Libyalı siyasiler Dibeybe’nin TM ve DYK’ya yönelik suçlamalarına itiraz ettiler

Libyalı siyasiler, Dibeybe’nin TM ve DYK’yı hedef alan eleştirilerini, kartları yeniden karma ve halkı öfkelendirerek bundan yararlanma girişimi olarak değerlendirdiler

TM ve DYK’nın 19 Mayıs'ta Kahire gerçekleştirdikleri istişare toplantısından bir kare (UNSMIL)
TM ve DYK’nın 19 Mayıs'ta Kahire gerçekleştirdikleri istişare toplantısından bir kare (UNSMIL)
TT

Libyalı siyasiler Dibeybe’nin TM ve DYK’ya yönelik suçlamalarına itiraz ettiler

TM ve DYK’nın 19 Mayıs'ta Kahire gerçekleştirdikleri istişare toplantısından bir kare (UNSMIL)
TM ve DYK’nın 19 Mayıs'ta Kahire gerçekleştirdikleri istişare toplantısından bir kare (UNSMIL)

Libyalı siyasetçiler, geçici Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’nin, Libya Temsilciler Meclisi’ni (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’ni (DYK) ‘siyaset sahnesinde kalmaya devam etmek için seçimleri engellemekle’ suçlamasına itiraz ettiler.
TM Üyesi Abdulhadi es-Sagir, Başbakan Dibeybe’nin sözlerini, önümüzdeki Haziran ayının sonlarında Birleşmiş Millet Libya Destek Misyonu (UNSMIL) tarafından ortaya koyulan yol haritasının süresinin kısa bir zaman sonra bitecek olmasından ötürü kartları yeniden karma ve halkı öfkelendirerek kendisinin ve hükümetinin meşruiyeti hakkında içeride ve dışarıda yükselen sesleri susturmaya yönelik yeni bir girişim olarak değerlendirdi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Sagir, “Dibeybe, iktidarı bırakmak istemiyor. Halkı kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Ancak gerçekler, hükümetinin yalnızca başkentte etkili olduğunu söylüyor” ifadelerini kullandı.
Kahire’deki istişare toplantılarına katılan Sagir, “Dibeybe, ilk kez TM’yi ve DYK’yı hedef alan suçlamalarda bulunmuyor. TM ve DYK, Fethi Başağa’nın başbakanlığında bir hükümet kurulması konusunda anlaştıkları için yine Dibeybe tarafından suçlandılar” dedi.
Sagir, Dibeybe’nin TM ve DYK arasında on gün önce Mısır’ın başkenti Kahire'de yapılan son istişare toplantılarında sağlanan uzlaşıya ilişkin şüpheciliğinin, ‘iktidarsa süresiz olarak kalma arzusundan’ kaynaklandığını ileri sürdü.
Üzerinde anlaşmaya varılan anayasa maddelerinin tamamının ihtilaflı olduğu yönündeki iddiaları reddeden Sagir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu doğru değil. Elbette 137 madde arasında anayasal metinleri tartışılamadığı için fikir birliğine varmadığımız bazı maddeler var. Ancak ihtilaflı olan diğer maddeleri tartıştık ve bunları değiştirme gereği gördük. Bunu da uzlaşı halinde yaptık.”
Öte yandan DYK üyesi Saad bin Şerada, Dibeybe’nin TM’ye ve DYK’ya yönelik sert çıkışının geçtiğimiz Mart ayının sonlarında oluşturulan seçimleri izlemekten sorumlu komitenin dört üyesinin, ‘seçimleri düzenleme sürecinde ciddiyet eksikliği’ olduğu gerekçesiyle sundukları ani istifalarını örtbas etmeye yönelik olduğunu düşündüğünü söyledi.
Bin Şerada, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Dibeybe’nin Haziran ayı sonlarında BM’nin yol haritasının süresinin sona ermesinden sonrada hükümetinin iktidarda kalmasını gerekçelendirmek amacıyla TM’nin ve DYK’nın siyaset sahnesinde uzun süre kalmaları nedeniyle halk arasında oluşan hoşnutsuzluktan yararlanmaya çalıştığını öne sürdü. Libyalılar arasında bir kesimin Dibeybe’nin sözlerinden etkilenebileceğini söyleyen Bin Şerada, buna karşın Dibeybe’nin sözlerine itiraz edenlerin daha fazla olduğunu da sözlerine ekledi.
Diğer taraftan Libya Merkez Bankası, bu yıl Ocak ayının başından Nisan ayının sonuna kadar olan dönemde kamu gelirleri ve harcamalarına ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada, maaşlar ve kurum giderleri bazında TM’ye 250 milyon Libya dinarından, DYK’ya ise 14 milyon dinardan fazla ödeme yapıldığı belirtildi.
Mısır’ın başkenti Kahire'de 11 Haziran'da yapılması planlanan TM ve DYK heyetierlnin toplantılarının geniş kapsamlı fikir ayrılıklarına tanık olacağını düşünen Bin Şerada, “Bu turda ülkedeki hükümet sisteminin belirlenmesi ve başta adayın milliyeti, askerlerin adaylığı ile adaylık başvurusu için mevcut görevlerinden istifalarını sundukları tarih ile adaylık başvuru tarihi arasında geçmesi gereken süre olmak üzere cumhurbaşkanlığına adaylık şartlarının yanı sıra cumhurbaşkanının yetkileri, yasama meclisinin yeri, egemen pozisyonlara kimlerin getirileceği ve ülke servetinin dağılımı gibi daha önce TM ve DYK arasında yapılan istişarelerde tartışmalara neden olan maddeler ele alınacak” diye konuştu.
Dibeybe’nin TM ve DYK heyetlerinin seçimlerin yapılmasını sağlayacak anayasal bir temel üzerinde uzlaşıp uzlaşmadığına bakmaksızın siyaset sahnesinde kalmaya devam edeceğini söyleyen Bin Şerada, “Bu maddelerle ilgili engelleri aşarlarsa ki bu kolay değil, seçimlere kadar önlerinde tam bir yıl olacak. Dibeybe ise kendisine bağlı silahlı oluşumların arkasında mevcut konumunda kalmaya devam edeceği için istişare toplantılarının sonuçlarından büyük bir memnuniyetle bahsedecek” ifadelerini kullandı.
Milletvekili Esma el-Hoca ise Kahire'de yapılacak görüşmelerle ilgili açıklamasında tüm tarafları TM ve DYK heyetleri üzerindeki baskıyı azaltmaya ve bir sonraki turda kendilerini bekleyen görevin ağırlığına dair korkuları konusunda konuşmayı bırakmaya çağırdı.
Heyetlerin, ülkenin çıkarlarını göz önünde bulundurduğuna dikkati çeken Hoca, “Anlaşmaya varmak ve seçim sürecinde ilerleme kaydetmek için son bir şansları olabileceğinin ve herhangi bir yolda başarısızlığın, özellikle Libya devletinin etrafını saran riskler ve hırslar çerçevesinde diğer süreçlerde yansımalarının olacağının çok iyi farkındalar” dedi.
Anayasa Komisyonu üyelerinden Nadya Umran, seçimlerin yapılmasıyla ilgili olarak öne sürülen tekliflerin çoğunun uygulanma olasılığının zayıf olduğunu belirterek, “TM ve DYK heyetleri arasında 2016 yılından bu yana çeşitli istişare toplantıları yapıldığı ve bir sonuca varılamadığı için bu görüşmelerin de başarıya ulaşması mümkün değil” şeklinde konuştu.
Umran, Dibeybe’nin anayasa taslağını referanduma götürmeye yönelik umut verici açıklamalarına rağmen bunun için Libya topraklarının tamamını kontrol eden bir hükümetin olması gerektiğini ve Dibeybe’nin sık sık dile getirdiği elektronik oylama uygulanmadığı sürece UBH için imkansız olduğunu öne sürdü.



ABD ve Suriye Dışişleri Bakanları kimyasal silahlar, yaptırımlar ve ‘İran'ın müdahalesini’ görüştü

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani ile el sıkışıyor (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani ile el sıkışıyor (AFP)
TT

ABD ve Suriye Dışişleri Bakanları kimyasal silahlar, yaptırımlar ve ‘İran'ın müdahalesini’ görüştü

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani ile el sıkışıyor (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Suriyeli mevkidaşı Esad eş Şeybani ile el sıkışıyor (AFP)

Suriye Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanı Esad eş Şeybani'nin ABD'li mevkidaşı Marco Rubio ile telefonda kimyasal silahlar, yaptırımlar ve “İran'ın müdahalesi” konularını görüştüğünü bildirdi.

Bakanlığın açıklamasında eş Şeybani'nin, Şam'ın yaptırımların, özellikle de Sezar Yasası'nın kaldırılması için Washington ile birlikte çalışma arzusunu dile getirdiği belirtilerek, iki tarafın bu yasanın devam etmesinin “şirketlerin ve yatırımcıların uzun vadede Suriye'de ekonomik faaliyette bulunma kabiliyetlerini kısıtladığını” vurguladığı kaydedildi.

Açıklamada Rubio'nun, ABD yönetiminin, Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılması yönündeki direktiflerini uygulamaya devam ettiği ve “önümüzdeki aylarda Sezar Yasası'nın yürürlükten kaldırılması için Kongre ile birlikte çalışacaklarını” söylediği aktarıldı.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş Şeybani, (AFPSuriye Dışişleri Bakanı Esad eş Şeybani, (AFP

Açıklamada, iki ülkenin katılımıyla kimyasal silahlar konusunda özel bir komite kurulması için tarafların ortak koordinasyon içinde hareket ettiği duyuruldu.

İran'la ilgili olarak Şam, “özellikle Tahran'a yönelik son saldırıların ardından İran'ın Suriye'nin iç işlerine karışma girişimleri” olarak tanımladığı durumdan duyduğu endişeyi dile getirirken, Washington da “mevcut meşguliyetlerine rağmen Tahran'ın Suriye'deki güç dengesini değiştirme arayışından vazgeçmeyeceği” uyarısında bulundu.

Suriye Dışişleri Bakanlığı'na göre iki bakan terörle mücadele dosyasını da ele aldı ve özellikle Şam'daki Mar Elias Kilisesi'ne yapılan son saldırıdan sonra DEAŞ'ın hala “gerçek bir tehdit oluşturduğunu” teyit etti.

Açıklamada, ABD tarafının DEAŞ'ın “şu anda Suriye hükümetine yönelik en büyük tehdit” olduğunu vurguladığı ve bu alanda istihbarat paylaşımı ve Suriye'nin kabiliyetlerinin geliştirilmesi konusundaki kararlılığını ifade ettiği ifade edildi.

Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra geçidi yakınlarında BM gözlemci bölgesindeki İsrail askerleri, (UNDOF)Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra geçidi yakınlarında BM gözlemci bölgesindeki İsrail askerleri, (UNDOF)

İki taraf ayrıca İsrail'in, Suriye'nin güneyine yönelik tekrarlanan saldırılarını da ele aldı ve eş Şaybani Suriye'nin 1974 tarihli Ayrılma Anlaşmasına geri dönmek için ABD ile işbirliği yapma arzusunu dile getirdi.

Şarku’l Avsat’ın açıklamadan aktardığına göre Rubio, “bölgenin tanık olabileceği en kötü şeyin Suriye'nin bölünmesi ya da iç savaşa dönmesi” olduğu uyarısında bulundu.

Rubio, ülkesinin Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açma arzusunu dile getirerek, “iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasına yönelik somut değişimi teyit eden bir adım olarak” eş Şeybani'ye mümkün olan en kısa sürede Washington'u ziyaret etmesi için resmi davette bulundu.