İsrail’in Filistinli mültecileri Lübnan'dan Arap ülkelerine göndermeyi planladığı ortaya çıktı

İsrail Başbakanı Begin ve ABD Başkanı Reagan’ın 1982’deki görüşmesinde bu konu ele aldıkları bildirildi.

Beyrut’a 1982 yılında işgal amacıyla giren İsrail askerleri. (GETTY)
Beyrut’a 1982 yılında işgal amacıyla giren İsrail askerleri. (GETTY)
TT

İsrail’in Filistinli mültecileri Lübnan'dan Arap ülkelerine göndermeyi planladığı ortaya çıktı

Beyrut’a 1982 yılında işgal amacıyla giren İsrail askerleri. (GETTY)
Beyrut’a 1982 yılında işgal amacıyla giren İsrail askerleri. (GETTY)

İsrail ve ABD yetkilileri arasında, Haziran 1982’de yaşanan ‘Birinci Lübnan Savaşı’nın ilk günlerinde düzenlenen gizli toplantılarda, Lübnan’da yaşayan yüz binlerce Filistinlinin Irak, Libya ve Suriye gibi Arap ülkelerine gönderilmesinin değerlendirildiği ortaya çıktı.  
İsrail Haaretz gazetesi muhabiri Ofer Adert, Lübnan savaşını başlamasının ardından, İsrail Başbakanı Menahem Begin’in ABD Başkanı Ronald Reagan ile yaptığı gizli görüşmeye dair bir habere imza attı.
İsrail Haziran 1982’de ‘Yaser Arafat liderliğindeki Filistinli terör örgütlerini sınırın 40 kilometre ötesine püskürtmek amacıyla 48 saat süreli bir operasyon başlattığını’ duyurdu. Böylece Sovyet yapımı Katyuşa füzelerinin menzilinin dışına çıkmayı hedeflediklerini iddia ediyorlardı. Ancak İsrail ordusu Beyrut’a girdi ve savaş şiddetli bir boyut kazanarak, ilan edildiğinden çok daha uzun süre devam etti. ABD tarafından yapılan açıklamalarda, İsrail’in kaygıları anlayışla karşılandı ancak operasyonun kapsamının genişletilmesi eleştirildi. İsrail Başbakanı Menahem Begin savaşın başlamasından iki hafta sonra beraberindeki heyetle Washington’ı ziyaret etti.  21 Haziran'da Beyaz Saray'da yapılan toplantının tutanaklarına göre İsrail ordusunun Askeri İstihbarat Birimi başkanı Yehoşua Sagi, ABD’li yetkililere, savaşın amacının ve kapsamının sadece 40 kilometre derinlikte güvenli alan sağlamak olmadığını ve bir işgal hedefi taşıdığını açıkça ifade etti. Oysa İsrail hükümeti resmî açıklamalarında ve ABD’ye gönderdiği mektuplarda sadece 40 kilometre derinliğe gireceklerini ifade etmişti. Sagi, “Katyuşa füzelerinin 50-55 kilometre menzili olduğunu biliyoruz. Kırk kilometre güvenliğimiz için yeterli olmayacaktır” dedi.  
Başbakan Begin ise Ronald Reagan’ın Sovyet karşıtlığını kullanarak, şunları söyledi:
“Ruslar ABD'nin dostlarını ve müttefiklerini öldürmek için Lübnan'ı silahla doldurdu. Terörist operasyonları destekliyorlar. Daha önce tüm Batı’nın muzdarip olduğu Katyuşa füzeleriyle bizi hedef alıyorlar.”
 Reagan İsrail’in, 1970’lerde Ürdün’den uzaklaştırılan Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) karşı harekete geçmeye hakkı olduğunu teslim etti. Ancak İsrail’in Lübnan’da yürüttüğü savaşın dozundan şikayetçi oldu. 1948’de yurtlarından koparılarak Lübnan’da mülteci olarak yaşayan yüz binlerce Filistinlinin geleceğiyle ilgili kaygılarını dillendirdi. Lübnan’daki Filistinlilerin entegre olma olasılığını sorgulayan ABD Başkanı şu ifadeleri kullandı:
"Bu Filistinlilerin büyük çoğunluğu Filistin Kurtuluş Örgütü üyesi değil. Lübnan hükümeti onlara vatandaşlık sözü verirse bu bir çözüm olmaz mı? Sonuçta onlar farklı bir ülkedeler. Lübnan toplumunun bir parçası olmak isteyen herkesin buna davet edildiğini duydum."
O sırada İsrail'in Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Yehuda Zvi Blum araya girdi:
“Lübnan'da dini ve mezhepsel denge sorunu var. Filistinli mültecilere kalıcı statü verilirse denge bozulabilir çünkü çoğu Müslüman. Bu nedenle Lübnan'ın neden onlara kalıcı statü vermeyi kabul etmediğini anlıyoruz." 
Ardından Başbakan Begin konuşmaya müdahil oldu:
“Lübnan'da ağır silahlarla donatılmış 15 bin ila 20 bir terörist dahil olmak üzere 350 bin ile 400 bin arasında Filistinli mülteci yaşıyor. Bu mültecilerin en azından bir kısmı Lübnan'dan ayrılmalı. Burası küçük bir ülke. Diğer Arap ülkelerine gönderilmeliler. Örneğin Libya, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün dostu olduğunu söylüyor ve büyük bir ülke. Öyleyse niçin bu insanları kendi topraklarına kabul etmiyor? Mesela Irak... Devasa kaynakları, suyu ve petrolü olan büyük bir ülke. Neden oraya gitmiyorlar? Irak boş, Suriye de boş... Buralara gidebilirler.”
 İsrail’in ABD Büyükelçisi Moşe Arens de “Arap ülkelerinin daha çok sayıda mülteciyi kabul etmeye hazır olmamaları üzücü” diyerek Begin’i destekledi.  
Bunun üzerine Ronald Reagan “Mülteci sorununa nihai bir çözüm bulmak için olanak var mı?’’ diye sordu. Begin’İn cevabı ise şöyle oldu:
“Arap ülkelerinin bu yönde bir arzusu varsa elbette çözüm bulunur. Tarih, mülteci sorununun tek bir yöntemle, yani vatandaşlıkla çözüldüğünü gösteren örneklerle dolu. Filistinlilere göç ettikleri Arap ülkelerinin vatandaşlığı verilmelidir. Vatandaşlık, mülteci sorunlarını çözmenin insani ve doğal yoludur. Pakistan'da, Hindistan'da, Türkiye'de, Yunanistan'da ve her yerde bu böyle olmuştur.”



Sudan'ın kuzeyinde altın madeninde çökme: 11 ölü

Sudan'ın altın üretiminin büyük kısmı geleneksel madencilikten sağlanıyor (Reuters)
Sudan'ın altın üretiminin büyük kısmı geleneksel madencilikten sağlanıyor (Reuters)
TT

Sudan'ın kuzeyinde altın madeninde çökme: 11 ölü

Sudan'ın altın üretiminin büyük kısmı geleneksel madencilikten sağlanıyor (Reuters)
Sudan'ın altın üretiminin büyük kısmı geleneksel madencilikten sağlanıyor (Reuters)

Sudan'ın kuzeydoğusunda geleneksel altın madenlerinden birinin kısmen çökmesi sonucu 11 kişi öldü, 7 kişi yaralandı. Resmi açıklama, dün Sudan Maden Kaynakları Limited Şirketi tarafından yapıldı.

2023 yılında Sudan ordusu ile “Hızlı Destek Kuvvetleri” (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden bu yana, resmi kaynaklar ve uzmanlara göre, her iki taraf da altın gelirlerine giderek daha fazla bağımlı hale geldi.

Madencilik sektörünün çoğu Sudan'ın çeşitli bölgelerinde yaygın olarak görülmekte, sektöründeki kaynakların tahminlerine göre savaş öncesinde bu sektörde en az 2 milyon kişi çalışıyordu.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre iki yılı aşkın süredir ülkeyi kasıp kavuran savaş nedeniyle milyonlarca insan birçok bölgede açlığın eşiğine gelmiş durumda. Bu nedenle geleneksel madencilik, zorlu yaşam koşullarında yaşayan çok sayıda insan için cazip bir alan.

Şirket, yaptığı açıklamada, madenin faaliyetlerini daha önce durdurduğunu ve “hayati tehlike arz ettiği için maden içinde faaliyetlerin sürdürülmemesi konusunda uyarıda bulunduğunu” belirterek, “faaliyetlerinin durdurulduğu yerlerde çalışılmaması konusunda uyarısını” yineledi.

Açıklamada, çöküntünün Sudan'ın kuzeydoğusundaki Huveyd çöl bölgesindeki Karş el-Fil madeninde meydana geldiği belirtildi, ancak kazanın zamanı belirtilmedi.

Sudan, Afrika kıtasının en büyük altın üreticilerinden biridir. Hükümetin şubat ayında yaptığı açıklamaya göre, 2024 yılında altın üretimi 41,8 tondan 64 tona çıkarak rekor kırdı.

Sudan'ın savaşın ekonomisini ve altyapısını tahrip ettiği ülkesinin hazinesine geçen yıl 1,57 milyar dolar gelir sağlayan altın ihracatı, Sudan Maden Kaynakları Şirketi'ne göre üretimin yaklaşık yarısı, kara sınırlarından kaçak olarak ülke dışına çıkarılmaktadır.