ele alıyor: Suriye'ye yeniden Rus silahlarının tedarik edilmesi, Hmeymim ve Tartus üslerinin ortak yönetimi, ekonomik ilişkiler, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde Rus devriyeleri yapılması ve Beşşar Esed ile Moskova'da ikamet eden üst düzey rejim yetkililerinin kaderi.

Son yedi ayda “sınırsız Batı desteği” alan Şam, sahil bölgesi ve Süveyda'daki olaylar ve İsrail'in devam eden saldırı ve işgallerinin ardından büyük olasılıkla Batılı ülkelerin söylemlerinde, taleplerinde ve eylemlerinde bir değişim algılamaya başladı. Bu sebeple de Rusya'ya belirli hedefler doğrultusunda el uzatmak istedi. Bu hedefler; Batı ile birlikte doğulu bir denge kurmak, İsrail hareketlerini kontrol etmek, Suriye sahil bölgesinde istikrarı sağlamak, Kamışlı Havalimanı'nı işleterek ve kuzeydoğu Suriye'de devriye gezerek sahada askeri bir denge sağlamak. Türkiye’nin Moskova ile yeni Suriye arasındaki yakınlaşmadan uzak olması mümkün değil.

ABD ve Avrupa ülkeleri, Ukrayna'da savaşan Rusya'nın Suriye'ye dönmesine izin verecek mi? Şam, ademi merkeziyetçi idareleri kabul edecek mi? Bileşenler arasındaki koordinasyon siyasi koordinasyondan askeri koordinasyona mı kayacak? Şam, değişen sahneye, taleplere ve söylemlere nasıl yanıt verecek? Askeri olarak dahil olan taraflar -ABD, Türkiye, Rusya ve İsrail- arasındaki ilişkinin niteliği nedir?

Bu soruların birçok cevabı var, ancak kesin olan bir şey var; Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerindeki ve içindeki çatışmanın yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.