ABD’nin Ukrayna’ya vereceği HIMARS füze sistemi Rusya’ya ne kadar zarar verebilir?

HIMARS sistemi ABD askerlerinin tatbikatı sırasında füzelerini ateşliyor (Arşiv)
HIMARS sistemi ABD askerlerinin tatbikatı sırasında füzelerini ateşliyor (Arşiv)
TT

ABD’nin Ukrayna’ya vereceği HIMARS füze sistemi Rusya’ya ne kadar zarar verebilir?

HIMARS sistemi ABD askerlerinin tatbikatı sırasında füzelerini ateşliyor (Arşiv)
HIMARS sistemi ABD askerlerinin tatbikatı sırasında füzelerini ateşliyor (Arşiv)

ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya gelişmiş füze sistemlerini de içeren 700 milyon dolarlık yeni askeri yardım paketini onayladı.
Biden, bu yeni yardım paketinin MLRS olarak da bilinen, çok namlulu HIMARS adlı füze sistemi de dahil, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı kendisini savunmasında yardımcı olacak gelişmiş silahları içerdiğini bildirdi.
Başkan, New York Times gazetesi için kaleme aldığı makalesinde, söz konusu gelişmiş füzelerin Ukraynalıların kilit hedeflere daha isabetli saldırılar düzenlemesine olanak tanıyacağını vurguladı.

Peki Ukrayna tam olarak HIMARS’ın hangi modelini alacak? M270 MLRS (paletli) mi, yoksa M142 HIMARS (tekerlekli) mi? Bu kararın Ukrayna’daki savaşın gidişatı üzerinde ne gibi yansımaları olacak?
Yukarıda bahsedilen ABD yapımı her iki füze sistemi, her birinin çalışması için sadece üç kişilik bir ekip gerektiriyor ve her ikisi de yaklaşık bir dakika içinde yeniden yüklenebilen 6 GPS güdümlü 227 mm roket taşıyabiliyor.

Her ikisinin de muharebe görevlerinin uygulanması sırasında ateşi yönlendirmek için bir merkeze ihtiyacı yok.
M142 HIMARS sadece bir versiyonda mevcut. Bu, HIMARS’ın 90’lı yılların ortalarında geliştirilen ve o zamandan beri herhangi bir değişiklik yapılmamış M142A0 versiyonu.

1980’lerde hizmete giren Bradley zırhlı araçtan türetilen bir şasiye monte edilen M270 sistemine gelince, 40 yılı aşkın iyileştirmeleri içeren üç versiyon içeriyor. Bunlar; M270A0, M270A1, M270A2.
Daha yeni versiyon, füze fırlatma konteynerinin çatısına monte edilmiş kanatçık benzeri GPS anteni ile ayırt edilebilir.
M270A0 versiyonu, M26 ve M39 serisi küme füzelerinin (ATACMS) yanı sıra M28 eğitim füzelerini de fırlatabilir.
2022 itibariyle hiçbir ülke M270A0’ı kullanmıyor.

ABD askeri verilerine göre, bu versiyonun mülkiyeti ABD silahlı kuvvetleriyle sınırlıdır.
M270A1 versiyonuna gelince, şu anda sistemin üreticisi Lockheed Martin tarafından geliştirilmekte olan PrSM füzesi hariç, mevcut her tür füzeyi fırlatabilir.
Lockheed Martin, şu anda ABD ordusunun depolarında bulunan 160 adet M270A0 versiyonu için bir revizyon, onarım ve kapsamlı geliştirme üzerinde çalışıyor.
Bu güncelleme, yeni motorlar, şanzımanlar, önyükleyici modülleri ve yeni bir genel yangın kontrol sistemini (CFCS) içeriyor. Bu sürüm M270A2 olarak bilinecek.
Bunlar güncellendiğinde, şu anda ABD ordusu ve ABD Ulusal Muhafız birimlerine hizmet veren ve tümü şu anda M270A1 sürümünü kullanan 10 topçu taburuna katılacak.
160 adet M270A2 teslim edildiğinde, Lockheed mevcut filoyu elden geçirmeye ve şu an hizmette olan 225 adet M270A1 versiyonunu güncellemeye başlayacak.
ABD ordusu, Lockheed eski sürümleri yükseltmeyi bitirdiğinde M270A2 füze birimlerini artırmayı planlıyor.
Bu, Ukrayna’nın şu anda M270A1 ve M142 versiyonlarını edinebileceği anlamına geliyor, çünkü M270A0 versiyonu ABD ordusu depolarında bulunan GPS güdümlü GMLRS füzelerini ateşleyemiyor.

Washington, ABD askeri teknolojisinin zirvesini temsil eden M270A2’nin en son sürümünü, teknik sırların Rusların eline geçmesi korkusuyla Ukrayna’ya gönderme riskini de göze almayacak.
M142’ye gelince, 450’si ABD ordusu ve Donanması’na ait olmak üzere 540’tan fazla üretildi.
Askeri analistlere göre, ABD Ukrayna’ya 100’den fazla M270A1 ve M142 sistemi verebilir
M270A1 ve M142 sistemi arasındaki temel fark, M142’nin M31 227 milimetre füzelerini fırlatmak için 6 füze kapsülü içeren bir ünite taşımasıdır. Bu, topçu birimi komutanının seçeneklerini sınırlar.

M270A1 ise 12 füze kapsülü içeren iki ünite taşır. Böylece topçu birimi komutanına M31/M31A1 ve alternatif füzeler M30A1 fırlatma seçeneği sunar.
Bu sistem, 12 füzelik tek bir atışla hedef alınan düşman mevzilerine 23 bin 184 el bombası saçabilir.
Her iki sistem de Rus sistemlerine göre saatte çok daha fazla görev gerçekleştirebilir. 
Örneğin, Rus Uragan füze sistemi konteynerlerini yeniden yüklemek 20 dakikadan fazla sürüyor. Rus Smerç füze sisteminde ise bu 40 dakikayı geçiyor.
Öte yandan, M270A1 ve M142 sistemleri sadece 5 dakika içinde yeniden yüklenebilir.
Rus sistemleri yüklendikten sonra, atış pozisyonlarını yeniden ayarlamaları ve imha edilecek düşmanı bulmak zorunda, bu da saatte en fazla tek bir atış yapmalarına izin veriyor.

ABD’nin M142 ve M270A1’inin ise füzelerini ayarlamak ve fırlatmak için sadece 1 dakikaya ihtiyacı var.
Bu senaryoya göre, iki sistem saatte 5 ila 6 füze atışı yapabilir.

M270A1 ve M142 sistemleri yeniden yüklemede Rus muadillerine göre daha hızlı ve daha isabetli olmakla kalmıyor, aynı zamanda füzeleri daha uzun menzile sahip. MLRS’nin menzili 100 kilometreden fazla.
Bu iki sistem Ruslara nasıl zarar verebilir?
Örneğin, Herson cephesine bakalım. Bu haritada M31 füzesinin kapsayabileceği coğrafi aralığı tanımlayan sarı daireyi görebiliyoruz.
İki sistemin füzeleri sadece herson bölgesindeki hemen hemen her Rus bölgesini vurmakla kalmıyor, aynı zamanda Moskova ordusunun ikmal hatlarının tıkanma noktalarını da vuruyor. Bunlar; Herson yakınlarındaki Antonovsky Köprüsü ve Nova Kahovka yakınlarındaki Kahovka Barajı.
Herson için geçerli olan, Harkov bölgesi için de geçerlidir.

Rus ordusunun topçu bataryalarının iki sistemi imha etme kabiliyetine gelince, uzmanlar iki sistemin füzelerini son derece hızlı fırlattığını ve herhangi bir Rus füzesavar füzesinin, iki sistemin birimleri hareket ettikten çok sonra fırlatma sahasına düşeceğini söylüyor.
M142 mürettebatının, konteynerlerini yeniden ikmal etmek için araçlarından inmeleri bile gerekmiyor.
Mürettebat için tek tehlike Rusya’ya ait drone’lar tarafından hazırlıksız yakalanmak. Bu nedenle, her iki sistemin operatörlerinin de yakınlarda bir hava savunma tesisine ihtiyacı var.

ABD’nin göndereceği M270A1 ve M142 sistemlerinin Ukrayna’daki savaşın dinamiklerini değiştireceği kesin.
Ukrayna kuvvetleri, Rus ordusuna her saldırısında daha fazla kayıp verdirebilecek ve cephenin derinliklerindeki ikmal sistemine daha fazla zorluk çektirebilecek. Bu da şüphesiz Sibirya Kaplanı’nın aldığı yaraları artıracaktır.



İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
TT

İran: Avrupa Troykası ile birkaç gün içinde görüşmeler yapma konusunda anlaştık

Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)
Fransa, İngiltere ve Almanya dışişleri bakanları, 20 Haziran'da Cenevre'de İranlı mevkidaşlarıyla görüşmelerde bulundu (AFP)

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, İran, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın cuma günü İstanbul'da nükleer müzakereleri yeniden başlatacağını açıkladı. Bu açıklama, Avrupa'nın üç büyük ülkesi olan İngiltere, Fransa ve Almanya'nın müzakerelerin yeniden başlamaması halinde İran'a uluslararası yaptırımların yeniden uygulanacağı uyarısının ardından geldi.

İran resmi basınına göre Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İsmail Bekayi, “İran, İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki toplantının, dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılacağını” açıkladı.

İran medyası dün, Batılı güçlerin BM yaptırımlarına hızlı bir şekilde geri dönüş için "snapback" mekanizmasını devreye sokmak üzere ağustos sonuna kadar süre vermesinin ardından, Tahran'ın Avrupa Troykası ile müzakereleri yeniden başlatma konusunda anlaştığı haberini verdi. Devrim Muhafızları'na bağlı Tesnim Haber Ajansı, konuya hakim bir kaynağın "Görüşmelerin prensibi üzerinde anlaşmaya varıldı, ancak zaman ve yer konusunda istişareler devam ediyor" dediğini belirtti.

Birkaç gün önce, Avrupa Troyka'nın dışişleri bakanları ve Avrupa Birliği'nin dışişleri politika sorumlusu, geçen ay İsrail ve ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırıdan bu yana İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Avrupa Troykası, Çin ve Rusya ile birlikte, 2015 yılında İran ile imzalanan ve 2018 yılında ABD'nin çekildiği nükleer anlaşmanın kalan taraflarını oluşturuyor. Anlaşma uyarınca, İran'ın nükleer programına kısıtlamalar getirilmesi karşılığında yaptırımlar kaldırılmıştı.

Avrupa Birliği, İran ile İsrail arasında hava savaşı öncesinde devam eden nükleer müzakerelerin yeniden başlamaması veya somut sonuç alınmaması halinde, BM'nin yaptırımlarını otomatik olarak yeniden uygulamaya koyan “Snapback” mekanizması yoluyla, ağustos ayı sonuna kadar İran'a BM yaptırımlarını yeniden uygulayacağını açıkladı.

Arakçi birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ve Avrupa Troyka'sı bir rol oynamak istiyorsa, sorumlu davranmalı ve ahlaki ve hukuki hiçbir temeli olmayan (yaptırımların yeniden uygulanması) politikası da dahil olmak üzere, modası geçmiş tehdit ve baskı politikalarından vazgeçmelidir” ifadelerini kullandı.

2015 nükleer anlaşmasını onaylayan BM kararının maddelerine göre, Avrupa Troykası 18 Ekim 2025 tarihine kadar BM'nin Tahran'a yaptırımlarını yeniden uygulayabilir.

İran Parlamentosu Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi Vahid Ahmedi, üç Avrupa ülkesinin “uluslararası hukuk açısından mekanizmayı devreye sokma hakkına sahip olmadığını”ifade etti. İran Observer haber sitesine verdiği demeçte, Tahran'ın ABD ile müzakerelere dönmek için üç temel şart koyduğunu belirtti. “Birincisi, İran topraklarına yönelik saldırının uluslararası platformlarda kınanması, ikincisi, 12 gün süren savaşın yol açtığı zarar ve kayıpların belirlenmesi, üçüncüsü, gelecekte İran topraklarına yönelik herhangi bir saldırının tekrarlanmayacağına dair net garantiler verilmesi.”

İsrail-İran savaşından önce Tahran ve Washington, Umman'ın arabuluculuğunda beş tur nükleer müzakere gerçekleştirdi, ancak Batı güçlerinin silahlanma tehlikesini ortadan kaldırmak için İran'ın uranyum zenginleştirmesini sıfıra indirmesini talep etmesi gibi önemli engellerle karşılaştı.

ABD saldırılarından önce İran, uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştiriyordu. Bu uranyumun saflığı, silah geliştirmeye imkan veren yüzde 90'a kadar kolaylıkla yükseltilebilir.

Tahran, nükleer programının sadece sivil amaçlara yönelik olduğunu söylüyor. Batılı güçler ise bu düzeyde zenginleştirmenin sivil bir gerekçesi olmadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler'in en üst düzey denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ise nükleer silah üretmeden uranyumu bu düzeye kadar zenginleştiren başka bir ülke olmadığını vurguluyor.