İsrail, “Bayrak Yürüyüşü” sona erse de Kudüs'te alarm durumunu sürdürüyor

Yahudi bir yerleşimci, Pazar günü Doğu Kudüs'te düzenlenen bayrak yürüyüşünde Filistinli bir gazeteciye silah doğrulttu (DPA)
Yahudi bir yerleşimci, Pazar günü Doğu Kudüs'te düzenlenen bayrak yürüyüşünde Filistinli bir gazeteciye silah doğrulttu (DPA)
TT

İsrail, “Bayrak Yürüyüşü” sona erse de Kudüs'te alarm durumunu sürdürüyor

Yahudi bir yerleşimci, Pazar günü Doğu Kudüs'te düzenlenen bayrak yürüyüşünde Filistinli bir gazeteciye silah doğrulttu (DPA)
Yahudi bir yerleşimci, Pazar günü Doğu Kudüs'te düzenlenen bayrak yürüyüşünde Filistinli bir gazeteciye silah doğrulttu (DPA)

İşgal altındaki Doğu Kudüs’te İsraillilerin düzenlediği “Bayrak Yürüyüşü” Naftali Bennett hükümetinin kararlı duruşu sayesinde Hamas’ın tehditlerinden geri adım attığı, savaş olasılığının düştüğü açıklamaları ile sona ermiş olsa da İsrail güvenlik servisleri Gazze’nin yanı sıra Kudüs'te de yüksek askeri alarm durumunu sürdürüyor. Zirâ Filistinlilerin bir aldatmacaya başvuracağı veya vatandaşlara yönelik tutuklamalara ve saldırılara misilleme yapacağı bekleniyor.
Tel Aviv’deki askeri kaynaklar, “İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde İsrail kasabalarına roket atılması yönünde herhangi bir özel hazırlık kaydetmedi. Ancak sosyal ağlarda ve siyasi söylemlerde kışkırtmanın arttığı, çeşitli türlerdeki silahlı operasyonlarda durumun patlak verebileceği göz ardı edilemez. Bu nedenle yüksek alarm durumunun birkaç gün boyunca sürdürülmesine, sahadaki güvenlik durumunun nasıl geliştiğinin kontrol edilmesine karar verildi” ifadelerine başvurdu.
İsrail resmi KAN 11 televizyonunun bildirdiğine göre ordu, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları ve Cihat Hareketi gibi silahlı örgütlerin bayrak yürüyüşü karşısında ölüm sessizliğini koruduklarını düşünüyor. Ancak bu örgütlerin Filistin egemenliğini korumak için işgal güçleri karşısında ve Mescid-i Aksa'nın yanı sıra Eski Şehir'in diğer bölgelerine yapılan baskınlara karşı tehditlerde bulunmuş, Hamas’ın askeri ve siyasi kanatlarından diğer liderler ise İsrail saldırılarına ikinci bir ‘Kudüs'ün Kılıcı Operasyonu’ ile karşı konulabileceğini ima etmişti. Geçtiğimiz sene düzenlenen söz konusu operasyonda Kudüs’te düzenlenen yürüyüşe füze atışlarıyla karşılık verilmişti. Dolayısıyla İsrail ordusu, caydırıcılık durumunu güçlü tutmaya, her türlü intikam veya hile girişimine karşı durmaya karar verdi.
Pazar günü yaklaşık 70 bin Yahudi’nin katıldığı bayrak yürüyüşünde planlandığı gibi Bab el-Amud yakınlarından bir taraftan Müslüman Mahallesi'ne, diğer yandan Bab el-Halil yakınlarına, öte yandan ise Hristiyan Mahallesi ve Ermeni Mahallesi'ne doğru yol alındı. Mescid-i Aksa'yı basan yerleşimcilerin yanı sıra yürüyüşe katılan yerleşimcileri de korumak için büyük bir çaba harcayan işgal güçleri, bir diğer yandan ise Filistinlileri bastırarak gerçek fotoğrafları aktarmaya çalışan gazetecilere şiddet uyguladı. Böylece işgal altındaki Kudüs'te egemenliğini empoze etmeye, burada İsrail bayraklarını yükseltmeye çalışırken ciddi bir askeri güce ihtiyacı olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot gazetesinden aktardığına göre  İsrailli muhabir gazetede Amihai Attali, konuyla ilgili haberinde şu ifadelere başvurdu:
“Başbakan, bakanlar ve pek çok İsrailli, bayrak yürüyüşünün Kudüs'ün İsrail Devleti'nin birleşik başkenti olduğunu doğrulamak için yapıldığını iddia ediyor; ancak aslında birleşik değil. Onun kısmen birleşik hale gelmesini kutlayanlar; dokuma dini başlık takanlar, dini Siyonizm akımının ve milliyetçiliğin takipçileri ve İsrail sağının radikalleridir yalnızca. Sıradan bir günde, Kudüs'ü kurtaran paraşütçülerin Augusta Victoria Hastanesi'nden yola çıkarak Aslanlı Kapı'dan geçip Tapınak Dağı'na (Mescid-i Aksa) giden yolda yalnız yürüdüklerini görelim. Hiçbiri buna cesaret edemez. Dünyadaki hiçbir Yahudi buna cesaret edemez. Zirâ İsrail bayrağıyla bu yolda yürümek kesin intihardır. Bayrak yürüyüşünün bir değeri yok. Dün gece bayrakların katlanması ardından kimse tek başına böyle bir yürüyüş yapmayı düşünmedi. Kendimize yalan söylemeyi bırakmalıyız. Naftali Bennett döneminde Kudüs'te egemenlik yoktur. Netanyahu, Olmert, Şaron veya selefleri zamanında da böyle bir egemenlik yoktu. Liderler karar vermeye cesaret edemedikleri için Kudüs asla birleşik olmadı.”
İsrailli radikallerin işgal askerlerinin koruması altında yaşlı bir kadına biber gazı sıkmak, Filistin bayrağı taşıyan bir çocuğu dövmek, savunmasız Filistinlilerin kapalı dükkanlarını tahrip etmek gibi saldırgan eylemler düzenlediği görüntüler servis edilmişti. Hükümet yetkilileri ise bu kişilerin yalnızca ‘bir avuç aşırılık yanlısı’ olduğunu öne sürmekle yetindi. Naftali Bennett bu kişileri ‘Kudüs'ün kurtuluşu kutlamalarını sabote etmeye’ çalışmakla suçlarken Savunma Bakanı Benny Gantz ise bu radikal eylemlerin Yahudi örgütleri La Familia ve Lehava içindeki bazı gruplarla sınırlı olduğunu, bunların terör örgütü ilan edilip faaliyetlerinin yasaklanması üzerine durulduğunu açıkladı.



Yemenli bakan, Nasrallah'ın cenazesine katılacak Husi liderlerinin tutuklanması çağrısında bulundu

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (SABA)
Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (SABA)
TT

Yemenli bakan, Nasrallah'ın cenazesine katılacak Husi liderlerinin tutuklanması çağrısında bulundu

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (SABA)
Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani (SABA)

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani dün yaptığı açıklamada, Hizbullah eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın Beyrut'taki cenaze törenine katılacağını söyleyen Husi hareketinden bir grup liderin tutuklanması çağrısında bulundu.

Hizbullah'ın 30 yılı aşkın bir süre genel sekreterliğini yapan Nasrallah, İsrail'in Güney Lübnan'a yönelik saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde 27 Eylül'de öldürüldü. Cenaze töreninin 23 Şubat'ta yapılması planlanıyor. El-İryani, X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Lübnan hükümetini, savaş suçlarına ve ağır insan hakları ihlallerine karışan ve ABD dahil birçok ülkede terörist grup olarak sınıflandırılan Husi milislerinin liderlerini derhal yakalamaya ve onları uluslararası alanda tanınan Yemen hükümetine teslim etmeye çağırıyoruz” dedi.

El-İryani, söz konusu Husi liderlerinin isimlerini vermedi. Ne Lübnan hükümeti ne de Husi liderleri henüz konu hakkında yorum yapmadı. Husiler cenaze törenine bir heyetin katılacağını resmi olarak açıklamadı, ancak el-Mesirah televizyon kanalı Yemen'den bir heyetin katılacağını bildirdi.

El-İryani, “Bu terörist liderlerin hareketlerinin ticari gemilere ve petrol tankerlerine yönelik terör saldırıları dalgasıyla yakından bağlantılı olduğunu vurguluyoruz. Şu anda sadece İran ekseninin liderlerini bir araya getirmek için bir kılıf olarak kullanılan cenaze törenine katılmıyorlar, aynı zamanda aldıkları darbelerden sonra durum değerlendirmesi de yapmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.

Yemenli bakan, İsrail'in bölgede Hizbullah ve Husiler de dâhil olmak üzere İran destekli gruplara yönelik son saldırılarına atıfta bulundu. Her iki grup da Gazze savaşı sırasında Filistinlileri desteklemek amacıyla İsrail'e karşı saldırılar düzenlemişti. Yemen'in kuzeyini kontrol eden Husiler, Kasım 2023'ten bu yana ülke açıklarındaki gemilere 100'den fazla saldırı düzenleyerek küresel deniz taşımacılığında aksamalara, rotaların değişmesine ve kayıplara neden oldu.

İsrail verilerine göre, Ekim 2023'te Hamas tarafından İsrail yerleşimlerine düzenlenen saldırıda İsrail'in güneyinde yaklaşık bin 200 kişi öldü. Filistinli sağlık yetkililerine göre, İsrail'in saldırıya karşılık olarak başlattığı operasyon 48 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesine yol açarken, Gazze Şeridi'nin büyük bir bölümünü tahrip etti ve yüz binlerce kişiyi yerinden etti.