Savaşın 100’üncü günüde Putin güçlendi mi zayıfladı mı?

Gözlemciler: Rusya'nın büyük bir güç olarak yeteneği göz ardı edilemez, ancak Rus Çarı (Putin), çatışma devam ederse bunun uzun vadeli sonuçları konusunda endişelenmeli

Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
TT

Savaşın 100’üncü günüde Putin güçlendi mi zayıfladı mı?

Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? (AFP)

İnci Mecdi
Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasının üzerinden geçen yaklaşık 100 günün ardından savaş bir yıpratma savaşına dönüşüyor gibi görünürken, çatışma ya yeni bir aşamaya giriyor ya da ABD Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Avril Haines’in iki hafta önce dediği gibi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ‘uzun soluklu bir savaşa’ hazırlanıyor.
 Batı, çatışmanın önümüzdeki aylarda daha tehlikeli bir seyir izleyeceği konusunda uyarırken savaşın süresinin uzaması, kendisini uluslararası sistemden tamamen izole etmeye yönelik eşi benzeri görülmemiş uluslararası yaptırımların ağırlığı altında kalan Rusya'ya maliyetinin artması anlamına geliyor.
Batı basınında yer alan haberlere göre Rusya'da vatandaşlar yaptırımların yansımalarını çok fazla hissetmiyor. Aynı zamanda Rus para birimi rublenin değeri de savaş öncesi seviyelere yükseldi.  Uluslararası düzeyde ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya'nın Batı'dan izole olmasına rağmen, Ortadoğu da dahil olmak üzere Asya ve Afrika'daki ve hatta Latin Amerika’daki diğer dost ülkelerle olan ortaklıklarını güçlendirmeyi başardı.
Savaş sahasına gelince Batı medyası Rusya ordusunun Ukrayna'daki birçok stratejik alanı kontrol etmesine rağmen ağır kayıplar verdiğinden, Putin'in kanser olduğundan ve sağlığının bozulduğundan bahsediyor.  Yine basında yer alan haberlerde savaşın devam etmesiyle ilgili içeride, yetkililer arasında hoşnutsuzluk olduğuna işaret ediliyor. Doğuda ise Putin’in son yirmi yılda bölgeye yaptığı askeri müdahaleler, bazı Batılı güçlerin sömürge geçmişiyle birlikte Batı'ya karşı öfkeyi körükleyen ABD'ye karşı bir meydan okuma örneği olarak kimileri tarafından memnuniyetle karşılanıyor.
Ancak gelecek günler şu soruların yanıtlarına ihtiyaç duyuyor:
Putin, Rusya gibi büyük bir ülkeye yönelik en ağır yaptırımlar uygulanırken ne kadar manevra yapabilir? ‘Rus Çarı’ olarak anılan Rusya Devlet Başkanı, Ukrayna savaşında tüm hedeflerine henüz ulaşmamış olsa bile artık daha mı güçlü, yoksa diğer ülkelerin NATO'ya katılması olasılıkları karşısında daha mı zayıf? İç istikrar gerçek mi, yoksa Rusya ekonomisinin yaptırımların ağırlığı altında zayıflaması ve halk desteğinin öfkeye dönüşmesi an meselesi mi?

Uzun vadeli sonuçlar
The Independent'a konuşan gözlemciler, Rusya'nın mevcut durumuna ilişkin analizlerinde farklı bakış açılarını ifade etseler de Putin'in, özellikle savaşın uzun süre devam etmesi halinde bunun uzun vadeli sonuçları hakkında endişelenmesi gerektiği konusunda hemfikirler.
Gürcistan'ın önde gelen düşünce kuruluşlarından bir olan Geocase’in Ortadoğu Araştırmaları Birimi Direktörü Emil Avdaliani, yaptığı değerlendirmede, “Putin'in yakın müttefikleri arasında bile, Rusya’nın askeri hedeflerine başlangıçta umduğu kadar çabuk ulaşamadığı ve bunun da Moskova'nın uzun vadedeki tutumunu baltaladığı açık. Savaş ne kadar uzun sürerse, ki bu muhtemelen bir süre daha devam edecek, o kadar çok sorumuz olacak” ifadelerini kullandı.
Moskova’nın Rusya'nın konumu, rekabet etme ve gücünü gösterme yeteneğini doğrudan olumsuz etkileyecek faktörler olan; ekonominin ve sanayinin zayıflaması, eğitimin gerilemesi ve beyin göçünün artması gibi etkisi uzun sürecek noktalar üzerinde endişe etmesi gerektiğini söyleyen Avdaliani, “Ordu Putin’in elindeki tek araç haline gelirken Batı yaptırımları, uzun vadede Moskova’nın ekonomik ve askeri yeteneklerini zayıflatmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.
Rusya'nın Batı ile uzun vadeli bir çatışma içinde olduğunu ve bu nedenle nihai sonucu tahmin etmenin güçleştiğini belirten Avdaliani, “Yaptırımlar Rus savaş makinesini hemen durduramazken, Rusya ile Batı arasındaki çatışmaya uzun vadeli bir perspektiften bakmak gerekiyor. Bu perspektiften bakıldığında burada Rusya kaybediyor. Bu yüzden Putin’e göre Kiev'i müzakere masasına oturmaya zorlamak umuduyla askeri hedeflerine bir an önce ulaşması önem kazanıyor” şeklinde konuştu.
Buna karşın diğer gözlemciler, çatışmanın tırmanmasının ‘savaşı Putin'in lehine çevirebileceğini’ savunuyorlar. Ancak yine de ‘toplu seferberliğin savaş alanında başarıyı garanti etmeyeceğini, bunun da Putin rejimini tehlikeye atacak bir halk tepkisine yol açabileceğini’ kabul ediyorlar.
Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nde (CSIS) Avrupa Programı Direktörü Max Bergmann, Putin döneminin; biri rejimin bekası diğeri ise Rusya'nın jeopolitik gücü olmak üzere iki takıntısı olduğunu belirtti. Rusya’nın bu ikisi konusunda stres altında olduğunu belirten Bergmann, “Yaptırımların ağır bir bedeli olmasının yanı sıra savaş alandaki kayıplarıyla birlikte Putin'in emelleri ile Rusya'nın kapasitesi arasındaki fark daha da açılabilir. Jeopolitik saplantılı bir lider olarak Rusya Devlet Başkanı’nın Rusya'nın büyük bir güç olarak statüsünü korumak için umutsuz bir mücadeleye girişeceği kaçınılmaz. Ancak önümüzdeki haftalarda, aylarda ve yıllarda bunu yapmak oldukça zorlaşacak” değerlendirmesinde bulundu.
Yaptırımlar ve ihracat kısıtlamaları beklendiği gibi işe yararsa Putin’in Rusya’nın küresel konumunu korumak için mücadele etmesi gerektiğini düşünen Bergmann, Putin'in Rusya'nın gücünü savunmak ve Batı'nın askeri açıdan zayıflığından yararlanmaya çalışmaktan caydırmak için kullandığı en doğrudan yolun nükleer tehdit olduğunu ve bu tehditlerin de zaten Rus yetkililerin açıklamalarında yer aldığını ve bununda nükleer gerilim riskleriyle ilgili son derece anlaşılabilir olan endişelere yol açtığını kaydetti. Bergmann, “Batı'da bu tür korkuları yeniden canlandırmak Kremlin için bir nimet olabilir. Çünkü Soğuk Savaş döneminde yapılan nükleer müzakerelerdeki gibi prestijini artırabilir ya da Batı'nın kendisine yönelik düşmanlığını dizginlemesine yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.

Putin'i tecrit etme girişimleri başarısız oldu
Rusya'nın yurtdışındaki siyasi nüfuzuna gelince Fransa'da Marine Le Pen ve İtalya'da Matteo Salvini gibi Putin yanlısı politikacılar, savaştan sonra Kremlin'den uzaklaşmaya çalıştılar. Bergmann, Putin’in halen siyaseti etkileyebileceğini, politikacılara rüşvet verebileceğini veya siyasi kampanyalara gizlice bağış yapabileceğini ya da finanse edebileceğini belirtiyor. ABD ve Avrupa ülkelerinin istihbarat ve kolluk güçlerinin bu tehdide odaklandığını ifade eden Bergmann, buna ek olarak Batı'nın yıkıcı bir etkisi olduğunu değerlendirdiği Rus oligarşisinin, muazzam zenginliği ve nüfuzunun, yaptırımlar yoluyla kökünden söküldüğünü ve böylece Rusya’nın en önemli yumuşak güç araçlarından birini kaybettiğini, bunun sonucunda da Batının, Rusya nüfuzuna karşı koymaya hazır hale geldiğini söyledi.
Ancak Moskova, ABD ve Avrupa ülkeleriyle ilişkiler dışında uluslararası düzeyde başka ortaklıklara yönelerek ve diğer ülkelerle olan ilişkilerini güçlendirerek yaptırımları atlatmayı başardı.
Realtribune adlı Rus haber sitesi analistlerinden ve Rusya’nın Nijniy Novgorod kentindeki Nizhegorodski Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olan Amr Eldeeb, konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Uluslararası düzeyde sayısı ve ağırlığı açısından en fazla yaptırım Moskova’ya uygulansa da Brezilya ve Hindistan’ın yanı sıra Afrika ve Körfez ülkeleri Rusya ile ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor. Hatta Rusya, bazı ortak dosyalar nedeniyle NATO üyesi Türkiye ile de ilişkilerini sürdürüyor.”
Eldeeb, Putin'i tecrit etme girişimlerinin henüz hedeflerine ulaşmadığına ve Avrupa düzeyinde bile bazı büyük Avrupa ülkelerinin Kremlin ile temasları olduğuna dikkati çekti.

Rusya'nın gücünü hafife almayın!
Gözlemciler, böyle bir savaşta, Rusya'nın coğrafi büyüklüğü, askeri ve nükleer kabiliyetleri, doğal kaynakları ve büyük bir güç olmak zorunda olduğu ‘halkının cesareti’ açısından güçlü yanlarının göz ardı edilemeyeceği konusunda hemfikir. CSIS Avrupa Programı Direktörü Bergmann, bu faktörler göz önüne alındığında Rusya'nın Batı’nın yaptırımları karşısında dayanma gücünün hafife alınmasına karşı uyardı.
Ukrayna’daki savaşın uzaması halinde Rusya lehinde ilerleyebileceğini ya da müzakere konusunda olası bir anlaşmanın Moskova'nın yaptırımlardan kaçmasına yardım edebileceğini belirten Bergmann, “Belki de Çin ya da Ortadoğu'daki ülkeler yahut herhangi bir ülke Putin’i desteklemeye gelebilir” dedi.
Bergmann, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Putin’in Batı’ya yanıt vermenin ve nüfuzunu somutlaştırmanın yeni ve yenilikçi yollarını bulacağı kesin. Buna ek olarak Moskova, yaptırımların ve ihracat kontrollerinin etkisinin büyük çabalar sarf edilmeden zamanla ortadan kalkmasını bekliyor. Bu yüzden yaptırımları sürdürmek, Batı’nın bürokratik olarak son derece dikkatli davranması ve büyük enerji harcamasının yanı sıra önümüzdeki yıllarda kapsamlı çok taraflı koordinasyonlar kurmasını gerektirecek.”
Öte yandan Rusya'nın bir ülke olarak güçlü yanları göz önüne alındığında güç ve zayıflık dengesinin üç aylık bir savaşın ardından ölçülemeyeceğini vurgulayan Amr Eldeeb, “Fakat son aylarda yapılan anketler, Putin'in popülaritesini istikrarlı bir şekilde koruyabildiğini ve belki de daha da artırabildiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Eldeeb, sözlerine şöyle devam etti:
“Yüksek enflasyon oranı ve fiyatlar gibi Rusya ekonomisi için bazı somut sonuçların ortaya çıkmasının ve yaptırımların birçok Rus şirketini ve bankasını etkilemesinin yanı sıra para birimi ruble ile işlem yapılmasına getirilen ve rublenin şu anki durumunu gerçek dışı kılan bazı kısıtlamalar nedeniyle asıl değerinin bilinmemesine rağmen veriler, Rus halkının Putin'in arkasında durduğu gösteriyor.”
Savaşın başlamasının üzerinden geçen üç ayın sonunda Putin’in güçlenip güçlenmediği henüz anlaşılmasa da Eldeeb, Rusya’nın Ukrayna'daki askeri operasyonunun, ekonomik ve ticari öneme sahip Mariupol Limanı’nı ve Azak Denizi ile doğu ve güneydeki bazı şehirleri kontrol ederek hedeflerinden bazılarına ulaştığını söyledi. Moskova’nın yavaş da olsa sürekli çeşitli hedeflerine ulaştığını belirten Eldeeb, “Rusya şimdiye kadar askeri operasyon konusunda başarı kaydetti. Ekonomik zorluklarla başa çıkabilir. Burada, yani Rusya'da Moskova’nın gücünü baskı ile gösterdiğini söylüyorlar” şeklinde konuştu.
Putin karşıtı gözlemciler ise Ukrayna’daki başarısı az olan savaşın ‘Putin’in gücünün temellerini sarstığını’ savunuyorlar. Doğu Avrupa gazeteleri, Kremlin'de Ukrayna'daki talihsizlik için suçlanacak bir günah keçisi arandığına dair söylentiler olduğunu ifade ediyor bildirdiler. Litvanya gazetesi Delphi'ye göre böyle bir durumda ordu komutanları, Putin'den kurtulmayı düşünebilirler ve ardından tüm suç ‘eski diktatöre’ yüklenebilir.
Bu mantık çerçevesinde Litvanya Vilnius Üniversitesi profesörü Mantas Martišius, Putin’in içeride komutanlar tarafından devrilmesinin sadece olası bir senaryo olduğunu söyledi. Prof. Martišius, “Ancak Kremlin'in kendisi bir kara kutu ve kimse orada kararları kimin, nasıl ve hangi koşullar altında aldığını bilmiyor” dedi.



Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
TT

Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna'daki çatışmanın Avrupa için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunarak, kıtanın İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez "savaş öncesi döneme" girdiğini söyledi.

Tusk, Avrupa gazetelerinin en büyük ittifakını içeren “LENA” medya ağına verdiği röportajda şunları söyledi:

 “Savaş artık geçmişte kalan bir kavram değil. Bu gerçek ve iki yıldan fazla bir süre önce başladı. Şu anda en endişe verici olan şey, herhangi bir senaryonun mümkün olmasıdır. 1945'ten beri böyle bir durum görmedik."

Tusk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun özellikle genç nesil için kulağa yıkıcı geldiğini biliyorum, ancak yeni bir dönemin başladığı gerçeğine alışmamız gerekiyor: savaş öncesi dönem. Abartmıyorum, bu, her geçen gün daha da netleşiyor."

Rusya'nın iki yıldan fazla bir süre önce Ukrayna'yı işgal etmesi Avrupalı ​​liderlerin savaş sonrasındaki istikrarlı barış duygusunu sarstı ve birçok Avrupa ülkesini Kiev'e ve güçleri için ihtiyaç duyduğu silahları sağlamak için üretimlerini hızlandırmaya yöneltti.

Ülkesi komşu Ukrayna'nın en önde gelen destekçilerinden biri olan eski Avrupa Konseyi başkanı Cuma günü, Kiev'in savaşı kaybetmesi halinde Avrupa'da kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini belirtti.

Kıtanın endişelerinin başında, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, özellikle NATO'ya yönelik bilinen şüpheci duruşunun ardından Beyaz Saray'a dönme olasılığı da etkili oluyor.

Tusk verdiği röportajda, "Misyonumuz, Amerikan başkanının kim olduğuna bakılmaksızın transatlantik ilişkilerini güçlendirmektir" ifadelerini kullandı.