Buckingham Sarayı balkonu İngiliz monarşisini temsil ediyor

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Buckingham Sarayı balkonu İngiliz monarşisini temsil ediyor

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Kraliyet ailesinin üyelerinin taç giyme törenleri veya düğünler gibi büyük etkinlikler düzenlendiğinde gözler, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin imajında önemli yeri olan Buckingham Sarayı'nın balkonuna çevriliyor. Bu hafta da Kraliyet ailesinin, Kraliçe 2. Elizabeth'in tahta çıkışının platin yıldönümü kutlamaları münasebetiyle sarayın balkonunda görünmeleri bekleniyor.
96 yaşındaki Kraliçe, tahta çıkışının 70’inci yıl dönümü kutlamalarında Kraliyet ailesi üyelerinin resmi görevleri üstlenmesi nedeniyle balkon merasimine katılımı sınırlamaya karar verdi. Perşembe gün başlayacak olan kutlamaların açılışında Kraliyet Ailesi balkondan kalabalığı selamlayacak. AFP’ ye göre ailenin 18 üyesinin balkonda yer alması bekleniyor. Bu sayı, daha önce balkona çıkan aile üyelerine nazaran oldukça az.
Kraliçe, 2020'de Kraliyet’teki görevlerinden çekilerek Kaliforniya'ya taşınan Prens Harry ve eşi Meghan Markle'ı balkondan seramonisinden çıkardı. Ancak onlar yine de iki çocuklarıyla birlikte İngiltere’ye geliyorlar. Ayrıca Kraliçe'nin askeri unvanları elinden alınan ortanca oğlu Prens Andrew da New Yorklu bir kadının açtığı cinsel saldırı davasının ardından balkon seramonisinin dışında tutuldu. Prensin davacıyla mart ayında anlaşarak milyonlarca dolar ödemesiyle dava düşürülmüştü.
Kraliyet ailesi için zor geçen iki yılın ardından, kırmızı ve altın rengiyle süslenen balkonda herhangi bir gerilim yaşanmaması bekleniyor.
Yıllar geçtikçe balkon, İngiliz Kraliyet Ailesi için monarşiyi temsil eden bir yüz haline geldi. Balkon, Buckingham Sarayı'nın muhafazasının arkasında toplanan kalabalıklarla etkileşimlerinin bir unsuru oldu. İngiltere Kralı’nın kalabalığı selamladığı görüntü de tüm dünyada viral haline geldi.
Kalabalığı selamlamadaki bu gelenek, 1851'de Büyük Sergi'nin açılışında Kraliyet hayatına getiren Kraliçe Victoria'ya kadar uzanıyor.
Kraliçe yedi yıl sonra, en büyük kızı Prenses Victoria'nın düğünü sırasında da balkonda göründü.
Fotoğraf Altı: Kraliçe Elizabeth’in 1964'te, Buckingham Sarayı'nın balkonunda oğlu Prens Edward ve merhum kocası Prens Philip ile çekilen fotoğrafı. (AP)
O günden bu yana balkon, Kraliyet Ailesi’nin hayatındaki ve İngiltere tarihindeki en dikkat çekici anlara sahne oldu.
4 Ağustos 1914'te, Birleşik Krallık Almanya'ya savaş ilan ettikten sonra kalabalıklar Kral 5. George'un balkona çıkmasını istedi. Kasım 1918'de, Compiegne'nin Birinci Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra binlerce İngiliz, Kral ve Kraliçe'yi yine balkonda karşıladı.
Balkon daha sonra düğün törenleri, jübileler, taç giyme törenleri ve diğer önemli resmi etkinlikler sırasında Kraliyet Ailesi’nin üyelerini ağırladı. 
1935'te, o zamanlar 9 yaşında olan Prenses Elizabeth, büyükbabası 5. George'un İngiliz tahtına çıkışının 25’inci yıl dönümünü kutlamak için balkondan kalabalığı selamladı. İki yıl sonra, babası 6. George’un taç giyme töreninde de hayranlarına balkondan selam verdi.
Başbakan Winston Churchill 8 Mayıs 1945'te, Buckingham Sarayı'nın balkonunda Kraliyet Ailesi’ne katıldı ve müttefiklerin Almanya'ya karşı kazandığı zaferi kutladı.
Prenses Elizabeth, 1947'de Prens Philip ile düğünü vesilesiyle balkona çıktı. Ardından 1953'te, Kraliçe olduğunda taç giyme töreni vesilesiyle tekrar balkondaydı.
Kraliyet Ailesi’nin üyelerinin balkonda görünmesi gelişigüzel bir şekilde gerçekleşmiyor. Kraliçe ortada parlak renkli giysilerle, yüksek rütbeli erkekler ise tam geleneksel askeri üniforma içinde görünüyor ve kadınlar farklı şapkalar takıyor.
1981'de evlendikten sonra balkonda öpüşen Prens Charles ve Prenses Diana, ardından Prens Andrew ve Sarah Ferguson, daha sonra da Prens William ve Kate Middleton gibi bazılarının alışılmadık derecede cüretkar ve tarihi anları da balkon tarihine geçmişti.
Bununla birlikte balkonun önemi, monarşinin imajını ifade ettiği kadar bir aile görüntüsüne sahip değil.
Monarşi üzerine birçok kitap yazan Mark Roach, Kraliçe 2. Elizabeth’in saltanatı boyunca aile ve kişisel kaygılar yerine Kraliyet imajını tercih ettiğini belirtti. Aynı zamanda, Kraliçe’nin, balkonu ailenin imajını değil, monarşinin imajını sergileyen  bir yer olarak gördüğünü vurguladı.
Yürümekte güçlük çeken Kraliçe 2. Elizabeth perşembe günü 70 Kraliyet Hava Kuvvetleri uçağının katılacağı askeri geçit töreninde balkona çıkabilir.
Kraliçe’nin pazar günü üç varisi ile balkonda ikinci kez görünmesi bekleniyor.
1977'den beri Kraliçe'nin fotoğraflarını çeken The Sun gazetesi fotoğrafçısı Arthur Edwards, AFP’ye şu açıklamada bulundu:
“Kraliçe tahta çıkışının platin yıldönümü sırasında balkona çıkmazsa, milyonlar hayal kırıklığına uğrayacak. Evet, Londra’ya festivaller için gelecek olanlar var ancak asıl görmek istedikleri Kraliçe.”



ABD Başkanı Trump Libya bataklığına da bir bomba atabilir mi?

Libya'nın Trablus kentindeki Libya Merkez Bankası önünde nöbet tutan Libya İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri, 27 Ağustos 2024 (Reuters)
Libya'nın Trablus kentindeki Libya Merkez Bankası önünde nöbet tutan Libya İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri, 27 Ağustos 2024 (Reuters)
TT

ABD Başkanı Trump Libya bataklığına da bir bomba atabilir mi?

Libya'nın Trablus kentindeki Libya Merkez Bankası önünde nöbet tutan Libya İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri, 27 Ağustos 2024 (Reuters)
Libya'nın Trablus kentindeki Libya Merkez Bankası önünde nöbet tutan Libya İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik güçleri, 27 Ağustos 2024 (Reuters)

Ben Fishman

Libya, ülkenin batısını kontrol eden ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan hükümete bağlı güçler ile ülkenin doğusunda General Halife Hafter liderliğindeki güçler arasındaki iç savaşın ateşkesle sona erdiği 2020 yılından bu yana en kötü döneminden geçiyor.

O tarihten bu yana BM ve uluslararası toplum destekli birçok girişim, ulusal seçimlerin yapılması ya da ortak bir hükümetin kurulması konusunda başarısız oldu. Hafter ile Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakan Abdulhamid Dibeybe'nin iktidardan ayrılmayı düşünmeden iktidarda kalmalarını sağladı. Her ikisi de iktidarı yeni bir geçiş hükümetine devretme sözü vermiş olsa da ikisi de ailelerinin servetini katlamak ve müttefiklerine dağıtmak için devlet varlıklarını kullanmayı içeren statüko ayrıcalıklarından vazgeçmeye istekli görünmüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Libya, yolsuzluğa bulaşmış yöneticilerin ülkenin zenginliklerini, özellikle de doğru yönetildiği takdirde sadece nüfusun ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp tüm bölgeyi kalkındırabilecek ve Libya'ya zengin ülkeler arasında önemli bir yer kazandırabilecek petrol zenginliğini yağmaladığı kleptokratik bir devlet haline geldi. Fakat ülke derin ekonomik dengesizliklere saplanmış durumda. Bunun başlıca nedeni, biri işgücünün çoğunluğunu istihdam eden şişirilmiş bir kamu sektörünün varlığı, ikincisi ise gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 20'sinden fazlasını oluşturan yakıt sübvansiyonları olmak üzere birbirine bağlı iki hatalı ekonomi politikasının sürdürülmesi. Bugün devletin sistematik olarak yağmalanmasının boyutuyla karşılaştırıldığında bu küçük bir ayrıntı gibi görünse de bu sübvansiyonlar uzun süredir sınır ötesi kaçakçılığı teşvik ediyor.

Son dönemde yayınlanan bazı raporlar, milyarlarca dolarlık kamu fonunun ortadan kaybolduğunu ayrıntılarıyla ortaya koyuyor.

BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1973 sayılı kararıyla kurulan BM Uzman Heyeti'nin yıllık rapor, Libya'nın ihraç ettiği petrolün bir kısmının elektrik üretimi için gerekli olan mazotla ‘takas edildiği’ bir düzenden bahsediyor. Raporda, Financial Times tarafından daha sonra yayınlanan bir araştırma haberle birlikte, şeffaf olmayan bu düzenin Libya Merkez Bankası gelirlerinden milyarlarca doların nasıl kaybolmasına yol açtığını anlatılıyor. Bu düzeni desteklediği için Libya’nın Ulusal Petrol Şirketi (NOC) hakkında bir soruşturma yapıldı.

Libya Denetim Bürosu, NOC tarafından elde edilen petrol gelirlerinin Merkez Bankası'na yatırılan mevduattan önemli ölçüde düşük olduğunu bildirdi

Libya Genel Denetim Bürosu ayrıca NOC tarafından elde edilen petrol gelirlerinin Merkez Bankası'na yatırılan mevduattan önemli ölçüde daha düşük olduğunu bildirdi. Raporun saldırıya uğramasının ardından Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve ABD büyükelçilikleri Denetim Bürosu’na desteklerini ve bağımsızlığının korunmasını istediklerini bir kez daha ifade ettiler. Yolsuzluğun bir başka işareti olarak Libya Devlet Varlıklarının Geri Kazanımı ve Yönetimi Ofisi (LAROM) Başkanı ocak ayında tutuklandı.

Libya Merkez Bankası, mart ayının ilk yarısında yerel piyasadaki likiditeyi arttırmak için piyasaya 2,3 milyar dolar döviz enjekte etmek zorunda kaldı. Ardından banka 7 Nisan'da, Trump'ın gümrük tarifeleri yürürlüğe girmeden önce döviz karaborsasını kontrol altına almak için önleyici bir adım atarak Libya dinarını yüzde 13 oranında devalüe etti.

u768ı
Libya'nın Bingazi kentinde arka planda Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri General Halife Hafter'in resmi ile Ramazan Bayramı namazı kılan Libyalılar, 31 Mart 2025 (AFP)

Ekonomik tablo ne denli iç karartıcıysa siyasi manzara da bir o kadar iç karartıcı. Dibeybe, 2021 yılındaki Libya Siyasi Diyalog Forumu'nda (LPDF) 73 oydan 39'unu aldı. Geçici görevinden 2022 yılında ayrılması gerekiyordu, ancak dört yıldır sürdürüyor. Ülkenin doğusunda Temsilciler Meclisi (TM) ve batısında Devlet Yüksek Konseyi (DYK) gibi sözde yasama organlarının ise tamamen yetersiz olduğu ortaya çıktı. Bu iki organ, Başkanlık Konseyi ile hiçbir sonuç vermeyen sayısız resmi ve gayri resmi görüşmelerde bulundu. Gerçek şu ki iktidarda kalmak siyasi liderlerin çıkarına. Kimse Dibeybe ya da Hafter’in mensubu oldukları aşiretlerle bu çıkarları tehlikeye atacak bir anlaşmazlığa girmek istemiyor.

Rusya’nın Hafter üzerindeki nüfuzunu en aza indirme çabaları bir hayalin ötesine geçemiyor. Rusya'nın orada üstün olduğu açıkça görülüyor.

Libya'daki iç çabaların yanı sıra dış güçlerin de sahadaki gelişmeler üzerinde somut bir etkisi oldu. Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından başlatılan Berlin Süreci gibi diplomatik girişimlere ve düzenlenen Libya konulu konferanslara rağmen, Batılı aktörler bir yandan bölgesel zorluklar, diğer yandan da Libya'daki duruma öncelik verme konusunda gerçek bir iradenin olmaması nedeniyle ciddi engellerle karşılaştı.

zxscdfgt
Ülkenin doğusundaki Bingazi şehrinin yaklaşık 270 kilometre batısındaki Brega Limanı, 24 Eylül 2020 (AFP)

Libya’da 2019-2020 yıllarında yaşanan iç savaş sırasında Rus (ya da Wagner) güçleri, Hafter'in Trablus'a yönelik saldırısına katılırken, Türk güçleri Trablus hükümetinin savunma için yaptığı yardım çağrısına yanıt verdi. Ortaya çıkan çıkmaz hem Rus hem de Türk güçlerini saf dışı bıraktı. Türkiye, Libya’nın batısındaki güçleri eğitirken ve ülke genelinde ticari ilişkiler kurarken, Rus (eski Wagner Grubu, şimdiki Afrika Kolordusu) güçleri Libya’daki varlıklarını güçlendiriyor.

Trump, içinden çıkılmaz görünen diğer çatışmaları istikrarsızlaştırmak için yaptığı gibi Libya bataklığına da bir bomba atabilir.

Rusya’nın Hafter üzerindeki nüfuzunu en aza indirme çabaları bir hayalin ötesine geçemiyor. Rusya'nın orada üstün olduğu açıkça görülüyor, ama Hafter potansiyel dış tehditler ya da iç zorluklar karşısında bu varlıktan faydalanıyor. Aynı zamanda Kremlin'in ülkeyi yönetme biçimini görmezden geleceğini bilerek Rusya'nın Libya topraklarını sömürmesine izin veriyor. Hafter'in kısa süre önce LUO Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanan oğlu Saddam'ın nüfuzu giderek artıyor ve o da aynı nedenlerle Rusya ile ortaklığa güvenecektir.

Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, tüm zorluklara rağmen Hafter'e ulaşmak için adımlar atmaya çalıştı. ABD Libya Özel Temsicisi Büyükelçi Richard Norland’ı en az yedi kez Bingazi'de Hafter'le görüşmeye gönderdi. Ayrıca dönemin Dışişleri Bakan Yardımcısı ve ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Başkomutanı da Hafter'le görüştü. Biden yönetimi, Hafter ve Saddam’ı Libya’da birleşik bir hükümet kurmak için somut adımlar atılana kadar dışlamak yerine onlarla ön koşulsuz olarak görüşmelerde bulundu. Biden yönetimi ayrıca doğudaki ve batıdaki askeri yapıları birleştirmek amacıyla askeri hamlelerde bulundu. Ancak batıdaki askeri güçlerin çoğunluğu resmi ordudan ziyade silahlı gruplardan oldukları için bu hamlelerin çoğu dengesini bulamadı.

frthyu
Libya'nın Misrata kenti döviz piyasasında dolaşımda olan ABD Doları ve Libya dinarı balyaları, 31 Ağustos 2024 (Reuters)

Yeni ABD yönetimi şimdiye kadar Biden döneminde başlayan Hafter’i Rusya’nın nüfuzundan uzak tutma stratejisini sürdürdü. Saddam Hafter ve merkezi Libya'nın doğusunda bulunan Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Fonu’nun başındaki kardeşi Bilkasım Hafter, 27 Nisan'da sona eren hafta içinde Washington'u ziyaret ettiler.

Ziyaret sırasında Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Fonu ile ABD'li şirketler arasında çeşitli mutabakat zabıtları imzaladı. Ancak Fonun şimdiye kadar olmayan şeffaflığı göstermediği takdirde 1977 tarihli Yabancı Yolsuzluk Uygulamaları Yasası (FCPA) bu anlaşmaların uygulanmasının önünde büyük bir engel teşkil edebilir. Bu durumda, Türkiye ve bölgedeki diğer ülkelerden şirketler başlıca faydalanıcılar haline gelebilir.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in Yemen konusundaki bir açıklamasında söylediği “Avrupalıları tekrar kurtarmayı reddediyorum” şeklindeki sözlerinde olduğu gibi Trump yönetimi ABD’li şirketler için net bir kazanç olmadığı sonucuna varırsa, Libya dosyasını Avrupalı ortaklarına emanet edebilir.

Libya'daki kaos ve işlevsizliğin acilen ele alınması gerekiyor. Boşa geçen her ay daha büyük yolsuzluklara, daha zor müzakerelere ve Rusya’nın sömürüsünün devam etmesine yol açacak.

Alternatif olarak Trump, içinden çıkılmaz görünen diğer çatışmaları istikrarsızlaştırmak için yaptığı gibi Libya bataklığına bir bomba atabilir. Trump yönetimi, Libya'da barışı ve istikrarı baltalayan tüm aktif Libyalı liderleri yaptırımlar uygulamakla tehdit edebilir. Her iki tarafın da teknokrat bir hükümet kurulması yönünde somut adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde yaptırımlar uygulanacaktır. Anlaşma aynı zamanda hükümetin bütçesi, kilit finans kurumları, NOC, Merkez Bankası ve tüm iştiraklerinin sıkı denetimini de içermeli. Her ne kadar hiçbir ABD yönetimi Hafter'e yaptırım uygulama konusunda gerçek bir isteklilik göstermemiş olsa da, tehditlerin Hafter'i ciddi müzakerelere girişmek ya da Rusya’nın müzakere edilemez bir aracı olarak ifşa olmak arasında bir seçim yapmaya iteceğine şüphe yok. Açıkçası Libya'daki kaos ve işlevsizliğin acilen ele alınması gerekiyor. Boşa geçen her ay daha büyük yolsuzluklara, daha zor müzakerelere ve Rusya’nın sömürüsünün devam etmesine neden oluyor. NATO'yu kurtarmakla meşgul olan Avrupa, buna tek başına karşı çıkamaz. Dolayısıyla çok geç olmadan Libya konusunda Trump'la el ele vermesi akıllıca bir adım olacaktır.