2010'dan beri İranlı bilim insanlarını ve yetkilileri hedef alan suikastlar

Kasım 2011'de Malard üssündeki bir füze deposunda öldürülmeden önce İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in arkasında duran balistik füze programının beyni Hasan Tahrani
Kasım 2011'de Malard üssündeki bir füze deposunda öldürülmeden önce İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in arkasında duran balistik füze programının beyni Hasan Tahrani
TT

2010'dan beri İranlı bilim insanlarını ve yetkilileri hedef alan suikastlar

Kasım 2011'de Malard üssündeki bir füze deposunda öldürülmeden önce İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in arkasında duran balistik füze programının beyni Hasan Tahrani
Kasım 2011'de Malard üssündeki bir füze deposunda öldürülmeden önce İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in arkasında duran balistik füze programının beyni Hasan Tahrani

Son 10 yılda Tahran'ın, çoğunda İsrail ve ABD istihbarat servislerini sorumlu tuttuğu saldırılarda çok sayıda üst düzey İranlı bilim insanı, siyasetçi ve güvenlik yetkilisi öldürüldü. Bunlardan en sonuncusu 22 Mayıs’ta Tahran yakınlarında Kudüs Gücü komutanlarından Seyyad Hüdayi’ye düzenlenen suikast oldu. Şarku’l Avsat son 10 yılda İran’lı bilim insanı, siyasetçi ve güvenlik yetkililerine düzenlenen suikastları derledi.

  • 12 Ocak 2010'da Tahran Üniversitesi'nde parçacık fiziği alanında çalışmaları olan Profesör Mesud Ali Muhammedi, Tahran'da evinden çıkarken bomba yüklü bir motosikletin patlatılması sonucu hayatını kaybetti.
  • 29 Kasım 2010'da İran nükleer programının en büyük projelerinden biriyle görevlendirilen İran Nükleer Derneği'nin kurucusu Mecid Şehriyari, Tahran'da arabasına konan bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti.
  • Aynı gün bir başka nükleer bilim insanı -şu anda milletvekili olan Feridun Abbasi- aynı yöntemle düzenlenen bir saldırıda yaralandı.
  • 23 Temmuz 2011'de bilim insanı Daryuş Rızainejad, Tahran'da kimliği belirsiz motosikletli saldırganlar tarafından vurularak öldürüldü. İran medyası başta Rızainejad'ı, İran Atom Enerjisi Kurumu ve Savunma Bakanlığı için çalışan bir nükleer fizikçi olarak sunarken daha sonra ‘elektrik alanında yüksek lisansa hazırlandığını yazdı.
  • 12 Kasım 2011'de Tahran'ın kırsal kesimlerinden birinde Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) mühimmat deposunda meydana gelen patlamada, Tuğgeneral Hasan Tahrani Mukaddem de dahil olmak üzere DMO’dan en az 36 kişi yaşamını yitirdi. ABD gazetesi Los Angeles Times, o dönem yaptığı bir haberde eski ABD istihbarat ajanlarının, patlamanın ABD ve İsrail tarafından yürütülen bir operasyondan kaynaklandığını düşündüklerini bildirdi.
  • 11 Ocak 2012'de, Natanz Nükleer Tesisi’nde çalışan bilim insanı Mustafa Ahmedi Ruşen, Tahran'ın doğusundaki Allame Tebatebai Üniversitesi yakınlarında arabasına yerleştirilen bir bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti. İran böylece bir kez daha ABD ve İsrail’i suçladı.
  • 3 Ocak 2020'de DMO Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, Bağdat'ta ABD tarafından insansız hava aracı (İHA) ile düzenlenen bir saldırıda öldürüldü.
  • 27 Kasım 2020'de nükleer programın askeri ve güvenlik kısımlarının baş yetkilisi ve Araştırma İşlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Fahrizade, Tahran yakınlarında öldürüldü.


Avrupa, Trump'ın Ukrayna dosyasını tek başına ele almasından endişeli

G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
TT

Avrupa, Trump'ın Ukrayna dosyasını tek başına ele almasından endişeli

G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)
G7 liderlerinin 16 Haziran'da Kanada'nın Alberta eyaletinde düzenlenen toplantıda (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, on yıldır ABD topraklarına ayak basmadı. Putin, son olarak 2015 yılının eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısında konuşma yapmak için New York'u ziyaret etmiş, burada Suriye’deki savaşı ele almak üzere eski ABD Başkanı Barack Obama ile bir araya da gelmişti.

Putin, 15 Ağustos Cuma günü ABD Başkanı Donald Trump ile Alaska'da yapılacak zirveye katılmak üzere yeniden ABD topraklarına ayak basacak. Alaska, 1876 yılında ABD tarafından Çarlık Rusya'sından satın alınmıştı. Rusya ile Alaska’yı ABD ile Rusya arasındaki tek deniz sınırı olan Bering Boğazı ayırıyor.

Zirvenin yerinin seçilmesinin sembolik anlamına rağmen, asıl önem başka bir yerde yatıyor. Bu, 2019 yılından bu yana ve Trump’ın Beyaz Saray'a ikinci başkanlık dönemi için döndükten sonra iki lideri bir araya getiren ilk zirve olması.

ABD Başkanı Donald Trump, birçok kez Rus mevkidaşıyla iletişime geçti. Altı ay süren tereddütlerin ardından nihayet kararını verdi. Özel temsilcisi Steve Witkoff’un Moskova'ya yaptığı ve başarılı geçen ziyaret, zirvenin zeminini hazırladı. Başlıca gündem maddesi Ukrayna'daki savaş olan görüşmenin zamanını ve yerini ilk açıklayan kişi Trump oldu. Trump, Putin ile bu savaşa son vermek için anlaşmaya vararak, eski başkanlar Jimmy Carter ve Barack Obama gibi Nobel Barış Ödülü'nü kazanma yolunu açmayı hedefliyor.

Avrupa'yı endişelendiren noktalar

Toplantının tarihi belli olduğundan beri, Batı'daki, özellikle de Avrupa'daki diplomatik kurumlarda hareketlilik başladı. Trump ile Putin arasındaki uzaklaşmayı ve Trump'ın Rusya’ya doğrudan yaptırımlar ve Rusya'dan petrol satın alan ülkelere, özellikle Çin ve Hindistan'a ikincil yaptırımlar uygulama tehdidini memnuniyetle karşılayan Avrupa başkentleri, görüşme haberini büyük bir şüphe ve endişeyle karşıladı. Paris’teki Avrupalı diplomatik kaynaklara göre endişelerinin birçok nedeni var. Bunlardan ilki, zirvenin ‘ikili’ olması, yani Ukrayna'nın kaderinin ‘onun aleyhine’ ve aylardır ‘liderler düzeyinde’ toplantılar yapma çağrısında bulunan, ancak Putin'in kendisiyle görüşmeyi reddetmesi nedeniyle sonuç alamayan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin katılımı olmadan karar verilebilecek olması.

zd
Osaka'da düzenlenen G20 Zirvesi’nde Başkan Donald Trump ve Vladimir Putin'in son görüşmesinden, 14 Haziran 2019 (DPA)

Kaynaklara göre ikinci endişe kaynağı ise Trump'ın alacağı kararlar konusunda duyulan güvensizlik ve Putin'in İstanbul'daki toplantıda Ukrayna heyetine sunduğu resmi notada yer alan taleplerine yanıt vermeye hazır olması. Moskova, Kiev'den, Rusya'nın Eylül 2022'de resmen ilhak ettiği Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson olmak üzere Ukrayna’nın dört bölgesinin yanı sıra 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Yarımadası'nın da resmen tanınmasını istiyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Rusya'nın diğer talepleri arasında Kiev'in NATO'ya katılma çabalarından vazgeçmesi, askeri güçlerini azaltması ve Batı-Atlantik güçlerinin topraklarında konuşlanmasını reddetmesi yer alıyor.

Trump iki gün önce yaptığı açıklamada, “Her iki tarafın da çıkarlarına uygun olarak bazı toprak takasları olacak” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, özellikle Ukrayna ordusu, Rusya'nın Kursk bölgesinden çıkarılmasının ardından müzakere için kullanabilecekleri Rus topraklarına artık sahip olmadığından, Kiev ile Avrupa başkentlerinin endişelerini daha da artırdı.

Son olarak, Avrupalılar sadece Ukrayna'yı değil, aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğini de ilgilendiren müzakerelerden uzak kalmak istemiyorlar, çünkü Ukrayna'da olacaklar Avrupa kıtasının güvenliğine doğrudan etki edecek.

Diplomatik hareketlilik

Bu endişeler göz önüne alındığında, Avrupa tarafları arasındaki iletişimin hızlanması ve yoğunlaşması anlaşılabilir bir durumdur.

Avrupa’nın önde gelen liderleri, Zelenskiy’yi arayarak onu sakinleştirmeye ve desteklemeye çalıştılar. Cumartesi günü Londra'da düzenlenen ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance ve Ukrayna ile önde gelen Avrupa ülkelerinin temsilcilerinin katıldığı toplantı, Avrupalıların Ukrayna'da barışı sağlamak için önerilerini içeren ‘alternatif bir plan’ sunmaları için fırsat sağladı.

sdc
Vatikan'da Trump ve Zelenskiy arasında yapılan toplantıdan, 26 Nisan 2025 (AP)

Planın ayrıntıları resmi olarak açıklanmamış olsa da Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Avrupa tarafının başka herhangi bir adım atılmadan önce ateşkes sağlanmasını ve toprak takasının kesin güvenlik garantileri karşılığında yapılmasını öngören bir karşı öneri sunduğunu bildirdi.

Reuters haber ajansı, Avrupalı bir yetkilinin “Savaşın ortasında toprak tavizi vererek hiçbir (müzakere) süreci başlatılamaz” dediğini aktardı. Ancak, Avrupa'nın kapsamlı ve bütüncül tutumu, cumartesi gecesi ile pazar günü arasında Fransa, İngiltere, Almanya, Polonya, İtalya ve Finlandiya liderleri ile Avrupa Komisyonu Başkanı tarafından yayınlanan ortak bildiride ortaya konuldu. Bildiri, Trump'ın çabalarını övmekle birlikte, barış anlaşmasına nasıl ulaşılacağı ve anlaşmanın koşulları konusunda farklı bir tablo çizdi.

rty6
İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ve ABD Başkan Yardımcısı J. D. Vance, Londra'nın güneydoğusundaki Chevening House'da bir araya geldiler (AP)

Başarıya giden yolun ‘etkin diplomasi, Ukrayna'ya kesintisiz destek ve Rusya’ya Ukrayna'da yürüttüğü yasadışı savaşı durdurması için baskı uygulama çerçevesindeki bir yaklaşım olduğunu düşünen Avrupalı liderler, ‘ciddi müzakerelerin ancak ateşkes veya düşmanlıkların belirgin bir şekilde azaltılması bağlamında yapılabileceğinin yanı sıra, uluslararası sınırların zorla değiştirilmemesi ilkesine bağlı kalınması ve mevcut temas hattının, herhangi bir müzakerenin başlangıç noktası olması gerektiğini vurguladılar.

Ukrayna'nın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarını bir kez daha yineleyen Avrupalı liderler, ‘Ukrayna'nın yanında kararlı bir şekilde durmaya’ devam edeceklerini, ‘herhangi bir diplomatik çözümün Ukrayna ve Avrupa'nın hayati güvenlik çıkarlarını göz önünde bulundurması gerektiğinin unutulmaması gerektiğini’ kaydettiler.

Uçsuz bucaksız bir uçurum

Avrupalı liderler tarafından yapılan ortak bildiri, her ne kadar Başkan Trump'ın ‘Ukrayna'daki katliamları durdurmak, Rusya Federasyonu'nun saldırı savaşını sona erdirmek ve Ukrayna'nın güvenliğini garanti altına alacak adil ve kalıcı bir barış sağlamak amacıyla gösterdiği çabalara’ övgüde bulunulsa da ABD ve Avrupa'nın yaklaşımları arasındaki büyük uçurumu yansıtıyordu. Zira Avrupalı liderler Trump'ın girişiminde yer almayan, müzakerelere zemin hazırlamak için ateşkes ve Ukrayna'nın egemenliği ile toprak bütünlüğüne bağlılık gibi şartların sağlanmasını talep ederken, Trump, Kiev'in topraklarının bir kısmını kaybedeceği ilkesini tamamen kabul ediyor.

sdefrt5
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile görüşmesinden, 28 Şubat 2025 (EPA)

Trump barıştan bahsederken Avrupa'dan hiç söz etmiyor, Avrupalılar ise Batı'nın Ukrayna'da yaptıklarını görmezden gelirse Putin'in ne yapacağından korkuyorlar.

Ayrıca Avrupalılar, Ukrayna ve Avrupa'nın hayati çıkarlarının korunmasının öncelikle ABD'nin ‘güçlü ve güvenilir güvenlik garantileri’ vermesini gerektirdiğini vurguluyorlar. Ancak ABD yönetimi, Kiev ve Avrupa başkentlerinin talep ettiği garantileri vermeye hazır olduğunu hiçbir zaman ifade etmedi.

Son iki günde Avrupalı liderlerle geniş çaplı görüşmeler yapan Zelenskiy, onların ortak bildirilerine ‘katıldığını’ ifade ederek, ‘Ukraynalıların işgalci Rusya’ya topraklarını vermeyeceklerini ve barışın Ukrayna olmadan sağlanamayacağını’ vurguladı. Ancak bugün Zelenskiy'nin hedeflerinin gerçekleşmeyeceği açık. Slovakya Başbakanı Robert Fico, pazar günü yayınlanan bir videoda Zelenskiy'nin durumunu özetleyerek, Kiev'in Trump-Putin görüşmesinden ‘zarar göreceğini ve kaybeden taraf’ olacağını söyledi. “Filler tepişir çimenler ezilir” atasözünü kullanan Fico, Ukrayna'nın büyüklerin çatışmasının kaçınılmaz ‘kurbanı’ olduğunu belirtti.